Yıllardır içimdeki kursa gidip öğrenme azmini söndüren olaydır. Neredeyse ilk okula gidenler busecan photography yazacaklar resimlerin altına. Üzülüyorum:(
işin acı ama gerçek tarafı, bunun söylendiği insanların bir süre sonra kendilerinin de buna inanıp ortalarda "ay biz bugün yine çok aşığız" diyerek gezinmeleridir.
işleri yokuşa sürüp yokuş çıkmanın zorluğundan bahsediyorsun. kendin için bazı şeyleri biraz kolaylaştırsan ya, mesela düşüncelerini, düşünmemeyi. en azından beynindeki şu sesi kısmayı denesen, olmaz mı sanki?
bazen özlediğin insanın çok uzaklarda olmasıdır, bazen de senin özlediğin kişinin değişip "ben öyle biri değilim" derken bahsettiği öyle biri olmasından dolayı, sizin özlediğiniz insan olamamasıdır.
çok bir şey beklemediğin halde beklediklerinin ısrarla olmaması.
bu tip durumlarda en iyisi hiçbir şey beklememek ya da en kötüsünü beklemek, böylece her önüne çıkan gerçek beklentinden iyi olacaktır.
aynalar filmini izledikten sonra ben elimi gözüme götürmüşken görüntüm orada beni boğazlıyor mu acaba diye aynaya bakıp durmama, psikopatlaşmama neden olan düşünce.
senin görmediğin çoğu şeyden sadece biridir bu yazı.
sana bir hitap kelimem yok ilk olarak. isminin yazılı/sözlü olarak çevremde kullanılmasindan dahi haz etmiyorum. nedense insanlar sevdikleri kişilerin ardından hep iyi düşünecekmiş gibi gelir bana. seni bu gruba dahil etmeye çalıştım ama sen girmek için fazlasıyla öküzleşmiştin. aslında hakkında iyi veya kötü hiçbir şey düşünmemek isterdim ve şöyle bir baktığımda otuzlu yaşlarımda aklıma bile gelmeyeceğini ya da tarafımdan umursanan biri olmayacağını düşünüyorum ama şimdiki zaman diliminde ne zaman aklıma gelsen bok ye diye geçiriyorum içimden. sonra bu dediğime üzülsem mi, dememeli miyim acaba sonuçta bir zamanlar benim için iyi biriydi falan diyorum ama yine sonra yok henüz o kadar polyanna olamıyorum diyerek tekrar olayı sonlandırıyorum. dediğim gibi belki seneler sonra umrumda olmadığında aslında öyle düşünmemeliymişim falan derim ama şimdilik zihnim bok yemen konusunda çok ısrarcı. arada seni özleyince biri kafama patlatmalı çünkü kötü kahramanlar ve benciller özlenmeyi hak eden tipler değildirler, dallastaki ceyar gibi işte. hoşçakal.
ben istediğim kadar konuşayım karşımdaki duymak istemiyorsa, anlamıyorsa gidip panel yapsam ne fark eder ki diye düşünüp söylemek istediklerini kendine tekrarlayıp durmak.
yapmamız gereken önemsiz seçimleri kaybediyoruz. sorular hangi oyuncak daha güzel'den hangi meslekle daha iyi geçinebilirim, nereye bıraktığım numaradan iş için ararlar ki acaba'lara dönüyor.
tabi ki yakışıklı, dürüst, esprili, zengin, romantik, düşünceli, anlayışlı, sevgisi daimi olarak sürecek, sadık olan erkeklerdir. neyse ki bunların hepsini barındıran bir erkek yok da başkasıyla evlendi diye üzülemiyoruz.