gözlerimle gördüğüm kız türü. çocuk değil direkt torun da torun diye yanıyordu. kızım merdivenleri atlaya zıplaya çıkma. bir yerini kıracaksın dedim, şöyle bir güldü. memelerinin küçüklüğü dikkatimden kaçmamıştı. zira küçük memeli bir kız asla bir erkek tarafından tercih edilmez.
napolyon'un hayatı boyunca aslında demek istediği şeydir. (bu ne demek lan şimdi) her neyse toparlayalım. napolyon isimli şahsın dünya hayatında insalığa taşıdığı mirasın ne olduğunu sorgulayan insan evladı haykırışıdır. (işte size tanım)
efendim sadede gelelim. napolyon aslında para para para falan dememiştir. o sadece tipik bir yılmaz özdil'dir. kısa cümleler kurar ve zeki olduğunu düşünür. sonra saçma saçma laflar ederek göçer bu dünyadan. neymiş ölünce kalbini satranç tahtasına koyunmuş!! milletin işi yok da öldükten sonra sanki zatı alilerinin fantezilerini hayata geçirecekler.
efendim ne diyordu. napolyon aslında koca bir hiçtir. evet. nokta. fransız halkının övünme gazını alan başarısız ve silik bir şahıs. evet.
toplumdaki oranı %65,49'dur. genellikle evlenenlerin bir memnuniyet içerisine girdiği açıktır. belki gizli bir isyan olsa da geneli halinden memmundur.
eğer bir de akıllı ve bilgili ise bir erkeğin dünyada sahip olabileceği en büyük nimettir. bulanın kıymetini bilmesi gerekir. spordan anlamasa da olur. hadi bu da benden olsun.
eğer karınız güzelse, akıllıysa ve insani vasıfları yüksekse hayatınız gayet iyi yönde ilerler. adeta dünyada cennet hayatı yaşarsınız. kilo alırsınız. yüzünüze kan gelir. pozitif ve enerjik bir insan olursunuz. işte başarınız artar. motivasyonunuz ve performansınız yükselir.
çevremde evlenmiş elemanlar üzerinde yaptığım gözlem sonucu ulaştığım bağlantı türü. çoğunluk erkekler olmak üzere evlenenler yaklaşık bir ay sonra 10 kilo almış oluyorlar. iki sonra 20.. 3 ay sonra 30. bu böyle devam ediyor.
aşk ızdırabı çekmek, akşama kadar yük taşıyıp sonra ahırda samanı salatayı göremeden yere yığılan eşek misali boş yere kendini feda etmektir bir şeylere. karşılıksız bir aşk ızdırap verir. platonik bir aşk ızdırap verir. imkansız bir aşk ızdırap verir. yasak bir aşk ızdırap verir. evet bunların hepsindeki ortak nokta visal olmaması ve koca bir acı yığını. bana kalırsa böyle bir ızdıraba razı olmak yahut bunu görkemli, ulvi bir acıymış gibi satmaya çalışmak aptallık. bırakın bu sahte tanımlamaları. böyle bir acıya razı olmak mazoşizm barındırır içinde. biraz daha incelersek böyle bir aşka razı olan kişinin travmatik yaşamı ve nevrozlu kişiliği ortaya çıkar. iş bu sebeple kimse karşıma derin derin çektiği sigara ile ciğerlerini parçalayan ve içtiği rakı ile karaciğerini deşen ve dünyanın en boş gözleri ile bakan aptallar gibi çıkmasın karşıma. sizin iç yüzünüzü biliyorum. visalle, daha açık konuşayım seksle bitmeyen çoğu ilişki gibi sizin ilişkinizin acı tarafı da karşı taraftan ilgi görmemeniz. ilgi görseniz bile size gösterip vermemesi. bu basitliği istediğiniz kadar o hastalıklı hayal gücünüzle ürettiğiniz kelimelerle örtmeye çalışın. sizi ben çok iyi tanıyorum.
eğer mağdur şikayetçi değilse cezası 69 lira imiş. taksim'de 74 kişi cinsel taciz suçlaması ile yakalanmış. hepsi 69 lirayı ödeyip sosyal ortama dağılmışlar. hımmmm
resmi ideolojinin genç dimağlara enjekte ettiği yararlı vitaminlerden biri. vücudumuz gribe karşı dayanıklı ise sebebi zamanında aldığımız bu aşılardır. kıymetini bilin ahali.
yazdıkları entrylerdeki derinlik ve güçlü fikri altyapı ile kendilerini belli eden 0-5 yaş grubu yazarlardır. kızmayın abileri ablaları onlar da yazmayı öğrenecek. ninni söyleyin onlara bol bol. örneğin resmi ideoloji ninnileri... ha bir de müzik olarak yeni bestelenen be hey dürzü marşı iyi gelecektir kendileri için...
