sessiz sedasız gitmek istiyordum ama son olarak yazmak istediğim bir şeyler var;
sanırım bu sözlüğe tam anlamıyla veda etme vaktim geldi. çok değil yaklaşık aralık ayından itibaren yazıyorum, şimdi de 5 günlük final dönemi için çok girip yazmayayım diye izin almıştım. dersten kafamı kaldırdığım bazı vakitlerde sol frame'de neler dönüyor gündem ne diye bakmak için ara ara giriyordum. tek gördüğüm günden güne artan bir vıcık vıcıklığın oluşu. tamamen zall'ın uludağ sözlük başlığına yazdığı ilk entryden yani-sözde- "bilgi edinme, eğlenme, arkadaşlık kurma" bundan eser yok. merak ediyorum kendisi dışarıdan nasıl izliyor? eğlenebilir ya da bilgi edinebilir mi? hayır. en argo ifadeyle ahıra dönmüş durumda, sözlüğün ne eğlenilecek, ne bilgi edinilecek yanı kaldı. sözlüğün formatından dahi bahsetmiyorum artık o geride kaldı zaten.
her gün ana bacı dinlemeden entry girenler var ve hâlâ yazıyorlar. cinsiyetçilik diz boyu, trollük yapacağım diye tecavüzcüleri savunanlar gırla. ha sözlüğün diğer bir kıstası olan arkadaşlık edinme kısmında sorun yok. hatta yönetime nacizane bir öneri, adını da değiştirin sözlüğün, ulu-chat falan yapın. işin "sözlük" yanı kalmadı.
ve buna katlanıp hâlâ bir şeyler yazmaya gayret eden iyi yazarlar var. onlara -ki devam ederlerse- tahammül diliyorum. ya bu sözlüğe en başından bir düzen getirilecek ya da sözlük yazar kaybetmeye devam edecek. ha ben gitsem de gitmesem de pek fark edilen bir yazar olmadığım için sorun yok. yazarken de ne bir beğeni kaygısı güttüm ne de olmadığım gibi davrandım. 5 ay sonunda tanıdığım çok kişi oldu, bu sözlüğün bana kattığı, derdimi dinlediği, sıkıntımda hiç kendisinin meşguliyetine bakmadan koştuğu birkaç kişi oldu. zaten öyle yakın olduk ki bunu okuduğunda muhtemelen üzerine alınacaktır.
diğer yandan yazılarını beğenip, düşüncelerine saygı duyduğum, takdir ettiğim ve bana bir şeyler öğreten yazarlara da teşekkür ederim. sitem edeceklerim de var ya geçiyorum onu.
son yazmak istediklerimi de yazayım;
insanlar kalıplarını aşmadıkça, bir şeylere farklı pencereden bakmadıkça, kendi doğrularını temel meşru kılıp diğerlerini yok saymayı bırakmadıkça, ayrımcılığın bir insan hayatına mâl olduğunun ayrımına varmadıkça, nefreti yok etmedikçe, kadın-erkek-müslüman-hristiyan-solcu-sağcı-lezbiyen-gay diye kategorize etmedikçe, zenginliğin parayla olmadığını anlamadıkça, eşitliğin her alanda temel hak olduğunu öğrenmedikçe, işte biz güzel günler görmeyeceğiz. her insan farklıdır ama eşitlik sadece "insan" olmaktan ötürü herkese vardır, var olmalıdır.
belki yıllar sonra yeniden uludağ'a kapak atarım. yine bu tabloyla karşılaşmamayı dileyerek. hoşça kalın.
her ne kadar diğer feminizm akımları gibi pek ileri seviyede olmasa da, bunu savunan insanlar da azımsanamayacak kadar var. ayrıca bir dipnot olsun, feminizm; din,dil,ırk,mezhep,cinsiyet farkı gözetmez. zira feminizm herkes içindir, evrenseldir.
eşcinsel bir şair. eski sevgilimin bayıldığı aşkla sevdiği bir şair, neden bu kadar çok seviyorsun diye hafif kıskanarak sorduğumda da "ulaşamadığım şeyler hep bana daha çekici gelmiştir" diye yanıt verirdi. öyle hatırlarım bu yüzden bu adamı.
"bayan" dan sonrasını okumadım. ayrıca bahsettiğin efsandnd yazarlar sözlüğü temsil edecekse yandık vallahi. tipik türk insanı işte nitelikli olanlar hep arkada kalır. onlar bu sözlüğün asıl göz bebekleri ama işte nitelikli insanın da ben burdayım demek gibi bir gâyesi olmaz.
