kitapyurdunun başlattığı uygulama. bu sistemde kişi basıma hazır kitabını (basıma hazırdan kasıt sanırım dizgi, editöryel hizmeti kapak tasarımı vs bitmiş) kitapyurdu ile paylaşıyor. kitapyurdu kitabı siteye koyuyor ve talep oldukça kitabı o sayıda basıp yolluyor. yazara da %50 telif veriyor. ben sistemin gayet iyi olduğu kanaatindeyim.
burda tek sıkıntı kitabı basıma hazır hale getirmek ve kitabın okuyucuda oluşturacağı algı sanırım. zira arkasında bir yayınevi olmadığı için kitabın peşinen kötü olduğu kanısı oluşabilir.
benim yazdığım bir romanım var ve maalesef yayınevlerinden dönüş alamadım. biraz daha gelişmeleri bekleyip kitabımı yollayabilirim sanırım.
hükümet zam görüşmelerinde 2020 ilk altı ay için %3,5 ikinci altı ay için %3 2021 yılı ilk altı ay için %3 ikinci altı ay için %2,5 zam teklif etmiş.
güler misin ağlar mısın? ülkede enflasyon reelde enaz %30 hükümetin teklifi 2020 için yıllık %5 2021 için yıllık %4.25. ulan insan utanır bunu söylemeye be. ne diyeyim sizin sendikanıza üye olan size oy veren utansın.
Bugün müslüm filmini izlerken beni çileden çıkaran insanlardır. Biri selfy çekiyor, biri story atıyor, biri konuşuyor. O telefonu kapatmayacaksanız gelmeyin sinemaya, tiyatroya bir zahmet. Ayrıca haberiniz olsun nerede ne yaptığınız, ne izlediğiniz kimsenin umurunda değil. Sinema işletmecilerinin bu rahatsız edici duruma acilen müdahale etmesi lazım.
Türkiyenin dış borcu 465 milyar dolar. Miktar bu kadar büyük olunca insan kafasında canlandırmakta zorlanıyor. Hesap makinesini alıp bir çarpma bölme işlemi yaparsanız göreceksiniz. Bu borcun altın olarak karşılığı takriben 11 bin ton. Yani kabaca 1000 tane kamyon dolusu altın borcumuz var. Peyder pey öderiz artık.
yanlış tespit. kitabımı yazıp yayınevlerine yolladım. yayinlamazlarsa yapacak bir şey yok. parayla basma seçeneği de var ama buna pek taraftar olmadığım için öyle bir yola girmeyeceğim.
bir kitap kulübü. çoğu ilde temsil edilen bir oluşum. her ay instagram üzerinden üyelerin oylarıyla belirlenen bir kitap okunuyor ve ayın bir günü buluşulup kitap üzerine tartışılıyor. ayrıca yazar buluşmaları da organize ediliyor. kitap ağacı malatya topluluğunun bir üyesi olarak bir yıldan fazla zamandır katılıyorum ben de. yeni dostlukların kurulmasına ve kaliteli insanlar ile tanışılmasına vesile olan güzel bir hareket yani.
bugün öğrendiğim enteresan olay. yani burçlara inanan bir insan falan değilim ama kovanın mantıken su grubunda olması gerekmez mi? kova su grubunda olmayacak da kim olacak?
az önce izlediğim haberden sonra derin düşüncelere daldım. Kilis valiliği mültecilere bayramda suriyeye gitme izni vermiş. bunun üzerine sınırda izdiham yaşanmış. görüntülerde ellerinde bavullarla sınıra akın eden mülteciler vardı. demekki bu insanlar eski evlerine gidip bayramı geçirip dönebiliyor. asıl soru neden dönüyorlar? mademki can güvenlikleri var kalsinlar orda. camilerde dilenen insanlara onların ihtiyacı yok para vermeyin diyorlar ama en azından bir kısmı keyfine ülkemizde bulunan Suriyelilere akan milyar dolarlardan bahseden yok.
