vade retro satana
-53 (sokaktaki adam)
sekizinci nesil yazar 19 takipçi 189.77 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kızların özgüveni erkeklerden çok önce kazanması

    1.
  1. sebebi, kadınların bakılan cins olması. beyler size bir şey söylemek istiyorum. kadınlar hayatları boyunca bakılan kadın statüsünü korumaya çalışır. bir kadını terbiye etmenin tek yolu ona bakmamaktır. bakmayın amk işte. her önünüze gelen kıza bakmayın. bu size, inanın, değer katacaktır. sonra bir gün, birine bir bakacaksınız, o bakışınız çok konuşulacaktır.
    1 ...
  2. sevişmeye bok atan bakirler

    1.
  3. bakın bakire demiyorum. Bakir.

    T: sevişmek eyleminden hazzetmeyen ve bunu her ortamda dile getiren henüz sevişmemiş erkek kişisi.

    bu insanları anlayamıyorum la. hayır tamam sen yapmadın veya yapamadın diye ne bu nefret be birader. Yok sevişen adamı gelecekteki karısını aldatan olarak görmeler, yok sevişen kadını orospu ilan etmeler sana ne birader.

    tamam belki muhafazakar bir yerde doğup büyümüş olabilirsin, etrafındaki kadınların vajinaları altın değerinde olabilir ama kendini neden doğup büyüdüğün yerle sınırlıyorsun be adam? ya da senin gitmediğin bir şehirde, senin tanımadığın bir kadın, senin tanımadığın bir erkekle sevişiyor diye sen neden rahatsız oluyorsun? neden kendine bunu yapıyorsun sayın anadolu bakiri? hayat güzeldir, kadınlar güzeldir, mümkünse keyfini çıkar her ikisinin de. ha şimdilik böyle bir imkanın mı yok, bir yerden başla hayatını daha kaliteli hale getirmek için. kadınlar zaten kendileri geliyor kaliteye.

    ha sen sağdan soldan duyduklarınla kadınları paraya tapan, tipe tapan ve en önemlisi tek dertleri arkadaşlarına gösteriş yapmaya çalışan insanlar olarak biliyorsan da bu da çok zor bir hayat senin için. Bir an önce toparlasan kendini iyi edersin.

    Come and join us brother. we're living men's world!
    1 ...
  4. babanın tinderda kızını görmesi

    1.
  5. babanın, öz kızını tinder isimli arkadaşlık sitesinde görmesidir. böyle bir durumda olan baba, kim bilir neler yapar. ha gördüyse kendisi de kullanıyordur belki oradan yürünebilir.

    bilemiyorum altan.
    0 ...
  6. beşiktaşlılar tinercidir

    1.
  7. az önce duyduğum, fenerbahçeli bir arkadaşın beyanı.
    0 ...
  8. dinin öneminin azalması

    1.
  9. son zamanlarda farkettiğim durumdur. Nacizane gözlemlerim şu şekilde, insanların hayatlarına artık din yön vermiyor. insanlar daha çok pozitif alanlarda başarı sağlamış insanları kendilerine örnek alıyorlar. Bir yerde bir sorun çıktığı zaman allahın takdiri deyip geçmek yerine bunun sorumlularının kim olduklarını soruyorlar.

    Zina yaptı diye bir kadının taşlanması, yıllar önce terk edilen bir uygulama, fakat zina yapanların taşlanması gerektiğini düşünmeyi bırakmak sanırım o kadar eski bir olay değil.

    hayatı dine göre şekillendirme, yani bir nevi şeriatçılık, günümüzde küçük şehirlerin fakir halkları ve kıyıda köşede kalmış kökten dincilerin düşüncesi olmuş durumda. Nitekim kenar mahallelerde bile artık kadınlar istediklerini giyebiliyor, namaza gitmeyen bir insan aşağılanmayabiliyor.

    Bunlar sevindirici durumlar tabi. benim asıl dikkatimi çeken şey, bütün bu gelişmelerin, sevmediğimiz akp döneminde olması. bugün oruç tutmayanlara karşı düşmanca tavır, on beş yirmi yıl öncesine göre çok daha az.

    sanırım siyasete egemen olan dincilik düşüncesi bile, sekülerleşmenin önüne geçemiyor. insanların hayat alanları genişlediğinde, her ne olursa olsun görüşleri dinden uzaklaşıp daha seküler bir hale geliyor.
    3 ...
  10. feministlerin ekseriyetle vatanperver olmamaları

    1.
  11. şimdi uzun uzun yazacaktımda siktir et amk. ama şu alıntıyı bir düşün, ''siyasette uç olmayan görüş, lümpende normal bir şekilde görülemez''
    0 ...
  12. durduk yere insanın yanına koyan şarkılar

    1.
  13. gece gece insanı derin üzüntülere zerk eden, gözlerin dalmasına neden olan şarkılardır.