çok mu komik lan gavat. bu olay üstünden mizah yapanlar umarım aynı olayın kız kardeşlerine de yapıldığını düşünüp dalga geçmeyi derhal bırakırlar. öyle iğrenç bir ülke olduk ki komple, bi muavin otobüste boşalır bir kadının yüzüne diğerleri de kah kah güler. sıçtığımın insan artıkları. yaşayacak, nefes alacak, huzurlu olunacak bir yer, bir gün kalmadı.
artık otobüslerde yüzünüze mastürbasyon yapabilirler, çünkü suç değil. serbest kalıyor adam kolunu sallaya sallaya, gider yeniden tekrarlar yeniden serbest kalır. ben artık bu ülkenin yargısına güvenmiyorum, herkes kendini korusun. uyumasın, gözü açık olsun. yoksa işiniz yargıya kalırsa eliniz boş dönersiniz.
bunun daha beterleriyle de karşılacağız hiç merak etmeyin, ben yapılamayacak hiçbir şey olduğunu sanmıyorum artık. çünkü herhangi bir müeyyidesi yok bunların. yemin ederim yaşamak istemiyorum artık.
yuh artık, şerefsizliğin daniskası. bu ne abicim bu ne nasıl bir ülke olduk lan? insanlar otobüse de mi binmesin bu nasıl bir açlık ya. günden güne daha neyle karşılaşacağız diye izliyorum. yok yani sınırı yok bu pezevenkliğin. insan olmayı dahi beceremeyenler insanlara hizmet verecek sözde.
yine sadece benim yaptığımı sandığım ve başkalarının da buna ortak olduğunu anladığım bir keyif. başlığı okuyunca dahi sanki o kokuyu duyuyormuşum gibi hissettim. çocukluğumun hınzır bir eylemi.
çok demek az kalır, gün geçmiyor ki şurada "...... kız" şeklinde bir başlık görmeyelim. inanın görmediğim gün ağlarım lan, samimiyim. sözlükteki erkeklerin azımsanamayacak bir çoğunluğu yatıp kalkıp bu başlıklara entry giriyor, fantezi dünyasını, ufkunu genişletiyor. peki bize ne bundan? o an aklından geçirdiğin şeyden bize ne? akabinde kadınlara sorulan sorulara da cevap veren erkekler işin tuhaf tarafı. manyak mısınız la.
biraz ufkunuzu geliştirmek için farklı şeylere yönelin, burayı bunlarla kirletmeyin. ha ne desek boş kalıyor moderatörlerin umurlarında dahi değil bu. zira geçen yazdım geri dönen bile olmadı. yakında aklı selim yazar kalmayacak ve kendi içlerinde çürüyecekler.
türkiye'nin ilk eşcinsel dergisi. ilk röportajını da yıllar önce hülya avşar ile yapmış ve ardından birçok ünlü isim bu dergi ile söyleşide bulunmuştur.
kısaltılışı; gmag.
siz o saydıklarını daha iyi bilirsiniz kardeş.
ayrıca erdoğan'a nerede hakaret var? daha geçenlerde burada türkiye'nin kurucusu atatürk'e "atatürk'ün p... yıldıramaz bizleri" diye başlık açıldı. ama erdoğan'ı neredeyse tanrı ilan edeceksiniz ki en ufak bir lafta nasıl köpürüyorsunuz.
bir daha milli irade lafını etmeye nasıl yüzünüz var anlamıyorum, milli irade milli irade diyerek seçtiğiniz başbakan şutlandı. hani milli irade? tırı vırı yani.
artık bu haberlere kimse entry dahi girmiyor, alışılmış. sıradanlaşmış. görmezden gelinmeye dahi başlanmış, bunun suçu kimseye kesilmiyor, bunların hesabını kimse vermiyor. çok değil, iki üç sene önce televizyonda tek şehit haberini duyunca ülke kan ağlardı.
kendi çıkarları için şehitlere göz yumanlar, analar ağlamasın diye diye halkın gözünü boyayıp yine elde ettiklerinizin ahı illâ ki çıkar. ya burada ya ahirette.
yeni kabinede kendine yer bulamamış ve şutlanmışlar listesine davutoğlu'ndan sonra dahil olmuştur. ahahahah yediği naneler şimdi onu buldu. hdp'ye geçerse şaşırmayacağım bir davranış olur.
(bkz: yazık oldu süleyman efendiye)
türbanlı diye kategorize etmek basitliktir. tekrar söylüyorum, bakanları yaptığı işe, gösterdiği tutuma göre değerlendirin. türbanlı olsun ya da olmasın iyi işler yapması önemli. herhangi bir vurguya gerek yok.
hükümet kabinesinde bakan olan tek kadındır. bu hükümet bir kadına yalnızca bu alanda yer ayırır. çünkü kadın onlar için yalnızca aile alanında yer alan bir bireydir. ben sanmıyorum eğitim bakanı olarak bir kadın, kültür ve turizm bakalığında bir kadın göreceğimizi.
