Tam da şu anlar tam da bugünler. Kadıköy de kot ceketinmin yan iç cebinde kayıbım, param yok yorgunum, güneş tepemde bana haybeye kızgın, telefonum yaz uykusunda bana biraz kırgın,kardeşim ve yarenimden başka dostum kalmadı,annem babam 980 km den uzakta. Mevzu bahis okul bana hiçbir bok vermedi profesörden paparayı da yedim ve notum hep asgari. Sigaraya hiç başlamadım ama başlamak biraz cazip. Kafamda zaten obsesiflik derecesinde saplantilar var yaşım 24 e biraz yakın oysa vücudum hantal. Yüksek ihtimalle bu bedende tıkılı kaldım. Hiç kimseden bi yüz de bulamadım. Şimdi her nefesten, dört duvardan, arkadaşlardan ve hatta dört kitaptan,ailemden, maddiyat kokan problemlerden,şarkılardan , şiirlerden bunaldım ve bıktım. Korkmadan ve korkutulmadan yaşamaktan, hayal kurmaktan hep uzaktayım, sıkıldım. Serin bu yaz gününde bilmediğim bir eve kapanmaktan, sevgilimle tek pipetten hayatı paylaşamamaktan... Yalnızlığın dibini sıyırıyorum.
insan kanser denen hastalığa kendini bu kadar yakın hissedince aklına ilk önce henüz yapmadığı ama hayalini kurduğu şeyler geliyormuş. En sevdiğim şarkıdır Teoman ın çoban yıldızı şarkısı. Ama ölürken değil yaşarken dinlemek istiyorum.
Bazı insanlara o kadar değer veriyorum o kadar önemseyip emek veriyorum ki. Ama sonra o insan hayatımdan kolayca çıkıp gitmeyi göze alıp yaşadıklarımızı öyle bir göz ardı ediyor ki neden lan neden böyle yaptın diye bağırmak istiyorum. Kalplerini okumak istiyorum akıllarından geçeni değil. Sen kalbimde çok güzeldin ben sende nasılım, var mıyım lan kalbinde demek istiyorum. Bir kez bile demedim. Avaz avaz susuyorum.
Konuşabilir. Artık şunu anlayın, size her selam veren muhabbet eden insan size yürümüyor, sizinle flört etmiyor ve sevgilisine de ihanet etmiyor. iki insanın insanca sohbet etmesinde ne sakınca var anlamıyorum.
Bir insan karşıma geçip " sen çok iyi bir insansın..." cümlesini kurduktan sonra kalbime oturan o ağrı var ya... işte o hepsinden beter geliyor. Çünkü devamında mutlu eden tek cümle duymadım.