soft power'i belirleyen temel husus karsi tarafin rizasidir. herhangi militarist yahut ekonomik bir zorbaliga tabi tutmadan, diplomasi kanaliyla devletler uzerinde bir etki sahibi olabilmek kapsami altina girer. osmanli devleti diger devletlerin halklari nazarinda bu guce sahipti.
2. böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.
3. ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.
4. imanlarını bir kat daha artırsınlar diye mü'minlerin kalplerine güven indiren O'dur. göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.
5. mü'min erkeklerle mü'min kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. işte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
6. (bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
7. göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azîzdir, hakîmdir.
8. şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
9. ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resûlüne iman edesiniz, Resûlüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.
10. muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
11. bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
12. aslında siz peygamberin ve mü'minlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâkı hak etmiş bir topluluk oldunuz.
13. kim Allah'a ve Resûlüne iman etmezse bilsin ki biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
14. göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
15. ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri kalanlar: "Bırakın, biz de arkanıza düşelim" diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Onlar size: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
16. bedevîlerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla, teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
17. köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
18. andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
19. yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.
20. Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vâdetmiştir. (bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.
21. Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah, her şeye kadirdir.
22. Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
23. Allah'ın, ötedenberi süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
24. O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.
25. onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
26. O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
27. Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan mescid-i haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. işte bundan önce size yakın bir fetih verdi.
28. Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter.
29. muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. incil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.
şarkı sözcüğü çirkin kalıyor sanki hakkında. bir eser demek daha doğru olur. harikulade bir çalışma bu. adam iki sallanıyor sonra da kanı daha dingin dolaşıyor vücudunda.
siyasetin en genel tanımı çıkarların uzlaşma sürecidir. lakin bu tanımın aksine herkesin ekosistemde mücadele veren hayvanlar gibi çıkarı adına çalışması ve diğerlerini ezmesi toplumsal kaos meydana getiriyor ve güçlünün kazandığı, merhamete yer olmayan ve adaleti eksik bir düzen meydana geliyor.
siyasetsizlik ile kastolunan fenomen ilgisizlik, tembellik olabilir. ilgisiz ve tembel bir toplumun başına geçirmeyi layık bulduğu kişi/zümre vb. de bu istikamet dahilinde hareket edecektir. bireyselleşmeden toplumsallaşma/toplumsal hareket beklemek de abesle iştigaldir. diğer uçta akıl danışma ve beraberlik de elzemdir. sağlam eğitim temelli düşünen bireylerin istişare ve mutabakat kültürüyle yoğrulması gerekir ki; bu hakkaniyeti gözetecek güçlü bir toplum için olmazsa olmazdır.
bir dönem knicks forması giyerdi hatırladığım kadarıyla. gözü pek adama benziyordu sprewell, sağlamdı. fonetik açıdan murat murathanoğlu piç etmiş olabilir ismini, öyle hatırlıyorum.
hep "ümmetim!" derdi. krallar gibi önünde eğdirmedi kimseyi, "arkadaşlarım" diye bahsetti yanındakilerden, beraber oturdu, beraber yedi. peygamberlik gelmeden önce emin diye bahsedilirdi kendisinden. "muhammed diyorsa doğrudur" derdi zamanın inançsızları bile.
şahsiyetinde zıtlık aranmaya çalışıldı bulunamadı zira peygamberlerin özelliğidir her duygunun en yüksek derecede bulunması. yeri geldiğinde aslan kesilirdi, mübarek şahsına kılıçla yaklaşan boş anını bulduğunda ondan korkup korkmadığını sordu, "korkmuyorum!" dedi. "seni elimden kim kurtaracak?" dedi, "allah!" dedi, nidasıyla kılıç düşünce resul aldı ve dedi; "şimdi seni elimden kim kurtaracak?", adamın cevabı "hakkaniyeti gözet, cezalandırıcı ol" şeklinde oldu lakin onun meselesi ceza vermek değil davetti, tebliğini yaptı. adam o an kabul etmedi, fakat arkadaşlarının yanına dönünce söylediği şuydu: "ben insanların en hayırlısının yanından geliyorum!"
hatasını kabul edenlerin, "sığınanlar"ın peygamberi. insanlığın doruk noktası. en bedbin filozoflar (misal: schopenhauer) bile o'ndan esen meltem karşısında hayrete düşmüş ve hayranlığını gizleyememiştir. cahiliye devrini paramparça eden bir gürz gibiydi. kız çocuklarının diri diri gömüldüğü vakit ışığıyla herkesi titretmiş, kalpleri açıkları kendisine getirmiştir. yolunda kınama yoktu, kalp kırma yoktu. kimler zerk eder bu nefreti anlamak mümkün değil.
marlboro kağıdının şarap suyundan geçirilmiş olması, camel'in eski tadının kalmaması ve coca cola'nın vida demir falan erittiği gibi aslı astarı tam olarak belli olmayan mevzubahisler.