cocuklugun vazgecılmez oyuncagı; hem de malıyetsız. hammadde ıse 2 ya da 3 adet corap ve bunları içiçe gecirebilecek 2 adet el. ver elini eglenceye, düşürüp kırmadık vazo bırakmayana kadar coşa coşa doya doya kanepeden kalelere sut cekmeye.*
hayatı boyunca yaşadığı bütün kötü amellerin, çektiği acıların müsebbibi olarak kadınları gören insan söylemidir. bunu söyleyenin sadece erkek olmasına gerek yok bir bayan da olabilir bu.
jr lı hollywood filmlerinden bize öğretilen, çok normalmiş gibi gösterilen, aslında olmaması gereken fakat aşağılıkta sınır tanımayan bünyelerin yapmakta beis görmeyeceği hareketi icra eden erkektir.
aşağıdaki sözlerin sahibi karanlık çağın zirve pornocularından;
''1979 yılıydı ve mankenlik yapıyordum... Barlık filmden varlığımı fark etmişler... Hemen 10 filmlik bir anlaşma yaptık... Üç ay içinde bu 10 filmi tamamladık!.. ilk iki filmimde soyunana kadar binbir zorluk çektim açıkçası. Yönetmenimiz diyordu ki: ‘Sizi soymak bir dert ama soyduktan sonra da giydirmek başka bir dert, hadi giyinin artık!..’ Günde 3-4 tane ayrı ayrı sete gittiğimiz oluyordu. 35 kişinin içinde çektiğimiz sahnelerin gerçekçi olması da imkansızdı... Asıl adım, Sevgi’dir... Filmleri de hep severek çevirdim, sonradan hiç gocunmadım... Şu an para kazanıyorsam bu yüzden.''
Forevermore,fucked,strapped to the floor Headlong
while I'm pissing on your floor Nameless,clueless a
brick in the game Soon to be removed from the face of
the earth,Is this a human feast? I was in
slumber...now! Am I to be released?,Way down in my
electric pit Where all you gimps reign supreme Where I
by your strings are dangling Twinkle,twinkle,dangling
tip,tap,toe Is this a human feast? I was in
slumber...now!,Am I to be released? At least I had a
hunger for more!
Final,fatal,fatal force, -feed the flame once more
Final,fatal,fatal force - to get rid of yourself
This final verdict with a diabolical view Can I ever be
free from what is pulling me through Narcissistic,pure
electric the savior incarnated Is this a human feast? I
was in slumber...now! Am I to be released? At least I
had a hunger for more!
So you say I'm just a wicked soul,well watch me
operate!!
So you see me coming back for more You trace my
steps like a dawg Nameless,clueless a brick in the
game Soon to be removed from the face of the
earth Is this a human feast? I was in slumber...now!
Am I to be released? At least I had a hunger
for more!
uktecinin notu: ukteci bunun asli olup olmadigi sorusunun cevabini ariyor. lütfen sadece ciddi ve bilimsel yaklasilsin. kaynak vermeyi unutmayiniz. ltf pls t$k.
ukteyi veren: amantes sunt amentes (30.05.2008 15:01)
musa bin ismail'in hamamlarla ilgili hadis rivayetleri
1. Erkeklerin göbekleri ile diz kapağı arası kapalı olmak şartıyla hamama girmeleri caizdir. Aksi takdirde haramdır.
2. Kadınların mazeretsiz olarak hamama girmeleri caiz değildir.(hasta ve lohusa olanlar müstesna)
3. Mazeretsiz olarak hamama girmek isteyen kadını menetmek caizdir.
ayrıntılı oldu guzel oldu *
Şiir diyarı olan Japonya, estetik duygu ve düşüncelerin kaynağı bir ülkedir. Sınırlarının çok geniş ve birbirine girgin bulunması yüzünden bu kaynakları derli toplu belirtmek çok zordur. Estetiğin kolları bu sanatların çiçeklenme çağlarını ayrı ayrı çizip açıklamaya kalkışılınca buna girecek uzmanlar türlü yönlerden incelemelere ve fasıllara ayırarak yazmak zorunda kalırlar.
