sosyolojik açıdan bakıldığında toplumların birbirlerine bu kadar yakınlaştığı bir zaman diliminde teknoloji dört bir tarafımızı sarmışken kaçınılmaz olandır.
böyle hayat olmaz olsun. bıktım lan bu hayattan, bu paradokstan. işim olmasa eve sabah 6'da gelemezdim, ama eve gelmessemde işim olmazdı. böyle karışık duygular ile yazıyorum bu girdiyi. amaçsız. nedensiz. belki de o insanların dedikleri doğrudur. kendime yazık ediyorumdur.
tanım: eve sabahın köründe gelip, işe sabah 8'de gitmek zorunda olmaktır. lanet okuyamayacasıdır.
sözlük yazarlarının genelde evde yaptıkları kendilerine has içeceklerin tümüdür.
buzluğa atılan cappy parçacıklı portakal suyunun donmadan hemen önce alınıp içilmesi ya da ılık sütün içine türk kahvesi atılıp yarım saat karıştırılıp homojen hale geldiğinde ise yavaş yavaş içilmesi örnekleri ile değerlendirilebilinir.
adamın kanına dokunan bir olaydır. tüm gece her şey birlikte yapılır. içilir, yenilir ama sabah işe gitme zamanı geldiğinde hepsi pireler ile boğuşurken, siz onların yanlarından geçip, zaman zaman üstlerinden atlayıp işe gidersiniz. bu da kişiye koyar.
lise yıllarının aranan kişisidir. her kızı tanır, her dedikoduyu bilir. sadece işiniz düştüğünde arasanız bile bunu bile bile size gene yardım eder ve istediğiniz kızla sizi yüz göz etmeye çalışır. ha istediğiniz kız olmadımı başka birini bulur. kısacası candır. canan olmaz ama sevilir.
edit: kadrolu cikarci'ya teşekkürler sayesinde başıl editlemeyi öğrendim.
aslında başlık tam olarak; buzluktaki dondurma kabından donmuş gıda yerine dondurma çıkması olacak idi. ama malum karakter sınırı. neyse tanıma geçelim. nadirende olsa insanın başına gelebilecek olaydır. mesela biraz önce olur mu lan acaba? diye düşünüp açtığımda, gene acaip acaip yiyeceklerle dolu olduğunu gördüm. umarım en kısa sürede bu şanssızlığımı kırarım.
dipnot: fakir değilim eve de gayet dondurma girer ama ben bunun habersiz ve sürpriz olanını sevdim.