Bilocan: Güzeldi babacım tüm hamburgerleri sıfırladım; artan kalan patatesleri paketleyip Sümeyye'ye getirdim, kola isteyenlere de ayran verdim babacım.
Rte: Aferin oğlum bu gidişle yakında hamburger zincirciği açarsın.
3 senelik bir eski sevgilim vardı. Üniversitede haftada 3 4 gün bende kalırdı. Geğirmeli sivilce sıkmalı bir ilişkiydi ama osurma sıçma konusunda hassastık.
Osurgan bir insanımdır, küresel ısınmanın temel sebebi bile sayılırım.
Neyse bir gün 3 çift toplandık vurduk nohuta fasulyeye kolaya, doğal olarak benim bağırsaklar yavaş yavaş alttan yoklamaya başladı. Muhabbet koyu ve herkes bombayı duyar diye gidemiyorum tuvalete bu yüzden sıktım dötü, gaz kaçağı olmasın diye herkesin odalara dağılmasını bekliyorum. 2 3 saat geçti altıma sıçarım diye esprilere bile gülemiyorum derken herkes odalara dağıldı hatunda odaya geçti koştum ben de tuvalete.
Dötü yasladım soğuk klozete, süreci hızlandırsın diye sigaramı yaktım, fayansa değmesin bokumuz temizlemesi zor diye suya nişan aldım. Sesi bastırsın diye musluğu ve telefondan şarkı açtım bekliyorum malın gelmesini.
Merminin yavaş yavaş namluya yürüdüğünü hissettim. Tecrübelerime dayanarak bu sefer ki fazla desibelli olmayacak sanırım diye hafif gaza bastım. Ancak işler o an da ters gitti. Gaza bir an da fazla yüklenince banyo da yankıya müsait olunca benim mini ses bombası evin tüm odalarından hissedildi üstüne bir de klozet tıkandı. O an sıçtığımı değil doğum yaptığımı düşündüm çünkü çıkan ürün kesinlikle bok değildi farklı bir yaşam formuydu abi filan bile diyordu.
Tüm temizlenme süreci sonunda hatunun sesi duyduğundan emin olarak utana sıkıla odaya girdim.(ki kendisi çok temiz sıçan bir insandı; tuvalete o girdikten sonra nezaman girsem hiç koku veya bir iz bırakmazdı.)
Güler dalga geçer diye bekledim ama hatun tam bir poker face gibi durumu çaktırmadı mışıl mışıl uyudu.
Kızla daha sonraki sohbetlerimiz de dayanamayıp ya o gün durumu nasıl da çaktırmadın teşekkür ediyorum dediğimde sadece rica ederim diyen sevimli bir tebessümle karşılık vermişti. Bir kaç ay sonra da benim yüzümden ayrıldık.
Hikayeyi anlatırken, hatun kişiyi özlediğimi farkettim belki de bu yüzden hikayeyinin sonunu çokta güzel anlatamadım. Ben en iyisi mesaj atayım. Güzel ilişkilerinizin içine sıçmamanız dileğiyle.
Diyarbakıra pasaportla mı gidecez artık? Normalde siklerinde olmaz ama pasaport ve vizenin ücretli olduğunu öğrenen Ak %50 ayaklanır ikinci kurtuluş savaşını başlatır.
2015 milletvekili maaşı 15.000 lira
Ay 30 gün
1 milletvekili günde 500 lira yani
1 saatte 20.8 lira kazanıyor
2015 asgari ücret 1.000 lira
Ay 30 gün
1 çalışan günde 33.3 lira yani
1 saate 1.38 lira kazanıyor
4 kişilik bir ailenin 'açlık sınırı' 1.308 lira
Yoksulluk sınırı ise 4.259 lira
Türkiyede yaklaşık 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor ve 3 milyon kişi işsiz. Sağlam verilere ulaşamadığımdan bilgi kirliliği yaratmamak için ve hepimizin az çok 4 işlem yeteneği olduğunu varsayarak açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan vatandaş sayısının hesabını sizlere bırakıyorum.
Bu bakan ve bu insanımsı gibileri veriler apaçık ortada olmasına rağmen bu tarz yorumlarından dolayı yargılamak da vicdanlarınıza kalsın.
Vesselam.