adana devlet tiyatrosu oyunu. Hintli bir grup tarafından satın alınan bir bankaya para çekmek için gelen bir Fransızin bankada rehin tutulmasını anlatıyor oyun. temel fikir haksız zenginleşen bir insanın kendiyle hesaplasmasi üzerine kurulu. 2 perdelik kara komedi diyebileceğimiz oyun maalesef nadiren güldürüyor. o sahneler de cinsellik üzerine kuruldugu için izlediğim salondaki bir öğretmen öğrencilerini dışarı çıkardı. oyunculuklar ve sahne güzel ama tekst zayıf kalmış. devlet tiyatrosu daha iyi oyunlar cikarmali bence.
Mehmet ali nin annesi dertten öldü, falanca kanserdi, ali abi açlıktan kanepeyi yerdi, sevda 16 yaşında 2. evliliğini yaptı... ulan bu nasıl mahalle Tarık abi? sanki mahalle değil küçük Emrah film seti. benden duymuş olma ama hayat böyle değil. kirk yılın başı güzel şeylerin olduğuna ben şahidim. karısıni dovmeyen adamlar var, adam gibi işine gidip gelen gençler var, babalar bazen kızlarını sevdikleri oğlanlara veriyor... bir haftadır psikolojimi bozdu kitap. bu kadar acı bana çok geliyor Tarık beyefendi. size abi diyemeyeceğim zira mutluluklara en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bu kitap ateşle korukle gitmek olmuş. yakıştıramadım.
edit: kitabı bitirdikten sonra bir daha tarık tufan okumama hissi oluştu içimde. hep aynı üç beş hikayeyi değiştirip değiştirip yazıyor sanki. yeni şeyler yazması lazım artık.
az evvel aklıma gelen müthiş fikir. su hayatta en sevdiğim içecek salatanın suyu ve bu konuda yalnız olmadığımi biliyorum. daha geçen sene eniştem bir lokantada salata kabini kafaya dayayıp bizi rezili-i rüsvay etmişti. yani halkta karşılık bulacağına eminim. iş müteşebbis bir adama kaldı. işe ilk kim girerse sanırım koseyi dönecektir.
bloomberg ht de yayınlanan çok eğlenceli program. orijinal tasarımlı evlerin baştan sona insasini, evin ilerleyişini ve inşaat esnasında sahibinin yaşadıklarıni gösteriyorlar. tasarimlar çok güzel ve tekil. fotokopiden çıkmış gibi tekdüze tasarımlar yok. ayrıca genel olarak evlerde çok fazla ağaç kullanılıyor.
dün malatya sabancı sahnesinde izlediğim trabzon devlet tiyatrosu oyunu. tek perdelik bir komedi olan oyun, iki tanrının frigya kralı midası aralarında hakem seçmesi üzerine gelişen olayları anlatıyor. eğlenceli bir tekst ve iyi oyunculuklarla güzel vakit geçirten bir oyun oldu.
ibb sehir tiyatrolarindan uzaklastirilan muzisyen sanatci. zaten az paralara guzel isler yapiyorlardi neden uzaklastirildilar bilmiyorum. bu sene şekerpare nasıl onsuz oynanacak onu da bilmiyorum.
michelin firmasının ürettiği kış sertifikalı 4 mevsim lastik. yani yaz kış çıkarmadan kullanabileceğiniz bir lastik yapmışlar. kış lastiği sertifikası var ama tabiki %100 lük bir kış lastiği performansı vermiyor. muhtemelen %70 veya 80 lik bir performansı var. bu bile çok iyi bir performans. fiyatı da normal kış lastiklerinin bandında, yaz lastiklerinden biraz pahalı. lastikleri tak sök balans yaptır derdi olmaması için tercih sebebi olacaktır.
