türk insanının eğilimlerini ve sosyal yapısını iyi analiz edip bu günler için şu önemli sözü söyleyen insandır; “şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. kurtarıcı kendiniz olun.”
bu kavramın, oldukça basit gibi görünse de sanıldığından daha derin bir psikolojik ve toplumsal etkisi olduğu ve üzerinde daha çok düşünülmesi gerektiği fikrindeyim.
sevdiğin bir şey hakkında iki kez düşünmek, onu koşulsuz, doyasıya deneyimleyememek ve önceliği tamamen kendine vermek yerine toplumun beklenti, tepki ve düşüncelerini daha çok dikkate almak, %100 kendin olamamak ve insanın kendisi yerine başkaları için yaşama durumuna örnek bir kavram bu.
insanın, toplumun "normal" karşılayacağı türden bir birey haline gelme zorunluluğu hissetmesi ve hayatı doyasıya yaşayıp, kendini gerçekleştirmesine engel bir durum olduğunu düşünüyorum.
dünyanın her yerinde var olmakla birlikte, daha çok geri kalmış ülkeler ve bilinç seviyesi düşük ilkel toplumlarda yaygın olması muhtemeldir.
kendini bir kişi tarafından tamamlanmayı bekleyen yarım bir parça olarak görme; her insan bir bütün, tam ve eşsiz bir bireydir. kendi gücünün, eşsizliğinin ve yüceliğinin farkına var. sen sandığından çok daha fazlasısın. kendi eşsizliğini keşfetme serüvenine çık. gücünü başkasından alma, kendinden al. kimse kimsenin sahibi veya malı değildir.
bu duygu haline en yakın örnek olarak, bir annenin çocuğuna olan sevgisi örnek gösterilebilir. çocuk her türlü haylazlığı, olumsuz davranışı sergileyebilir hatta ve hatta bu tutum çok ileri boyutlara bile gidebilir fakat anne onu kendisinden bir parça olarak görür ve hisseder. geçici küslük, kırgınlık durumları yaşansa bile bu asla değişmez, iki bedende bir gibidirler.
bu olgunluğa ulaşabilmiş veya yaklaşabilmiş üstatlar, öğretmenler, ermişler (her ne şekilde adlandırılıyorlarsa adlandırılsınlar) yıllar yılı koşulsuz sevginin ve birliğin öneminden bahsetmiş ve örnekteki annenin çocuğuna duyduğu sevginin aynısını tüm insanlığa karşı duyacak bir bilinç seviyesine yükselmişlerdir. eserlerinde bunu vurgulamışlardır. ayrılığın birer illüzyondan ibaret olduğunu, her şeyin ve herkesin aynı kaynaktan geldiği ve bir olduğu fikrini vurgulamış ve bu bilinç ve olgunluk halini bizzat deneyimlemişlerdir.
bu olgunluğa erişen veya biraz olsun yaklaşabilen insanlardaki empati ve ruhsal olgunluk düzeyi oldukça yüksektir, çok fazla hayat tecrübesinden geçmişlerdir ve kime baksalar kendilerini görürler. hırçın bir kişide geçmişteki hallerini görürler, depresyondaki veya çok mutlu bir kişiyle karşılaştıklarında yine kendilerinden birer parça göreceklerdir. artık herkes bir'dir ve kendisinden bir parçadır o kişi için.
ve koşulsuz sevginin ilk hissediliş anı bu şekilde olacak ve evrendeki dualite (çift kutupluluk) insanın kendi içinde kademe kademe entegre edilecektir.
herkesi koşulsuz sevmemiz dileğiyle. (bu demek değildir ki koşulsuz sevdiğimiz için tam bir bağlılık içine girip o kişiyi koşulsuz olarak hayatımızda tutacağız. hayır, yalnızca ona izin vereceğiz ve o kişiyi hayatımızda istesek veya istemesek bile o kişiyi o hale getiren etkenleri anlayıp, onu koşulsuzca seveceğiz.