    0 ...
  14. yazarların sevişmede başladığı meme

    1.
  15. yazarların sevişirken emmeye, yalamaya efendime söyliyeyim sıkmaya başladıkları memedir. Şahsım adına bu, sevgilimin sol memesidir. kendimin solak olmasıyla alakalı olabilir bu durum, ya da bilinçaltım beni bir şekilde sağımda bulunan bir şeye yönlendiriyor olabilir.
    0 ...
  16. the arrow killed the beast

    1.
  17. örnek intihar notları

    1.
  18. intihar etmek isteyen yazarlarımız için örnek intihar notlarıdır.

    ''Bir ev yapmak istemiştim seninle, bir ağaç dikmek istemiştim şu yeryüzüne. Bizi ağlatan, bizi güldüren, seni benden ayıran bu yeryüzüne.

    sana güzel şeyler söylemek istedim hep. Sen beni sert bir insan olarak tanırdın, oysa ben öyle değildim. çelikten zırhımın içinde ben de bir kalp taşıyordum.

    Ankara'ya kar yağardı, üşürdü ellerin, kızarırdı burnun. sen üşüme isterdim, ben üşüyeyim senin yerine. Bilirsin severim Ankara'nın kışlarını. Sanırım bir sonraki kışı göremeyeceğim. hani derler ya öldükten sonra hayat vardır diye. Ben inanmadım hiç bir zaman ya. Ankara'ya ilk kar yağdığında gökyüzüne bak, eğer öldükten sonra da yaşayabiliyorsa bir insan. Üşümüş bir serçenin sesiyle selam vereceğim sana, ilk kar düştüğünde, Güvenpark'ta.

    üzülme, eğer ölümden sonra hayat varsa, Orhan Kemal'e anlatacağım senin güzelliğini. O çok sevdiğin Barış Manço'ya anlatacağım seni. Eğer varsa diğer dünya, ben sıkılmayacağım orada. Belki biraz özlerim seni. Yok yok! çok özlerim ben seni. hayattayken de özlüyorum zaten. bir şey değişmeyecek ki, en azından hayattayken buluşma ihtimalimiz vardı. Sen, kesin bir sesle seni unutmamı istediğin anda o buluşma ihtimali de ortadan kalktı.

    Bana göre ölümden sonraki hayat tamamen yalan, ama çok güzel bir yalan. Hayal kurmaya değer.

    Eğer ölümden sonra hayat varsa, ilk karlar yağdığında avucunu aç. Parmaklarının arasına düşen o kar tanesinde beni göreceksin.

    işin en üzücü tarafı da, bu mektubu hiç bir zaman okuyamayacaksın. Çünkü sen, çoktan gittin''
    3 ...
  19. duman grubunun neredesin sen cover ı

    1.
  20. https://www.youtube.com/watch?v=V_SUfaGUQtQ

    ağa yok böyle bir şey dedirtir. O insanın içine akan ses. O insanın içini eriten gitar tınıları. Davulun mükemmel ritmi. Bas gitarın sadeliği ve gerçekliği. Ağa yok böyle bir şey.
    0 ...
  21. tüketmek ve onarmak arasındaki ilişki

    1.
  22. Tüketim, insanlığın tarihinin, yani gündelik hayatını üretmeye başladığından itibaren kültürel bir öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketim, kapitalizmden önce de kültürel bir görünüm sergilemekteydi. Fakat kapitalizm öncesi tüketim kültürü daha yerel ve ancak o kültürün bünyesinde yetiştirdiği devletin gücü oranında yayılım gösterebilmekteydi. Ayrıca kapitalizm öncesi tüketimde seri üretim ve fordist seri üretimin yer almaması, bu dönemlerde yapılan tüketimin ancak ihtiyaç karşıladığı oranda değer sahibi olduğu anlamına gelmektedir. Tüketim, o zamanlarda kendi başına bir kültür üreticisi değil, günlük hayatın üretiminin bir evresiydi. Kısacası kapitalizm öncesi kültürlerde tüketim, kendi başına anlam ifade eden bir kavram değil, yan kavramlarla ancak tanımlayabileceğimiz bir kavramdı.

    Tüketim, şu günün şartlarında kendi başına bir kültür ve kültür yaratıcısı konumundadır. insanları kapsayan, insanları yönlendiren, insanları belli yaşam stillerine zorlayan tüketim kültürünün genişliği karşısında insan hayrete düşmeden edemiyor. insanı hayrete düşüren bir başka konu da bu tüketim kültürü içinde kendini var eden tüketim karşıt-kültürlerin varlığıdır. Reklamların göklere çıkardığı ürünlerin alternatiflerine yönelmekle kolayca hayatımıza sokabileceğimiz bu karşıt kültürün bir başka boyutu da ‘’onarmak’’ fiiline bağlı kalınarak uygulanan tüketim karşıtı duruştur. Buna bir başka tüketim tarzı adını vermek de sanırım yanlış olmaz.
    Onarmak, ilk anlamıyla aksaklıkları gidermek olarak görünmektedir. Bir başka anlamıyla bir ahlak anlayışıdır. Bozulan bir nesneyi atıp yerine yenisini almak yerine onarma çabasına girişmek, kullan-at tarzı tüketiciliğin karşısında duran bir başka tüketicilik biçimidir. Onararak tüketmek, sisteme bir tür karşı duruştur. Yeri gelmişken belirtelim; onarmanın ahlaki boyutu, söz konusu ürünlerin pazar fiyatlarının düşüklüğü oranında artmaktadır.