(Milletvekilinin 1 saatlik çalışma ile ülkeye sağladığı faydayla ortalama bir asgari ücretli çalışanın sağladığı faydayı kıyaslayıp aralarında 20 kat saatlik ücret oran farkını haklı sebeplere dayandıran varsa özelden yazsın)
iç güvenlik bıdı bıdılarından sonra artış gösterecek olaylar zincirlemesinin hazırlık sürecine kurban giden insandır. Fazla komplo teorisi gibi görünebilir ama gezi vb. eylemlere sessiz kalan ülkücüleri de olayların içine çekip yeni çıkan iç güvenlik yasalarına uygulama alanı sağlamaktır amaç. Yaklaşan sıkıntılı ekonomik gelişmelerin, yeni anayasa ve özerklik sürecinin halkın tüm kesimleri tarafından sokaklara yansıtılacağını bilenler bir taşla kuş sürüsü avlayacaktır.
ülkücüsü, kürdü, ulusalcısı ya sokağa ineceksiniz yeni yasayla içeri alınacaksınız ya da sisteme entegre olacaksınız olayın özeti budur.
cumhuriyet olduğunu iddia etmek yanlış bir düşüncedir zira aytaç durak padişahlık tahtından inmiş gibi görünse dahi halefleriyle göbekten bağlıdır. olsa olsa ingiltere gibi yazılı anayasası olmayan ama çok katı örf ve adetleri olan ülkedir.
- ya seda güzellik görecelidir bana göre güzel olmayan başka birine göre güzel olabilir hani bence sempatiksin tatlısın muhabbetin iyi güzel giyiniyorsun bakımlısın sağlam bir dost cana yakın bir insansın, bence bunlar daha önemli.
+ yani güzel miyim çirkin miyim ?
- ne deyim lan yılan hikayesindeki kürşata mı benziyorsun deyim godumun kompleksli karısı.
Bu tip, minumum 4 yıl eşek gibi çalışıp, gençliğini kütüphanelerde ve bin sayfalık kitap sayfaları arasında çürütüp, en baba sınavlardan geçip, büyük ihtimalle hayatı boyunca karşısına çıkmayacak olan detayları ve prosedürleri mal gibi ezberlemek zorunda kalıp, mezun olduğunda eğitim hayatı boyunca öğrendiklerinin %75ini unutup daha sonra ya ortalama kasıp üstüne ALES YDS ve en önemlisi TORPiL kasıp 30 yaşına kadar prof. götü yalayacak veya KPSS'ye çalışıp kurum avukatlığını kovalayacak, potansiyelini ve ömrünü bürokrasinin dar, kasvetli ve tıkalı yollarında heba edecek veya Hakim Savcılık sınavına insanlık dışı çabayla çalışıp 'ÖZEL YAŞANTISINDAN DOLAYI' mülakatta elenmemeyi umacak -ruhun şad olsun Didem Yaylalı- veya Yargıtay - Danıştay sınavlarında üstün başarı gösterip mülakatta göt kılı olduğunu kanıtlayacak veya babasının parasıyla büro açıp ucuz davalara bakan bir avukatın adımlarını izleyerek ilerde en fazla onun seviyesine gelecek olan tiptir.
Bu tipin ülkesinde -şüphesiz ki çoğu üçüncü dünya ülkesinde olduğu gibi- Themis'in gözündeki bandaj çıkarılmış ve sağ eline ayarı bozuk terazi verilmiştir. kılıcı keskin ama ne yazık ki ucunda çocukların dahi kanı vardır. bir gün tahrik unsuru olduğu için Themis'e bıyık takıp pantolon bile giydirebilirler hatta yeri gelir bir gece yarısı tecavüz de ederler onun ülkesinde.
Bu tipin ülkesindeki yürürlükte olan Anayasa'nın ikinci maddesinde devletinin bir hukuk devleti olduğundan bahsedilir. Ancak bu genç, okulun daha ilk yılında aldığı Anayasa dersinde Hukuk Devletinin ilkeleriyle karşılaşır ve 'KUVVETLER AYRILIĞI' ilkesi çarpar narin ve hevesli gözlerine. Derken yıllar sonra Hakim Savcı olmak istediğinde HSYK adlı hukuk devleti(!) kurumuyla tanışır. Anayasasında hakimlik teminatına ve bağımsız mahkemelere dem vurulur bu tipin memleketinde. Ancak HSYK'nın öyle yetkileri ve üye seçim tipi vardır ki devlet baba yıldız tilbe'ye önce sen benim misafirimsin baş tacımsın deyip daha sonra seni pezevenklerin elinden aldım diyen ibrahim tatlıses gibi kendiyle çelişir bu memlekette.
