9 mayıs 2011 tarihinde yayınlanan muhabbet kralı programına katılan sözlük sahiplerinin reklamlarını yapmaları sayesinde sözlüklerin kağnı haline gelmesidir.
işin vahim tarafı uludağ sözlük şakır şakır çalışmaktadır. sanırım tüm yazarlar diğer sözlüklerdeler.
benim internet yavaş olduğundan buradayım demiyorum yanlış anlaşılmasın.
zall fransaya taşıyınca serverı uludağ rahatladı diyorlar, doğru heralde.
alıngan annenizle anneler günü vesilesiyle barışmaktır. size yıllar gibi gelen 3 günün ardından telefonda sesini duymak paha biçilemeyecek kadar güzel bir duygudur. Anneler iyidir, güzeldir.
devlet bahçeli' nin tayyip erdoğan' ın taksime getireceği, ygs' nin adil olduğuna inanan 10 bin kişinin karşısına çıkaracağı kurtlardır.
devlet bahçeli' nin komutanlığını yapacağı bin bozkurt 10 bin kişi karşısında neler yapacak merak konusudur. güzel günler göreceğiz türkiye. taksim meydanında toplanacak 5000 civarı chpli aranıyor şimdi.
protesto yapmak gibi bir doğal hakkı dahi siyasi bir tavır gibi yorumlayan başbakan mı dersin? 2 3 bin gencin karşısına biz de 10000 genç çıkartırız diyerek gençleri de kutuplaştıran başbakan mı dersin? yoksa kürt türk sağ sol olaylarından sonra hedefsiz kalmış mhp nin bozkurtlarını salacak yer araması mı dersin? ne dersin?
adnan polat' ın görevinden ayrılmasından sonra gündeme gelecek durum.
ünal aysal liseli, mehmet helvacı liseli gibi hakaretler bütün spor kanallarında kol gezmektedir.
tribünlerin alınacak her kötü sonuçtan sonra "siktir git liseli piç" şeklinde bağırmaları son derece yüksek ihtimal gibi görünüyor. bu da mı gelecekti galatasaray' ın başına..?
sabahtan akşama kadar fantezilerini süsleyen, olmayan kız modellerini sözlükte canlandıran yazarlardır. dolma sararken oral yapan kadın mı dersiniz, ev işi yaparken seksi iç çamaşırı giyen kadın mı dersiniz artık ne derseniz...
üniversite gençliğinin ilk aylarında ne kadar boş zamanım var bir hobim olsun bari diyerek sardırdığı en önemli uğraştır fotoğrafçılık. tabi bu konunun en önemli aksesuarı da meşhur profesyonel fotoğraf makinesidir.
o makinenin adı fotoğraf makinesi değildir, profesyonel fotoğraf makinesidir bir farkı vardır. aynı ona sahip olan öğrencimiz gibi(!) öğrencimizin de bir farkı olmalıdır.
lise yıllarında etek altı çeken gencimiz şu anda marjinal olma çabasıyla dağa çıkmakta, deniz, nehir kenarlarına inmektedir. bir de güneş batarken parmaklarında tutuyormuşçasına bir fotoğraf çekince artık olmuştur. profil fotosu yapılır hemen...
kampüste, sokaklarda boyna asılan bu bahtsız sanat aleti kız tavlama amacıyla da bolca kullanılır.
makinenin ikinci el olduğu gerçeği, sayısız özelliğinin sadece 1 kaçının kullanılabilmesi önemli değildir. deklanşöre basmak artık bir kalp ritmidir onun için. evet bu kadar da abartır gencimiz bu durumu..
zamanı gelince bir kenara atılır bu profesyonel makinemiz, amatör ruhunu yitirince gencimiz.
