bazen katlanılmaya değer gibi gelmeyen, bitse de gitsek dedirten, ama aile, akraba,arkadaş gibi sizi ne olursa olsun sevip destekleyen kurumlar tarafından tekrar anlamlı hale getirilen süreç
aklıma yiğit özgürün bir karikatürünü getirmiş olan başlıktır.
kızla babası yolda giderken; arkada yaşlı bi adam daha vardır;
kız (arkadaki adama) : aa yaşından başından utan terbiyesiz adam, babam yaşındasın be!
adam: niye ki evladım ben ne yaptım sana?
kız: bak benim babam utanıyo!
baba (eliyle yüzünü kapatarak): 54 yaşımdayım ihihihiihh
adam: senin baban kafayı yemiş kızım..
niye olduğunu anlamadan bi anda beni çaylak yapan, ve "keşke nedenini söyleseler de bilsem" dedirten insanlar grubu
çok çalıştıkları belli, ama çaylaklara çaylak olma nedenini belirtseler daha iyi olabilir
bi de tabi eklemeden duramıycam "ben yine yazar olmak istiyoruuum lütfen bi reaksiyon verin artık!" *
"ben günü kurtarmaya bakarım kardeş zaten bende bu akıl oldukça ben bir iki yıla kalmaz batarım bari günümü gün ediym " anlamına gelen sözde kurnaz esnaf yaklaşımı
marjinal, asi ve isyankar bir tellakla karşılaşabileceğinizin işaretidir
"abi bi kese atsana" denmez tabi öyle bi adama, dolayısıyla o hamamı terketmek gerekir hemen, yoksa ayak üstü yağlarınızı alıp sizden de bi kalıp çıkarabilirler o arada derede.
hoşlandığım insanla ilgili olayları bu şekilde anlatan insanlara uyuz olurum ben şahsen
örneğin diyelim ki yanlarında ben yokken o mühim şahısla karşılaşmışlar, ballandıra ballandıra anlatır dururlar bunu deli ederler adamı
-aaa biz bugün x'i gördüüük! ya hay allah sen niye yoktun kiii bugün çok tatlıydı, böyle çok da sıcakkanlıydı, geldi bizle oturdu muhabbet ettik, çok eğlendik ,ama senden bahsetmedik hiç ya ,malesef laf oraya gelmedi..baya da iyi görünüyodu bugün, çok yakışıklıydı ,sen niye yoktun ki ,bak yine üzüldüm tüh
-laaaaaaan yeter efkar bastı dört bi yanımı
okulda kopya çektiğiniz, hoca dövdüğünüz, kavga çıkarttığınz ya da benzeri nahoş durumlar yüzünden çağırıldıysanız, rahatlıkla size cehennem ambiansını yaşatabilecek mekandır.
karşında sana bakarken, ya da seninle konuşup gülerken, güzel şeyler söylerken, iltifat ederken her söylediğini kendine özel sanırsın o kişinin. sanki senin ona karşı hissettiklerini biliyormuş gbi o, ya da sen onun için özelmişsin gibi. "etrafında o kadar kişi var ve beni onlardan farklı görüyo" diye düşünürsün, çnkü onun belki de sadece nezaket icabı söylediği şeyler senin için dünyayı güzelleştiren sözlerdir. sonra bi gün gerçek hayata dönersin. sana uzak bi bakışı, ya da karşılaştığınızda yanında duran sevgilisi seni kendine getirir. bi süre ağlarsın, kıvranırsın, lanet edersin ama aşk engeller ona kızmanı. kendine kızarsın, niye umutlandım diye. uzun zman sonra bi gün görünce o'nu ve aşkının hiç bitmediğini fark edince, platonik aşkın ne olduğunu o zman anlarsın, platonik aşk fedakar cesur ve içten bi şekilde, karşlılık beklemeden sevmektir, belki de aptallıktır, ama bnce aşkın en masum ve anlamlı halidir..
queen şarkısı olanı süper ve dinlenesi bi eserdir, böyle bi anda duygu yükler adama, öylece dinlersiniz ve hayatınız aşkını düşünürsünüz, ne kadar mutlu olduğunuzu ya da ne kadar özlediğinizi..
