sosyal medyada bazı hanım kızlarımızın ve nadiren de olsa cool beyefendilerimizin herhangi bir şarkıyı, ki genelde bu slow ve acı dolu bi parça olur, paylaştıktan sonra yanına eklediği notlardan biri. Yani, inanın anlamıyorum ben bu insanlari, bazıları var ki şarkıyla sevişme aşamasına kadar getirmiş neredeyse olayı hani kanlı canlı bi şey olsa teslim edecek kendini. Hani,güzel ablam, sen şarkıyla erotizm yaşayacaksan, bunu neden biz de bilmek zorundayız? Olayı Public'e dönüştürmeye ne gerek var?
Yine durup dururken sinirlendim bak yok yere... Ilgi çekmek için böylesine yapmacık olmayın be dostlar. Hadi kalın sağlıcakla, herkese güzel sabahlar *
kendi vatandaşını yumruklayan bir başbakanın oy isterken kullandığı sözlerden sadece bir tanesi. Bunun dışında,
Biz size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik.
Ben 77 milyonun başbakanıyım.
Çünkü biz yaradılanı yaradan'dan ötürü seviyoruz.
Ve bunun gibi sayısız sevgi sözleri. Meydanlarda bunlari söyleyen milletin hizmetkarı, 77 milyonun başbakanı, 77 milyondan bir tanesi yuh diyince ' gel onu yüzüme de söyle' diyor. Pek bir şeyi değiştirmez ama (muhtemelen) kendi seçmeni olan bir genci yumrukluyor, ona 'israil dölü' diyor. Nerede kaldı senin örnek aldığın yunus, nerede kaldı yumuşak başlılık?
Sende eğer biraz utanma,biraz arlanma,biraz vicdan varsa çıkıp 'böyle böyle hata yaptık ben bunun acısıyla bu koltuğu daha fazla işgal edemem' dersin, ihmalinden dolayı istifa eden en azından şerefli güney koreli meslektaşın gibi.
son günlerde azımsanamayacak kadar fazla yazar tarafından gerçekleştirilen isyanları hepimiz takip ettik veya içinde bulunduk. Peki ama bu isyanlar işe yarayacak mı ?
Cevap, herkesin bildiği üzere hayır. Uludağ sözlüğün işleyişi yıllardır aynı ve bu tür isyanlar,serzenişler de sözlük kurulduğundan beri var. Yani aslında isyan eden yazarların da bu konudaki umutları yok denecek kadar az.
Ama ben olaya farklı bi açıdan bakmak istiyorum. Sözlüğün değişmesini, her okuyanın bir şeyler öğrenebilmesini isteyen ve bu doğrultuda isyan eden yazarların kimler olduğuna baktim, evvelden yazdıkları yazıları okudum. Ve gerçekten de isyana katılan yazarların rahatlıkla %90'lık bir kesimi istedikleri sözlüğü yaratmaya ortam hazırlayacak entryler girmek yerine, şu an içinde bulunulan duruma örnek olarak gösterebileceğimiz ve tabiri caizse 'boş' olarak niteleyeceğimiz entryler girmişler idi. Yani, yazarlar aslında kendi kendilerine isyan ediyorlardı.
Elbette uludağ sözlük yönetimi de yazar alımlarında seçici değil, moderasyon sıkıntılı vesaire vesaire bi sürü sorun var. Ama isyan eden yazarların da sözlüğün asıl amacına hizmet ettikleri pek söylenemez.
Dün akşamki sessiz isyan, yani seviyeli entrylerin girildiği 'isyan'. Ben işte buna isyan demeyi yakıştıramıyorum. Dün akşam sözlük, gerçek anlamda sözlüktü. Ve dün görüldü ki, istenildiği zaman sözlük gerçekten sözlük olabiliyormuş, birçok seviyesiz yazara rağmen. Ben bu yüzden sözlüğü düzeltecek olanın yönetim değil yazarlar olacağını düşünüyorum. Yazarların kendilerine olan isyanının sözlüğü güzel bi yer yapacağına inanıyorum. Ve bu durumdan, sözlüğü en başından beri sözlük olarak kullanan kaliteli yazarları tenzih ediyorum.
genel itibariyle ya çok özenilmemiş, aile bireylerini içeren düşük pikselli fotoğraflar; ya da pi sayısının resimlerinden oluşurlar.
