Güzel başlayan, her an farklı birşey olacakmış ve çağan ırmak bizi yine yerle bir edecekmiş gibi gelen ama ne yazıkki o vuruşu bir türlü yapamayan film. yerle bir edecekmiş derken salya sümük ağlatacak değil kastettiğim ıssız adam filminde; ıssız adam' ın melis birkan' dan ayrıldığı sahnedeki gibi belki. bir şey bekledik o bir şey gelmedi.
Başroldeki adamlar yerine yan rol adamlarının hastası olan bendeniz gürkan uygun' un oyunculuğuna bittim.Resmen döktürmüş memati. Tabiki sumru yavrucuk' u da es geçemeyiz.
Şişko mu tombul mu balık etli mi belli olmayan hatun.her an kilo alabilecek bir potansiyele sahip güzel mi çirkin mi ona bile emin olamıyoruz çoğu zaman.
Hoca efendinin giriş için yeterli görülmeyip geri gönderilmesiyle herkesi şok edecek eylem olabilir. - nasıl yani bendemi giremiyorum Okadar çalıştım ama ben - çıkmış sorulara bak bide
doğum günü pastasını görünce şaşırmadan duramayan insanoğlundan aldığı yetkiye dayanarak, pasta sonrasında " ya inanmiyorum ben anlamıştım zaten birşeyler çevrildiğini" diye kendi kendine karşılık veren tiptir.
Ben asist yapınca daha mutlu oluyorum diyen batuhan karadeniz' in 90+ 2 de bunu bizlere kanıtladığı maç. Adamın derdi kendisiyle ya takımın kazanmasını falan istediği yok.
Ertesi günün yazısını hazırlamaya başladığı andan itibaren akp' yi ve Tayyip Erdoğan' ı nasıl daha fazla yüceltebilirim diye düşündüğüne adım gibi emin olduğum yazar. Bir insan bu kadar körü körüne destekleyemez bir oluşumu,bir insanı akla gelebilecek her konuyu akp nin başarısına chp nin basiretsizliğine bağlayamaz. Ortada bir konu var ve sen artısını anlatıyorsun eksilerini bildiğin halde. bu riyakarlık gerçekten insanı herşeyden soğutuyor.
takım taraftarlarının birbirlerine koltuk değneği,tekerlekli sandalye fırlattığı; basketboldan, futboldan, tüm sportif faaliyetlerden, bir takımın destekleyicisi olmaktan utandıran olaylardır. o tekerlekli sandalyeleri kullanılmayacak duruma getiren insan dışı varlıklar, yarın öbür gün aile kuracak çocukları da gelip bayramda seyranda ellerini öpecek. yazık.
dünyanın en gereksiz hayvanıdır. görevinin ne olduğu, nasıl bir misyon edindiği hala anlaşılamamıştır. her hayvanın bir alıcısı olduğu halde, bu piç gibi ortada kalmıştır. herkes onu öldürmenin yollarını aramış, gün gelmiş uyuma numarası yapıp uyumamış, kızılcık şerbeti içtim deyip içmemiştir.
kpss den 38 alan oldu haberinin bile can acıtacağı ortamda bunu alanın bir de memuriyet sahibi olması daha bir acıdır sanki. en basitinden dört yıl üniversite oku kpss den 38 al. o puan değil o diploma sorgulanmalıdır halbuki önce.
böyle bir durumla aklıma gelen, kurduğum hayal hep ankara' ya trenle gitmek oluyor. sabah giderim gara sessiz sedasız otururum kompartımanıma. kompartıman ama böyle eski bildiğin. trenden inincede ankarada taksiye değil dolmuşa binerim. esrarengiz bir hava belki yağmurlu bir ankara havası. sanırım yıllar önce izlediğim şener şen' in milyarder filminden dolayı tüm bunlar. o yüzden şu hızlı tren devreye girmeden vurursa bana ne yaparım ne ederim yemin ediyorum bir b planım dahi yok.
