lise yıllarında arkadaşlar tarafından geyik konusu olan fakat üniversitede gayet de insanın başına gelebilen bir hadise. onca konu içinde kendine göre "önemli" olan yerleri çalışırsın sonra bakmışsın ki aslında oralar önemli değilmiş. çok afedersin şey gibi kalırsın, dersten de kalırsın, yaz okuluna da kalırsın.
annemin müge anlı sevgisi sayesinde öğrendim ki; çıktığı mahkemede münevver karabulut'un kardeşi tarafından üzerine şırıngayla, ne olduğu belli olmayan bir sıvı sıkılmıştır.
edit: nitrik asitmiş.
yıllar geçtikçe huy değiştiren adam. baba olmasıyla evliliğiyle falan bağdaştırmak istemiyordum ama farz oldu artık bu. bir kere noel baba kıvamına geldi pamuk şeker gibi oldu. programa bağlanan manyak seyircilere -ki çoğu zaman kanalı değiştiriyorum öyle zamanlarda- eskisi gibi bağırıp çağırmamakta hatta büyük bir sabırla kendilerini dinlemektedir. ha kapattı ha kapatacak derken gayet yumuşak şekilde devam ediyor konuşmasına. geçenlerde programına katılan susmak bilmeden konuşan kadiriye adlı şahsa katlanmış, üstüne bir de tiyatro bileti hediye etmiştir.fakat ne yaparsa yapsın televizyonda her gördüğümde izlemem gerektiğini düşündüren, müthiş bir ses tonuna sahip adamdır kendisi. hatta şu aralar manyakça düşüncelere gark olmuş, bu adam ölürse ne olur diye düşünmekteyim. *
olağanüstü bir film. morgan freeman'ın oyunculuğu yeterince mükemmel zaten. öyle bir adam ki hangi filmde olursa olsun sıcak bir hava katıyor filme ve insanı büyülüyor. bir defadan fazla izlenip sıkmayan filmlerdendir.
polat bilgin ve selin işcan'ın oynadığı muhteşem oyun. john fowles'ın kitabından uyarlanmıştır.
bir belediye işçisi olan frederick clegg resim öğrencisi olan miranda'ya aşık olur. bir bahisten kazandığı parayla mahzeni olan bir ev alır ve miranda'yı hapseder. frederick'in düşleri hiçbir zaman gerçekleşmez. miranda onu ve muhafazakar tavrını, düşüncelerini sonuna kadar eleştirir. frederick miranda'nın bu kendini beğenmiş tavrı karşısında hırslanır ve efendinin kendisi olduğu hissine kapılır. ana hikaye bu gibi görünse de alttaki politik ve sosyal mesajlar açıkça görülür. oyun esnasında edindiğiniz tüm tahminler oyunun hazin sonunda yıkılmıştır.
üniversite sınavında hayvan gibi puan yapıp bölüme girmek değildir marifet. özgünlüktür, yaratıcılıktır, sanatsal ve kültürel birikimin olup olmamasıdır. fakat bunları bünyesinde barındıran mimar bir arkadaşla karşılaşılamamıştır henüz.
babaannemin evceğizim, evceğizim sen bilirsin halceğizim şeklinde tanımladığı durum. hakikaten öyledir. ne olursa olsun insan kendi evinde bulduğu rahatlığı bulamıyor başka yerde. çok iyi şartlarda yaşamış olsa da insan evin sıcaklığını bulamıyor bir türlü.
14-15 yaşındaki zavallı ergenlerin tiki olsun olmasın artık konuşmak zorunda olduklarını sandıkları dilin en çok kullanılan cümlelerinden biri. gereksiz ciddi bir tanım oldu ama çok korkutuyor bu durum beni. yazım hatalarını geçtik artık "şey" kelimesi ayrı yazılmasa da olur da. nasıl bir dil katliamıdır bu. on yıl sonra ne olacak? blmyrm.
sözlük yazarlarının kompleksli ve sivilceli bilgisayar bağımlıları olduğu iddası kadar komiktir. evet zavallıyız. ne iş ne okul, zenginin malı züğürtün çenesini yorar hesabı konuşuyoruz ancak. hepimizin cam dibi gözlükleri var. yazık bize lan!