    Yırtılan bir elbiseyi dikmek, bozulan bir televizyonu tamir etmek ve hatta yamulmuş bir çatalı düzeltmek bile onarmak fiilinin içinde yer alabilir. Onarmak fiiline yönelim, onarma üzerine bilgi ile mümkündür. Bu bilgi, ustalık seviyesinde bir bilgi ve deneyim birikimini gerektirmez. Bozulan bir ürün profesyonel tamire ihtiyaç duyabilir. Bu noktada bireyin yapacağı şey, o ürünün tamiri hakkında ustalığı bulunan insanlardan yardım almaktır. Bozulan bir ürün atılmamalıdır. Tamir edilmelidir.
    Çoğu elektronik eşyanın kullanma klavuzu vardır, fakat tamiri hakkında bir klavuzu yoktur. Bir cep telefonunu tamir etmek, yine şirketin kendi bünyesine çektiği, tüketicinin bilgisine sunulmayan bir uygulamadır. Bu, profesyonellik gibi görünse de bireyi tükettiği maddeden uzaklaştırmaktır. Basit bir format atma işlemine bile profesyonel tamir görünümü vermek, kapitalist şirketlerin sıkça uyguladıkları ve işlerine fazlasıyla yarayan bir yöntemdir. Garanti uygulaması; tüketiciyi, tüketim ürününe yabancılaştıran bir uygulamadır.

    Tüketim, her ne kadar halihazırda var olanlarla ilişkilendirilmesi zor olsa da, ideolojik bir eylemdir. Farklı ideolojiler, farklı tüketim biçimleri tavsiye eder. Ayrıca sınıfsal bir boyutu da vardır ve kapitalist şirketlerin bu boyutu ortadan kaldırmaya yönelik çabaları çıplak gözle görülebilecek kadar belirgindir. Bizim için yapılmamış cep telefonlarını kullanıyoruz, bizim için üretilmemiş kıyafetleri giyiyoruz. Bunun en öncelikli amacı, sınıflar arası kültürel farklılıkları yumuşatarak alt sınıfların sınıf bilinci kazanmasını engellemektir.
    Tüketim kültüründe mekan boyutu, tek kullanımlık ürünler seviyesine çekilmeye çalışılmaktadır. Halka açık parkların bakımı, ‘’profesyonel’’ işçilerin ellerine bırakılıp park tüketicilerini parkın kendisinden uzaklaştırma şeklinde olmaktadır. Bir insan, her gün aynı parkta saatler geçirebilir, fakat o parktaki ağaçları sulaması o kadar kolay değildir. istediği gibi ağaç dikemez, patika yapamaz. Bir cep telefonu sahibi o telefonu günün istediği saatinde, istediği kadar kullanır fakat hiçbir tamir girişiminde bulunamaz. Eğer bulunursa şirketin sunduğu profesyonel yardım hakkından vazgeçmiş olur. Tüketim, tamamen dönüşüme maruz kalmaktadır. Görünür bir yasak olmamasına rağmen evde üretim, evde tamir gittikçe zorlaşmaktadır. Tüketimin de geleceği üretim benzeri bir karanlığa evrilmektedir.

    insanların kıyafetlerini yamadıkları, bozulan televizyon anteninin yerine çatal sokup televizyonu çalıştırdıkları dönemler ellerimizden kayıp gidiyor. Onun yerine ‘’yeni’’ olanın ideal olduğunu düşünen bilinç kalıpları her gün başka yollarla zihnimize işleniyor. Sürekli değiştirdiğimiz tüketim mallarının akışında insan, kendi kişiliğini hiçbir tüketim ürünüyle ilişkilendiremiyor. Değiştirilen cep telefonlarıyla, sürekli satın alınan kıyafetlerle insan kişiliksiz varlıklara dönüşüyor. Yapımı çok basit olan yoğurdu bile hazır olarak aldığımız şu dünyada insanlar her şeye rağmen tüketim ürünleri üzerinden kendilerine sosyal bir kimlik yaratmaya çalışıyor. Yarattıkları bu şekilsiz kişilikler medya ve diğer organlar vasıtasıyla bir şekilde idealleştiriliyor. Android işlemcili bir telefon olmadan genç olunamıyor bu dünyada. Starbuks’tan kahve içmeyen orta sınıf olamıyor. Muhalif yayın yapan gazeteleri okumayan insanlar muhalif olamıyor. Bir yandan da genç olmanın, orta sınıf olmanın, muhalif olmanın içi boşaltılıyor. Bu kimlikler sakatlanıyor ve içinde durulması imkansız kalıplar halini alıyor.

    insan, kullandığı ürünün tamiri hakkında da bilgi sahibi olmalıdır. Ve tamir etmelidir. Evinizden tamir çantasını, kuvvetli yapıştırıcıları, lehim makinesini, izole bantları ve tamir bilgisi içeren kitapçıkları ayırmamanız dileğiyle.
    1 ...
  23. gümbür gümbür bası olan şarkılar

    1.
  24. bası alsanız şarkı olmaktan çıkan şarkılardır. Bas bu şarkılar için her şeydir.