eğer okunan kitap simyacı ise evet doğru diyip katılacağım fikirdir
söz konusu kitap insanın bütün hayatını olmasa da hayata bakış açısını etkileyebilecek cinstendir
(bkz: simyacı)
her büyük markanın tutan modellerinin taklidini anında çıkaran fırsatçı giysi markası
gözlem yeteneği feci halde gelişmiş insanlar tarafından yönetildiğini düşünüyorum
ne, bu sene converse mi giyiyo herkes? hemen bi benzerini uydurun!
ne, artık converse yok desenli kareli ayakkabı mı var? derhal 1500 tane üretin!
ne, bu sene orijnallik mi moda? aman tanrım napcaz şimdi biz*
efendm saat kaç olmuştur ama sizin uykunuz bi türlü gelmez
siz de öyle zaman geçirmeye çalışırsınız, internet, msn, kitap, dergi
ama bu olayın en gıcık yönü saatler ilerledikçe eskiden izlediğiniz korku filmlerinden sahnelerin akla gelmesi ve evin içindeki her tıkırtıda ürpermektir
lan niye sabah olmadı hala diye gece boyu sürünürsünüz
ya da karabasanlı kabuslu pis bi uykuya dalarsınız zor bela
rusça seni seviyorum demektir fakat onun çarpılmış hali, türkçe okunuşu gibi bişeydir
not: eleştirmeyin diye dedim, kalkıp da size kiril harfleri öğretemeyeceğim için böyle yazıyorum
not: vazgeçtim eleştirin çok canım sıkılıyo zaten
bişey anlatmaya çalışan insanın anlatma keyfini yerle bir eden sinir bozucu soru
hayır yani dinlemiyosan dinleme be kardeşim ama böyle yaratıcılıktan uzak şeyler söyleme
insan hayatta herşeyi zorunluluktan yapmaz ki
heralde istanbul daha büyük olacak ki, genelde bu repliği söyleyen karakterlerin başına türlü türlü haller gelir film ve dizilerde
senaryo boyunca kapkaça uğrarlar, travestiler laf atar, taksiciler şehrin yabancısı diye dolaştırır bunları falan
tabi finalde "yine de mutluyuz bak istanbul işte yendik seni" diye kendi kendini teselli eder bu kişiler
lan büyük şehir ayağına herşeyini kaybettin, ailenden koptun, paran pulun gitti, kınalı kuzun nişanlın bile kendine zengin bi sevgili buldu seni terketti, ama sen hala yenilmedin öyle mi?
gerçi öyle güçlü olmak lazım ama gerçekçi de olmak lazım; istanbul yendi işte mızıkçılık yapmanın lüzumu yok
hadi bakıym
"allahıııııım ne kadar bayık" diye dinlediğim hatta şu ana kdr hiç baştan sona dinlemeye dayanamadığım 'seni kendime sakladım'dan sonra ilaç gibi gelen duman şarkısı
müziğiyle ve sözleriyle tam bi olgunluk dönemi bestesidir
ayrıca neden bilmiyorum bu şarkıyı hiç gözlerim dolmadan dinleyemedim, zaman giderek hepimizi üzdü galiba..
eğer ayrılan taraf sizseniz bile ayrıldıktan sonra başkaları hakkında konuşurken dinlenince üzen kişidir
e hani benden başka kimseyi bu kadar sevmezdin?
hani başka herkes anlamsızdı?
her aşk biter
bir şekilde biter
işte insana bunu öğreten şey de eski sevgilidir
söz konusu klibi aşırı derecede rahatsız edici olan soad şarkısıdır. evet şarkı güzeldir, eğer kime ve neye yazıldığını bilmezseniz sevebilir hatta evin içinde kendi kendinize söyleyerek dolaşabilrsiniz.