Bu iş o kadar çetindir ki Japon tarihi ve ananesi hakkında ilmî bir bilgisi olmayan Japonlar bile bunun karşısında âcizdir. Çünkü Japonya'da her çeşit sanatın, edebiyatın, güzel sanatların, müziğin tarihsel gelişmesi Japon hayatından ayrı inkişaf etmiş olmayıp Japon ırkı ile başlamıştır. Ve bu mahiyetle (3000) yıldan beri merhale merhale gelişmektedir. Bu sebepten böyle bir incelemede Japon karakter ve tarihini bilmek pek güçtür.
Japonların bugün yazılarında kullandıkları harfler Çinlilerden alınmadır. Çinlilerle temasları birinci imparator Jimmu zamanında başlar. Çinden edebiyatta da yaşayan karakter alır. Bunun misali Koiki adlı eserdir. Bunda ilâhların hakimiyeti çağından kralların hakimiyetine kadar geçen zaman Çin karakteriyle yaşatılarak Japon diliyle tasvir edilir. Bu eserden evvelki devirde Japon dilinin hiç bir harfi yoktu. Çin kültürünün Japonya'ya girişinden sonra, Japon edebiyatı - yazını gelişmeğe başladı. Bu edebiyatın fışkırdığı Japon ruhunu ne ile mukayese etmeli ? Bir Japon şairi şöyle terennüm eder:
"Güneş doğarken parlayan ve rayiha dar olmaya başlayan kiraz çiçeğine,,
Bu tanka veya uta denilen bir Japon şiiridir. Ekseri Japon şiirleri kendi şemalarına göre tasvir ve tertip edilir. Bunlar da 31 heceyi muhtevi 5 mısradan ibarettir. Bunların 3 mısrası vezinsiz (Anakrusis) 2 mısrası da vezinlidir. Tankadan sonra sevilen hokku 3 mısradan meydana gelir. Japon şiirlerinin en güzel ve meşhurları 3 veya 5 mısra uzunluğundadır. Bize Japon da, karısı da, evleri de, bahçeleri de ve şiirleri de küçük görünür. Fakat o Praegnanz'ta mana itibariyle zenginlikte, plastikte ve kısa şiirlerdeki kuvvette, insan zekâ ve kabiliyetini gösterir. O ruhta Roma Distichon çift mısra beyitleri içindeki mizahı geçmiştir. Japonya'da erkeklerden fazla, bilhassa Japon kadını, Japon edebiyatına tatlılıkla müessir olmuştur. En güzel şiirler Japon toprağını ve Japon kahramanlığını derinden anlayan Japon kadınları, prensleri ve kokotları tarafından yazılmıştır. Hitomaro ve Akahito (8. Milâdi yüzyılda) Japonya'nın klâsik şairleridir. Bunların mısraları Japon şiirinin en eski külliyatı sayılan Mannjosu Antholojisinde bulunur. Bu kitap bir tarihi vakayinamedir. Japonların waka şiirlerini ihtiva eder. Waka otuz bir heceli Kana,, Japon şiirinin belkemiğidir. Bugünkü cemiyette bile rağbeti olan Kana,, heceleri bir Japon tarafından bulunma ve Çin şiiri karakterinden alınmadır. Alındığından itibaren (1300) yıldan fazla kullanılmıştır. Japon edebiyat tarihinde Heian devri diye anılan altın devrin şiirlerinde bu hece şekli gelecek nesillere derin bir tesir bırakmak suretiyle hâkim olmuştur. Kaiki,, ile Mannjosu,, atlı antoloji Japonların fevkalâde güzel edebi iki eseridir. Bu antolojiler Japonların uzun zaman şiirle uğraştıklarını ve büyük istidatları olduğunu gösterir. Bu kitaplar tedvininden sonradır ki Japon edebiyatı değişik şekillerde ilerlemeler göstermiştir. Madam Onono Mamachi tanınmış kadın şairlerdendir. (M. s. 922) Şiirlerinden bir örnek: Uykuda olduğumdan beri Adamı gördüm, onu ben
Kalpten severim,
ilk olarak bu zamandan beri severim Renkli rüyaların kelebekleri.
