“Erkekler sadece kadınların dünyasına hürmet ve hayret etseler yeter. O da işte erkeklerin kadınlara üflediği nefes olur. Kadınlar, sürekli yıkılan dünyalarını o hürmet ve hayreti gördüklerinde yeniden kurmaya kudret bulurlar. Kadınların bu kudretli büyüsü korkutur erkekleri. ‘Kadınların büyücülüğü’ dedikleri bu. Erkekler, kadınların kendileri orada olmasa da var olabileceğini, o büyüyle var olabileceğini anlayınca... O zaman işte adımız büyücüye çıkar. Öğreneceksiniz. Kendiniz de o büyüden korkmamayı, hayatın o büyüden ibaret olduğunu öğreneceksiniz.”
Önyargıyla yaklaşıp, hiç beğeneceğimi düşünmediğim bir kitaptan güzel bir bölüm.
Bir kere yapınca affedin çünkü seviyorsunuzdur ikinciyi bekleyin, ikinciyi de affedin çünkü sizi seviyordur üçüncüyü bekleyin, sonra da ne kadar affetmek istiyorsanız o kadar affedip bir diğerini bekleyin. ne zaman inanmamayı seçeceğinizi bulana kadar her seferinde affedin.
Aydınlı Anthemius, Miletli isidore, Ağırnaslı Mimar Sinan, Kastamonulu Mehmet Ağa iyi ki bugünün istanbulunu görmüyor ve dünya çapında eserler diktikleri bu muhteşem şehrin sefaletine kahrolmuyorlar.”
Belediyeden para mı verdiler memleketi övün diye aliminyum. Antalya’da olmasam inanıcam dediklerinize. Güzel şehir eyvallah ama oturup şiir yazmanın da bi anlamı yok bence.
Kapattın çocukları ama fotoğraflarını çekip sosyal medyada paylaştın öyle mi? Vay amküm ne zekalar var ya. Böyleleri yüzünden insan dinden soğuyor işte.
Hiçbir bilgisi olmayan binlercesi bir araya gelip, bir bok yaptıklarını sanıyorlar. Küçücük çocukları kendi cahillikleriyle boğuyorlar ya ona yanıyorum.
Artık şu diziyle kitabı bi ayırın ya. Güzelim seriye yazık oldu. Dizi sadece kitaptan esinlenmiş, karakter çalmış da denilebilir ama onu da tam becerememiş, hiçbir karakter kitaptaki kadar oturaklı değil. Zaten kitabın bi teması var, bir mesajı var, olay örgüsü çok daha mantıklı. Dizi sadece “daha fazla izlenmesi için daha ne entrika katsak “olarak ilerliyor. Yani artık kitaptan tamamen bağımsız.
ulan antalya’ya erdal beşikçioğlu’nun oyunu gelecekmiş, üçüncü kategori 70 lira. böyle iş mi olur arkadaş?! sonra çıkar insanımız tiyatro izlemiyor, neden tiyatroya gereken önem verilmiyor derler. işte tam olarak bu yüzden aliminyum.
Edit : Devlet tiyatrosu oyuncuları turneye çıkmıyor ya da oyunu tek sefer oynuyor sanırım. Çünkü normal bir oyun 7,5 tl iken işin içine “ünlü” bir isim girdiğinde fiyatın on katına çıkmasını, tiyatro için verilen emeğe bağlamak mümkün değil. Tiyatro pahalı bir dal demiyorum, bu rant işini bıraksınlar diyorum.
danimarkalıların mutlu olma sanatıymış. samimi ortamlar kurma, anı yaşama, küçük şeylerden mutlu olma, kendini mutlu edecek alanlar yaratma, sevdiklerinle bir arada olma vs gibi temellere dayanan bi felsefe aslında. tabi adamların bi sıcak günü yok, ondan hep bi yumuş yumuş sıcak ortam arama peşindeler. bi yandan da demek ki doğru bi yaklaşım diyorum tabii. adamlar yıllardır dünyanın en mutlu ülkesi seçildiğine göre, o kafa bu kafa herhalde. yetinmeyi bilmiş adamlar. elde yok mutsuz olayım demek yerine, bir şeyler yapayım da mutlu olayım demişler. güzel felsefe.
Bu nasıl bir algı yaratma çabasıdır ya. Ben senin zihniyetinle başlayıp olmayan organlarımla yapacağıma inandığım faaliyetlerden bahsetmek isterdim ama boşluğa sövmek niyetinde olsam herhangi bir duvarla bu işimi hallederim. içimi rahatlattım yine de. Tşk.
Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.