Evet yani, şu pi sayısı neden çoğu matematik öğretmeninin fotolarını süsler anlayamıyorum. Bi de genel olarak suskun olan bu öğretmenlerimiz (paylaşım açısından), 14 Mart pi gününde yılın ilk ve tek gönderisini girerler. Ulan daha görmedim ki bir matematik öğretmeninin de profil fotoğrafı e sayısı olsun, i sayısı olsun. Hep pi, hep pi.
Tabi bu sadece bi genelleme, tanıdığım 5 matematik öğretmeninin 3ünün profil resmi aynı. Insan, pi adı verilmiş bi örgütün varlığından iskilleniyor ister istemez. Aramızda matematik bölümü okuyanlar varsa ricam, allah'ınızı severseniz bi farklılık getirin şu olaya.
bahçeli'nin mhp'yi iktidar yapma formülünden yola çıkarak oluşturduğum formüldür.
ilkokuldan akp'ye oy vermis 5 arkadaşınızı buluyorsunuz.
Ortaokuldan akp'ye oy vermis 5 arkadaşınızı buluyorsunuz.
Liseden akp'ye oy vermis 5 arkadaşınızı buluyorsunuz.
Üniversiteden akp'ye oy vermis 5 arkadaşınızı buluyorsunuz.
E siz askerlik de yaptığınıza göre, askerlikten de akp'ye oy vermis 3 arkadaşınızı buluyorsunuz.
Hepsinin kafasına sıkıyorsunuz. Malum bu arkadaşlara laf anlatmak, konya'da oturup her gün evden ankara'ya üniversite okumaya gitmek kadar zor. O yüzden öldürmek kesin çözüm. Işte bu, sevgili sözlüktaşlarim, akp'nin iktidardan düşmesinin yegane formülüdür. Çok zor değil di mi ?
30 Mart yerel seçimleri öncesi Bitlis'te DP, CHP, MHP, BBP ve DSP'nin birleşmesidir. Bu 5 partinin normalde bir araya gelebilmesinin ne denli zor olduğunun yanı sıra, bana asıl ilginç gelen ise 2009 yerel seçimlerinde bu 5 partinin oy toplamının yaklaşık 5% civarı oluşu ve Kemal uçar'ın bu birleşmeyle bitlis'ten güzel sonuçlar çıkaracaklarını belirtmesi.
Maalesef dogruluğundan emin olduğum bi gerçektir. Hani hep denir ya '' chp'nin izmir'de şu kadar kemik oyu var '' veya '' chp'nin türkiye'de yüzde bilmem kaçlık bir kemik oyu var ''. Heh işte, şu günlerde görülüyor ki, o kemik oy oluşumu ak parti için de gerçekleşmiş, hem de azımsanamayacak düzeyde. Benim tahminim, yaklaşik 30% civarı.
Bu kesim, her ne olursa olsun, her ne kadar belgeleriyle kayıtlarıyla ispatlanırsa ispatlansın, recep tayyip erdoğan'ın ağzından çıkacak sözlerden başkasına inanmaz olmuş. Önce delilleri görüyorlar, bi morarma, bi utanma oluyor. Ancak hemen sonra hükümetten gelen desteksiz 'yalandır efendim, benim seçmenim buna inanmaz.' açıklaması onlara orgazm rahatlığı veriyor: 'yalanmışşşş... Gör bak, yalanmış, başbakan dedi,o dediyse ona inanmak gerek, koskoca başbakan. '
Işte insanımızın kafasındaki bu olguyu yıkmadan, o kafaları eğitmeden, onlara sorgulamayı öğretmeden, kimse kusura bakmasın ancak sandıkta ak parti hükümeti yıkılamaz. Zaten buna güvendikleri için, her taşkınlıkta sandığa davet etmiyorlar mı?
Ummadık anda, ummadık yerde, durup dururken mutlu eden, yüzde tebessüm oluşturan olaylardır.