    Tool-The pot.
    1 ...
  25. ilişkilere sosyoloji gözüyle bakmak

    1.
  26. insan ilişkilerinde, sosyolojide ilk akla gelen kişi Tunnies'tir (küçük gruplar kuramı). Fakat bana göre Weber'in statü kuramı daha aydınlatıcı olabilmektedir. Marx, sınıf kuramıyla insan ilişkilerine çok sığ bir bakış segiler, tunnies ise fazlaca yakından baktığı için insan üstü nitelikleri çok fazla göz ardı eder. Fakat Weber bu konuda daha mantıklı konuşmaktadır.

    Gelin önce Weber'in statü hakkında ne dediğine bakalım. Weber, statü kavramına ilişkin, yaşam stilini öne koyar. insanların statülerinde temel belirleyici etken insanların yaşam stilidir. Marx, insanların birbirlerine karşı konumunu bireylerin üretim çabalarının nitelikleriyle açıklar fakat Weber bu tartışmaya insanların tüketimlerini de ekler. Evet, kazanılan paranın miktarı kadar o paranın harcanmasının da nasıl olduğu bireyin statüsünü belirler.

    Bir sınıf düşünün ve o sınıf içinde bir statü tabakası. Belli bir grup insan var, o insanlar aynı yerde yemek yiyorlar, aynı kafeye bara gidiyorlar, şehrin aynı yerinde oturuyorlar. Bunu bir arkadaş grubu olarak düşünmeyin. Bu, çok geniş bir çerçevedir. Bu insanların eğitim olanaklarından faydalanma imkanları birbirlerine benzer, kullandıkları kelimeler benzer ve tabi görünüşleri de benzer. Bu insanlar ve onların aileleri birbirleriyle ilişki kurmakta zorlanmayacaklardır. Bunu kadın erkek ilişkisine daralttığımız zamanlarda da böyle olacaktır.

    kim ne derse desin, orta sınıf bir erkek, alt sınıftan bir kadınla mutlu olamayacaktır. Starbuck'tan kahve ihtiyacını karşılayan bir kadın, öğrenci kafelerinde takılan bir erkekle mutlu olamayacaktır. Bunu unutun. Atalarımızın da bu konuda aydınlatıcı bir sözü vardır, davul bile dengi dengine.

    Aynı tüketimler, aynı dünya görüşlerini, aynı yaşam biçimlerini gerektirir. insanlar üst sınıflara çıktıkça, sekülerleşmeye başlarlar. Yani dini ve geleneksel normları bir kenara bırakıp para kazanmaya, bilime önem vermeye başlarlar. Bu şekilde alt sınıflara özgü tabularını da bir kenara atmak zorundadırlar. Diğer insanların özel hayatlarına karışmamak, çocuğunun cinsel hayatında bir gestapo misali korku unsuru olmak, sekülerleşme ile birlikte yok olan unsurlardır. Bu yüzden avrupa ile bağlantılı olan zenginleri biz batının ahlaksızlığını almış insanlar olarak görürüz.

    Bir başka mevzu, kadına sahiplik denilen şey, alt sınıfların alışkanlıklarıdır. Üst sınıflarda da vardır ama bu sahiplik üst sınıflarda fazlaca ketlenir. Anlayacağınız alt sınıflardaki gibi değildir. Bekaret konusunda toplumsal tabakada aşağılara indikçe paranoyaklaşma artar. Çünkü her ne olursa olsun her dinin sahipliğini yapan kitle alt tabakalara doğru indikçe yoğunlaşır. Kadına şiddet, kadını alıp satma ve adi suçlar denilen suç tipleri artar. Bilime ve sanata değer verilmez ve bunlar karın doyurmayan şeyler olarak görüldükleri için değer görmez.

    Ülkemiz gençlerinde çok görülen, ki özellikle alt sınıfların üniversite okuyan gençlerinde görülür, 68 kuşağına, beat kuşağına özenme gibi şeyler saçmadır. Kendinize 68lerden bir dünya yaratamazsınız. 68 dediğiniz kuşak biricikti ve geçti. Sizin bir 68 iniz yok. Sizin bir beat kuşağınız da yok. sınıfsal sömürüyü ve sınıfsal tabakalaşmayı bu kadar isteyen bir kapitalist sistemin bu derece güç kazanması, geçmişteki hegemonya çatlaklarını tamir edebilmelerini sağladı.

    Farkındaysanız gezi parkı eylemi bile orta sınıfın ve öğrencilerin eğlencesinden öteye gidemedi. Yine işçiler fabrikalarda vendetta maskeleri üretti. Fabrikalar durmadı anlayacağınız. Gezi parkı eylemi bir sınıfsal kriz değil, orta sınıf eğlencesiydi. Geziyi neden bu yazıya eklediğim sorusunun cevabı basit; bazı insanlar sadece gezi parkıyla alakalı olmalarından ötürü kendilerine bir ilişki ağı kurduğunu sanmaktadır. Sansın onlar ürkütmeyin.
    5 ...
  27. bir erkek neden sevgili bulamaz

    1.
  28. bu konuda yazılanlar piç erkek efendi erkek ayrımı gibi saçma sapan tartışma konularından öteye geçemediği için önce bu saçma ayrımın saçmalığından bahsederek giriyorum konuya. biraz yorucu ama umut ediyorum ki faydalı bir metin olur sizler için.