kullandığı yöntemler hala kullanılsa da birtakım önemli eleştirilere maruz kalmıştır. bunlardan biri her şeyin temeline cinselliği koyamayacağımız gerçeğidir. zira insan salt cinsellik ve saldırganlık dürtüleriyle donatılmış değildir. bir diğer eleştiri de bu yöntemin her şeyin çözümünü barındırdığı inancı üzerinedir. çünkü psikolojide hiçbir yöntem tüm sorunların çözümü olamaz. çözüm bulduğu alanlar sınırlı olmak zorundadır.
insanın başka bir ülkede, yalnız ve konuşulan dile yeterince hakim olmadığı bir durumda ne yapacağını görmesi için çok iyi bir fırsattır. ormanda aslan avlamak ya da ıssız adada robinson olmaktan pek bir farkı yok gibi gözüküyor ama sonuçları artık iyi derecede konuşulan bir yabancı dil-veya birkaç-,yeni insanlar ve farklı kültürler tanıma olanağı gibi modern insanın gerek duyduğu şeylerdir.
bazıları için gittikçe eğlenceli olmaya başlayan durumdur. halbuki saçmadır, gereksizdir ve kırıcıdır. nihayetinde senin için hiçbir şey ifade etmeyen değerler başkalarının hayatının merkezini oluşturuyor olabilir. bu çok normaldir ve saygı gösterilmesi gerekir.
erkeklerin ağzında salyalarla peşinde koştuğu kızdır. malum efendim erkekler böyle kızlara demediklerini bırakmamakla birlkte peşlerinde koşmaktan da kendilerini alamazlar. bu yüzden (bkz: çelişki)
herkesin çocukluğunda bir şekilde yer etmiş adamdır. rüya gibi resimler yapardı. fırçanın ucu bir dokunmayla bazen gölge bazen de bir çam ağacının yaprağı oluverirdi. ayrıca mobilyacı olan babaya resim sehpası yaptırma nedenidir. sonra o tuvaller o boyalar yalan olmuştur zira resim yapmak her yiğidin harcı değil-imiş.
her sınav sonrası kendine sövüp, vicdan azabından kıvranıp, pişmanlığı sonuna kadar yaşayan bünyedir. ama gelecek sınav için de aynı şey geçerli olacaktır. sonuç olarak iflah olmaz sorumsuz öğrencidir.
ana hikayesi klişe olsa da yazarın durumlardan yaptığı çıkarımlar oldukça sıradışıdır. şemalar ve grafikler eşliğinde bir aşk hikayesi okumak az rastlanacak bir durumdur.
duyup da inanılmayacak hadisedir. zira bu ülkede harç parası kalkmaz hatta belli bir noktadan sonra daire parasına üniversite okuma devri bile gelebilir.
şu ana kadar duyduğum en vahşi haber. türkiye'de de anne cinayetleri artmıştı bir ara fakat bu kadarı artık insanlığın dışında. ancak ciddi derecede ruh hastası olan biri yapabilir bunu. o yüzden eleştirmek çok manasızdır.
içmeyenlere göre epey yüksek olan bir ihtimal. fakat ben böyle bir ihtimal olacağını düşünmüyorum. sonuçta tüm insanların bazı zaafları var, zararlı olduğunu bile bile yaptıkları şeyler. bu onların salak olduğu anlamına gelmez. olsa olsa iradesizliktir.
yargılarından sıyrılmış, nanoteknolojiyle bütünleşmiş insanın hemen bu yargıyı yıkması lazımdır. madem bu kadar rahatsızdır kendisi soyunarak başlasındır.
saçma sapan kısaltmaların bu kadar yaygın olmadığı, sanal arkadaş diye bir kavramın henüz oluşmadığı dönemdir. her şey çok güzeldi ne günlerdi geyiği yapmaya gerek olmasa da en azından insanların daha çok yüz yüze sohbet ettiğini biliyoruz.