Stresli bi gün geçirdim bugün, bi yanda yerine getirmem gereken sorumlulukların omuzlarımda oluşturduğu yükü artık iyiden iyiye hissetmem, öte yanda kalbini kırdığım birkac arkadaşım ve kalbimi kıran bi insan. Metrodan inmiş, otobüs beklerken biraz da kasvetli bi halde tüm bunlari düşünmeye koyuldum. Kulaklıklarımda da ruh halime uygun bi şarkı... Bunalıma girdim, girecem. Tam o sırada annesinin önünden 4, bilemedin 5 yaşlarında bi kız çocuğu bana dogru koşuyor. Nasıl tatlı bi kız ama, sapsarı saçları masmavi gözleri var, ayağına da geçirmiş kırmızı ayakkabıları, dünyanın en sevimli şeyi olmuş o an. Bana tam birkac adımı kalmıştı ki ayağı takıldı yere düştü. Hemen tuttum kaldırdım, birkac sevgi kelamı ettim. Çocuğun gözleri dolmuştu ama ağlamadi. Annesi geldi aldı elimden, hemen sarıldı öptü çocuğunu, bi baş hareketiyle de bana teşekkür etti, Ben de aynen karşılık verdim. Yanımdan ayrılacaklarken küçük kız gülerek, bana öpücük yolladı ve el salladı. Ve tam o anki tablo o kadar tarifsiz, o kadar içten ve öylesine tatlıydı ki, o andan itibaren unuttum tüm dertlerimi. Içimi bi huzur kapladı, mutlu olduğumu iliklerime kadar hissettim, ve gülerek ben de ona el salladım. Bütün yolculuk boyunca da yüzümdeki o salakça ifade beni bırakmadı.
Bugün tekrar tecrübe ettim ki; bazen ne kadar mutsuz ne kadar ümitsiz olursanız olun,küçücük bir şey, küçücük bir gülüş tüm o kara bulutları bertaraf etmeye yetebiliyor. ' küçük şeyler ' yakanızdan hiç ayrılmasın. *
Zamanlaması manidardır. Maçtan hemen sonra vuku bulmuştur. Tüm türkiye'nin gözü derbideyken bu is halledilmek istenmiştir. Yine gündem değiştirmeyi iyi becerdiler, gafil avlandık arkadaşlar. Olan mesut komiser'e oldu.
Yıllardır kandırıldığımızı gösterir. Ilkokulda bir şey öğrenirsiniz hani sonra liseye geçince bıyıklı göbekli bi öğretmen kendine has bir edayla 'siz bunu böyle öğrenmiştiniz di mi? Ama o öyle değil aslında heh heh he' der ve adeta sizinle toschak geçer ya ? Heh işte, aynen öyle hissettirdi bunu öğrenmem. Meğersem konyanın yüzölçümü yaklaşık olarak 39 bin km kare iken hollanda'nınki 41 bin km kare imiş. Vay be, şimdi ne ile övüneceğiz biz ey sözlük?
Bugün yine, kesinlikle olağanüstü güçleri olduğuna inandığım ayna. Evet evet, normal bi ayna değil o.
Uzun kıvırcık saçlarım vardı benim. Ancak bakımı falan oldukça uğraştırıyor, bilenler bilir. Hele sabah kalktığınızda kafanızın bi tarafı sabiha gökçen hava alanı pisti gibi dümdüz iken, öbür tarafında adeta halay çeken saç taneleri görürsünüz. Onlarla uğraşması zordur gerçekten. E tabi buna bi de sinirli anlarında annemin 'sıfata bak sıfata insanlıktan, uygarlıktan çıkmış.' şeklindeki söylemleri eklenince karar verdim saçlarımı kestirmeye. Kahvaltımı yaptım, berber ömer abi saçları tararken kolaylık olsun diye evde saçlarımı da tekrardan yıkadım ve küçüklükten beri saçlarımın yegane sponsoru olan ömer abi'nin dükkanının yolunu tuttum.
