esra erol hareketleriyle halktan biriyim mesajı vermeye çalıştıkça avamlaşan, bayağılaşan bir kadındır zaten. samimiyetle laubaliliğin ince çizgisini her daim aşar, arada bir kendinde olmayan haddi konuklarına bildirmeye kalkar, içine sık sık ahmet çakar kaçar. buna rağmen gündüz kuşağının çok büyük bir kısmını da kaplar.
izmir alsancak'ta bulunan ekmekiçi ile agora avm'de bulunan ekmekiçi aynı menüleri barındırmıyor maalesef. bunun haricinde temiz olduğuna ikna etmiş oldukları için emsallerinden öndeler. lezzet konusunda da eksikleri yok gibi görünüyor. kokoreçi bile pek çok kokoreççiden güzel. (bkz: şampiyon kokoreç)
ayrıca nispeten boş saatlerde kasiyer ve aşçılarla kısa ama tatlı sohbetler yapabilirsiniz, yoğunluklarına rağmen güleryüzlüler.
yine aynı sevgili, duştan çıktığı ilk saatlerde yanında başka biri varmış gibi soğuk soğuk bakabilir sevdiceğine. ta ki kendi kokusu tenine yerleşene kadar. kastedilen ter, pislik kokusu değildir tabi ki ama sabun veya parfüm birbirinin ten kokusunu sevenler için fuzulidir.
yönetimiyle, yazarlarıyla, kalitesiyle(!) göz dolduran sözlüktür. ismiyle müsemmadır... 3 saat boyunca sol framede hep aynı başlıkları görüp tiksinirsiniz. yeni birşey görme hevesiyle okumaya gayretlenirsiniz ama sözlüğün tuttuğunuz yeri elinizde kalır, öyle de fenadır.
moderatörünün yazarlarla nick altından atıştığını görünce hepten gözümden düşen oluşum.**
(#7479706) ironi denen şeyden bihaber olan taze mi taze yazar arkadaşımız. o da pişecek olgunlaşacaktır zamanla...
çok gecikmeden gelen not: uzlaşmak zor değilmiş, gayet iyi niyetli bir arkadaşmış kendisi. üstte yazdıklarımı da özellikle silmiyorum ki insanlara karşı önyargının kötü birşey olduğunu bana hatırlatsın diye.
bu süper kahraman zall'ımızı bağrımıza basmak gerekir bence. herşeyden önce gözlükleri ve tişörtüyle sevimli, yardımsever sonra... ayrıca sevdiği kız "ben zall'a aşığım" dediğinde kendini ele vermeyecek kadar da gururlu ve yüce gönüllü. aylavyu süperkahraman zall...*
çok nadiren hissedilen bir duygudur. sadece sana ait olsun istersin o an... sen hep benimsin dersin, ondan da teyit etmesini istersin: "ben hep seninim..."
geçen gün bu veletlerden biri iri yarı bir köpeği, arabaların altına saklanmış bir kediyi parçalasın diye provake ediyordu. çocuğu elimden zor aldılar valla. çocuk-muş, yapar-mış... hadi ordan! 10 yaşında köpeği kediye öldürten 20 yaşında canını sıkan birine bıçak sallamaktan imtina etmiyor. gördüğüm yerde çoluk çocuk dinlemem sıçarım ağızlarına bu piçlerin! **
erkeklerin aklına birşey gelmesi için şişeden kola içmek gerekmiyor ki... gözünüzü kırparsınız, omzunuzu silkersiniz, saçınızı atarsınız, şeker yersiniz, dondurma yersiniz, bacağınızı kaşırsınız, kaşınızı kaldırırsınız, yürürsünüz, oturursunuz, kalkarsınız vs, vs, vs... naparsanız yapın erkekler sizden umar. siz de kuyruk sallayan köpeksinizdir artık.
sorun zihniyette ve hala bu zihniyetin ne kadar boktan olduğunu anlatma gayretiyle sıkılan bendedir. bu zihniyete sahip erkek arkadaşlarım, hepiniz ak kaşıksınız. ağasınız, paşasınız!!!
bir benzeri de kahve falı kapatırken yaşanmıştır ve asla bir arkadaşın başına gelmemiştir. fincanı kapatırken "niyet ettim allah rızası için..." diye başlayıp sonra kafasını soğuk suyun altına tutan biri var inanın.*
farzedelim ki tutamadın kendini, hislerine mani olamadın ve sevdin. olabilir, insan olandan herşeyi bekleyebiliriz. ahlaki anlamda neye işaret ettiğine değinmeye gerek yok, hatalar da insanlar içindir. herşey tamam da fışkırtmak noluyor, arkadaşın sevgilisine fışkırttığın spermin kıvamından bize ne?
belki insani sayabileceğimiz hislerinizi böyle ifade etmeye devam ettikçe kimseden alkış veya aferin beklemeyin emi???
bazıları bunun ilişkide adrenaline bağlı olarak daha çok zevk verdiğini söylese de yakalanma korkusuyla alelacele sevişmenin birşeye benzemeyeceği aşikardır. **
ayşe kulin'in türkan saylan'ı anlattığı kitabı, tek ve tek başına türkan... kitap türkan saylan'ı hep bildiğimiz, cüzzam hastalığının tedavisi için gösterdiği çaba, çydd kuruculuk ve genel başkanlığı ve kız çocuklarının okutulmasına yönelik kardelenler projesi konusundaki çalışmaları haricinde insani yönüyle ele almış. hakkındaki düşünceleri ne kadar değiştirir bilinmez ama en basitinden onun da zaafları, yanlışları, mutsuzlukları, mutlulukları ve aşklarıyla bir kadın ve insan olduğunu tekrar hatırlatıyor. türkan saylan'ın en yakın arkadaşı olan gökşin sanal'la senelerce birbirlerine gönderdikleri mektupların referans alınması kitabın gerçekçiliğini arttıran bir unsur ayrıca.
ice tea mamulün adı... lipton mu yoksa nestea mi derseniz eğer kesinlikle lipton derim orası ayrı, hatta iddia ederim, o kadar özel bir tadı vardır lipton ice tea nin
önce tabağı sıyırmak için biraz ekmek koparırsın, yemek biter ama elinde birkaç lokmalık ekmek daha kalır. o ekmeği bitirmek için biraz daha yemek alırsın. biraz daha yemek, biraz daha ekmek, ona değdi buna değmedi...*
yatağınıza tertemiz bir nevresim serersiniz ardından duşa girersiniz. tertemiz bir uyku çekmek hayaliyle koşarsınız yatağınıza, karanlık odada yorganı açmanızla korkudan götünüzün uçuklaması bir olur. bir çift parıl parıl parlayan göz size bakıyordur, fonda da o en sevdiğiniz uzun hava... **