    Arkadaşlar, insanlar onlarca farklı ilişki içinde bulunur, farklı yerlerde yaşarlar ve hayata farklı şekillerde başlarlar. insanları kadın veya erkek diye ayırmak(sosyal anlamda) yetmezmiş gibi bir de erkekleri piç erkek efendi erkek diye ayırıyorsunuz. Yanlış.

    insanlar farklı hayat kombinasyonları içinde, doğal haliyle farklı tiplere evrilirler. Tersi de mevcuttur. insanlar içine girdiği gruptan dışlanma korkusu veya onay tutkusu yoluyla zamanla o grubun idealleştirdiği insan tipine doğru da evrimleşebilir. Her insan farklıdır ve farklı görülmeyi hak eder. Ayrıca her insan aynıdır ve bizden biri olarak görülmeyi hak eder. Anlayacağınız insanları sınıflandırmak bir yerde mümkündür ama bu piç/efendi platformunda değil. Bu çok daha fazla emek isteyen insanı geren bir çabadır.

    Bir erkeğin sevgili bulamamasının sahip olduğu karakterle alakası yüksek oranda yoktur. Bir erkeğin sevgili bulamamasında çevresiyle olan ilişkisi etkilidir. Bu bağlamda bir erkeğin neden sevgili bulamayacağına ilişkin bir kaç neden sıralayabilirim. Bunlar benim bizzat başıma gelen ya da arkadaşlarımda gördüklerimdir.

    1- bir erkek, üniversite okumak için taşra kentinden çıkıp büyük şehire gider. Ailesinden, memleketinden kalan alışkanlıkları bırakamaz ve büyük şehrin insan ilişkilerine kendini adapte edemez. Bu durumda büyük şehirlerde geçerli olan ''tanıdıkların gücündür'' kuralına, arkadaş edinememesi nedeniyle ters düşer. Asosyalleşir ve çevresinde arkadaşı olmaz. E tabi erkek olmayınca kadın da olmaz. Çünkü seni tanıyan insanlar yoktur, seni anlatacak, seni övecek, senden bahsedip meraklandıracak.

    2- Bir erkek, işsizdir. Yani parası yoktur, yirmi beş yaşına gelmiştir ve ailesiyle yaşamaya devam etmektedir. Kendi kararlarını alabilecek kadar bağımsızlığa sahip değildir. Unutmayın! bir evin bir erkeği olur. Babanızın evinin erkeği babanızdır. Onun inandığı tanrılar hükmeder o eve ve onun kuralları geçerlidir. Bir erkek, maaşının yarısını kiraya yatırıyor olsa dahi ayrı bir evde yaşamalıdır. iki erkekle daha aynı evi paylaşmak bile baba evinde yaşamaktan daha iyidir. iş, bu açıdan önemlidir. Size yalıtılmış bir hayat sağlama imkanı verir. kendi tarzınızla donattığınız eviniz, sizin kimliğinizin bir parçası olur.

    3- Bir erkek, şehir merkezine uzak oturuyordur. Bu nokta, en son farkettiğim noktadır bu mevzuda. Büyük şehrin bir diğer kuralı; ''merkezde yaşa, merkezde ol'' merkeze yakın bir evde şehrin acımasız ama size muhtemelen daha çok arkadaş edinme fırsatı tanıyacak o kalabalığa daha yakın olursunuz. Tanıştığınız bir insanı evinize davet etmek çok daha kolaydır. Sizi daha çok tanımasına fırsat verebilirsiniz. Eğer kafede barda konuşmanız, görüntünüz ile bir kadını etkileyememişseniz bunu evinizin dekorasyon tarzıyla bir ölçüde kolaylaştırabilirsiniz. Sadece duvara asılı bir poster ile o kişi size yakınlık duyabilir. Bu mümkündür. Fakat merkezden bir saatte gittiğiniz bir eviniz varsa o insanı eve çağırmak sizin için zor olacaktır.

    4- Bir erkek, asosyaldir. Asosyallik, bir çok şekilde gelip insanı bulan bir canavardır. Bir insan çok fazla kitap okuduğu için asosyal olabilir, çok fazla bilgisayar oyunu oynadığı için asosyal olabilir, insanlardan kaçmak istediği için asosyal olabilir. Asosyal olmak, ilginçtir ki ciddi anlamda hayatınızda bir değişiklik olmadıkça sizi pek rahatsız etmez. Soğuktan ölmek gibidir. Tatlı bir uyku önce, sonra kesin ölüm.