Yine o yerel gazeteleri okuduktan sonra, fotomac bugün ne salladı acaba diye merak ettim bi de onu okudum. Mesut özil fenerbahçe'ye geliyormuş, semih kaya juventus'a gidiyormuş falan okuyup okuyup gülerken, ömer abi çağırdı sıram gelmiş. ' Nasıl bi şey olsun ' diye sordu, ben de yılların alışkanlığıyla ' okul tıraşı abi, kısalt her yanını, önler azıcık kalsın.sakal da kalsın kirli kirli ' dedim. Okul bitmiş gitmis ama hâlâ okul tıraşı oluyorum amk.
ömer abi saçlara girişmeden son bi kez daha manalı manalı baktim o aynada son kez yüzüme. Öyle huylarım vardir benim, kaybedeceğim şeylere son kez uzun bakmayı severim. Sünnet olmadan once hastaneye gidecekken de ' anne çişim geldi ' diyip bi 5 dk pipime son kez bakmıştım. Saçları Kestirmeden önce bilerek mi yapıyordur nedir iğrenç gösteriyor o ayna seni.
Neyse tıraşı oldum, ayna git gide güzel göstermeye başladı,en son bittiğinde, saçların her yani üç numara ve nefis bi kirli sakal ile kendimi adeta bir şehzade mustafa gibi hissediyordum. Diyorum ya abi, o aynada bi şeyler var, işine geldiği gibi gösteriyor şerefsiz. Eline sağlık ömer abi deyip çıktım. Bu arada saç kesim ücreti de 9 lira olmuş la, ben küçükken 4 liraydı. Her alanda her türlü sokuyolar oğlum,biz de alışmışız, tepki bile veremiyoruz.
Neyse efendim, Dönüş yolunda kızları kesiyorum falan, karizmatik oldum ya hani. O an aklımda hiç yok, aslında tipsizin teki olduğum. Ancak acı gerçekle yüzleşmem de çok sürmedi zaten. Koyu renk camlı bi arabanın yanından geçerken kendime baktım, beynimden vurulmuşa, zal mahmut paşa tarafından boğdurulmuşa döndüm. Şehzade mustafa olamamak bi yana, adeta bir japon askeri olmuştum en kamikazesinden. Hemen polarımın başlığını geçirdim kafama ve koşar adımlarla eve attım kendimi. Mümkün olduğu kadar aynalardan uzak durur oldum, korkunç bi şey. Saçların kapattığı bi şey varmıs bende bunu fark ettim, benim kafa yumurtaymış meğer. Lanet ediyorum şu an aldığım kararlara, ben bugün bu 'kafa yapısıyla' hayatı tekrar sorgularım kankalar, tanrıyı tekrar tekrar kaybedip bulurum, tüm dünyanın kabul edeceği genel geçer ahlak yasaları bile bulurum. Ilişmesin kimse bana, dertliyim bugün ağalar.
Bazen istemsizce güldürür. Yahu çocuk, fifa'da kaleci modunu açmış, barcelona'yi seçmiş. 'Abi başta biraz alışayım diye kolay modda açıyorum, izle şimdi.' diyip karşısına da arabistan liginden bi takım aldı. Şu an hâlâ oynuyor, maçın 72. dakikası ve tüm yaptığı en aşağı 8-9 dakikadır oyunu izlemek. Bre salak, zaten kaleci modu çok da aksiyonlu bi oyun modu değil, sen bi de barcelona olursan oynadığın oyundan ne zevk bekliyorsun? En son teselli ediyor kendini ' ben takım oyuncusuyum oğlum önemli olan kazanmak ' diyor. Şeytan diyor al konsolu kır kafasında. Töbe töbe..
Ben ise az önce aile ortamında o hale düştüm. 'hükümet suriyelileri kasten izmire ve istanbula yerleştiriyor çünkü seçimde oylarını artırmak istiyor ' dedim. Annem ve babam öyle bir kahkaha attılar ki ne olduğunu şaşırdım. Yanlışlıkla komik bir şey mi söyledim diye düşündüm ama yok. Gerçekleri söyledim yani bilindiği üzere. Ama bizimkiler eski tayyipçilerdendir, kahkahayı patlatıverdiler direkt amk. Yazık lan bana, beni evlatlık da olsa sahiplenecek ebeveynler arıyorum sözlük. Özelden numaramı verebilirim, acıyın şu kardeşinize.