fikirlerine fikirle karşılık vermekten aciz olan fikir kabızlarının "kürt faşisti, bölücü ve terörist" diyerek saldırdığı kaliteli yazar. ulan sir isaac'a hakaret etmeden önce adam gibi fikirler yazın. sizin küfürlerinizle kimse aydınlanmaz. önce düşünmeyi ve adam gibi fikir üretmeyi öğrenin. o omuzlarınızın üzerinde taşıdığınız şeye beyin diyorlar. kullanın onu. ha sadece küfür ve hakaret mi üretiyordu o?.. unutmuşum..
bestesini yapacak cengaverleri beklemektedir bu fenomen. evet biri bu destansı şiiri bestelesin arkadaş. böyle mitinglerde falan okumak için çok güzel olurdu. hem rakiplerimi anında şapa oturturduk bu vesile ile. müthiş bir tatmin sağlardı. o değil de bu şiiri ezberlemeyen delikanlımız kaldı mı? bence kalmamalı. çağdaş uygarlık düzeyini böyle aşacağız arkadaşlar.. hadi herkes evlerine şimdi. şiiri ezberleyip gelin.
sözlük'teki en kaliteli yazarlardan biri. sistemin çelikten çarkları arasında ezilmeden resmi ideolojinin dışında kalan zengin bakış açısını nereden kazandığın merak ettiğim değerli fikir insanı.
mescidler var denilmiş. o mescitlerin kapıları kapalıdır. oranın komutanı lütuf buyurursa ancak o zaman kapısı açılır.. ha bir de cuma günleri açılır. cuma günü camiye/mescide gittiğinizde ise sadece erleri görürsünüz. bir tane bile rütbeli asker yoktur. (bu gözlemim gata'nın içindeki mescid için geçerli)
özellikle cuma günleri üniformaları ile camiye giderek halkla berabe namaz kılan rütbeli askerler. o dönemleri çok iyi hatırlıyorum. mahallenin küçük bir camisi vardı. camiye ve minik mahalleye yakın bir kışla vardı. askeriyeye en yakın camiydi orası. rahat 8-9 tane rütbeli subayın camide milletle beraber saf tuttuğunu adım gibi hatırlıyordum. şimdi ne olmuştur da bırakın camide üniforma ile namaz kılmasını normal vakitlerde sivil olarak kılanlara bile düşman gözüyle bakılmaktadır? aradan geçen 15-20 senede ne olmuştur? biri bunu açıklasın.
bu bir çığlıktır. ezilen ve horlanan bir halkın sessiz çığlığı. enver aydemir, falakaları ve ölüm orucunu göze alarak bir halkın kutlu uyanışını simgelemiştir. enver, peşinden yeni enverleri getirecektir. işte o zaman özlediğimiz peygamber ocağı gerçek anlamda vücut bulabilir. enver'i tüm kalbimle selamlıyorum. onun direnişi kutsaldır.
necip fazıl'ın "öz yurdunda garipsin öz vatanında parya" dediği halk kesimidir. bu ülkenin gerçek sahipleridir bu %60. ülke düşman işgali altındayken kahramanca vatanını müdafaa eden de bu %60'lık kitledir. eminim bugün halkı itin götüne sokmaya çabalayan o kemalist elitist ulusalcı tayfa yarın bir savaş durumunda memleketi ilk terkeden kesim olur. biz urfa'da, antep'de, maraş'ta kimseden yardım beklemeden kendi vatanımızı koruduk. yeri geldiğinde yine koruruz. kimse bizi öz vatanımızda sığıntı konumuna sokmasın. buna kimse cüret edemez. buna cüret edenler gün gelir hesap verir. verecektir. buna adım gibi eminim. biz çoğunluğuz. siz ise kendini batılı zanneden ve batıyı kabuk anlamda taklit eden ne idüğü meçhul hilkat garabetlerisiniz. biz canımız pahasına özümüzden vazgeçmeyiz. ama siz savaşta yenilince, sizi yenenlerin giyindiği gibi giyinince onlara kabuk anlamda benzeyince onlar gibi olacağını sanan mankafalarsınız. ne batılısınız ne doğulu. sizi batı da kabul etmiyor. etmez. zira kimse taklitçileri sevmez.
kürtlerle ilgili açtığı başlıklar ve yazdığı entryler saçma bilgilerle doludur. gerçi ben de başlığına yazdım ama... kürtlerin devamlı ağlaması ne lan? kendini kürt sanan alevi ne lan? oğlum git oku. kendini geliştir sonra ahkam kes. hey ya rabbim ya. ayrıca kıllanıcı'nın kullandığı dil kışkırtıcıdır. bence kendine çeki düzen vermesi gerekir.