Buda rahiplerinden Henio bir Uta'da dans eden saray kadınlarını dağıtmaması için rüzgâra rica eder. Bu şiir de yalnız bir nefestir. Bu kısa şiirlerde Japon şairleri tamamen orijinal ve üstattırlar. Diğer literatürlerinde ise Çinlilerin kuvvetli tesiri altındadırlar.
Klasik romanların mühim bir kısmını ise ve madam Sei Şonagon yazmıştır. ise, imparator Uda'nın sevgilisidir ve kendi hâl tercümesinde yüksek asaletin hayatını (55) kitap içinde tasvir eder. Onun kahraman prensi Narihira bir Japon kazonova nevidir, bazen bir kadını veya kızı kaçırır gibi onun üzerine hâk edilmiş görülür. Eser, roman hafifmeşrepliğinin tatlı ve iştiyakın nadir bir haritasıdır. ise ihtiyatkâr, sefih, hafif ve uzunludur. Sei Şangon daha rekik ve şairanedir. Kitabı Masura Yoşi (Yastık Altındaki Düşünceler) lirik yazılmıştır. Nesrinden bir örnek:
ilkbaharda yavaş yavaş aydınlanan şafağı ve onun gül renkli örtüsüyle dağların sorgucunu taçlandırmasını seyreden derin zevk duyarım. Yazın geceyi severim, yalnız berrak ayı değil, bütün karanlığı da, ateş böceklerinin vızlayan uçuşunu veyahut yağmurun yavaşça yağışını... Sonbaharda gece çok güzeldir. Kuzgunların ikişer, üçer ve dörder guruplar halinde koruya uçtuklarım görmek beni çok müteheyyiç eder. Kışı da. Ah, bu mevsimde kar ne kadar güzeldir! Fakat ben şiddetli donun göz kamaştı ran beyazlığı karşısında derin bir haz duyarım.
XIV. asırda Japon dramı (No) doğar. Kellermann, Japonya hakkında yazdığı kitabında şöyle anlatır: "Birbirine düşman ailelerin karşılıklı boğazlaştıkları yerde, tiyatro uşağına varıncaya kadar öldürülen parçalar gördüm. Onun kahramanı ekseriya bir Samuray, cesur bir silâhşordur. Diğerleri esrarengiz misteri oyunlarına benzediği ve dramın dinî hareketten gelmekte olduğu ima edilir.,, XVII ci asırda dramdan kukla oyunu tekemmül etti ve bilhassa bu popülarize edildi. Monza Yemon kukla üstatlarındandır. Hokku ve üç mısraın üstadı Matsuo Başo (1643-1694) yaşadı. O üç mısra içine, dünya ve semayı - altun yüzüğe kıymetli taş yerleştirildiği gibi doldurmağa muvaffak oldu. idealizm ile realizmin imtizacından harikulade bir ahenk doğdu.
Böcekler Kitabı (1788), Ressam Utamaronun Kuş Kitabı. Bunlarda Japon üstatları fırçanın üç mısraını yarattı: iki üç çizgi ve bir parça ile şair, tabiatın mutlak aynını, bir ot sallanışını, bir balıkçıl kuşunun veya bir kurbağanın derin sembolik tablosunu tersim eder. Sonraları bir grup şair yepyeni bir nazım tekniği yarattı. Harikulade mizahi şiirlerde bir ağustos böceği, bir arı, bir kır böceği filozofik veya erotik düşünceyi göstermek için kullanılır. Haşarat Kitabı adını taşıyan bu edebî eser dünya edebiyatının en şayanı takdir
eserlerinden biridir.
1725 - 1770 senelerinde Geyşa O sen yaşadı. Aşıkı ressam Haronobu idi ve onu ekseriya odunla döverdi. Bu kadınla Geyşa (Çay Kızı) şiiri inkişaf etmiye başladı. Bu çeşit manzumeler çok eskiden beri cari olan Geisha san'atındandır. Japonlar onu saç yapma ve çay hazırlama gibi öğrenirler ve her sene "Kirazçiçeği Bayramı,, nda Yedo'da yalnız kendilerini, güzelliklerini, teshir edici tuvaletlerini değil, kendi manzumelerini de teşhir ederler.