Özetle bu tipin fazla yargılanmaması veya üzerine gidilmemesi gerekir. şayet hayat ona yeteri kadar vurmuştur. vurmaya da devam edecektir çünkü ülkesinde yerleşik hukuk normları değil hükümetlerin normları vardır.
Ek olarak meraklısına ;
Özetle HSYK yetkileri
**-Bakanlığın bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak
**-Hakim ve savcıların mesleğe kabul, atama ve nakletme, geçici yetki verme, her türlü yükselme ve birinci sınıfa ayrılma, kadro dağıtma vb. özlük işlemlerini yapmak
**-Hakim ve savcıların görevlerini kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hakimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek
**-Görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak
yani; adli ve idari hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayrıma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan yüksek yargı kurumudur.
ee bunda ne var ki normal ve olması gereken yetkiler diyenler olabilir.
bir de üye seçim hususuna el atalım...
Özetle HSYK üye seçimleri
22 asil 12 yedek üyeden oluşur bu oluşum.
Üyeler;
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HYSK) üyeleri
Adalet Bakanı ve Müsteşarı tabi üyesidir
4 üye Cumhurbaşkanınca (Hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından) seçilir.
3 üye Yargıtay tarafından seçilir.
2 üye Danıştay tarafından seçilir.
1 üye Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilir.
7 üye adli yargı hakim ve savcılarınca seçilir.
3 üye idari yargı hakim ve savcılarınca seçilir.
Yargısının bağımsız olduğuna inanılan bu hukuk devletinde (!) yargıyla alakalı bu denli kritik karar yetkilerine sahip olan bu kurula, hükümetin yani yürütmenin bir üyesi olan Adalet Bakanı başkanlık eder kendi müsteşarını da asli üye yapar ve yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı bu kurula kendi inisiyatifi olan 4 üye atarsa bu kurulun bağımsızlığından dolayısıyla yargının bağımsızlığından söz edilemez. işin daha da komik tarafı yürütmenin bu denli içinde olduğu bu kurul adli ve idari hakim ve savcılar atıyor, daha sonra günün birinde bu hakim ve savcılar bu kurula üye olup yeni hakim ve savcılar atıyor. Dolaylı olarak hükümet hem mecliste kendi hukukunu yaratıp hem de bağımsız mahkemelere (!) aksine bir düzenleme yapılmadıkça sonsuz bir döngü içerisinde kendi hakim ve savcılarını atayıp hukuku tamamen kendi kontrolü altına alıyor. işte üstünlerin hukuku dedikleri budur.
Bu saydıklarım ve ekte verdiklerim buz dağının görünen yüzü bile değil, sadece Titanic'in buzdağına çarpıp bir iki gevşeğin 'ehehehe buza bak lan' deyip buzla oynadıkları o küçük parça kadardır. Ne yazık ki bu ülkeye batıracak olan tıpkı Titanic gibi buz dağının o küçük parçası değil bizzat buz dağının kendisidir. Türkiye bir gemiyse, bu gemi her yerinden su almaktadır. Bu gemiden kaçacak filika da yoktur. O filikalar ya satılmıştır ya da ölümüne çalınmaya devam edilen keman ve çello sesleri eşliğinde sizin seçtiğiniz soylular(yönetenler) çoktan binip gitmeye hazırlardır sizin paranızla alınan o filikalarda . 'Peki ya kaptan o nerede gemiyi en son o terk etmeyecek miydi?' safsatalarına inanmayın sakın. Bu gemiyi ilk terk eden ve bilerek buz dağına süren kaptanın kendisidir zira kaptanın ya yeni bir gemi(ülke) alacak kadar parası vardır ya da halihazırda oğlunun gemicikleri vardır onlara biner gider. Ve bu gemi, yavaş yavaş yolcularına sezdirilmeden ortalık güllük gülistanlık gösterilerekten o kadar çok su almaya başlamıştır ki geminin battığını söyleyenlere yalancı muamelesi yapılacak inanılmayacak ama bu sürecin sonunda tüm motorlar kapanacak ve gemi kaderi olan önlenemez batışa sürüklenecektir.
Dostlar, umarım o gün geldiğinde yüzmeyi biliyor olursunuz.