Haykırışları bir martıyı Andırır sevdanın.
Akar yüreğine kör kuyuları
Hani, bir gece yarısı özlem duyup, kulağını yaslayıp sessizliğe.
Geriye kalan senfoninin, Arda kalandan bir öncesinde.
Bir melodi edasında seversin, istersin ve gidersin.
Sonra, yalnızlığın ritimsiz kalp atışlarında, sahte bir bakışa evet dersin.
Zor olan neyse, belkilerde yakındır o kadar keşkelere..
Gülüp geçemez, ağlarken nefesini veremez, Susarkende çığlıkların hiç bir sevdaya hiç bir kahıra yakışmaz..
Böyledir işte hayat, aşk... Cca
kokusu geldi burnuma tanrım ne çok ozledim buram buram bembeyaz yumusak icimli yudumlarken girtlaginla raks ediyormuscsina
Bazi gecelerim oldu yoklugunda rakiyla sevistigim seni hatrlatsin diye her gece sonuna kadar ictigim gunduzleri sevmezdim ben
Yuzunu kaybederdim guneste gece oldugunda hayalin otururdu karsima iki kadeh raki koyardim su koymadan derinlemesine severdin sen rakiyi
Özünü kaybeder derdin hep karistimi illaki biseyle karisicaksa kirmiziyla karissin derdin... ft.
Her kez gitmek istiyor umarsızca hırçınca hoyratça ama kimsenin planı yok nereye gideceğine dair akıllarından geçen beyinlerini ele geçiren tek şey gitmek sonuçlarını göremiyek kadar kör öfkelerinin altında ezilen insanlar kapıyı çarparak gitmenin kolay olduğunu düşünürler hep ama sadece o kadarını düşünmeye yeter beyinleri geride bıraktıkları yaşananlar yasanıcaklar en önemli olanıda yaşattıkları bazen kafanda kurduğun seneryolar beyaz perdeye çıkmaz sahne almaz kalakalırsın ve ondan sonra şiddetli bir şekilde beyin çöküşüne uğrarsın kullanamadığın aklın kendini sana göstermeye başlar Ve o zaman kapıyı vurup defolup gitmenin ne demek olduğunu anlamaya başlarsın... (FT)