Edit : bir arkadaş sana belediye baksın dedi, biri de evde kıl tüy dökmezsem bi kutuda yaşayabileceğimi söyledi. Çok sağolun lan, tam bi aile ortamı.
Gerekçeleri, yüzde tebessüm bırakan cezalardır. Tarafsızlık ilkesini ihlal ve haberde abartılı ses ve görüntü efektlerine yer verme.
Diğer kanalları bi kenara bırakıyorum da, ergenekon gibi balyoz gibi soruşturmalar sırasında sürekli ses kayıtları canlandıran, görüntülerde abartının ve özellikle de taraflı yayının dibine vuran samanyolu hiçbir ceza almazken, ne oldu da birden ceza alır oldu ? E tabi ki cevabı herkes biliyor.
Benim sorum ise şu: ortada bu kadar çifte standart, bu kadar iki yüzlülük ve bu kadar yolsuzluk varken bi insanın göt kılı olmada diretmesinin sebebi nedir ? Tanrı yaratırken, bazılarını akıl ve mantık vermeyerek mi sınamak istemiştir ?
Awful app-review trend among Turkish users: This is why your app gets so many one star reviews!
Here are the first reviews shown when you visit Where is My Water 2 Google Play page. Believe it or not, 11 out of 15 reviews here are actually 5 STAR reviews!
So What is Going On?
Let's look what some these users actually say:
Tülay Sahillioglu: Good, a very good game! I gave 1 star so that my comment gets seen.
Canan Evran: The game is an example of how a good game should be! Don't bother that I gave 1 star, it's because I want my comment gets seen.
irem Şanlı: Super! I gave 1 star so that my comment is shown first but I actually liked the game.
Interesting, right?
The pattern is obvious. There is a trend among Turkish users who feel like their comment is the best comment of all time and must be seen by wider audience and this trend is to rate the games 1 star and beat the system.
This is not a secret for the Turkish users. Let's look at another comment:
Kubilay Tekin: I hadn't gave 1 star just because I want my comment gets shown on top, I actually think that the game is aweful aqws.w.wew..ws
Because of the way Google selects "the most helpful comments" users who really want their comment be seen are easily exploiting it.
This hurts the ratings the apps(especially the good ones) so it hurts their developers, it hurts the users who are looking for the best app, it hurts the users who want to read some intelligent comment before installing the app.
mrtksn kullanıcı adlı bir yazar tarafından yazılmış, kendisi muhtemelen bir türk. yorumları ingilizce'ye çevirip blog'a haber olarak koymuş. böyle böyle, dünyaya rezil olmaya devam ediyoruz, sözlük. cidden üzülüyorum yahu. elin ecnebisi giriyor google play'e, tüm arkadaşlarının şiddetle tavsiye ettiği uygulamayı indirmeye. bir bakıyor bi sürü 1 yıldız almış, hepsi de yabancı dilde bi şeyler yazıyor. bi süre sonra merak ediyor, bu tür bloglardan da öğreniyor ki o salaklar aslında sadece yorumları gözüksün diye 1 yıldız veren türkler. ' ahahaha fucking turkish idiots ' diye de gülüyor sonra. bizimkiler de ' fuck demiş lan bu, idiot demiş. sen bize küfrediyon ama dedelerimiz 700 yıl sikti hepinizi ameka ' diye teselli ediyorlar kendilerini sonra.
Cidden çok üzülüyorum sözlük, bunu yapanlarınız varsa yapmasın artık. yapan tanıdıklarınız varsa da uyarın, yeter lan. bi gün ecnebi arkadaşlarımdan biri geçip karşıma bu tip şeyler yüzünden anıra anıra gülücek diye çok korkuyorum.
Genelleme yapmayı sevmem ama zeka ortalamaları karşılaştırılacak olduğunda isviçreli bilim adamlarına gereksinim duyulmaksızın salt gözlemle varılabilecek bir gerçektir, evet.