özet: üniversite gençliği tarafından hunharca tüketilen fotoğraf kültürünün en yılmaz simgesidir. üzülüyorum senin için profesyonel fotoğraf makinesi.
en acılı, en yalnız, en mutlu anlarımızda sarıldığımız, ana değer katan mucizelerdir şarkılar. en yakın dostlarımızın şarkılar olduğuna inanmışımdır hep. kimi zaman bir sigara yarenlik eder ona kimi zaman rakı kimi zaman hepsi sarıp sarmalar sizi. hissediyorsanız varsınız derler hepimize. ama onlar da aldatırlar sizi bu yalan dünyada.
sonuna kadar bağlandığınız şarkınızı, uğruna derdin, kederin içine düştüğünüz dostunuz, ya da sevgiliniz onu üzen bir başkası için dinleyebilir rahatça. utanmadan da sizin hissettiklerinizi hisseder. sizin gibi üzülür, kendini utanmadan kollarına bırakır o şarkının. derman arar, sizin arayıp da bulamadığınız dermanı arar sizin şarkınızda.
siz şarkınızı özenle saklarken, o(şarkınız) sizin arkanızdan sizin yaranıza merhem olmayanlara merhem olmaya gider hiç durmadan. şarkılar da aldatır.
sahanın alakasız yerlerine kamera koydurması ve maç esnasında bu kamera açılarından bize maçı izlettirmesidir.
5 liralık biletli izleyicinin izlediği yerden yapılan yayın aylık 40 tl para veren lig tv izleyicilerine küfür gibi birşeydir.
bir köşeden uzak köşeyi göstermesi, zaman zaman topu kaybetmesi ve gollük pozisyon esnasında tekrar vermesi bu yönetmenlerin ortak özelliğidir.
bunların haricinde nerede tüküren, sümküren futbolcu varsa onları yakalar ve tam ekran olarak bize izlettirir bu yönetmenler. futboldan da insandan da soğuturlar adamı. eğer bir de ruhsuz bir spikerle işbirliği yapmışsa tadından yenmez.
guiza'nın fanatik gazetesine verdiği akılalmaz demecidir. görünüşe göre kendine olan güveni yerindedir. ancak muhabirin guiza' ya acaba bugün ne içtiniz diye sormaması büyük eksikliktir.
kral tv aracılığıyla gerçekleştirilebilen eylemdir. bu albümü kazananlar "talihli" listesi adı altında teker teker ifşa edilmiştir. hatta daha da ileri gidilerek albümü kazananların düşünceleri sesli mesajlar halinde yayınlanmıştır. bu şanslı arkadaşlarımızı biz de tebrik ediyoruz.
sezon esnasında tribünlerini yıkıp yeniden yapan takımların stadyumlarında meydana gelen hadisedir.
tribünlerden bir kısmı yıkılır ve inşaat halindedir, diğerleri ise kullanıma açıktır. inşaat halindeki tribünlere doğru yaradana sığınarak abanan futbolcu topu tribün inşaatına kaçırır. inşaattaki abimilerimizin kucağına düşen sevimli süper lig topumuzu kimin alacağı artık merak konusudur. atan alsın şeklinde bir yaptırımla üstesinden pek tabi gelinebilir. hem dan dun oraya buraya abanan futbolcularımızın da aklı başına gelir. her stada bir inşaat temennisiyle...
itinayla hem kendi kalecisini hem de rakip kaleciyi mağlup eden defans oyuncusudur. oğlan bizim kız bizim modundadır. gol krallığına adaydır. defans oyuncusu olmaları sebebiyle gole susamış futbolcuların golle buluşma yollarıdır.
defans oyuncularının sevinçleri ve üzüntüleri de böyle durumlarda çok başka yaşanmaktadır.
bu oyuncular kendi kalelerine attıkları golün ardından gol atarlarsa öyle bir sevinirler ki inanamazsınız. pancarr gibi olur suratları, stadın dışından duyarsınız hııııaaaaahhh ulan beee attım bee!! seslerini. defanstan çok rakip kalede görürsünüz bu adamları.
ancak karşı kaleye attığı gol sonrasında kendi kalesine atarsa yüzünde beliren ifadeden ya hay anasını o kadar sevinmeseydim keşke attığım gole allah verdi belamı dediğini anlarsınız. o depresyonu halini televizyondan bile ayırt edersiniz.
an itibariyle başımıza gelen durumdur. ramazanın ortasında emeğinin karşılığını almaya gelmektedir. bir de son günlerde yaşanacaktır bu hadise. kimileri ısrarla saklanarak evde olmadıklarına davulcuyu iknaya çalıssalarda; davulcunun azimle bastığı zil bir süre sonra pes etmelerine sebep olmaktadır. davulcu her zaman kazanmaktadır.
veled-i zina diye veremli de değildir çocuk. çocuk çocuktur. iki genç bir bok yediyse bunun cezasını çocuk çekmesin diye alınmış son derece doğru bir karardır. selam olsun.