    5-Bir erkek, bir kadınla ortak bir uğraşa sahip değildir. Buradan gidip tiyatro kurslarına falan akın edin demiyorum. Bir kadınla ortak bir uğraşa sahip olmak için öncelikle o şey her neyse ona ciddi anlamda yönelmek gerekir. isminiz o işle anılmaya başlandığı anda, o işle alakalı insanlarla arkadaş olmanız daha kolay olur hatta siz, o işte başarılı olmak için arkadaş olunmak zorunda olduğunuz insan olursunuz. Bu da size elbette bir sevgili kazandırır. Bir başka boyut ise bir kaç konuda derinlemesine bilgi sahibi olun. Bu, bir edebiyat ekolü, bir spor dalı veya bir eğlence anlayışı olabilir.

    6- Bir erkeğin kadınlarla ilişkisi ters gitmeye müsaittir. Bu konuda size tavsiye vermek isterdim ama bu konu sayfalarca yazmayı gerektirir. O yüzden size kısa yoldan bir tavsiyede bulunayım, kadınları etkilemek, onlarla tanışmak vs. kadınlarla ilgili her konuda her yazılana, her söylenene dikkat edip aklınızda şöyle bir tartın. Bir süre sonra neye önem verip neye önem vermeyeceğiniz kendini gösterecektir.

    7- Bir erkek, korkaktır. Bu korkaklık şahısların hareketlerinden de olabilir, onların görünür veya görünmez güçlerinden de olabilir. Öncelikle şunu kabullenin, girdiğiniz her ortam, kavga etmenizi ve yenilmenizi isteyen insanlarla dolu olacak. Bir mücadeledir bu anlayacağınız. Bir işyerinde, bir arkadaş grubunda düşmanlarınız olacak, yoksa bile kendinize yaratın. Çünkü o insanlar oradaysa mutlaka diğerleriyle de mücadele içindedir ve varlığını sürdürebilmişse ya o grubun yeterlilik şartlarına fazlasıyla uyuyordur ya da bir gücü temsil ediyordur. Kavga etmekten sakınmayın. Ki, genelde bu düşmanlar erkekler olacaktır ve çoğu kezde yumruk yumruğa olmaz bu kavga. Tabi ki o ortamdaki kadınlar sizin onları gelip almanızı beklemeyecek. Onların tercihleri var ve her zaman güçlü erkek daha bir tercih edilebilir olacaktır. Eğer iki kadın aynı anda sizi ister ve sizin için hafif de olsa bir rekabete girerse sizin erkekliğiniz, siz çok farklı bir anlama kavuşacaksınız. Bir nevi ödül gibi, bir nevi para gibi.

    aklıma gelenler bu kadar. Ben, yani vade retro satana kendi cinsime çıkmazda olduğu meselelerde yardımcı olmak isterim. Umarım yardımcı da olurum. Bu entryde yazılanları okuyup, kafasına takıp deneyenler umut ediyorum ki olacaktır. O insanların bu başlık altına entry ile veya özel mesaj atarak bana veya bizlere tecrübe aktarımı yapmasını çok isterim. Metinler söz konusu iken, öğretmezsen var olamazsın. Her ne kadar gelip buraya tonla yazmış olsam da ben de hala öğreniyorum ve öğreneceğim çok fazla şey var.

    kadınlar için de aynı isteğim geçerli. Bir kadının bunu okuması, erkekler hakkındaki görüşünü genişletebilir. Bir kadın, etrafında daha kaliteli erkekler görmek adına bu başlığa entry girmek gibi kolay ve faydalı bir eylemde bulunabilir

    Tecrübelerinizi bizimle paylaşın. iyi geceler.

    edit: bir dostumuz iki unsurdan daha bahsetti. Bunlar, birini uzun süre sevme ve tüm şartlar elverse dahi baş gösteren şanssızlık. kendi cümleleriyle devam etmek daha doğru olacak.

    ''bir erkek yıllar yılı birisini sevdiği için bile sevgili edinemeyebilir. bu var olduğu çevrede onu daha da arzulanan bir birey yapacaktır''
    ''bazen de tüm yazdıklarınız geçerli bir duruma eğrilse dahi erkek için şans bir süreliğine yanında değildir''
    21 ...
  29. klitoris mi anüs mü

    1.
  30. ''penisinizi ıslak kaygan, iğrenç bir klitoris yumağına mı saplamak istersiniz? yoksa tertemiz, dapdar bir anüse mi?'' şeklinde açılımı bulunan sorudur.
    0 ...
  31. bencil kişi

    1.
  32. neden bakir kaldınız

    1.
  33. anüs deliğinden yağ gibi akıp giden dışkı parçası

    1.
  34. düşünsenize yanınızda emrah diye bir çocuk var. Bir başkası \'\'emrah koş ananı sikiyorlar!!\'\' diye bağırıyor ve siz emrah değilsinizdir o an. Emrah başkasıdır. işte aynı rahatlık, aynı güven, aynı sıcaklık...

    edit: bu bir tanımdır arkadaşlar.
    1 ...
  35. yazarlardan metinler

    1.
  36. Bazen bir şeyleri sorgulayan, bazen sadece edebiyat için yazılmış metin parçacıklarıdır. En önemli özellikleri fazla uzun olmamalarıdır.

