19 yaşındayım, oyuncak tavşanım olmadan uyuyamıyorum sözlük.
kendisi alelade bir tavşan değil. koca popolu, suratında pis bir ifade ile elinde baltayı andıran koca bir havuç tutan bir oyuncak. bu oyuncağa ufak bir çocukken ne zaman baksam gülesim gelirdi. kendimi de çok komik bir insan sandığımdan "adını haydar koyujam haa" demiş bulundum.
onsuz olmuyor sözlük gerçekten. geçen sene yurda yerleşirken bile bavula zorla koydurdum kocaman hayvanı.
geceleri bir haydarla uyuyorum sözlük. ve korkuyorum.*
geçen sene yediğim haltı hatırlayıp hala kendime kızmama neden olan detaydır.
kütüphanede dişçilikten arkadaşlarımıza bir dersten çıkabilecek soruları söylüyoruz. o sırada konuştuğumuz grup içersinde daha önce görmediğim efendi olduğu her halinden belli, uzun boylu gayet utangaç bir çocuk dikkatimi çekiyor. gruptaki kızlar "şu çıkar mı? peki şunu sordu mu?" sorularını ardı ardına sıralarken, o hiç konuşmuyor. bir şeyler sormak isteyip utandığı için soramadığını düşünüyorum. ona baktığımı farkettiği zaman ağzını açıyor ilk defa. soruyu bana yöneltiyor. -şu an hatırlamadığım için soruyu sallıyorum-
-ske, skelo t ,..
+(ben)skeleton demek istiyorsun herhalde, hehe hahah.
grup sessizleşiyor birden. çocuğun bana bakışlarındaki sinir ve utanma karışımını hissedebiliyorum. başını yavaşça evet manasında sallarken kızardığını farkediyorum. cevabı veriyorum ve onlar ayrılıyorlar yanımızdan. uzaklaşırken tekrar konuştuğunu duyduğum anda her mal olmayan insanın farkedebileceği gibi çocuğun ileri dercede kekelediğini farkediyorum. o an kaynar sular beni buluyor işte.
hayır neden o an hiç olmadığım kadar küstah, o kadar sulu davranma ihtiyacı hissettim bilemiyorum. kaderin cilvesi midir nedir anlamıyorum hala.
hep gönderdiğim mesajların sayısı gelenlerinkinden az olsun diye bir takıntım olmuştur yıllardır. cep telefonu, mailler, sözlükteki mesajlar, niye böyle bilmiyorum, bilen birileri var ise bir el atın, yardımcı olun.*
50 lira kaybettim. kimseye de söylemedim. pisi pisine gitti canım param. bir de "50 lira para gördünüz mü" diye sorduğum dükkancının alaycı bakışlarını, "vay salak nası kaybettiin o kadar parayı" diye bağıran yüz ifadesini görünce tüm hıncımı ondan çıkartmak istedim. masum bir insanı öldürme planları yapmış olabilirim anlık da olsa.
böyle aptal sitelerde, forumlarda, facebookta falan mesaj atan, ekleyen mallarla dalaşmayı çok seviyorum. bırakamıyorum bu huyumu malesef sözlük. halbuse ne kadar vakit kaybı, ne büyük gerzeklik değil mi? onlar ne yazarsa tüm gücümü kullanıp, böyle dumura uğratan, bir zeka parıltısı içeren cevaplar yazmaya kasıyorum. sonunda hep bu adamlardan oo zekiyizvay espritüel bir kişilikle karşı karşıyayız gibi mesajlar geliyor. hayır bunlara ihtiyacım yok tabii, o kadar da zeki olduğumu iddia etmem, ama karşıdaki mal olunca dadından yinmiyor be sözlük.*
2. ve önemli itiraf: bu mallardan sözlük ahalisine dahil olanlara da rastgelinmiştir. mesaj kutusunu aşındıran tüm yurdum yazarlarına selam olsun selam.
eksi üzerine edit: vayss vayss. tamam sn. yazar seni tenzih felan ettim. yara ve gocunma korelasyonuna dayanan bir atasözümüzü hatırlatmama gerek var mıdır ki?
sık sık yaptığım şey, engel olamıyorum malesef. durup dururken akla alakasız anılardan alakasız sahneler gelme olayı da denebilir. birilerinin yanında gerçekleşiyorsa, "yine niye gülüyor bu, deli misin manyak mısın?" gibi tepkiler almanıza sebep olabilir. "aklıma bir şey geldi de" herkes için bir yalan, bir kıvırma cümlesiyken sizin gülmenizin nedenini ifade eder, eder etmesine de buna kim inanır?
yolda tek başınıza yürüyorken olursa daha bir berbattır. bir keresinde başıma gelmiş idi. dersane çıkışında kızı teki dönemeçli merdivenlerden inerken 1,5 kat aşağı yuvarlanmıştı, böyle döne döne, kızın anlık gözden kayboluşundan sonra, gelen o 10 saniye kadar süren paldır küldür sesler, herkesin şok oluşu, ve ardından aşağı katlardan bir yerlerden, düşen kızdan bulunduğu bölgelerden duyulan ağlamaklı bir sesle yapılan açıklama:
-jaleeeee, ben düştüüüüüm...
of, bak 5 senen dile kolay 5 sene geçti, şu an hala yarılıyorum inan bak, o gün dersaneden eve gelene kadar neler çekmiştim, sessiz gülmek adına. mesela sen yarıldın mı bu olaya, hayır. niye bir tek ben yarılıyorum, çünkü mevzu bahis başlık "kendi kendine yarılmak". demek ki neymiş başlıkla entry yumlu imiş, tamam mı? hadi karnım ağrıdı valla gülemeyeceğim artık.*
+hani bir seovi var ya, o ben değilim anladım. bir haftadır kişisel istatistiklerim bölümünden oyladığım entrylere bakıyorum, totalde 3 tane eksi oy vermişiz. valla ne iyi insanım ben değerimi bilen yok.*
+"eh işte" oylanmayı hiç sevmiyorum. ya sev ya iğrenç de, ama eh işte deme bana. bana bunlarla gelmeyin.*
+şu an elimde koca bir resim defteri, ne çizdiğimi itiraf etmek istiyorum: şu an bildiğin penis çiziyorum karakalem şeklinde. böyle gölgeli mölgeli. yok dur sapık değilim, ders ders, anatomik çizim dersi. *
+bilenler bilir* kalbin yapısında his demetleri yer alır. oradaki his kelimesinin duyu anlamında olmadığını yıllar sonra bundle of his tabirini görünce ingiliz dili vasıtasıyla kavradım, şoke falan oldum. *
+bu sözlükte en çok bu başlığı seviyorum. kim ne derse desin. oh be.
çok yakınsın belki bana
belki bağdat kadar ırak
bombalar mı vurdu bizi
düşünmek mi?değişmek mi?sevdalar mı tuzak?
sabahçıyım yine birkaç günden beri
kırlangıçlar uyanıyor
gitme vakti geldi
ahh.. bu deli gönül
herbirşeyi çözer
aşka dair ne var ne yok
kahreder gider
sana dair ne var ne yok
kahreder gider..
bir röportajında kim olduğunu hatırlamadığım bir kişiye sahte sinekler şeklindeki hitabıyla beni gülmelere gark etmiş üstün şahsiyet. hala aklıma gelir arada,gülerim. **