(bkz: başlığın başa kalması)
nijeryalı bir sevgilisi olan papaz coward isimli kişiliktir. sevgilisinin nijeryalı olmasından mütevellit ağzının tadını da biliyorsun haa hınzır denesi adamdır.
edit: papaz 65 yaşında sevgilisi ise 25 yaşındaymış.
günümüz siyasetinden illalah etmektir. inanacak kimseyi bulamayıp öyle aval aval ortada kalmaktır. birine inansan arkasında amerika var diğerine inansan rusyanın emelleri bunlar vb, dünyayı 300 büyük şirket yönetmektedir. kısacası para yönetmektedir. siz ne oy verirseniz verin bunların bir anlamı olmayacaktır dayatmalarından sıkılmaktır. uzaklaşmak istemektir.
ateizm; bir yaratıcının varlığını reddetmek, herhangi bir metafizik düzenin olduğuna ve şu anda yaşanılan hayatın inanç yoluyla açıklanabileceğine karşı çıkmaktır. bu tanımlamayla bir dinsizlik halidir de sanılabilir. ancak bu sanı doğru değildir. bir tanrıyı ve yaratıcıyı kabul etmeyen, sadece öğretiler üzerine kurulu dinler de mevcuttur. dolayısıyla ateizmin bir yaratıcıyı kabul etmemesi, onun bir din olmadığı anlamına gelmemektedir.
mutlak, teorik, pratik, ideolojik ateizm çeşitleri mevcuttur. diğer dinlerdeki mezhepler gibi, fikir ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan sonuçlardır. her akımın kendine has temsilcileri bulunmaktadır. ideolojik ateizm ise bir yönetim biçiminin politikası haline gelmiştir. sosyalist liderler ve düşünürler bu ateizm fikrini devlet politikası haline getirmişlerdir. (bkz: karl marx), (bkz: lenin)vb.
birçok çeşitleri bulunmasına rağmen, hepsinin dayandığı temelde (bkz: materyalizm)dir(maddecilik). materyalizm ise eşya üzerine kurulmuş bir düşünce sistemidir. madde ve onun hareketleri haricinde hiç bir gerçekliği kabul etmemektedir. öyle ki düşüncelerin varlığını bile maddelerden yola çıkarak açıklama uğraşındadır. ona göre ruh ve metafizik tamamen safsatadır. bu açıklamalar doğrultusunda hayatın da bir maddenin hareketleri ve devinimleriyle günümüze ulaştığına kanaat getirmektedir. bir öz maddeye inanmaktadır yani. bu bağlamda materyalizm, maddeyi yani daha anlaşılır bir dille fiziği herşeyin önüne koymaktadır. işte burdan başlandığında ateizm ve bilim arasındaki bağlantı daha rahat anlaşılacaktır.
kısacası bilim, ateizmin dayanak noktası olarak görülmekte. şimdi dayanak noktalarına bir göz atalım. özellikle (bkz: miller deneyi) bu konuda büyük bir öneme sahiptir. birçok eleştiri almasına rağmen büyük bir kesim tarafından zamanında kabul görmüştür. ancak günümüzde sayısız belirsizlikten ötürü kabul görmemektedir. diğer büyük öneme sahip bilimsel gerçeklik ise evrim teorisidir. bu teori bilim insanları tarafından büyük oranda kabul görmektedir. doğal seçilim vb. teoriler akla ve mantığa gayet uygun gelmektedir. ancak cansızlardan(atom, molekül, elektron, proton vb.) canlı varlıkların nasıl oluştuğunu bu evrim teorisi açıklayamamaktadır. ancak miller deneyini günümüzde de kabul eden insanlar bu teoriye sıkıca tutunmaktadır.
