ne yaziyim, hangisini atiim diye darlayanların doldurduğu platform. Arkadaş ne yazacaksanız yazın, ne koyacaksanız koyun da bana mı sordunuz hesap açarken. Kullanmadığım uygulamadan yıldım.
Yumuşacık, kan kırmızı, narin bitki. Rüzgarda usulca salınırken türlü yeşilin içinde güzelliğiyle göz alır. Bir de saçları sırma olanı var bunun. O da bu entrynin konusu aslında ama değilmiş gibi görünüyor. Hüznü bulaştırmak istemediğim için değinmiyorum şimdi ona. Dokunmaya kıyamadığım bahar güzeli gelincik olsun entryinin yıldızı sadece. bu seferlik.
top noktası* hatalı olan sıralamadır. Bir kadın olarak böyle yersiz bir kalıba dayalı derecelendirme yapma gafletine düşseydim zirveye "benim dışımda hepiniz kezbansınız tamam mı, bakın bana ne harikayım" diyeni koyardım sanırım. Neyse ki aklım başında da böyle gereksizlikleri erkeklere bırakıyorum.
Uykusuz'a dönmüş. Parasızlıktan ayrılıp kendi dergisini çıkarmaya başlayan adamın -sanıyorum yine parasızlıktan- geri dönüşü "bu haftadan itibaren sizlerle!" şeklinde kapağa taşınmış, ilginç. Hiç kimseye yapmadıkları kadar reklamı da bu beyfendi için yaptılar, bu da ilginç. Neyse, bana ne iç dinamiklerden. çene gibi güzel bir derginin yitip gitmesine üzüldüm ben. Aylardır da ciddi ciddi bekliyordum halbuki.
Rastgele Özer beyciğim. Koca sayfa hikayelerinizi özleyeceğiz. Umarım uykusuzda yine, çoğu zaman ortalamanın biraz altında kalan tek kareliklerinize hapsetmezsiniz kendinizi.
Ev arkadaşım izlerken iki bölüm izledim, Sanırım türk işi harry potter bu. Voldemort'la harry'nin zihinleri bağlanırken yaşadıkları tripleri yaşayan okan yalabık'la meryem var. Evet, meryem. Biliyordum bu kadar boktan olacağını ahahah.
T: drone kullanmayı sevenlerin dizisi. Daha yükseğe abi daha yükseğe.
mart 2019 çıkışlı redd albümü. Ya yaygın rock müzik anlayışı değişiyor ya da ben yaşlanıyorum. Redd de kendine bambaşka bir yol çizmek istemiş olabilir tabii. Belki de gerçekten Hatipoğlu kardeşlerin ayrılığı yaramamıştır redd'e, bilmiyorum ama bu albüm bir kere dinlenip kenara koyulacak albümler listesine girdi benim için. Siktir et boş ver şeklindeki şarkı sözüyle tabu mu yıktınız ne oldu. doğan duru'nun tertemiz sesinden faydalanabilseydik en azından. Yeni nesil indie rock grubu dinlemek isteseydim arama motoruna bağzı bisikletleri ters tutan adamlar yazardım. Üzgünüm, kendi adıma.
Not: bu entry, albüm içindeki mükemmel boşluk menşeli şarkılar tenzih edilerek yazılmıştır.
Türk siyasetinin gün yüzü göremeyenleri listesine birinci sıradan giren beyefendi. Son bir senesini siyasete girdiği güne lanet ederek tamamladığına emin gibiyim.
Seçim sonuçlanmadan paylaşılmaya hazırlanışı gösterilen teşekkür konuşmasıyla, 2 nisan günü dahi istanbul'un çeşitli noktalarına yerleştirilen afişlerle yıldırılmış insan evladı. Tüm hamlelere karşı mazbatamı verin dediği zaman da bir dur birader ne bu acele dediler, şaka gibi. Kız ben böyle arsızlık görmedim ya.**
Miraç kandili için Çamlıca'da bulunan recep tayyip Erdoğan'ın seçim sonucu yorumudur. Bu yoruma birkaç arsız da eşlik ediyor, hem de ağlayarak. "Eşim belediyede memur, biz ona hizmet edemeyiz" diyen kadın yılın utanmazı olabilir. Gel de inan şimdi bu kadronun liyakata uygun doldurulduğuna. Kula kulluk etmeye bu kadar alışmayın, hiç mi onurunuz yok.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sait Faik Abasıyanık'ın hayatını anlatacak ve 5 nisan'da vizyona girecek olan onur barış filmi. Film, Abasıyanık'ın hikayeleriyle harmanlanmış bir belgesel niteliğindeymiş. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1827294/+
Ayla'ymış Müslüm'müş bilmem ben. Kırk yılda bir sinemaya gitmek istedim ve oyunculuklar dışında iyi diyebileceğim hiçbir şey görmeden geri döndüm. Üfff, nereden tutsan elinde kalır, çok kötüydü. Parada değilim, yemin ederim zamanıma yazık. Neyse, söylemek istediğim şey başka.