    örnek:

    Bul ve kaybet. içinde ara binlercesinin ve düşün dur istediğimiz nedir diye? Beğenme kendi kurduklarından başka cümleleri. Açıklayıcı olmasına pek gerek yok. Aradığını bulduğun an bir ışık gönder gökyüzüne, bil ki çok fazla uzaklaşmış değillerdir. Bir edebiyat ekolü yarat, bir ev inşa et. Bir insan kazan. Kolay mı? bilmem. Ayrıldıktan sonra da ''arkadaş'' kal, verebileceğin her şeyi sun, o lanet orospu mesafeden bahsetsin.
    Akdeniz ikliminde büyümüş herhangi bir sıradan insan, her şeyi aceleye getirir. Taban aramaz, mesafe dinlemez. Dokunmak inanmaktır ona göre. Parmaklarının yanması pahasına dokunur o soktuğumun güneşine. inanmak için. inan bana sadece inanabilmek için.
    Akdenizliyiz. Yeniden sevebiliriz. Kolay unuturuz. Kolay vazgeçeriz. Kolay insanlarızdır. Ciddiye almayız. Genelleme mi yapıyorum?
    Bir bakarsın, ''seni seviyorum'' larla dikiliverir karşına. Ben değil, bir arkadaş.
    Bir sikime yaramayan cümleler kurarsın. Kurmak zorundasın, yazmak zorundasın, okumak zorundasın, anlatmak zorundasın. Ve lanet edersin, okul kütüphanesinden bir Dostoyevski kitabı çaldığın o güne. Kucağında bir Orhan Kemal kitabıyla uyuya kaldığın o gecelere. içten bir küfür savurursun tanıdığın herkese. Çözüm olmayan yüzlerce çabayla geçmiş sayısız güne.
    Kafanı siken düşüncelerden kendini arındırıp uzandığında yatağına. Bir Metallica şarkısı aradığında gözlerin, müzik çaların ekranında, başlar bir şarkı,
    ''All that is ,was and will be
    Universe much too big to see
    Time and space never ending
    Disturbing thoughts ,questions pending''
    Bir daha olmayacak dersin. Güneş batmıştır, gelecek günler sana götüyle gülmektedir.
    2 ...
  37. boku çıkan trollük

    1.
  38. şu sıralar uludağ sözlük bünyesinde bulunandır. Trollük denilen şey insanı eğlendirir arkadaşlar. Ülkenin yarısının(kadınların) tedirginliğe düşmesine neden olan olayları görmezden gelerek veya trollüğüne ataerkil başlıklar açmak, kadının cinselliğini vurgulamak artık boku çıkmış bir trollüktür.

    o arkadaşlara buradan soruyorum. biraz daha kaliteli bir insan olmak için, şu hayatınızın çok küçük bir parçası olan sözlükten başlasanız nasıl olur ?
    5 ...
  39. sanane sana mı sorcam salaa bak

    1.
  40. +ağzına sıçarım!!
    -seç deyom hadi sııç!!!
    0 ...
  41. kadın erkek ilişkisi üzerine yazılar

    1.
  42. kadın erkek ilişkisi üzerine verilen edebi(veya olmayan) yazılardır. güzel örnekleri vardır. kısa, bir kaç cümleden oluştuğu gibi sayfalarca sürecek formları da mevcuttur. Bu metinler üzerinden sınıfsal çözümlemeler bile yapılabilir. Çok ciddiyim. işte size bir örnek.

    --spoiler--
    Tam ''Büyüdüm'' dersin. ''Artık tamam'' dersin. Yüzüne çaresizliğini vuran birileri mutlaka çıkar. Hayattan aldığın her lezzetli yudumu sana ödetmeyi bilirler. Her zaman ödeten birileri çıkar. Devam eder sanırsın. ''Tamam oldu'' dersin. Sonra bir kadın tanırsın. Gerisini anlatmama gerek yok herhalde. ''Kadın'' kelimesinin anlamında onun kişiliğini zihninde şekillendirmek için bir çabaya girersin. Ama kime ne değil mi? Özellikle ona ne? Oğlum sikinde bile değilsin. Uyan artık. Gözün açıkken yap şu felsefeyi artık.

    Anlamlandıramadığın duygular gezinir içinde. Söyleyemediğin kelimeler de dilinde... Ellerin dokunacak, tutunacak bir şeyler arar. Ona göre bu sadece bir mesafesizliktir. Mesafeyi koruyamamaktır. Dedim ya, sikinde bile değilsin.

    Sen onu tanımlamak için yeni yeni kelimeler üretirsin, en azından bunun için kendini zorlarsın. içinde büyütürsün. Bir buket yapıp vermek istersin. O, çürümüş kent hayatının sıçıp her gün yağladığı kelime kalıplarını suratına suratına vurur. Aranızdakini, değersiz kent hayatının insanlar arasına zorla soktuğu genel ilişkilerden birine çevirmeye çalışır. O zaman anlarsın, nefret etmekten daha kötüsü de varmış.

