5 buçuk yıl sony Xperia z2 kullandıktan sonra geçtiğim, fazlasıyla memnun kaldığım ikinci akıllı telefonum. Z2 bi 5 yıl daha gidecek gibiydi ama ses çıkışı beni tatmin etmiyordu, ablamın telefonu bozulmuştu, telefonsuz kalmıştı, ona verebilirdim sony'i ve ben xiaomi'yi çok seviyordum. Piyasada fiyatına oranla alabileceğiniz en iyi telefon olabilir, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ben uzun kullanım gerektiren bir şey almışsam uzun uzun araştırıp karşılaştırıp her şeyini öğrenip alırım çünkü. Her yönüyle fazlasıyla tatmin etti beni.
Yalnız 2 hafta oldu hala klavyeye alışamadım, swiftkey indirdim yine olmuyor anlamadım elim alışamıyor. Ekstra dikkat etmeden yazarsam şöyle oluyor, aynı paragrafı yazayım mesela:
Ylanız 2 haft aoödu hla aklavyeye alışamadım, swiftjey şndirdim tine olmuyor aanlamdım ekim lışamıyoe.
Gibi.
Sırf bu yüzden çok üşeniyorum yazmaya, pes edip ses kaydı atıyorum bazen.
Çok severim böyle hep düşündüğüm kavramların aslında bilinen ve ismi olan şeyler çıkmasını, çok tatmin edici bir şey bu. Anlatacağım şeyi de öğrendiğimde çok hoşuma gitmişti.
anlatacağım durumun "odysseus anlaşması" diye isimlendirilmesine sebep olan bir yunan miti var, bunu yazmakla tabii ki uğraşmayacağım. google'dan bakın işte.
Olay şu ki:
Bazı anlar vardır, o anki ruh halinizle çok realist ve verimli düşünebilir, ilerisi için karar verme konusunda kendinize çok güvenirsiniz. Size yanlış kararlar verdirecek hormonların etkisinden uzaktasınızdır. Aşırı mutlu, aşırı üzgün, endişeli, heyecanlı, baskı altında veya korkmuş değilsinizdir. işte öyle anlardan birinde, ileride düşeceğiniz bu duygu durumlarında verebileceğiniz yanlış kararlardan, yapacağınız yanlış ve boş şeylerden kendinizi alıkoymak için gelecekteki o halinizle anlaşma yaparsınız. Eminim aklınıza kendi hayatınızdan bir sürü örnek gelecektir, bunları çoğunlukla ders çalışmak, spor yapmak Vs gibi uzun vakit ve uğraşlardan sonra faydasını görebileceğimiz ve o an yapmaya pek hevesli olmadığımız şeyler oluyor.
Bu olayın çok farklı tarzda örnekleri var, beynin gelecekte çekeceği zorluklara karşı bir kayıtsızlığı var ve bu çok ilginç bir durum. Kredi kartı şirketleri insanları hep bu şekilde soyuyor mesela, o an çıkarıp nakit verse evladı ölmüş gibi üzüleceği parayı uzun vadede taksit taksit ödeyeceği zaman çok gibi gelmiyor insanlara, sayısız örnek var bu konularda.
Reklamda denk gelince bile midemi bulandırmaya yeten tepkilerdir. O tepkilerin ne derece zorlama olduğunu anlamayacak kadar salak milyonlarca insan olduğunun farkındayım.
Black mirror gibi ülkede yaşıyoruz anasını satayım.
Polonya'ya vuku bulan olay. 2.5 km rakımda ülkenin en yüksek dağının zirvesine çıkmış oturmuş yalanıyor bi de hahshahah. O kadar yükseğe nasıl çıkmış orada nasıl yaşıyor acaba hayvan?
Geçen sene aynı havayolu şirketiyle aynı hatta yolculuk yapmıştım, gerçi bu uçak sumatra'nın neresine gidiyordu bilmiyorum, ülke büyüklüğünde ada orası. araştırdığımda lion air'in bi ara dünyanın en güvensiz 4. havayolu şirketi seçildiğini görmüştüm, ama ucuzdu. uçak gerçekten bakımsız görünüyordu, içi hiç de temiz değildi ve arızalı koltuklar filan vardı hep.