XIX cu asır garp medeniyeti Japonyaya girdiği zaman bir çok fe lâket ve fenalıklara sebeb oldu. Bu hal onları psikolojik bakımdan çevik ruhlu yaptı. Bunun neticesi Heine ve Südermann taklit edildi.
Okakura Kokuzo'nun (1900) "Çay Kitabı,, çok güzel ve instruktivdir. Bu eserle ahlâkî estetiğin kurulması düşünüldü ve o ismen'i (Oedipus'un kızı ve Antigone'nin hemşiresi) bir Japon ismusu ile karşı karşıya "Tee-ismus,, u meydana koydu ki görüşü şu idi : "Çayın felsefesi kelimenin içine hâk edilmiş mânanın yalnız estetiği değil bu ethik ve dinle bağı ol malıdır.,, Bu durum Doğu demokrasisinin hakiki ruhunu gösterir.
Honi Nobunaga Japonyanın çok eski hükümdarları hakkında yazdığı "Kociki Den,, tarihî eseriyle ve arsıulusal bir ünü olan Kikuçi Kan, "Sen-hime,, trajedisiyle tanınmıştır. Bu trajedinin mevzuu: Kocasının ölümünden sonra ruhan değişen bir hükümdar karısı, bütün çılgınlıkları yapar ve sevdiği erkeklerle zevkini kandırdıktan sonra hepsini öldürtür. Sonra yaptığı bu fenalıklara pişman olur ve bir manastırın karanlık duvarları arasında hayatının sonuna kadar yaşar.
Saicio Yaso gençler için yazdığı "Saicio Yaso Cuncio Şişu,, romantik şiirleriyle tanınmıştır. Lizan Kodo, Japonyanın derebeylik zamanlarına ait olan "Soga Monogatari,, dramiyle şöhret bulmuştur. Bu dramın mevzuu: Babalan öldürülen iki kardeşin katilden intikam almalarını canlandırır. Yoko Zava Saburo'nun "Başio, Haikai, Ronşiyu,, eserleri klasik ve kısa Japon şiirlerinden meydana gelmiş şiir koleksiyonudur. Yunigata Yoşiyo nın "Seiyuki,, komedi eseri zikre şayandır. Na Stume Soseki, dramatik eseri "Gubicinso,, ile gururlu bir kadının ruhî izüraplarını ve aşkını gösterir. Vakai Hifo "Modern,, eseriyle hercai meşrep bir kızın ruhî tema yüzünü ve aşıkını tasvir eder. Abe Cici "Şehir,, adında modern bir eser ola "Naci,, ile Japon edebiyatında mümtaz bir yer işgal eder.
1868 yılından itibaren Japon edebiyatı ingiliz edebiyatının etkisi al tında gelişmeğe başlamıştır. En seçkin simalar: Zubouci Koyo (1867 -1903), Rolıan Rohan (1888 - 1929), Homey ivano (1873 - 1916), Realiz min yanında Rus şairi Tolstoyun tesiri altında kalmış olanların büyük bir kısmı yeni zamanda komünizm leh ve aleyhinde bir çok yazılar yaz mışlardır. Yeni lirikçiler: Bim Yosay, Tayama, Nakamura, Hoguci (1882-?) ve Kitehava (1886 - ?) dır.
Japon modern edebiyatı,Japon edebiyat tarihinde en parlak bir devredir. Bu edebiyat Meiji ıslahatından sonra başlamış ve bugüne kadar devam etmiştir. Bu altmış senelik devrenin parlaklığı diğer devirleri aşıp geçmiştir. Bu ilerleme, edebiyatın bütün cins ve nevilerine de şamildir.