ama tabi atatürkün resmini ekrana koyup liar! killer! diye bağırabileceğinize pek imkan vermiyorum, ve umarım yapmazsınız da
ortada bazı gerçekler var;
insanların insanca yaşama haklarını elinden almak, onları katletmek suçtur ama 1915de olanların tek taraflı olduğunu da hiçbi aklı başında insan iddia edemez
çökmekte olan bir imparatorluk savaş halindeyken yıllarca barış içinde yaşatılmış olan azınlıklar düşmanla işbirliği yaparsa, ve o ülke de bu azınlıkları sınırdışı etmeye karar verirse; bu olağanüstü hal durumudur ve alınabilecek en mantıklı karardır
böyle bi durumda kimsenin "neyse tamam hadi bizi arkamızdan vurun" diye bekleyeceğini sanmam
bu tehcir sırasında ermenilerin zavallı bi halde olduğu ve çoğunun yolda telef oldukları doğrudur
ama bu arada neredeyse aynı miktarda sivil türk de ermeniler tarafından hunharca katledilmiş, tecavüz edilmiş, camilerde diri diri yakılmıştır
kısacası iki tarafın birbirine insanlık dışı suçlar işledikleri tarihsel bir ayıptır ermeni meselesi, ama soykırım değildir, çünkü türklerin amacı hiçbir zaman ırkları asimile etmek ya da yok etmek değildir
şimdi, üstünden geçen yıllardan sonra yapılcak tek şey iki tarafın kanlı ellerini temizleyip geçmişinden ders alması, ve aradaki bağları kuvvetlendirmeye, düşmanlığı bitirmeye çalışmaları olcaktır
soad'ın yaptığı gibi "bunu skandal haline getirelim, özenti amerikalı çocukları tek taraflı fikirlerle kandıralım ki cd'mizi alsınlar biz de multitrilyoner olalım" diye düşünmekse basit ve onursuz bi davranıştır, herşeyden önce kendi atalarına saygısızlıktır..
bu atasözünü uyduran atanın muhtemelen su içerken biri tarafından gıdıklanarak suyu püskürttüğünü, ondan sonra da hayat boyu su içerken huzursuz olup bu sözü ürettiğini düşünüyorum
nedense kafamda öyle bi senaryo var
kesinlikle ve kesinlikle şımarıklık, kapris ve tabi bunları çekilir kılmak için güzellik
ha tabi erkekleri suçlamak için söylemedim bunu
yani ona bakılırsa kızlar da piç erkekleri arar bulur hep, sonra da aşk acısından ölürler o uyuz adamlar için
küçüklüğüme dair bi anıdır kendisi ama o zmanlar kliplerini izlediğimde kendisinden pek korkardım
o kendinden aşırı emin ve tehditkar kadın tavırları,dansları falan nedense çok rahatsız ederdi beni
nası ağladığınıza göre değişir
şahsen ben ağlarken burnum kıpkırmızı olduğu ve garip bi şekilde yüzün gözüm ağlarken mimik yapmaktan kırıştığı için pek güzelleşemem hatta bi miktar çirkinleşirim
sonra bi de otur allaım ne kdr çirkinim diye ağla uğraş dur
istisnasız herkesin kullandığı cümle..şimdiye kadar kimsenin yav işte ben sıradan bi şekilde uyurum dediğini duymadım
demek kiii uyurken herkes marjinal
vay be
rock dinleyen hatun olmak iyi güzel bişeydir, özellikle de özentilikten diil o tarzı sevdiğinizden dinleyen biriyseniz
amaaa 12 yaş civarı olup da avril lavigne gibi giyinip boyanıp ben çok marjinalim dünyanın ağzına sıçıym fuck the system diye gezen tipler inanılmaz iticidir
pek bişey bilmezler ama her bi boku bildiklerini düşünürler sonra etraflarındaki insanları aşağılayıp kendileri yükselmeye çalışırlar ki bu nafile bi çabadır
geçen böyle iki kız görmüştüm muhabbetleri o kdr saçmaydı ki
-yaaaa ne kdr malsın cansuuuuuue
-gerizekalııı konsere gitmiyo muyuz
bi de konuşurken asi görünmek adına biri diğerini sürekli tokatlıyodu şak şak
eli de ağır gbiydi hani
korktum bi an diğeri de karşılık vercek, bi de bunların boktan marjinal kavgasıyla uğraşcaz diye
müzikleri güzel olmasına rağmen bu yeteneklerini siyasete harcadıkları için kelimenin tam anlamıyla sıçmış gruptur
doğru bildiklerini savunmaları diil sorun
yanlış olan bir ırkı aşağılayıp bütün dünya kamuoyuna yargılatmaya çalışmaları
ve bunun için de hayran kitlelerini kullanmaları
yani şimdi işte "ben metalciyim, allaım ne kadar marjinalim" diye gezen soad hastası özenti amerikalı ergenler falan hep türk karşıtı olmuştur, olayları ve tarihsel gerçekleri bilmeden..
kendi tarihlerini ve asıl soykırımın amerikalıların kızılderililere yaptıkları olduğunu da hiç düşünmeden hem de..