Kötü niyetli bir film bu. Kesinlikle öyle, aksine kimse ikna edemez beni. Avustralya'da yaşanan, faillerinin bazı kayıtlara türk olarak geçtiği, ilk terör saldırısı olarak anılan broken hill olayının milliyetçi bir ruhla harmanlanıp türk işi bir kahramanlık hikayesi şeklinde ele alınması her yönden rahatsız edici bir durum bir kere. Film boyunca, tarihte bizim topraklarımızda ölen ve savaş kurbanı olarak görülen anzakların, her sene okyanus aşarak Çanakkale'ye Gelen insanlarca yad edilen anzakların canavarca gösterilmesinin hiçbir insani açıklamasının da olabileceğini sanmıyorum. Yüz yıl önceki savaşın etkilerinin muğlaklaşıp yerini karşılıklı anlayışa bırakmasının bu kadar rahatsız edici olmaması lazım. Bırakın da insanlar birbirlerine düşmanlıklarını bilemeye devam edeceklerine ortak miras bilincine kolayca erişsin.
Filmde hissettirilen düşmanlığın ılımlı bir Atatürk sahnesiyle kesilmesi de ikiyüzlülükten başka bir şey değil. ikiyüzlülük değilse aptallıktır ve ben bu denli aptal insanların bir filme imza atabileceklerine inanmıyorum.
Yeni zelanda saldırısının filmin gösterime girdiği gün* gerçekleşmesi ilginç bir tesadüf olmuş bu arada. Bilemedim.
Gitmeyin. Paranız ve vaktiniz sizin olsun, zihniniz tertemiz kalsın. Gitmeyin. Birkaç metrekarelik platodan başka bir şey izleyemezsiniz. Gitmeyin. Ziyan.
Edit: keşke filme gitmeden önce fragman izleseydim be. Öğrenci indirimiyle kandırdılar beni. arkadaşım ben kötü bir film izleyince gereğinden fazla mutsuz oluyorum ya, yapmayın şöyle.
patlayan şekerli kahve dünyası çikolatası. Masum insanlar aaa çikolata hem de popçik diyerek atıyor ağzına ve boğazlarında pıt pıt patlayan şekerler yüzünden canları acıyor. Kaldırın canım piyasadan bunu, bu ne rezillik. Aaa...
Dizilerde cinsiyetçi söylemlerin önüne geçebilmek için kırmızı çizgi uygulaması kullanıyorlarmış bugün. Sevdiğim diziden tiksindim durduk yere. Cinsiyetçi dil kullanılması ikiyüzlü ve fırsatçı davranılması kadar iğrenç değil.
Kahrolsun kadınlar gününüz, yaşasın kadınlar günümüz!
Çağdaş Fransız felsefesinin önde gelen isimlerinden olan alain badiou'nun ahmed dörtlemesinin ikinci kitabı. "Çocuklar ve diğerleri için 34 kısa hikaye" başlığıyla yayınlanan metinde felsefenin asıl sorunsallarını oluşturan konular birbirinden bağımsız oyunlar şeklinde ele alınıyor. Göçmen bir müslüman olan ahmed, yaşadığı banliyöyü merkez alarak Fransız siyasilerini, entelektüellerini, işçilerini ve diğer halk kesimlerini felsefi bilgisi ve sopasıyla dize getiriyor. Yazarın marksist eğilimi de ahmed'in karakterini belirginleştiren unsurlardan.
2019 Şubat itibariyle filozof ahmed istanbul devlet tiyatrolarında sahnelenmeye başladı. Prömiyeri 28 Şubat akşamı Üsküdar stüdyo sahne'de yapılan oyun, 28 Şubat'ı takip eden dokuz gün boyunca aynı yerde oynananacak.
Amerika birleşik devletleri'nin ii. Dünya Savaşı'na girmesiyle birlikte herald tribune gazetesi adına savaş muhabirliği yapmaya başlayan john steinbeck'in görev sırasında yazdığı yazıların toplandığı kitaptır. Çoğu savaş muhabirinin aksine, sanıyorum edebiyatçı kimliğinin de etkisiyle savaşın sıcak çatışma ve diplomasi yönünden çok askerlerin sosyal yaşantısını ve asker değil birer insan olarak varoluşlarını incelemiştir. Bu yazılar, savaşın tarih boyunca belki çok nadir olarak incelenen belki de hiç incelenmeyen yüzünü ele alan ilk derleme olabilir.
Askerlerin bir uğur olarak gördükleri kişisel totemlerine bağlılığından, çeşitli batıl inançlarından, yediklerinden ve içtiklerinden, eğlenmeye çalışma yöntemlerinden, tarımla dahi ilgilenişlerinden ve korkularından bahsedilmesi kitabı çekici kılıyor. Bunun yanı sıra dover şehri ve sakinleri de bombardıman altındaki bir bölgenin günlük yaşantısının nasıl olduğuna dair çok etkileyici bir örnek.