1995 yılında erdogan istanbul belediye baskani oldugunda istanbulda büyük bir çöp ve su sorunu vardi. erdogan bu sorunlari çözdü ve eskilere nazaran iyi bir baskanlik donemi gecirdi.
keza kadir topbaş akp den bagimsiz olarak sevdigim bir insandir. ulasim yatirimlari, altyapi yatirimlari vs yapar, calisir. bunlari yaparken ormanlari kesmeleri, bos alan kalmamacasina insaat ruhsati vermeleri, tarihin yok edilmesini vs iktidarın sucu olarak görüyorum. kadir topbaş a kalsa cogu ise izin vermezdi. yani akp belediyecilik isini biliyor.
fakat asil mesele akp nin ulkemizi de belediye mantigi ile yonetmesi. akp mitinglerini izlerseniz söylemlerini takip ederseniz mantaliteleri anlaşılıyor zaten. duble yol mevzusu 13 yildir dillerde mesela. su kadar okul yaptik, hastane yaptik diye gezip duruyorlar. 3. havalimanınin almanyayi cok zora sokacagina inanan insanlar var cevremde. almanya diyorum yahu; mervedes, bmw, audi yi yapan adamlar cok bozulmus bu ise. yani akp diyor ki biz cok iyi hukumetiz çünkü cok insaat yapıyoruz.
insaat demek para demek. yani durmadan para harcıyoruz. yol yap, bina yap, metro yap, Havalimanı yap... tamam da güzel abim para kazanmadan harcanmaz ki. hani parayi nereden kazanıyor ülke?
tarım akp doneminde tamamen yok oldu. tarlalar islenmiyor. Çünkü maliyetini bile cikaramiyor ciftci. bu yuzden bugday ithal ediyoruz mesela. mazot 4 lira iken gubre, tohum şu para iken çiftçilik yapmak imkansiz.
Hayvancılık herkesin malumu. meralarin cogu yok olmuş. eskiden hayvan besleyen tanıdıklarımin tamami birakti hayvancılığı. zaten bu yuzden et 40 lira. bu kadar geniş topraklarimiz var ama hayvan yetiştirmeye meramiz olmadigi icin et ithal ediyoruz.
sanayi uretimi buyuk sehirlerde yogunlasmis katma degeri dusuk, yabancilarin angarya gordugu isler. Teknoloji yatirimi yok, arge yok, montaj yapıyoruz. elektronik, mekanik... cogu mal ithal ediliyor.
e noldu? tarim yok, hayvancılık yok, sanayi yok, turizm kör topal, yer alti kaynaklari islevsiz... böyle ulke mi olur yahu?
iyi valla bu kafayla gene iyi durumdayiz. sasilacak sey dogrusu!
dünyanın en karışık bölgelerinden birinde yaşıyoruz. sağımız solumuz, önümüz arkamız savaş ve terör içinde. haberlerde filmlerde yıkılan evlere bakıyorum. şamda, kabanide, bağdatta yıkılan binalar malatyada, kırıkkalede, bağcılarda, esenyurtta gördüğüm binaların birer kopyası sanki. estetikten yoksun kutu gibi evler, sıvasız cepheler, çatısız damlar. her ne kadar kendimizi avrupalı görsekte sırf yaşadığımız evlere bakarak bile gerçeği görmek mümkün galiba. diğer yarım kalan herşey gibi evlerimiz de bölgenin çirkinliğinden nasibini almış.
ismail Kılıçarslan ın tvnet te yaptığı ramazan programı. seçkin entelektüellerle cok kaliteli sohbetler yapıyor ismail abi. majör kanallardaki samimiyet yoksunu ajite programlara nazaran ramazanın ruhuna yakışır bir kalitede devam ediyorlar.
trt 1 de başlayacak ekmek teknesi coverı. savaş dinçel rahmetli oldu dolayısı ile yok tabiki ama ne peker açıkalın, ne kadir Çöpdemir, ne lan jale... eski kadrodan kimse yok. tutmayacağı kannatinde olmakla beraber eski günlerin hatırına bir şans vereceğim.