Ama şöyle enteresan bir durum var; kaza yapan uçağın modeli olan Boeing 737 max serisi geçen sene seri üretime geçti ve düşen uçak da daha 3 aylık. Kazanın sebebini çok merak ediyorum. Pitot tüplerinden kaynaklanan bir problem olması muhtemel, çok tipik bir durum. Ölenlere allah rahmet eylesin.
Sanki şarkıyı o yapmış gibi olmasıdır. Size de oluyordur, biri şarkı gönderir ya da tavsiye eder ve o kişi şarkının albüm kapağı oluverir. Bir insanın hayatında bir şekilde yer edinmek istiyorsanız hile olarak ona dinleyeceğine emin olduğunuz şarkılar tavsiye edebilirsiniz.
Bu işin komik tarafları da var. Tavsiye meselesi değil bu ama geçenlerde arkadaşlarla güzel bir cafeye gittik, hoş bir şarkı çalıyordu "aaa dur shazam'layayım" dedim, indirdim sonradan. O gün cafede şarkı çalarken arkadaşımın boşluğa dalmış yüz ifadesi dikkatimi çekmişti, şarkıyı her açtığımda o ifade aklıma geliyor bu da onunla özdeşleşmiş oldu hahshaha.
Görgüsüzlerden nefret ediyorum
cehaletin amk
beni kimse anlamıyor sadece birkaç kişi anlıyor
nazik insanlar hariç herkes ölsün
Mmh onurlu yaşamak
Kekoları kazığa oturtalım
Cehaletin amk (x2)
Şu şarkı bana şöyle hissettirdi
Yanlış biliyorsunuz
Piyano
Psikolojik olarak şu sebepten şöyle hissediyorum
Boynum sakatlandı
Yanlış besleniyorsunuz
Ne kadar aptal aptal sorular bunlar
Ya.. Feridun abi.. Ya..
Yazarların kulaklarını tıkayıp kafasının içindeki sesler kalabalığından tutup çıkarabildiği tek başına anlamlı kelime veya cümleleri yazacağı başlık/etkinlik. Öyle aklıma geldi birden, böyle düşünce zincirine kaptırıp takip etmek çok zevkli oluyor. hep siz mi saçmalayacaksınız, buyursunlar!
Nana naağ nanannaa naaa nannaaağ (dün arabada çalan şarkı, bu günün fon müziği buydu kafamda), Otel mi? Trivago, Ulysses Moore, Salisilik asit, Bereket tanrıçası, Match, lo fi, chrome, Gulyabani, mekorama, trişka, Kepenk, Siyavuşpaşa, keçiyolu, patika, dere tepe düz, omikron, bal porsuğu, wolwerine, lateral head, serratus anterrior, mezoterapi, mezozoik çağ, crytek, kıraç, melanin, sevmek, sevgi Bakanlığı, oligarşik, buyurgan, piramit, cehalet, kruvasan, telofaj, genuine, fondü, Howard stark, skyfall, balık çizmek, domdom, tahta, adile sultan, tebeşir, aaa Mahmut hoca da kaçmış, değnek, duvar, kaçış, matematik, boklu dere, yeşil emre, dükkan, sineksiklet, miço, marsık, titöf, fotosel, sena emlak, Sabri bakkal, patos, pokemon, Laz teyze, erik, tüfek, Kemal, merzifon, eşek, kürk, tuz ruhu, terminolojik, termojenik, kinezyoloji, tavuk teriyaki, miyorel, miyofibril, full range, Rio, uzumaki, el pençe, ferace, Oklahoma, citycenter, fall, Orhan gencebay, sarelle, enes, çello, kalem, Amy Adams, Fransız tostu, ntv, kağıt arası, tars, interstellar, tuzluk, katman, Hindistan, lityum ion, Mısır, toz, tabak, düzlem, gargamel, kale, baca, sırat köprüsü, serratus, minatour, boğa, halka, şimşek, kanat, Hollywood, gta, samandıra tesisleri, 11üs, Ahsen, şelale, purelife.