bilimin ortaya attığı bir diğer görüş olan big bang teorisi ise evrenin nasıl oluştuğuna açıklık getirmektedir. hawking tarafından ortaya atılan bu görüş günümüzde en gerçekçi ve kapsamlı teoridir. big bangi kısaca özetlemek gerekirse şöyle anlatılabilir. dünyamız ve evren milyarlarca yıl önce aşırı sıcak ve yoğun bir noktadan(ki gerçekten bir nokta büyüklüğü varsayılmakta) devasa bir patlama ile meydana geldi. bu teori sayesinde evrenin sürekli genişliyor olduğu gerçeği ve gezegenlerin, yıldızların nasıl oluştuğu konularına açıklık getirildi.
big bang te bahsettiğim gibi bir noktacıktan söz edilmekte. bahsedilen nokta materyalizmde de bahsi geçen öz maddeye ne kadar çok benziyor değil mi ? bu devasa patlamaya sebep olabilmesi için mucizevi bir güce sahip olması gereken bu noktacık bildiğimiz atom patlamalarının aksine atom altı parçaçıkların patlamasıyla meydana gelmeli. günümüzde cern de yapılan deney bu big bang teorisini yanıtlama yolunda önemli bir adım olarak gözüküyor. sadece labaratuvar şartlarında elde edilebilen bu parçacıklar doğada kendiliğinden bulunamıyor. cern bildiğiniz gibi kilometrelerce uzuntulukta dev mıknatıslarla çevrili bir tünele sahip bu deneyleri gerçekleştirmek için.
doğada kendiliğinden bulunamayan bu parçacıklarla dolu noktacık, nasıl olur da tam evrenin başlangıcında kendi kendine ortaya çıkar ve bu devasa patlamayla zamanın başlangıcına, uzayın başlangıcına ve madde ile enerjinin başlangıcına sebep olur? hiçbirşeyin yoktan var olamayacağına inanan materyalist düşünce ve fizik buna nasıl açıklama getirebilir? bir kalemle çizer gibi başlangıca kim nokta atar ki ?
http://haber.gazetevatan....geldi-ama/323092/5/manset ayrıntıları linkte belirtilen haberdir. inanılmaz bir yönetim başarısıdır. aylarca kendilerini oyalayan midoya oynanan saçma oyundur. ancak süleyman hurma ve arkadaşları tarafından tatmin duygularının tavan yaptığı anlaşılmaktadır.
süleyman hurma: oooh ohh! canımıza değsin.
mido: yaaa ama ama..
sayısız başarısız girişimin ardından göz göze gelmekten kaçınmak amacıyla kafası sürekli yerde gezmektir. sevgilinin sahip olduğu bütün ayakkabıları, ne kadar deforme olduklarını bilmek ve geldiğini ayakkabıları görünce anlamaktır, heyecanlanmaktır. ona bakmak için yanıp tutuşmaktır. gerçi sevgili sayısız ayakkabıya sahiptir ve hiç yardımcı olmamaktadır ama sorun değildir.
ayakkabılar size ne zaman arkasını dönse ancak o zaman kafanızı kaldırıp özlemle sevdiğini seyretmektir. yıllar geçse de ayakkabıları unutmamak ve mağazalarda gördüğünde duygulanmaktır.
can sıkıntısıyla kendini göstermesi muhtemel yeni teoriler yazma sorunsalıdır. bomboş bir konu üzerinde felsefe yapmaktır. asıl amaç boş zamanları doldurmak ve kendince eğlenceli hale getirmektir.sözlük yazarlarının da çoği zaman gerçekleştirdiği eylemdir.
oynanan her maçtan sonra sol framede kendini gösteren, oynanan maça türlü göndermeler yapan başlıklar ile ataklar halinde seyreden bir sendromdur. maç yorumlarından ve geyiklerinden başka birşey bulamayacağınız zamanlardır.hele bir de kötü sonucun ardından kafa dinlemek için sözlüğe girdiğinizde muhabbetin burda da devam ettiğini görürseniz daha da çekilmez bir hal alır.
(bkz: durdurun inecek var)
neyse ki çabuk geçer.