Bu coşkun gelişmede batı kültürü ile temasın büyük tesiri vardır. Ve bu münasebetledir ki bugünkü olgunluğu ve yüksek derecesiyle batı yazını edebiyatı içinde ön salta bir yer almaya mazhar olmuştur. Sinemalara gelince, bu gelişmede bu kurumun tesiri de azımsanmamalıdır. Sinemaların bu gelişmeyi besleyen filmler göstermesi hızla artmaktadır ve sinema Japonyanın modernize oluşunda büyük bir etkidir.
ukteyi veren: alone with everybody (28.03.2008 04:02)
Sartre, Yöntem Araştırmaları'nı, 1960 yılında yayımlanan ve tarihle hesaplaştığı başyapıtı Diyalektik Aklın Eleştirisi'ne bir ön metin olarak kaleme almıştır. Kitap, "Marksçılık ve Varoluşçuluk," "Dolayımlar Sorunu ve Yabancı Disiplinler," "ileriye Gidişli -Geriye Dönüşlü Yöntem" ve "Sonuç" başlıklarını taşıyan dört denemeden oluşmaktadır. Sartre, Marksçılık ve varoluşçuluk arasında bir köprü kurmaya çalışırken, bireyin gelişiminin açıklandığı sınıf, topluluk, aile çevresi gibi ortamları irdeler, diyalektik anlayışın açımlanmasını yapar. "Özel bir vesileyle" yazılmış özel bir yapıt.
uktecinin notu: kışkırtma filminin baş rol oyuncusu.
ukteyi veren: imgelerle konusan adam (23.07.2008 10:13)
20 nisan 1977 odessa doğumlu ukraynalı aktris. oynadığı cesur rollerde süt gibi beyaz teniyle birleşen sarı saçlarının erkeklerin yüreğini hoplattığı pek doğrudur.
en son in nome di maria adlı italyan filminde dasha rolünde yer buldu kendine. harbiden 'das'ha.
artık hayatı kolaylaştırdıgında hem fikir oldugumuz teknoloji nimetlerinden yararlanan müslümandır.
tesbih çekmek için kullanılan otomatik sayaçlar, usb belleklerde tutulan kuranı kerim ayetleri, ve projektörlere yansıtılan ağlayan bir insan portresi.*
nur cemaati üyeleri genellikle bu sınıfa girmekle beraber kocaman burunlu ağlayan bir adamı 1,80*1,80 boyutlarındaki projektörden izlemeye nasıl dayanıyorlar onu anlamıyorum.
kulağımda mp3 ümün kulaklıkları hafif müzik eşliğinde yürüyor, işe gitmeye çalışıyorum, mevsim kış olmasına rağmen ılık bir hava ve mutlu ediyor insanı.
önüme bakıyorum, yavaş yürüyorum bir de ki kimseye çarpmayım kaldırımda.aman allahım o da ne?! tam karşımda hulahop misali küpeleri, 1,50cm lik boyunu 1,60 yapmak için kullandığı topuklu ayakkabıları, bu sefer yüzünün fondotenden arınmış kısmını bile göremediğim peluş ayıcık, sahte hilton stresli denek faresi kıvamında birşey yürüyor üzerime geliyor ve daha da yavaşlıyorum, aman allahım o da ne? beni gördüğü halde hala daha sol şeritten tam gaz benim şeridime geçmiş olmasına ragmen uçan danalar gibi gidiyor ve ben daha da yavaşlıyorum daha da... göz göze geliyoruz tamam diyorum yol vermek için daha da kenara sıkıştırıyorum kendimi kaldırım kenarında, adeta tek ayak üzerindeyim biri üflese düşeceğim ve evet öyle de oluyor. işte bu hulahop küpeli cüce, peluş ayıcık, sahte hilton, stresli denek faresi, uçan dana bana çarpıyor ve ne oluyor düşüyorum laannn hem de yol kenarında çiçek satan kadının üstüne, bir çığlık basıyor kulağımın dibinde feryad figan 'gitti caaaanıım çiçeklerim diye' gözlerim 'onu' arıyor göremiyorum arkasına bile bakmadı belki de.üstüm başım çamur işe gidecek halim de kalmıyor.
seni bir daha görürsem aynı yerde aynı mekanda ve karlı bir kış sabahında (bkz: sana pis şeyler hazırladım)...
devlet bakanı kürşat tüzmenin başbakanı tekzip eden açıklaması kendisi diyor ki 'kriz daha türkiyeye gelmedi bile ama yolda bekliyoruz krizi ve hep beraber yaşayacağız'.
sayın bakan kriz delip geçecekse vatandaşı geçer merak etmeyin sizlere hiç bir şeycikler olmaz.