sihir gibidir, düşünsenize bir ses öbeği o anki olayları algılayış biçiminizi doğrudan etkileyebiliyor, müthiş. bazı durumlarda özellikle dinlediğim müzikler vardır, bazen istediğim duyguya odaklanmak için, bazen mevcut duygu durumumdan uzaklaşmak için..
mesela geçen sene babaannem vefat ettiğinde çok üzüldüm, ama çoğunlukla bayramdan bayrama görüştüğümüz için fazla anımız yoktu, ağlayamadım, nasıl ağlandığını unutmuşum sanki, boğazımda birikti öyle o yumru ama tuttum, ve bu birikebilen bir şey, tuttukça ağırlık yapıyor üstünüzde. sonra taziye için onlara gittik, misafirler geldi gitti ve evde bir ara durgunluk oldu, baktım onun köşesinde oturuyorum, evin her köşesinde anısı var, kolumu dayadığım yerde yaptığı el işi var, ama artık nenem yok, birden yok olmuş, yok.
babam ve oğlum filminin müziği benim için olabilecek en dokunaklı müziktir, onu açtım kısık sesle, telefonu kulağıma koydum, birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım kim bilir ne kadar zaman sonra. ama tutamıyorum, ağladıkça ağlıyorum, kendime şaşırıyorum bu ne hal diye, ve sanki şöyle bir his sizi daha çok ağlatıyor; "koca adam oldun ve sen bile böyle hıçkıra hıçkıra ağlayabiliyorsun, ne kadar acıklı bir tablo baksana, hadi daha çok ağla!", bir de o halinize acıyıp ağlıyorsunuz, garip bir his. bunların üstüne içinizde tutup ağlamak istediğiniz diğer şeyler de fırsat bulmuş kendi için ağlatıyor, bunlar bir araya gelince duramıyorsunuz.
konu bayağı bayağı ağlamaya gelmiş, sonuç olarak müzik sizi bu kadar garip şekilde etkileyebiliyor. beyin çok karmaşık ve mucizevi bir şey. ha, bir de ağlamak son derece doğal ve efektif bir ilaç.
Çocukluğumdan bu yana yaşadığım her zaman dilimiyle özdeşleşmiş bir şarkı var kafamda. o aralar hit olan ve zoraki olarak çok duyduğum bir şarkı ya da kendim çok dinlediğim bir şarkı olabiliyor bu.
Bu aralar dalıp gittiğim, kendimi dinlediğim zamanlar hep bunu dinliyorum:
+65 otobüs hattı. Yemin ediyorum şaka değil otobüse binenlerin %90'ı 65 yaş üstü, ve bu istanbulun en kısa otobüs hattı, 10 dk sürmüyor yol. Buna rağmen deli gibi oturma peşindeler, hemen sinirli sinirli bakıyorlar etrafa bana biri yer versin diye, sürekli bir kavga hali var. Bütün gün oturacaklar çünkü.
Yine, yine, yine başa gelen durum, yol sonuna kadar anası ağlayacak dizimin, ve tabii ki geçen hafta sakatlanan dizime denk geldi cam kısmı. Öne de garip bir adam oturdu bakıp duruyor arkaya otobüs fren yaptıkça, he abi ben zevkine batırıyorum dizimi sırtına.
Mesleği değil, ama hep hobisiydi, bütün akrabalarımızın evinde en az bir tablosu var.
Salonlarını boyamaya geldim şimdi, balkondaki küçük atölyesini toparlıyoruz, anneannem boya kokusundan rahatsız olmasın diye buraya kurdu. Ya o kadar güzel resimler yapıyor ki adam. Göz problemi yüzünden bırakmıştı bayağı bir süre, ameliyat oldu yine yapıyor artık.
Denize yakın bir bölgede yaşıyorsanız kabusunuz olabilecek durum. Üsküdar'lı olarak bu durumdan çok muzdaribim, apaçi gibi takılıyorlar random kahkaha atıyorlar filan o sesler ne olum öyle, çocukluğumdan beri sizin kahrınızı çekiyorum.