Herkesten uzaklaşmak istiyorum kimsenin bulamayacağı kimsenin olmadiği bir yere gitmek istiyorum artik çok yoruldum hayattan insanlardan belirsizliklerden sadece gitmek istiyorum yeter artik hayat gelme üstüme benim dayanacak ne sabrım ne gücüm kalmadı.
"Gerçek sevgi kendini şu üç tercihle belli eder: seven kişi sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder, sevdiğinin yanında bulunmayı başkalarının yanında bulunmaya tercih eder, sevdiğinin hoşnutluğunu başkalarının memnuniyetine tercih eder." Demek ki ilâhî sevgi iddia ile olmaz, ispat ister.
anlamıyorum bu sonu gelmeyen ırkçılığı neden baska bir millet degilde kürtler, haddini aşan hakaretler ya siz neye dayanarak böyle suçlamalar yapiyosunuz biri çalıstıklari işe takar diğeri kaç çocuk getirmiş ona takar bu nedir yani muavinlik yapmasin hırsızlık mı yapsın insanlarla nasıl alay edersiniz kürtler kötü kürtler böyle şoyle örnek sivasta bir sapık çıktı bütün sivaslilar mi sapik bes parmağın beşi bile bir degil biri kötü çıktı diye bir topluluk suçlanamaz artik bırakın bu ön yargıyı anlayin artık sizin istemenizle kürtler yok olmaz ancak allah isterse yok eder.
Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle
Mecmau’l-Enhur fi Şerhi Mülteka’l-Ebhur eserinin sahibi Muhammed b. Süleyman “Damat Efendi” lakabıyla meşhur olmuştur. Çünkü bu iffet âbidesi talebelik döneminde bir gece yarısı mum ışığı altında ders çalışmaktadır. ilmî mütâlaalara daldığı bir esnada kapısı çalınır.
O vakitte birinin gelmesinin hasıl ettiği hayret ve misafirin kimliği hakkındaki merakla hemen kapıyı açar. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktadır.
Misafir yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık göremediği için onun kapısını çalmaya mecbur kaldığını söyler.
Genç talebe misafirini geri çeviremez onu gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terk edemez çaresizce kızı içeri alır. Ona oturup dinlenebileceğ i bir köşe gösterdikten sonra da sabaha kadar dersine çalışmaya devam eder. Utangaç ve gizli-saklı nazarlarla onu seyreden kızcağız bu iffetli talebenin bir haline taaccüb eder; genç arada bir parmağını önünde yanan mumun alevine tutmakta ve bir müddet öylece bekledikten sonra geri çekmektedir.
Gün ışıdıktan sonra genç kız oradan ayrılıp evine döner. Halkın yardımıyla yolunu bularak ulaştığı ev Osmanlı vezirlerinden birinin sarayıdır; bu genç kız da o vezirin kerimesidir. Saray halkı ona geceyi nerede ve nasıl geçirdiğini merakla sorarlar. Genç kız başından geçenleri gördüklerini ve hususiyle de kendisini misafir eden talebenin tuhaf halini bir bir anlatır.
Vezir kızına yardım eden o genci sarayına davet eder ve niçin sabaha kadar elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elinin yanmasına sebep olduğunu sorar. Yusuf yüzlü genç “Yolunu kaybettiği için kapımı çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım; bu sebeple onu kulübeme aldım. Şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde parmağımı ateşe tutarak nefsime cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.”
Vezirin çok hoşuna giden ve teklifi kabul ederek o kızcağızla evlendikten sonra da “Damat Efendi” olarak anılagelen Muhammed b. Süleyman gibi bir hayat yaşayabilenlere ne mutlu.
Çok zor olsada, alışmaya çalışıyosun, bu arada kac gündür düsünüyorum galiba bende cok özledim. Zaman geçsede insan unutamiyor.
(Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir.)