eğer herhangi bir iş görüşmesine veyahut bir karşı cins buluşmasına gidecekseniz, kesinlikle yürüyüş yolundaki dev çınarların altını kullanmamanız gereken şehirdir. o kuş hayvanının yaptığını hiç bir insan oğlu birbirine yapmıyor bugün. iki gün üst üste aynı yerde, aynı adamın kafasına sıçıyorsan ben bunda bir art niyet ararım arkadaş. kuş işi değil bu. başka şeyler dönüyor bu şehirde.
daha tanımadan etmeden, nasıl top oynadığını dahi bilmeden, ordan burdan duyulan birkaç cümleyle "feci şekilde şımarıkmış yahu" deyip yaftalanan futbolcu. ne kadar çok seviyoruz ya birini kötülemeyi, başarısız olabilme ihtimalinden keyif almayı.
sözlüklerde genelde pek sevilmeyen, genelde yaptıkları bayağı bulunan ama nedense sokaktaki insanın pek bir tuttuğu sunucu, yapımcı, konuşan, anlatan adam. buda demek oluyor sokaktaki insan sözlükte yazmaz, sözlükte yazan da sokağa çıkmaz.
murat cemcir'in adeta döktürdüğü bölüm olmuştur 14.bölüm itibariyle. Resmen oyuncuları koşup kucaklayasın doğuyor la böyle bir sıcaklık böyle bir yakınlık..
kaç paraysa kulüpler aralarında toplasın birşeyler de gelsin herkeste bir iki maç oynasında bitsin artık bu çile çekemem bile bile dedirten adam..yeter lan.
kısa vadede seçim propagandası için yapılabilecek en etkili çözüm paketi. ki işe de yaradı zaten.evet metrobüs hızlıdır evet önceden bu kadar çabuk gitmiyorduk gideceğimiz mesafeyi. ama bu başarılı bir proje değildir ne yazıkki. iki tane şeridi boşaltıp ortaya fayton koysan şöle milyon dolarlık körüklü falan. yine şerit boş olduğu için öncekinden hızlı gidecek. sen mevcut şeritlerdeki trafiği iki katı yoğunluğa çıkartıp ben trafik sorununu çözdüm diyorsan vay senin haline derim. o özel arabalarıyla seyahat eden insanları arabalarından indirip metrobüse bindirebilecek şartları sağlarsan işte o zaman bu başarılı bir proje olur. aynı taksim levent metrosunda iş adamı abilerimin özel klimalı arabalarından inip metroyu kullanmaları gibi.
ilk bölümlerdeki gülse birsel oyunculuğunun son bölümlerle arasında dağlar kadar fark olduğunun açık açık görüldüğü dizidir. sanki ilk bölümlerde sayın birsel gag'daki gibi oynuyor. tek başınaymış ve onu çeken tek bir kameraya esprili sunumlar yapıp laf atıyormuş gibi.
daha çok yakın zamana kadar muhalif duruşunu, eleştirisel tavrını, görüşleriyle karşısındakini susturabilen konuya hakimiyet yeteneğini bir anda nasıl bu kadar yerle bir ettiğini anlamanın mümkün olmadığı zat. soruya girmeden önce başbakanı bu kadar yalamanın ne anlamı var. depremin yaraları çabuk sarıldı görüyoruz bundan sonra daha ne tür önlemler alınacak tarzı yumuşak girişli bir tutum sergileyeceğine, istanbul gibi birinci dereceli deprem bölgesine neden hala bir önlem alınmadı 40000 tane yıkılması gereken bina 11 yıldır neyi bekliyor diye gerçekleri yansıtır soru sormuyorsun arkadaş. onu öğrenmek istiyorsan direk sor.aslında siz elinizden geleni yaptığınız tarzı bir giriş sergileyip puan kapma sevdası nedir ya.