football manager 2009 a 5 bilgisayara kadar yükleme kotası getiren sigames e karşılık olarak küfürler eşliğinde paraları birleştirip gerçekleştirilmesi mümkün alış-veriş.
an itibarıyla nazarımda vuku bulmus olaydır.insan böyle güzel tespitler güzel anketler gördükce 'hangisine yazsam lan yetisemiyorum bile'diyor.siyasetten sıkılmış bünyelere birebir yani.
başlık orijinalı akp olmadan dinimi, mhp olmadan ülkemi, chp olmadan atatürkü sevebilirimdir. her türlü inanışı despotizm ile bir simgeye kanalize etmeye karşı kurulmuş olan bir facebook grubudur. bireysel olarak başkalarının dayatmasıyla değil ancak tavsiyeleriyle bir inanışa haiz olmanın gerekliliğini de vurguluyor bir nevi.
evet ciddi bir sorundur. bir evde tek kısı kalmak bazı ınsanlara ve hatta belkı de cogunluga sıkıcı gelecektır. yanında ıkı lafın belını kıracagın ınsan hasretı cekecek, dertlendıgınde kadehını tokusturacagın bırını arayacak gozlerın.
3 kısı oldugunda aslında 3 kısı yasamadıgını sureklı 2 lı sabıt kombınasyonlarla yasadıgını anlayacaksın. belkı aksam yemeklerınde belkı mac ızlerken belkı de 3unuzun ortak arkdası tesrıf ettgınde lakin bunların haricinde kalan zaman dilimlerinde ya diğer ikisi bir araya gelecek dedikodunu yapacak ya da sen biriyle konusup tek kalanın dedikodusunu, yaptıgı hataları canını sıkan mevzuları anlatacaksın. hep biri dısarıda kalacak zamanla kendi aralarında daha iyi anlasan ikilini haricinde kalan dışlanacak bir süre sonra da ipler kopma noktasına gelecek zaten.
sözlükte her daim var olan,nazarımda sorun teşkil eden ve pekiştirme amacı güttüğünü düşündüğüm türde başlık açmak modası. açılan başlık yazarın tamamen kendi subjektif yorumuyla açıldığını bizlere göstermekte bize göre iyi olabilecek herhangi bir olay kişi veya nesneyle ilgili baştan olumsuzluklara neden olmakta.
zannımca ironi yaptığını düşünen lakin öncelikle ironinin kelime anlamına ve kullanım şekline vakıf olması gereken yazar eylemidir de aynı zamanda.
bir dönem izlenmesi zorunluluk olan amerikan dizisinin eski popülaritesini kaybetmesi. yolda genç bir adem oğlu gördüm. beni karşısında görünce irkildi. lost izlemiyon mu lan sen artık? dedim. ilk başta dövecegimi zannetti ve ''aman abi ne lost u? ben en son bizimkileri izlemiştim dizi olarak'' dedi. ben de kerizullah bir insan olmadıgım için ''peki ulan o üstünde ki nightmare before kıl yün'' çantası ne diyince, gerçekleri daha fazla gizlemeyecegini anlayan genç bünye ''peki abi özür dilerim,ben de özümde iyi bir insanım dedi ve gözyaşları sicim gibi akmaya başladı. tabii ben de daha fazla dayanamadım ve daha fazla üzerine gitmeyerek''peki o zaman, al sana mükemmel bir kemal sunal filmi'' diyerek elimde duran filmi uzattım. korkak bir kişi oldugundan, eline film mi veriyorum, yoksa bomba mı veriyorum bakmadan hemen eline aldı. üniversitede okudugu söylenen bu eşşek lafımı keserek''abi o degilde, lost çok uzun ara verdi, tabii biz de dogal haliyle sıkıldık ekko ekko''diye güldü. ''biliyosun bizim önümüze ot verseler eşşek gibi yeriz farkına varmadan'' diye samimi bir itirafta bulunarak, hem kendini, hem de tüketim toplumunu lafın arasında taşladı. benimde o sıra karnım acıktıgı için''hee hee süpermiş''diye oyalamam ise ayrı bir şerefsizlikti.