Edit : sanırım bazı yanlış anlaşılmalar olmuş. Ben tüm pop şarkıları kalitesizdir gibi bi önerme savunmuyorum. Sadece dinleyicilerin genel profilini kıyasliyorum. Elbette güzel pop şarkıları ve zeki pop dinleyicileri de bulunmakta.
Bir şeye hep beraber inandığınız andır. başarılı bi liseden mezun oldum, bizim okulda mezuniyet gecesinin klişeleri vardı. her sene mezun olan dönemden bir müzik grubu çıkardı mesela, alt grup olarak onlar çalardı. Mezuniyet töreni ve eğlencesi bittikten sonra da mezun olan dönem öğrencileri gece boyunca okul bahçesindeki banklarda falan takılır sohbet ederdi, lise anıları falan paylaşılırdı. E tabi o ara içki içenler de olurdu bahçeden dışarı çıkıp. Bu gibi gelenekler eski müdürümüz zamanında gayet hoşgörü ile karşılanırdı, belletmenler de ses etmezdi eğlenmemize.
Vesselam, bizim müdür değişti, yerine dediğim dedik bir müdür geldi, tam bir yalaka. müfettişlerden falan çok korkardı, acısını bizden çıkarırdı. Neyse efendim, bizim mezuniyet töreni bitti, birbiriyle sarılanlar mı dersin, erkek erkeğe dahi ağlayanlar mı dersin... çok duygu yüklü anlardı anlayacağınız. tam o sırada arkadaşlardan biri geldi, dedi ki ibne x gece dışarda kalmamıza izin vermeyecekmiş, evine gidecekler evlere, yatılı öğrenciler yatakhanelere gitsin diyormuş. o an zaten milletin kafası bozuk, bu yavşak da böyle bi şey diyince iyice tepemiz attı. Sonuçta bizim gecemizdi lan, tek bir gece daha, sonra o okuldan defolup gidicez işte, bi gece izin versen ölür müsün amk ? içeri girmemek için hocalarla konuşmaya başladık, dil anlatım öğretmenimiz vardı tüm bu mezuniyeti falan organize eden. Ona yalvarıyoruz hocam lütfen son bir gece falan diye. Hoca olmaz oğlum diyor müdür beyin ( o.ç.) kesin emri var. Müdürle falan konuşuyoruz anlamıyor o da, katiyyen olmazmış da yok efendim yönetmeliklere aykırıymış da, başımıza bi şey gelirse hesap veremezmiş de. Lan bahsettiğim okul bundan 10 sene öncesine kadar duvarı olmayan okul, ayyaşların taşla sopayla yurda saldırdığı okul.
Hal böyle olunca biz de içeri girmemeye direttik, artık kolumuzdan tuta tuta içeri sokmaya çalıştılar. Tam o sıralarda da gezi olayları patlak vermişti, millet her yerde direniyor falan. Bizim anarşikler de 'toplanın beyler oturma eylemi yapıyoruz' dedi. 1-2 dakika içinde yaklaşık 90 kişilik dönemin 80'i falan futbol sahasının ortasında oturuyordu. Bütün hocalar seferber oldu 'kalkın oğlum lütfen bizi de zor duruma sokuyorsunuz' falan, bizimkiler de yumuşak dille hocaları ikna etmeye çalışıyorlar. Müdür hiç ortalarda gözükmüyordu o sıralar, 5 dakika sonra falan bahçeye indi bu, telefonda birisiyle görüşüyor ' falancı mahallesi filancı sokak evet.' Ben başta şüphelendim ama yok artık o kadar da değil falan dedim. Neyse bu kapattı telefonu geldi yanımıza, ''çocuklar 5 dk içinde kalkıp bahçeyi boşaltmazsanız çevik kuvvet gelicek. yok artık eşeeğin ziki. 80 kişilik öğrenci grubu, gayet masum bi istekte bulunuyor ve çok değerli müdürümüz olayı çevik kuvvete kadar götürüyor. Tabi başta inanmadık falan, telefonda blöf yapıyordur dedik. Şarkılar söylemeye başladık, şu meşhur arkadaş şarkıları, aldırma gönül gibi. 5-10 dakika sonra 2 polis aracı geldi, çevik kuvvet değil, normal ekip otoları. bize, bahçeyi boşaltmamız gerektiğini aksi halde gerçekten çevik kuvvetin geleceğini söylediler, bu yaptığımız eyleme giriyormuş. arkadaşlarım yine polisi ikna etmeye çalıştılar, ama müdürün ortada olmadığı bi zaman polis 'yetkili o abicim, onun istedigi gibi olmak zorunda kusura bakmayın. onun yaptığı da piçlik tabi'. Bunu diyen polisin yanındaki polis de sigara içiyor gayet cool takılıyordu. bizim anarşiklerden biri, polis abi kuralsa kural siz de kurallara uymuyorsunuz şu an, okul bahçesinde sigara içiyorsun bu da yasadışı değil mi ? dedi. cool polis abi sigarasından bi fırt daha çekti bizimkinin suratına üfledi, biz de güldük falan, samimi bi davranıştı açıkçası.