Bana kalırsa Bu yazıların ve hatta ii. Dünya Savaşı'nın en vurucu ögesi Lili Marleen. Karşıt cephelerdeki askerleri tek bir çatı altında birleştirici, radyoda çalmaya başladığı zaman savaşı beş dakikalığına durdurucu etkisi olan bir şarkı. Almanya'da orduya moral olması için yazılıp bestelenen ve gönlünü askeri rütbelere kaptıran bir kadının hikayesini anlatan bu hafif şarkı savaşın sembolü haline gelmiş. Steinbeck ise bu durumu oldukça net ve vurucu bir şekilde ortaya koymuş.
bir savaş vardı ii. Dünya Savaşı'yla ilgilenenler için oldukça farklı bir kaynak olabilir. Uzman değilim ama bence savaş/asker sosyolojisi ile savaş/asker psikolojisi alanlarında da oldukça faydalı bir derleme niteliğinde. Steinbeck'in parlayan eserlerinin arasında ismi geçmese de ben edebi yönünün de kuvvetli olduğunu düşünüyorum bu yazıların.
Akşamla dolmuş otobüste Mevcut varlığımdan tiksinmekle ilgili bir şeyler düşünürken kendisinin bir sabah kıvanç tatlıtuğ olarak uyanması üzerine yazdığı hikayesini hatırladım. Benzer ruh hallerine bürünebiliyormuşuz da ondan seviyormuşum yazılarını, karikatürlerini demek ki.
Pinhani'nin son albümü. Dinlemek ve yorumlamak için az önce sabırsızlandım, birkaç dakika oluyor. Buralar editlenecek.
Edit: yollar bizi bekler birkaç parçası parlayan albümlerden biri olmuş. Pinhani sevip tarzına aşina olanlar için belki tüm albüm güzeldir ama benim için değil. Bakalım.
Pinhani nereden baksan 15 senedir profesyonel olarak müzik yapıyor. Yollar bizi bekler olgunluk çağı albümü sayılabilir. Zaten dinlerken de müzikal anlamda bir kusur kulağı tırmalamıyor. Müzik konusunda uzman olanlar daha farklı düşünebilir tabii ama benim eğitimsiz kulağım albümü dinlerken rahatsız olmadı. Pinhani şarkıların sözleri noktasında müziklerine oranla daha yenilikçi bence. Pinhani şarkılarının sözleri hep çok hoşuma gitmiştir ama müzikleri kendini tekrar ediyor gibi geliyor bana. Solistin söyleyiş stilinden de kaynaklanıyor olabilir bu tekrar hissi, bilmiyorum. sonuç olarak şekil bakımından başarılı şarkılar bana kalırsa bunlar.
Albümün bir numarası kesinlike kendinden usandırma. Klişeleşmiş aşk şarkılarının dışında sözleri var, farklı bir noktaya değinen. Aynı şekilde müzik de inişleri ve çıkışlarıyla insanı sarıyor. Solistin oldukça şık okuyuşu da eklenince şarkı bambaşka bir ruha bürünüyor. Çok beğendim. Bu şarkıya oldukça zıt olan iyi değilim ben'i ise hiç beğenmedim, hemen burada söyleyeyim. Kalben tarzını zaten sevmem, bundan ayrı olarak şarkı da kalben'e uymamış. Az önce bahsettiğim klişe aşk şarkılarından biri olan şarkıda kendini kötü hisseden bir kadının hikayesini güçlü sesi ve yoğun ses hareketleriyle kalben'in anlatması hoş olmamış bence. Melis Danişmend'le kalben yer değiştirseymiş her şey daha yerli yerinde olabilirmiş.
Albümün isminin geçtiği şarkı pek hoş. Geleneksel bir tarza yakınlaşan kefen giydim de öyle. Ruh halimin bir nevi özeti halindeki derdim dostum benim'i ise tamamen duygusal sebeplerden sahiplendim. Kesinlikle çok güzel bir şarkı, evet.
Pinahni sevenleri sevindirecek bir albüm. Pinahni'yle ilişkisi birkaç şarkıdan ibaret olan bendenize çok büyük tesir etmedi. Uzun bir süre boyunca dinleyeceğim birkaç şarkım oldu, o bakımdan seviniyorum. Bir de göğsümü dolu dolu dolduranla aramdaki bağı güçlendirdiği için seviniyorum. Aferin size pinhani, nereden baksan sevap kazandınız heheh.
Nokia 8 kullanıyorum yaklaşık altı aydır. Yüzde sekseninizin elindeki telefonlara taş çıkarır bu telefon. Microsoft olanlarını bilmem ama pure android olanları mis gibi.
Günümüz piyasasına da sağlam telefonlar sunan, eskinin dev bugünün gözden düşmüş markası.