kendisinin şöyle bir entrysi var. yaptığı 4 genellemeye bakarsak kendimi 2. kısımda görüyorum. yani sanattan, edebiyattan, felsefeden, sinemadan zerre anlamayan, dizinin yaptığı göndermeleri anlamaya kapasitesi yetmeyen, tek eğlencesi pis7li izleyip gerizekalı foklar gibi el çırparak kahkalar atan bir adamım. ama kendisi leyla ile mecnun gibi kültür turnusolu olan bir dizi severek, felsefik açıdan doluluğunu, edebi bakımdan zenginliğini, sinema kültürünü herkese kanıtlamış aydın bir insanmış. sanırım kendisi nazım hikmet'e nazım, sezen aksu'ya sezen diye hitap eden, her hafta mutlaka bir tiyatro oyununa, bir sergiye, bir söyleşiye giden, okumadığı klasik bulunlamayan, evde ropdöşambır ile gezen, leyla ile mecnun izlemediği sıralarda belgeselden başka bir şey izlemeyen, klasik müzik dağarcığı çok geniş bir kültür abidesi. ulan ne absürd komediymiş arkadaş.
zevk almaya çalışmaya bir süre daha devam edeceğimizi gösteren zamdır. şimdi bakıyorum elektrik faturama; kullanım bedeli 33.67 tl. şu bedeli, bu bedeli, trt payıydı, kraltv payıydı, cart tutarı, curt parası derken fatura 62.70 tl oluyor. nasıl bir küfür etsem, ne söylesem bulamıyorum ama ayıp olmasın diye bir amına koyim demek istiyorum.
çok da kaliteli olmayan entryleriyle istatistiklere girmeyi başarmış yazar.
şimdi burda kalabalığın gazına gelmiş biri gibi bu adama sallamak istemiyorum. zaten uludağ sözlük haftanın en beğenilen entrylerinin kalitesi ortada. bağyan yazarlarımızın aşırı yaratıcı entryleri gibi (#11602449) şeyler, yaran facebook iletileri gibi afedersiniz sikik bir başlık, kürtlerle ilgili nefret içeren söylemler, ya da kitaplığa ağzını dayayıp cümle içenlerin, yarısını anlamadığı yazılarını artılayan adamlar gibi olaylar. bu adamın entrylerini ben de fark ettim. beğenmedim de yani sıradan bir arkadaş ortamında anlatıldığın he çok komikmiş denilebilecek şeyler. ama en beğenilen enrtyler bu kadar sikikken bu entryler o kadar da sırıtmıyor. oylama kısmında yapılmış herhangibir sahtekarlık yoksa abartılacak bir durum yok yani.
yani ben ne diyim size lan? olum ben citadel sokaklarında heykellerimi göremeyecek miydim? kırmızı gözlerini benden gülüşünü ashley'den alan çocuklarımı sevemeyecek miydim ulan? artık kardeşim gibi olan garrus'la oturup iki bira içemeyecek miydim? oysa londra bölümü ne kadar güzeldi. başlamadan önce crewimle yaptığım duygusal konuşmalar, ashley'le yaşadığımız sıcak dakikalar. epic bir son için her şey hazırdı. yazıklar olsun lan size yazıklar olsun. hiç oynamayaydım da görmeyeydim bu günleri.
insanlığın geldiği noktayı özetleyen anket başlığı. buraya benzin dökerim, ateş isterim tarzında entry giren yazarlardan acaba hangileri karşısında yanan bir insan görmeye, onun et kokusunu solumaya, çığlıklarını duymaya bir sosyopat edasıyla dayanabilir çok merak ediyorum. doğru tabi hangi insanlık?
Yaptığı bir hata yüzünden, Fenerbahçe'li olmayan insanların taşşak geçmeye doyamadığı futbolcu. Hayır bundan birkaç hafta önce bu insanlardan biri neden şöyle iyi oynuyor, böyle çalımlar atıyor demiyor arkadaş. Diyeceğim odur ki; canın sağolsun stoch.
kuantum fiziğinin ayağa düşmesi sonucu ortaya çıkan nane. otun bokun başına kuantum koyunca daha bir sofistike oluyor heralde. hayır bu bitii şimdi de nanoteknolojiye sardılar. stv den nano boyut isimli bir program bekliyorum hayırlısı.
benim hiç bir entryim haftanın en beğenilenlerine girmedi. çok üzülüyorum bu duruma kendimi parçalıyor, sinirden duvarlara kafa atıyorum. ama çözdüm ben olayı aga. daha önceden çözmem lazımdı oysa ki.