neyse, polisler bizi ikna ededursun, bizim zekilerden birinin aklına bi fikir geldi. '' abi biz 18 yaşının üstünde adamlarız, müdür bize eve gitmemizi söylüyor ama biz istesek okul dışında istediğimizi yaparız di mi '' polis de bunu onayladı. Bizimkiler de yürüyün beyler nidalarıyla okul dışına çıkarttılar tüm dönemi. ben de o zamanlar daha 18 olmamışım, kimlik kontrolü olur da ayrı düşerim diye nasıl korkuyorum. neyse ki kimse kontrol falan etmedi. okulun karşısındaki cafe tarzı mekandaki amca zaten 3'e kadar falan açık dururdu, rica ettik, sabaha kadar açık tuttu bizim için. Hocalar yine birkaç kez geldiler eve gitmemiz için ama kimse geri adım atmadı. Yazının başında bahsettiğim dil anlatım hocamız da geldi müdürün arkasından bi dolu küfür etti, biz de kendisinden özür dileyip helallik istedik. O gece, hayatım boyunca hiç hissetmediğim kadar güzel hissettim. '' isteyen istediğini yapsın, benim 80 tane kardeşim, can yoldaşım var, işte bunlar benim arkadaşlarım'' dedim kendi kendime.
O gece 2 paket sigara bitirdim sabaha kadar, ve aldığım her nefeste, gecenin soğuğunda birbirine sarılıp şarkılar söyleyen arkadaşlarıma baktıkça gurur duydum, gurur duydukça ağladığım da oldu. bizim okulun kızları bu tür konularda çekingendirler, ama onlar bile o gece sabaha kadar bizimleydiler. Kesinlikle ve kesinlikle hayatımda yaşadığım en özel ve en güzel gece buydu, ve belki de hep öyle kalacaktır.
En güzeli de neydi biliyor musunuz ? Sabah saat 7'de okulun kapıları açıldığında dönemce okula girip kahvaltı yaparken müdürün o göt olmuş suratını görmek, bize ' günaydın çocuklar ' dediğinde kimsenin cevap vermeden kendi arasında gülüp eğlenmesine tanık olmaktı.
Yapması kolay olan, ama hayli bekleten işlemdir. Man vs wild season 1 indiriyorum an itibariyle, toplamda 3 gb dosya ve flash ile tv'ye aktarıp izlemek istiyorum. Sanırım bir akşamda hepsini gömmem imkansız. Ama buna değeceğini biliyorum, hayırlısı.
Menajerlik oyunlarının insan davranışları üzerinde oluşturduğu etkilerdir.
Örneğin ben, oynadıktan sonra tuvalete gittiğimde yerli ve yabancı basının sorularını yanıtlıyorum, bazen de uefa'nın çektiği aylık belgesellerde siyah fonda başarımın sırlarını anlatıyorum. Son olarak bugün de eskişehirsporla şampiyonlar ligi grup maçında leverkusen karşısında 1 0 öne geçince evin koridorunda depar atıp, koridorun sonunda halının üstünde kaydım mourinho gibi. Ama tabi zemin müsait olmadığı için dizim sıyrıldı. Zaten maçı da 3-1 kaybettik, gruptan çıkma isi mucizelere kaldı.