ankaradaki tumblr kullanıcılarının tek bir çatı altında toplandığı oluşum.emik bakış açısıyla,dışarıdan nasıl göründüklerini bilmiyordum fakat facebook gruplarına dahil olarak,aralarındaki anlaşmazlıkları gördüm.büyük bir bölümünün ergenlerden oluştuğu grup da,gündelik hayatlarıyla göstermelik yaşantıları arasında fark olanlar direkt kendilerini belli ediyor.birkaç gün öncesine kadar can ciğer kuzu sarması olan dostlar birbirlerine laf sokuyor ve egoları altında ezilip gidiyorlar.yazık...gruplaşma tabi ki olacaktır ama batıdaki ameriken gençlik filmleri misali bir gruplaşma olacaksa grubun başındaki de on dokuz,yirmi yaşlarında işşsiz güçsüz hiçbir baltaya sap olamamış bir eleman olacaktır.eskiden tumblr yoktu,blogspot vardı.blogspot da herkes kendi yağında kavrulurdu.popüler kültür mezelerini nasıl tükettiklerini anlatmayacağım veya altı adımda nasıl entel bir tumblr kızı olmayı da saymayacağım.hayatı onaon cafe olanların yanında fark göremiyorum.
kaş yaparken göz çıkartacak erkektir.her ne kadar ilişkisini sağlam temellere oturtmak istese de,yersiz evhamlıklarıyla ilişkisini kısa sürede bitirecektir.
duygular,karşısında elim kolum bağlı belki de elimden gelenin en iyisini yapmış gözlerinin içine bakarken ''sen o değilsin'' diyen bakışları içimi kemirmeye başlamıştı.statü,mesuliyet,hayattan beklentiler,toplum,ahlak ve aile gerekliliklerinin bir kısmını tamamlamış,borç hanemden adımın üstüne siyah bir çizgi çekmiştim.
erkeğin kemale ermesi uzun sürüyor,aşkın metafiziğini düşünürsek.körü körüne birine bağlanmak istememiştim.başlarda entelektüel arkadaşlığımız eşler arasındaki duygusal çekime dönüşmüştü.modern saçmalıkları bir kenara bırakıp,dünya görüşümüzle resmileştirmek için karşılıklı onay meselesini bile atlatmışık.
duyguların açıkça ifade edilmesinin aşkı öldüreceğini düşünürdüm.tezata düşerek,karşıtını yaptım.tam iki yıl boyunca bukleli saçlarını taradım,dizime yatırıp huzuru kaçan,karanlıktan korkan çocuklar misali uzak diyarların tasvirini yaptım.kaf dağının eteklerinde,ayrık vadide,don bölgesinde arşınları fersahladık.
bilmiyordum.sevgi ebedi değildi.yüzüme veya dolaylı yoldan söylemesi,ona verdiğim değerin ve saf aşkın kaybolmasını etkilemedi.haklı olmayan sebeplerle sıyrılmaya çalıştı,flört ettiği kişiler onu mest ederken iki yıldan beri burnunun ucundaki adamı görememişti.kokusunu hatırlıyorum.teninin kokusunu.her zaman oturup felsefi-edebiyat münakaşalarımızın kamçılayıcısı çaylarımızı yudumlarken,boynundan gelen tatlı kokuyu içime çekip ciğerlerimi bayram ettirmek.
yıkılmıştım.üzerimde bir yük vardı,uzay boşluğunda terk edilen sondalar gibiydim.zaman geçiyordu ama ben yönlenmemeye devam ediyordum.tat alamamaya başladım.goethe nin genç werther in acılarını okuduğumda,içimden küçükte olsa böyle bir şeyin olacağını tahmin etmiştim ama gerçek olacağını zannetmiyordum.
arzularımla,tutkularımla beslediğim kişi aslında bana gülerken altında acı acı ağlıyordu,istemiyordu.
ne zaman onu görsem veya arkadaş ortamında sohbete katılsa dişlerimi sıkıp ağlamamak için kendimi tutarım.ama artık tutamıyorum.klişeleşmiş intiharlık vakaya geldiğim için kendimi suçluyorum.düşünmekten vazgeçerim.bedensel fonksiyonlarım durduğu zaman.
''bu dünyada senle bile olmasam,diğer dünyada da olmayacağım.çünkü benim ruh eşim beni bekliyor.'' demişti.hani maziyi hatırlatan veya bir olay yaşandığında hikayesi olan mekanlar,şarkılar vardır.köşe başında ona yalvardım.belki bir umut,devam ederiz diye.benle hala birlikte olması,bana acıdığı içindi.o gün vicdanını hafifletmek için gelmişti,benim için değil.
mutlu değilim,zevk alamıyorum.
elveda...
werthert desteyi ayırırken boş sandalyeyi kendime ayırmalıyım.
olaya farklı açıdan bakarsak,kendi mesleğini kadınlar için istismar etmesi değil de halk için üniformalı idol olarak sayılan bireylerin bayanlar tarafından çekici gelmesidir.
belirli bir zümre tarafından ''porno izlemek ve çiğ köfte yemek'' ulu orta söylenmeyecek kötü zevkler olduğundan,benzeri şeyleri tüketen insanlar alt güruh olarak kabul edilen, emik bakış açısı.