yani ben size ne diyim sevgili uuserler. uzun zamandır çok az entry giriyorum zaten ama bu haftanın en beğenilen entrylerini okumak benim için bir ritüel. 6 yaşından beri okuyorum birkaç sözlüğün istatistiklerine. hayır zaten yaran facebook iletileri denilen bi illet var parselliyor güzelim istatistiği, bir de böyle saçma sapan entryler. oof of.
başlığa bakıyoruz ; hazırladığı programa uyarak ders çalışan öğrenci
aga bu nedir? nedir yani bu entryi en beğenilenlere sokan olgu? hayır cidden bir ironi mi var, ben mi anlamıyorum? entrynin altındaki nil nil nil etkisinden başka ne var?
tekrar söylüyorum adı geçen yazarla kişisel hiçbir sorunum olmamakla birlikte, bu entryi en beğenilenlere sokan kafanızı sikeyim.
la minörünü bilmeyen gitaristin dayak yediği gam çeşidi. pentatonik gam iyi güzel de insana çok yapışıyor dikkat etmek lazım. bir süre sonra gitar klavyesini pentatonik gamın notaları şeklinde görebilirsiniz.
--spoiler--
öhöm geçen gün bizim burcularla gidiyoruz, sonra kimi görelim. selin. o da katıldı aramıza ehe. sonra yolda bizi gören tolgalar taylanlar baktı hep.
--spoiler--
yani ben neyse yani bi şey demiyorum yani ama neyse yani.
metrobüsün toplu taşıma aracı değil, insan konservesi olmasından kaynaklanan durumdur. istanbul'u çok sevmem daha doğrusu kalabalığı. geçen yaz bi süre istanbulda düzenli olarak metrobüs kullanmak zorunda kaldım. ilk başlarda afrika savanlarındaki ürkek bir ceylan edasıyla, ' nooluyo lan?' bakışlarıyla metrobüse biniyordum. 1-2 hafta içerisinde dayılara çelme takmak olsun, teyzelere çakrırmadan dirsek atmalar olsun olayın eşşoğleşşeği olup çıktım. istanbul azizim, adamı değiştiriyor.
potansiyel sosyopat. nerden mi anlaşılıyor? üşenmeyen arkadaşlara bu yazarımızın en beğenilen entrylerini okumalarını öneririm. bir faşist nasıl yetişirmiş anlamak için hani.
dünyanın en güzel dizilerinden biri olduğu kulislerde bolca konuşulur.
klasik yağlamaları geçtikten sonra şöyle başlamak istiyorum; bu dizi gerçekten beni değiştirdi. zaten benziyordum bu adama. tabi bu adam kadar zeki olmamam, doktor olmamam ve arkadaş grubumdaki herkesin birbirine miziribıl diye hitap etmemesi dışında*. ama oldum olası mesafeli bir adam olup çok fazla kişisel ilişkiye girmemiş olmam, insanları yanımda değilken daha çekici bulmam cart curt. birgün bu adamla tanıştım. vay anasını dedim sanki andırıyoruz yea. sonra bu adam 5 sezonda yavaş yavaş çöktü. ne tesadüftür ki benim de miziryle aramın gittikçe iyileşmesi bu tarihlere denk geliyordu. kız arkdaşlarımdan sen yalnız öleceksin diye mesajlar alıyordum. gerçek arkadaşlarım dışındaki insanların bana kıl olduğunu alenen fark ediyordum. çok fazla değiştiğimi söyleyemem, ama sanırım bu dizi bende terapi etkisi gösteriyor. bazı mesajları kişisel algılıyorum, bazılarına kızıyorum bazılarına ise şaşırıyorum. neyse diyeceğim odur ki güzel dizi *.
son olarak sözlerimi 'It's never lupus.' diyerek bitirmek istiyorum.
turkcell in sosyal medya temalı, yapılan her boku bildirme ihtiyacını karşılayan xperia reklamından bir replik. hee ama ben önyargılı bir adamım. pınar bir video paylaştıysa, bu da büyük ihtimalle salaklık yapan bir kedi videosudur, o videoya da 134 kişi yorum yaptıysa bu pınar yolludur arkadaş.
porno film senaryolarını çok ciddiye alan yazar söylemi. e bu mantıkla avrupada her liseli kız öğretmenini emiyor, tesisatçılar am üstünde göt sikiyor, doktorlar pompadan pompaya koşuyor. avrupa birliğine girmek lazım azizim.