25 yaşındayım, iki farklı ülke de geçti hayatım. Üç dille büyüdüm.
yaşanabilecek en iyi şartlar da yaşadım, gidilecek en güzel yerleri gördüm, o hayatın içine doğdum. Bir çaba sarfetmek zorunda kalmadım bunlar için.
Sonra diğer hayatım başladı, türkiye de. Bir apartman dairesin de yaşadım ilk defa, tüm şartlar değişti. Artik çalışmam gerekti, çaba sarfetmem gerekti iyi bir hayat yaşayabilmek için.
Ve biliyor musunuz eski hayatım ve şimdi ki hayatım arasında benim için hiç bir fark yok.
Hep kendimi aradım ben, fazlası varken de ben kendimi eksik hissettim ve şimdi azı varken de ben kendimi eksik hissediyorum.
Sahip olamadıklarınıza, yapamadıklarınıza mal etmeyin mutsuzluğununuzu
. Çünkü gün gelecek ve sahip olacaksınız ama hiç bir şey değişmeyecek.
Özünüz de kendiniz de biter anca bu arayış. bu sizin sadece ama sadece kendinizle olan savaşınız.
Iki sene oldu ayrılalı, senden öncesi de vardi sonrası da oldu ama seninle olduğu gibi olmadı. Halbuki onlar da özen gösterdi, onlar da sevmeye hazırdı. Ama kimse bana kırmızı cok yakışıyor diye , kırmızıyı kıskanmadı.
Bilmiyorum şimdi sensiz nasil olacağım ben.
kendi hayatınıza yabancı olmanın duygusunu bilir misiniz.
senelerdir aynı eve giriyorsunuz ama
bir an geliyor ve burası benim evim mi diyorsunuz.
yıllardır çalıştığınız şirkette bir an
orayı ilk defa görüyormuş gibi oluyorsunuz.
çocukluk arkadaşınızın bir sözüyle bir an kendinizi sorguluyorsunuz, ben bununla nasıl yıllardır geçinmişim aslında ne kadar farkliyiz diyorsunuz içinizden.
hayat akışında bir şekilde devam ediyor ama sanki başkasının hayatını yaşıyor gibisiniz, bütün duygularınızın sağırlaştığını hissediyorsunuz.
sizi başka bir yerde başka bir hayatın beklediği duygusu yakanızı bırakmıyor.
düğümün nerde olduğunu düşünüyorsunuz, ve iş çıkmaz bir hale geliyor. çünkü bir an herkes ve herşey yanlış geliyor size, tek çarenin, izinizi kaybettirip kayıplara karışmak olduğuna inanıyorsunuz.
küçüğüm daha erken derken ah hayat yıllar geçmiş ama hala bu duygular peşimi bırakmamış.
peki ya sizin, sizin dünyanız nasil?
Insanlar üzgün oldukları için değil
çaresiz oldukları için intihar ederler.
Üzülmek anlık bir duygudur ama çaresizlik
binilmiş bir trenin son durağıdır.
O bu yola çoktan çıkmıştır ama siz görmemişsinizdir,bir durağı da mutlaka siz olmuşsunzudur. Eğer başınızı kaldırıp elinizi uzatsaydiniz o camdan içeri,o bugün yaşıyor olurdu.
Hatayı kendin de ara insanoğlu giden de değil.
Aptal olan sendin çünkü göremedin bencilliğinden yanı başındakinin yardım çığlığını.
Ne yaparsam her şey farklı olurdu? Ne yaparsam hala seviyor olurdun beni ? Orhan gencebayın dediği gibi.. cok mutlu olur muyduk tutsaydık dilimizi ?
Eksik mi fazla mi yaptim bir şeyleri?
Her gece bu sahneler dönüyor aklımda.
Ama madem her şey olacağına varır o zaman hayat beni arkasına almış çoktan ben onu yaşayıp arkama alamadan ! Bana kimse sormamış ki.
Evlendiği adam en az 10 Kadınla daha önce seks yapmış olacaktır ve seni seçmiş olması sadece mahalle de şükranın teyzenin ve annesinin ağzını tıkamak icin olacaktır, ben helak oldum barı aile temelim düzgün olsun.. inşaat dikiyor sanki hur çocukları neyse.
Muhtemelen sen bunlari bilmeyeceksin ama güzel kiz çünkü senesi geçmeden çocuğunu verecek kucağına.. sohbeti kim kaybetmiş sen bulasin.. herifin yolları kayıp. tamam namusuna laf yok ama biraz ateşli ol be güzelim
kocanın şu an kaçamak yaptığı tecrübeli 19luk sekreteri gibi. Sen cazip gelmiyorsun işte anla, kendini açılmış ve sonrada tarihi geçmiş atılmış hissedeceksin. Kaderi suçlayacaksın sadece çünkü sen her seyi doğru yaptın ? 25 sene boyunca beynini iffetini nasil saklayacağına çalıştırdın ve başardın eşine sakladin, aşık oldun evlendin .. çocuk yaptın.
Bu rolü sen kendine vermişsin demek ki bak kader değilmiş.
Eğer kendini bu küçük hesaplardan kurtarabilirsen..ve bir insan tarafından bir bütün olarak sevilmeyi tercih edersen sana söz veriyorum öyle pislik bir adam karşına çıkmayacaktır.
Yaşadığımı hissetmeyi özledim..
ne güzel bir şeymiş o çocukluk, o ilk
aşk .. o karin ağrısı, annemin serzenişleri, kumdan yaptığım kaleler ve
tabi henüz gidenlerin geri dönmediğini bilmediğim günler.
Suladigin çiçeğin çiçek açması sanardım hep ışıklı yolun kapısını, sonra anladim ki .. güneş başka bir tarafa doğru doğuyor, ve orasi cok uzay bir yer
istesende gidemezsin.
Ordan öğrendim ben, bir insanla onun hayatının hangi noktasında karşılaştığın ne kadar önemli olduğunu, duygular artık
körleşmişse o sizi asla sevemeyecektir, aşk sanatı onun yüreğinde hükmünü kaybetmiştir.
Güneşin doğduğu yer ise cok geçmişte kalmıştır, masumiyetini orada bırakmıştır, oraya isteseniz de gidemezsiniz artık.
Siz siz olun kime dair hayal kurduğunuzu iki defa düşünün.
ebedi ayrılık vakti geldi çatı ey sevgilim.
gelme etme diyemiyorum sana .. gururum izin verse bile nasil kıyarım sana.
yüzünün böyle gülecegine inanmışsın artık.
kırmızı elbisem hala sen kokuyor, sensizlige hazır miyim bilmiyorum
sessizliğini bu şekilde bozacağina hic inanmazdım ki .. döneceğin yol benim yanım sanardim hep.
etrafımda teselli sözleri uçuyor.. başım kalabalık.
beni sevmedin sanıyorlar, halbuki bilmiyorlar ki .. insanlar ya sevmediğinden ayrılır ya da cok sevdiğinden.
bu yüzden onlara beni nasil sevdiğini anlatmayacağım.. çünkü bana sevmeyi sen öğrettin.
mutluluklar en güzel yanım