bu ülkede ifade özgürlüğü denildiğinde ilk akla gelen ortam.
ekşi engellenince buralarda neler oluyor diye yıllar sonra uludağ sözlük hesabıma geri döndüm. benim için büyük insanlığın çok da umrunda değildir sanki
çok sevdiğim bir arkadaşım kızım mira'nın doğduğu gün "mi gibi ince ve narin ra gibi güçlü ve hakim olasın" yazmıştı hatırasına... kızım için dilenen en güzel dilektir belki de.
"baba" deyince normal olarak hep kendi babam gelirdi aklıma. her çocuk gibi ben de babamı severim, ya da severdim... aslında hala severim ama öyle gözümde büyüttüğüm kadar biri olmadığını fark etmeye başladım. sanki ben büyüdükçe o küçülüyordu.
şimdilerde en büyük korkum. kızımın küçükken beni gözünde çok büyütüp yetişkin olduğunda aslında ne kadar tırt bir adam olduğumu düşünmesi.
bunların dışında "baba" olmak şimdiye kadar olduğun her şeyden başka bir şey olmaktır. bir babanın kızını/oğlunu kucağına aldığı ilk an o ana kadar tatmış olduğu neşe, keyif, heyecan, mutluluk, haz vs. duygularının hepsinin toplamından fazladır. ve baba adaylarına tavsiyemdir ki o ilk anki duyguyu sakın unutmayın. çünkü bir daha tadamayacaksınız.
bu topraklardan nice yiğitler, onurlu insanlar, devrimciler geçti... ama senin gidişin en çok koyan oldu bana. neden bilmiyorum... o kalleşçe vurulduğun güne kadar adını da duymamıştım.
şimdi ne zaman insanın taaa şurasına işleyen gözlerini görsem, burnumun direği sızlar. seninle ilgili haberleri, yazıları okuyamaz oldum.
"hesabını soracağız..!!" gibi hamasi laflar etmek istemiyorum. soramıyoruz çünkü... bu yüzden mutsuzuz sürekli. deniz'in, erdal'ın, hrant'ın da hesabını soramadık. ama unutmadıkta. sana veripte tutabileceğim tek söz şu olur sadece:
en iyi türkçe müzik yapan grup olmasının yanında siyasal kimlikleri müziklerinin kalitesini bu kadar yukarı çıkarmaktadır diye düşünüyorum. şarkıları da arzuladıkları dünya gibi sınıfsız, sömürüsüz, özgür ve yaratıcı. herkese iyi müzik nasıl yapılır gösteriyorlar. severek dinliyoruz...
bütün dünya duysun istersin. bir de derler ki "aman herkese söylemeyin görmemiş gibi". arkadaş görmedik tabii.. sanki beş çocuğum var da altıncının haberini aldım... gazeteye sayfa sayfa ilan veresim var.. mutluyum sözlük "baba" oluyorum.
yüzde 2 gerçekten komiktir ama asıl üzücü olan memurlar insanca yaşayak ücret istiyor diye sinirlenip "bak bunlar üç kuruşla ev geçindiriyor" gibi çocukça tespitlerle vatandaşla emeğinin karşılığını isteyenleri karşı karşıya getirenlerle ne yazık ki ayni havayı solumak zorunda kalmaktır.
kamu emekçileri her eyleminde kendinden çok toplumun diğer kesimlerinin taleplerini dile getirebilecek kadar erdemli olmuşlardır.
o zaman sormak gerekir ekseriyetle internet sitelerinde haber altlarına yorum yaparak ortaya çıkan zat-ı şahanelere en son kesk mitinginde asgari ücretten güvencesiz çalışmaya bir çok sorun dile getirilirken sen neredeydin acaba?
avrupa şampiyonu olduğu sene akıllara ziyan bir playoff sistemi yüzünden bütün sezon tek bir malubiyet almadığı halde playoff yarı finalinde bir maç kaybederek şampiyonluktan ve dahası bir sonraki yıl şampiyonlar ligine katılma şansından olmuş olmasına rağmen türkiyenin en iyi kadın voleybol takımı.
an itibariyle içinde bulunduğum, sefer saatlerini bilirseniz hiç beklemeden binebileceğiniz, simdiye kadar ki denemelerimde kalkış ve varış saatlerine sadık kalan özellikle kuzey ege limanının faaliyete başlamasından sonra değeri daha da anlaşılacak olan raylı sistem.
Gecenin 3'ünde saatin çalmasıyla kalkılır... Zaman kaybı olmasın diye bilgisayar kapatılmamıştır zaten yatarken... Hemen bilgisayarın başına oturulur. Seferden henüz dönmüş askerler gelen saldırıdan korunmak maksatlı başka bir yere günderilir... Yatağa geri dönülür. Yataktaki sevdiceğin uykulu gözlerle sorar:
- hayırdır?
- bi şey yok. Köye saldırılar... Askerleri korudum... Yat sen...
- #¿$?@#
otizmli insanlarla bir arada olan herkesin tanıması gereken ve hatta yazdığı kitaplar okunup bir de aynı adlı film izlenirse otizmin bir hastalık olmadığını yüzümüze tokat gibi vuran mükemmel insan.
son 32 yılının 30 yıl 5 ayını ceza evinde geçirmiş türkiye'nin en uzun süre cezaevinde kalan insanıdır ki 2015 yılına kadar çıkamayacağı düşünülmektedir.
12 eylül döneminde yargılanıp bir dizi hukuksuzluk neticesinde halen cezaevinde olan bu adam özgür kalmadıkça kenan evren'i değil yargılamak, idam etsen ne olur?
hizbullahçılar bile 10 yıl tutukluluk ardından salınıveriyorsa, mehmet ali ağca bile elini kolunu sallayarak gezebiliyorsa ve bütün bunlara rağmen tahir canan halen tutsaksa -büyük usta'nın dediği gibi- kabahatin çoğu senin canım kardeşim...
ben diyelim ki ekşi sözlüğe tapıyorum. şimdi efendim burada inancımı tartışacak değiliz tabii ki... neticede o benim kutsalım. mehmet baransu beyefendi benim kutsalım hakkında suç duyurusunda bulunarak hakaret etmiş olmuyor mu?
ekrandaki adam/kadın ile senkronize şekilde dans edip becerebildikçe yüksek puan alınan, özellikle iki, üç ve dört kişi oynayarak eğlencenin doruklarına ulaşılan efsane oyun.
just dance 3'ü edinip oynamaya karar vermişken sevdiceğimin ama 1 ile 2'yi oynamadık ki daha demesiyle de her hatırladığımda da yarılmama sebep olmuştur.