aziz nesin'in oğlu ve yazar ahmet nesin'in, taraf gazetesinde yer alan bir reklamdan ötürü, "bu kadar mı düştün ahmet altan" başlığıyla yazdığı yazıda haklı sorular sorarak altan'a atlamasıdır. zamanında aziz nesin için, "bu adamı öldürene 250 bin dolar vereceğim" diyen mehmet ali şadoğlu'nun, "önyargılı ve korkak değilseniz" gibi kışkırtarak linkini verdiği sitesinin reklamını yayınlayan taraf gazetesinin ve genel yayın yönetmeni ahmet altan'ın bu ayıbı nasıl örteceği de ayrıca merak konusudur. hazır bu konu açılmışken, şadoğlu'nun çağrısından sonra o muazzam adam aziz nesin'in verdiği cevabı hatırlayıp hem kendisini yadedelim, hem de gülümseyelim: bu iyi bir para, şadoğlu parayı hemen banka hesabıma yatırsın, ben intihar ederim
tek açıklaması bu olabilecek ahmet altan iyimserliğidir. bir ergenekon davasıyla demokratikleştik, bir balyozla kendimize geldik, eee? bir dolu faili meçhul cinayeti, asit kuyularını, kürtlere karşı devam eden baskı ve asimilasyonları, gayrimüslim vatandaşların çektiklerini, alevilerin dertlerini, akp zihniyetinden olmayan herkesin tukaka edilmesini neremize sokacağız? bütün bunlara da karşı olduğunu biliyorum ahmet altan'ın, ama o zaman artık bir dava üzerinden demokratikleşme hayallerini bıraksın. akp çok bir bok olsa, önce hrant dink'in ölüm emrini veren zirzopları çıkarırdı ortaya.
bizim mektuplarımız gibi, "sevgili süleyman, nassın?" diye başlamayan ve her biri en az yapıtları kadar yapıt olan mektuplardır. edebiyatçının yaşamı da bir edebiyat eseri olduğu içindir.
not: sözlük yazarları söz konusu bile değildir.
ateist besmelesidir. islamiyet'ten çalınmış gibi durduğuna bakılmasın, her dinin etkisi altında kıvranan ateistte farklı biçimlerde tezahür edip, telaffuz edilebilir.
ermeni soykırımı sırasında, kayseride yaşayan ermeniler de hayatlarından zorla koparılmak istendiğinde; bilge büyüklerinin öncülüğünde ayaklanan türkler ve ermeniler, kimse bir yere gitmiyor diyerek, bu karara direniyorlardı. askerler ısrarla her gün şanslarını deniyor, her akşam, elleri boş bir şekilde geri dönüyorlardı. en sonunda daha itibarlı bir komutan gelip, ermenileri hiç dikkate almadan, türklerle masaya oturuyor, anlaşmaya çalışıyordu.
yaşlı bir adama, amca diyordu komutan, deli olmayın! devlet böyle emretti, ötesi yok. zorluk çıkarmayın, öyle ya da böyle gidecekler.
neden? diye soruyordu adam: hem nereye gidiyorlarmış?
umursamazca, ben onu bilmem diyordu komutan, gidecekler, işte o kadar.
hiçbir yere gidemezler diye itiraz ediyordu ihtiyar bu kez, biz bırakmıyoruz.
adamın bu ısrarını anlamakta zorlanan komutanın sabrı taşıyor, yahu neden be adam? diye bağırıyordu ihtiyara.
işte o zaman, bugün bile, hiçbirimizin erişemeyeceği o muazzam bilgeliğiyle, bu coğrafyanın cevabını dillendiriyordu yaşlı adam:gâvursuz memleket olmaz!
almanya'da yaşayan türklerin de almanlara biat etmesine kükreyecek kişinin saçmalığıdır. üstünlük gösterisi falan değil, tamamen aşağılık kompleksi. yazık lan.
bugüne kadar, 50yi aşkın kişinin ortak metinleriyle oluşturularak 19 ocak ve 23,5 nisan tarihlerinde güvercine gönderilen devasa mektubun beşincisini yine hep birlikte yazıyoruz.
hrant dinke adamak istediğiniz satırları, 15 ocak 2009 tarihine kadar, http://www.kronikmuhalif.com @gmail.com adresine gönderebilirsiniz
ben burada sızım sızım sızlandığımız acıları kastetmeyi çok daha doğru buluyorum. türkiye'de hemen her ideolojinin skindirik olması dolayısıyla, çektiğimiz şeyin adı bir politik acı. siyaset yapan kişiler için de kullanılabilir.
birgün gazetesi editörü ve ödp üyesi olmakla birlikte, bulunduğumuz gün içerisinde, imf başkanına ayakkabı fırlatarak tarihe geçmeyi ummuş, ama muhtemelen yanılmış şahıs. yine de iyi. devam etsin.
Başta direnistanbul olmak üzere, birçok sol örgüt ve grubun 1-8 ekim tarihleri arasında, istanbul'da bulunan imf ve dünya bankası heyetlerini kışkışlamak için düzenleyecekleri eylem harala gürelesinin sloganıdır.
nietzsche'nin, salome'ye yaptığı evlenme teklifinin reddedilmesine rağmen, üç dostuyla (salome+paul ree) arasında olduğu söylediği, "düşünsel bağlılık". daha sonradan acısı fena çıkmıştır, ama nietzsche'yi öldürmeyen acı, onu güçlendirir diye bilinir.
6 aralık 2008 tarihinde yunanistan'ın başkenti atina'da polis kurşunuyla öldürülmesinin ardından, türkiye'deki hemen herkesin "vay be, adamlardaki örgütlenmeyi görüyon nu?" geyiği döndürmesine neden olu, kıyısından geçemeyeceği kadar büyük bir ayaklanma başlatan 16 yaşındaki genç anarşisttir kendisi. nur içinde yattığına inanmak isterim.