özgeçmişine baktığımızda saygıyı hak edecek, iyi işler başaracak nitelikte bir kadın, umarım hükümet içinde doğru kararlar alır ve önceki bakan gibi yanlış söylemler içerisinde görmeyiz. partisine yandaş kurumları körü körüne savunmamasını diliyorum.
eskiden hiç öyle olmadığım ama gitgide içerisine süzüldüğümü hissettiğim insan türü; soğuk insan.
ve henüz çok da olgun sayılamayacak bir yaşta olduğum halde, kendime karşı verdiğim mücadele akıl alır gibi değil. artık her şey çok basit ve klişe geliyor. sevgiyi anlamlandıramıyorum. birini çok sevdiğimde üzüleceğimi önceden biliyorum. hayatı kurgulayarak yaşamak çok kötü. bazı şeyler yaşanırken güzel olduğu halde ben o yaşamanın sonunda acaba ne olacak, nerede olacağız sorusunu düşünüyorum.
ama hayallerim, beni ayakta tutuyor. hiçbir zaman ailemin desteğini yanımda hissetmediğim için kendimi çoğu zaman güçsüz görüyorum. hayat bu kadar basit değil, olmamalı. birilerine fayda sağlamak, birilerine yardakçılık yapmak, birilerinin gideceği yere kadar eşlik edip oradan yola başka virajlara saparak devam etmek olmamalı.
bunlara karşın savunduğum bazı şeyler var, onlar için de yaşıyorum. tek bir kadının, tek bir çocuğun dahi istismara uğramadığı bir dünya inşa etme yolunda bir tuğla da ben koymak istiyorum. iyiliğin zoraki yapıldığı bir dünya güzel olamaz. çocukların öldürüldüğü bir dünya da güzel olamaz. evrensel boyutta düşünen bir insan her şeyi başarabilecek insandır esasen.
soğukluğumu artık insanların samimiyetsizlikleriyle değil, fikirlerimin inşasına yaklaştıkça geçireceğim, bir kediyi severken, bir yaşlıya gülümserken, bir fidan ekerken kim soğuk kalabilir ki?
içimi dökmüş sayılırım,
ve soğuk insanların kalın duvarları vardır zira içlerinde barındırdığı farklı yaşanmışlıkları, farklı yolları ve yitirdikleri duyguları ile ilerlerler, onları tanıyın. önyargı bu dünya için çok fazla.
söyleyişinin en çok selçuk yöntem'e yakıştığını düşündüğüm kelime. bir adamda ne kadar karizmatik durabilir ki bu, rastgele bir reklamda rastladım ama es geçemedim.
laikliği dinsizlik sanan ya da bunu savunan insanlara bir çırpıda dinsiz, kafir diye yakıştırmalar yapan "sözde" dindar kesim bazı şeyleri iyi öğrenememiş.
bu gerçek anlamda halkı kutuplaştırmaya iten çatışma böyle devam ettikçe daha büyük faturalara sahne olacak. bunun sebebi iktidar partisi. çok açık. şöyle ki iktidarlıkları boyunca din üzerinden yaptıkları siyaset bu kitleyi oldukça etkilemiş ve karşıt herhangi bir görüşe karşı buz gibi soğutmuştur. "onlar şöyle davranır, onlar böyledir" diyen söz konusu bir lider var karşımızda.
laiklik sadece din ve vicdan özgürlüğüdür. buraya kadar tamam mı? yani hiçbir hükümet bu madde anayasada geçtikçe dini kullanamaz. anayasa tanıyan bir hükümetimiz olmadığını es geçiyorum.
ben dinimi özgürce yaşarım, kimse bunun için zorlayamaz, a inanışı için de aynı, b inanışı için de. ama tahammül seviyemiz buna yetmiyor. kişi ister dinin gereklerini yerine getirir ya da getirmez, bu onun bileceği iş der laiklik.
vicdan özgürlüğü, hür bireyler için bir haktır. bu ülkeye laikliği getirene de andolsun ki öngördüğü hür ve bağımsız türkiye ilelebet böyle varolacak.
bu ülke dinci çocuk istirmacılarına da kalmayacak, din tüccarlarına da.
buna bırakın da siz karar vermeyin. ha sizi etkileyen bir durum olsaydı tamam, ama bir siktirin. herkes ne çok bayılıyor başkalarını ilgilendiren durumlara maydonoz olmayı.
bu ülkede olması henüz zihniyet değişmedikçe mümkün değil, insan haklarıyla pek ilişiğimiz yok zira.