    Ne zaman sattık hayallerimizi? Ne zaman kentlerin, kalabalıkların, büyük şehirlerin üzerine çıkan; denizlere uzanan hayallerimizi çöpe attık. Neden aşırılığı yaktık? Biz ne ara bu kadar rasyonelleştik. Ne ara insanlar arasındaki ilişkileri ''kalıpsız'' isimli kalıba soktuk? Ne ara bir insan hakkında hayal kurmak, bu kadar kaçınılacak bir şey haline geldi.

    inanmıyor. inandırıcı gelmiyor. Güvenmiyor. insan, bir başka insanın ona verdiği değere inanmıyor. Bir başka insana değer veren insanlar geçmişe ait hikayeler. Tamamda bundan bana ne?

    Sorgulamak, değiştirmeye yetmiyor. Sevmek de sevilmeye... Hata, değer vermekte mi? Hata, çok sevmekte mi? Hata, dokunmakta mı? Hata, düşünmekte mi?
    --spoiler--
    0 ...
  43. support carry felsefesi

    1.
  44. altı yıllık dota oyunculuğumda geliştirdiğim felsefedir.

    Öncelikle bu iki job u tanımlayalım.

    support: destek sağlayan herodur. oyunun başından sonuna kadar diğer oyunculara destek sağlar. Aslen early game herosudur. yani erken oyunda oldukça iş görür.

    carry: güçlüdür, sağlamdır, taşıyıcıdır. Ama bu özelliklerini oyunun ileri zamanlarında, yani middle game ve late game de gösterir. early game de eziktir. yardıma muhtaçtır.

    bu iki job un ilişkisine gelince; ki bu adı geçen felsefenin temelidir, oyunun erken zamanlarında supportlar carrylere destek olur onları geliştirir. Carryler de supportlara oyun kazandırır. bu felsefeyi hayatın geneline yayabilriz. bir insana veya bir oluşuma oyunun başında destek olursanız, o oluşum veya insan size hayat oyununda zafer getirebilir. Anlatımı bu kadar basit olan bir hayat dersinin ne derece hayatın içinde yer aldığını görmek sizi gerçekten şaşırtabilir.
    1 ...
  45. bakirelik adı altında kadını eşyalaştırmak

    1.
  46. Bekaret denilen şey, insanların, kız çocuklarının küçüklüğünde mikrop kapmaması için vajinalarında bulunan bir zar üzerinden türettiği bir kavramdır. Bekaret korkusu, bir erkek için, kıyaslanma korkusudur arkadaşlar. Kadın bir tek bana ait olmalı gibi bir düşünce artık çok eskilerde kalması gereken bir düşüncedir. Kadın, evli olmadığı sürece, istediğine ait olur. Buna kimsenin itirazı olamaz.

    yanlış anlamayın. Bir kadın evlenene kadar bekar kalabilir. Ama bunu gelecekteki kocasına bir hediye paketi olarak kendisini sunması şeklinde yapmamalıdır. .

    Bir de bunların haricinde, ''Her kadın bana versin ama karım bakire olsun'' diyen o çok zeki insanlar da vardır. onlar var ya onlar.

    her neyse, bir kadının bekareti, hele de yirmili yaşlara gelmişse artık, kimseyi ilgilendirmez. Konuşulacak daha önemli meseleler var. Siz her ne kadar onların bekaretini tartışsanız da, onlar plaza hayatında, iş dünyasında yükselmeye çalışan insanlar. Yani anlayacağınız sizin eleştirileriniz onların zarında bile değil. Siz on bir saat çalıştığınız süpermarketlerde, on saat çalıştığınız fabrikalarda vs. onları eleştiredurun. O kadınlar sizin kölesi olduğunuz toplumsal örüntünün daha yükseğine çıkmaktalar. Aynı şekilde, kadınların kendilerine ve tercihlerine saygılı erkekler de onlarla birlikte ilerlemektedirler.

    Ha siz hala bir kadınla da sevişmemişsinizdir şimdi. Şart değil sevişmek tabi anlıyorum sizi.

    Ekleme: bir arkadaş kızlık zarı denilen şeyin doğuştan olmayabileceğini söyledi az önce. Gayet de yaygınmış böyle bir durum.
    2 ...
  47. iktidar nerenden vurursa artık kimliğin orasıdır

    1.
  48. ilk söyleyenin kim olduğunu bilmem ama güzel sözdür.

    topluluklar içindeki bireyin iktidar yapılanmasıyla kavga ilişkisini özetler niteliktedir.
    0 ...
  49. haftasonu seks mi yaptın sen

    1.
  50. insanı sarsan bir sorudur. sorulan kişi kıkırdar, sesi titrer kızarır falan. nedendir bilmem ama hemen her insanı dumura sokmuşluğu vardır. denenmiştir.
    0 ...
  51. akp şampuanı

    1.
  52. yıllardır kullanılan şampuandır.

    kıçınıza sürüyorsunuz, oradan seçmen olarak dökülüyor kıllar.
    2 ...
  53. you shall nit bass

    1.
  54. balrog geçmek değilde bass çalmak istese gandalf ın söyleyecegi söz.
    0 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük