uludede
608 (haşmetmeab)
on ikinci nesil yazar 467 takipçi 4334.04 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    dünyada görülmemiş

    1.
  1. DÜNYADA GÖRÜLMEMiŞ...

    Beyin gücüyle giremediği, fikrinin, kapasitesinin yetmediği bir bilim kurumuna; bilek gücüyle, kanun gücüyle, kayyum yöntemiyle, paraşüt yöntemiyle girip orayı "fethetmek" ve bunu marifet saymak.

    Zavallılık Boğaziçi'nde tavan yaptı.
    Tarihe geçeceksiniz.
    0 ...
  2. tolga sutlu görevine iade edildi

    1.
  3. Ekim 2022’de Boğaziçi Üniversitesi yönetimi tarafından (yandaş medyanın baş rolü üstlendiği bir itibar suikastı sonrası) görevimden mesnetsiz gerekçelerle uzaklaştırılmıştım. Bu işleme karşı 9 Kasım 2022’de istanbul 12. idare Mahkemesi’nde açtığım davayı oy birliğiyle KAZANDIM.

    Mahkeme, Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin hakkımda yürüttüğü işlemi hukuka aykırı bularak iptal etti, bu süre zarfında bana ödenmemiş olan maaşlarımın da faiziyle ödenmesine hükmetti. Yani Boğaziçi Üniversitesi’ndeki görevime son veren Ekim 2022 tarihli yazı yok hükmündedir. On beş (15) ay sonra adalet yerini bulmuş oldu.

    Bu 15 ayda neler yaşadığımı, özel hayatımın, kariyerimin ve bilimsel araştırmalarımızın nasıl geri döndürülemez bir biçimde etkilendiğini ve en önemlisi de öğrencilerimin neler çektiğini uzun uzun anlatacak bir zaman elbette olur bir gün.

    Boğaziçi Üniversitesi’nde 3 senedir yapılan onca hukuksuzluğun, adaletsizliğin, mobbingin ve vicdansızlığın tekrar tekrar tespit edilip mahkeme tarafından iptal edildiği bu kaçıncı karar kim bilir… Bu hukuksuzlukları yapanlar ise arkalarındaki medya desteğini de kullanıp kamuoyuna toz pembe bir Boğaziçi hikayesi satarak hala koltuklarında oturmaya devam ediyorlar utanmadan.

    Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan hukuksuzluklara razı gelmediği için işinden, ekmeğinden edilen, kariyeri bitirilip hayatı karartılmaya çalışılan tüm bilim insanlarımız adına “yeter artık” diyorum.
    0 ...
  4. boğaziçi direnişi 3 yılında

    1.
  5. Üç yıl önce bugün ülkemiz akademisindeki en karanlık sayfalardan biri açıldı.

    Türkiye’nin en özgür, en demokratik kamu üniversitesi olarak kabul edilen Boğaziçi Üniversitesi’ne, tıpkı 12 Eylül darbe döneminde olduğu gibi, dışarıdan bir rektör atanması 160 yıllık bir geleneğe vurulan büyük bir darbeydi.

    Gelmekte olanı daha ilk anında fark eden Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, öğrencileri ve mezunları bu duruma ilk günden karşı çıktı. Özgür ve özerk üniversite talebini haykırdı. Bu haklı ve güçlü itiraz, Prof. Melih Bulu’nun rektörlük görevinden alınmasıyla bir karşılık bulmuş olsa da yerine gelen Prof. Naci inci’yle geçen süreç çok daha vahim sonuçlar doğurdu.

    Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tutuklandı, kimilerine elektronik kelepçe takılmasının önü açılırken kimileri disiplin soruşturmaları ile okuldan uzaklaştırıldı. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerine disiplin soruşturmaları açıldı, bazılarının sözleşmesi sonlandırıldı, bazılarının da ders vermesine engel olundu. Hayatını Boğaziçi Üniversitesi’ne adamış bazı emekli akademisyenlerin okula girişi engellendi. Dekan ve bölüm başkanları seçimle değil atamayla, yeni akademisyenler liyakatle değil “paraşüt”le göreve getirildiler.

    Bunlar yetmezmiş gibi Matematik Merkezi’nin kapısına kilit vuruldu, Mithat Alam Film Merkezi kapatıldı, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin faaliyetine son verildi, Teleiletişim ve Enformatik Araştırma Merkezi’nin (TETAM) ofislerine el kondu.

    Boğaziçi’nin kalbi olan kulüpler onlarca yıldır bulundukları Birinci Erkek Yurdu’ndan zorla çıkarıldı. Boğaziçi ruhunu kuşaktan kuşağa taşıyan BÜMED, savcılık marifeti ve polis desteğiyle okuldan kovuldu; tesislere el kondu, BURCH Beach kapatıldı. Aralarında BÜMED Yönetim Kurulu üyelerinin de yer aldığı çok sayıda Boğaziçilinin mezun kartlarına el kondu, okula girişleri yasaklandı.

    Boğaziçi Üniversitesi Vakfı’nın yapısı değiştirildi, yeni bir denetim kurulu atandı. Üniversiteye, fakültelere, akademisyenlere hiç danışılmadan - hala eğitime başlayamayan - Hukuk ve iletişim Fakülteleri kurulurken hiçbir bölümün onay vermemesine rağmen Fen-Edebiyat Fakültesi bölündü.

    Şehir dışından gelen Boğaziçi öğrencilerinin üniversiteyle çok hızlı kurdukları bağın mimarı olan kampüs içi yurtların önemli bir bölümü kapatıldı, öğrenciler ana kampüs dışına itildi.

    Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenleri Anayasa’nın 130. Maddesine göre “özgür ve özerk” olması gereken üniversitelerine yapılan tüm müdahalelere rıza göstermediği gibi hukuk dairesi içinde demokratik tepkilerini ortaya koydu.

    Çünkü özgürlük ve özerklik üniversitenin olmazsa olmazıdır.

    Çünkü üniversite adil, demokratik, katılımcı bir yönetim gerektirir.

    Çünkü Boğaziçi Üniversitesi’nin 160 yıllık geleneği biat kültürüyle, talimatla bağdaşmaz.

    Çünkü Boğaziçi Üniversitesi’nin vizyonu birlikte konuşmak, birlikte tartışmak, birlikte karar vermektir.

    Yaklaşık 20 bin üyemizle, “özgür ve özerk üniversite” talep eden akademisyenlerimizin ve yarının mezunu öğrenci kardeşlerimizin yanında durmaya ve Boğaziçi Üniversitesi değerlerine sahip çıkma kararlılığımızı sürdürmeye devam edeceğiz.

    Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği
    1 ...
  6. yıkmak kolaydır

    1.
  7. Bir kurum yıkılırken: Örnek bir vaka olarak Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü
    Evet, hakkımızı helal etmiyoruz. Kurmak zor, yıkmak an meselesi, yazıklar olsun
    .......
    Bu yazı, uzunca bir yazı. Yine de bu yazıyı baştan sona kadar okumanızı diliyorum, hele ki üniversite çağına giren bir çocuğunuz varsa ve hele ki çocuğunuzu yurt dışına yollayabilecek imkânlardan yoksunsanız. Vaktiniz az ise sadece birinci, dördüncü, altıncı ve sekizinci başlığı okuyun.

    Size ilk önce bölümüm olan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde son bir buçuk yılda olanları anlatmak istiyorum. Ardından olan bitenleri yer yer hem biraz detaylı hem biraz geniş bir perspektife oturtmayı arzuluyorum. Umarım başarırım. Çünkü sanırım mesele, üniversitenin ne olduğunu bilmekle bilmemek arasındaki tehlikeli uçurumla ilgili.

    1. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü hakkında
    Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü, üniversite sınavında Türkiye'nin iki buçuk milyon adayı arasında sıralama olarak ilk bin 500'e giren gençlerin kabul edildiği, akademik kadrosunun, üniversitemizin diğer bölümleri gibi, çok titiz değerlendirme süreçleriyle oluşturulduğu bir bölümdü. Bu süreçte Bilim Akademisi'nin de temel ilkelerini oluşturan ama burada biraz daha genişleterek sunmak istediğim üç özellik aranırdı:

    1- liyakat sahibi olmak
    2- dürüst olmak
    3- özgür olmak

    Liyakat sahibi olmak demek ehil olmak demektir, yani öğrencilere kaliteli ders verebilme ve kendi araştırmalarını en üst kalitede inşa edebilmek ve yürütebilmektir. Dürüst olmak ise intihal yapmamak, bilgiyi dürüstçe hilesiz hurdasız üretmektir. Özgür olmak ise en zor kavram, felsefenin en kadim kavramıdır. Akademi özelinde anlamı, kendi aklını ve vicdanını kullanarak davranabilmek, bir yerlerden talimatla hareket etmemek, gerektiğinde kendisini atayanlara karşı farklı fikirlerini ve eleştirilerini yöneltebilmektir. Çünkü ancak o zaman üniversite akademik bir vasıf taşır. Bu kriterlere göre ülkemizin 180 bini aşkın öğretim elemanını gözden geçirirsek geriye kaç kişi kalır bilmiyorum…

    Üst kurulların kayıtlarında da güvence altına alınan bölümün atama öncesi seçme ve değerlendirme süreçleri son 15 yıldır şu şekilde işliyordu:

    • Bölümün web sitesinden ve uluslararası site ve e-posta gruplarından, hangi alt alanlara yönelik bir akademisyen arayışının olduğu, aranan asgari özelliklerin ne olduğu duyurulurdu.

    • Adaylar duyuruda bildirilen e-posta adresine (1) özgeçmişlerini, (2) pedagojik anlayışlarını, (3) mevcut ve gelecek araştırma plan ve programlarını bildiren belgeleri yollardı.

    • Asgari özellikleri karşılayan adayların değerlendirme süreci şu aşamalardan oluşurdu:

    (1) Adayın doktora konusuna dair ingilizce sunum yapması istenir, bu konuşma tüm üniversiteye açık olurdu.

    (2) Adayın mevcut derslerden birini vermesi istenir, bu ders en az iki öğretim üyesi tarafından gözlemlenir, ardından öğrencilerden de geribildirim toplanırdı.

    (3) Bölümden birkaç öğretim üyesi adayla, yapmakta olduğu ve geleceğe yönelik planladığı araştırmalara dair görüşmeler gerçekleştirirdi.

    • Tüm değerlendirme aşamaları tamamlandıktan sonra bölüm üyeleri bazen bir hafta bazen 2-3 hafta boyunca bölüm toplantılarında adaya dair değerlendirmelerini sunar ancak asgari yüzde 80 oranında onay alan adaya iş teklifinde bulunulurdu.

    • Bölüm aşamasından sonra ilgili aday üniversitenin üst kurullarının da değerlendirmesinden geçer ve ardından atama süreci başlatılırdı. Üniversitemizin geleneğine uygun olarak bu üst kurullar her zaman konunun esas uzmanı olan bölümlerin değerlendirmelerini dikkate alırdı.

    Bu süreçle Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Türkiye'nin en iyi gençlerine uluslararası seviyede bir lisans ve lisansüstü eğitimi vermeye görev bilirdi.

    2. 2 Ocak 2021'den sonra ne oldu?
    2 Ocak 2021'de Melih Bulu'nun tepeden inme olarak üniversiteye rektör olarak atanmasıyla üniversitenin aşağıdan yukarı işleyen süreçleri ve dolayısıyla kurum içi iklimi ağır bir yara aldı. Birçok üniversitede böyle bir durumda akademisyenler kurumu sessiz sedasız kolayca terk edebiliyorken Boğaziçi Üniversitesi kabullenmek yerine buna karşı ses çıkarma ve hem hukuki hem demokratik haklarını kullanarak mücadele etme yolunu seçti. Ancak ne YÖK, ne ülkeyi yönetenler herhangi bir geri adım attı. Şubat 2021'de, üniversitenin kurumsal kültürü baypas edilerek atanan Melih Bulu'nun yanında rektör yardımcısı olmayı kabul eden Fizik Bölümü öğretim üyesi Naci inci, yıl ortasında Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınan Bulu'nun yerine kısa süre sonra -yine Cumhurbaşkanı tarafından- rektör olarak atandı. Üstelik bu atama, hem inci'ye karşı sayısı 600'ü aşan akademisyenin yüzde 94 güvensizlik oyu hiçe sayılarak hem de kurum üyelerinin güvenoyu verdiği 17 rektör adayı da hiçe sayılarak yapıldı.

    Naci inci'nin döneminde Ocak 2021'de başlayan birçok hukuksuzluk ve usulsüzlük artarak devam etti. Daha üniversitenin seçilmemiş ilk rektörü olan Mehmed Özkan'ın 2016-2020 döneminde, kurumumuza Ankara tarafından akademik kadrolara yerleştirilmek istenen yaklaşık 250 kişilik bir listenin duyumunu almıştık. Mehmed Özkan bu atamalara izin vermedi, seçilmemiş bir rektör olsa da kurumun atama ve yükselme süreçlerini titizlikle korudu. Kasım 2021'de kurumumuza ilk tepeden inme, yani kurumun tüm atama süreçleri baypas edildiği hoca ataması moleküler biyoloji ve genetik bölümüne yapıldı. Bu bir "1416" atamasıydı. Peki 1416 ataması nedir?

    3. 1416 atamaları: Geçmişi ve "yeni Türkiye" versiyonu…
    Mazisi 1929'ara uzanan, ilgili sayılı kanuna istinaden geçmiş adıyla "1416" diye bilinen Milli Eğitim Bakanlığı yurt dışı lisansüstü eğitimi bursu bir zamandır YÖK'ün da dahliyle YLSY (Yurtdışı Lisansüstü Seçme Yerleştirme) bursu olarak geçmektedir. Aytekin ve Tekben'in 2019 tarihli makalesine göre daha önceleri yılda 140 civarı kişi bu kamu bursuyla yurt dışındaki lisansüstü programlarına gönderilirken 2006[1] yılından itibaren "her yıl bin öğrenci" hedefiyle yeni bir politikaya geçildiğini anlıyoruz. Bu adaylar Ankara'da bir grup bürokrat tarafından seçiliyor. Eski normal sürecinde MEB/YÖK, ilgili üniversitelere kendileri adına yurt dışında doktora yapıp kurumlarına doktoralı öğretim elemanı olarak dönmesini istedikleri kişi kontenjanını sorar, kurum adına kontenjanları ona göre oluştururdu. Üniversitenin bu yönde bir talebi olmadığında ise o üniversite adına kimse yollanmazdı.

    Boğaziçi Üniversitesi'nin hiçbir zaman 1416 bursiyeri talebi olmadı çünkü herhangi bir birimi akademik bir ilan verdiğinde zaten yüksek sayıda ve kalitede başvuru alabiliyordu. 1416 sistemi doğal olarak, kadro açığını başvuru azlığından ötürü gidermekte zorlanan, hele ki yeni kurulan ve büyük kadro açıkları olan üniversiteler için uygun bir sistemdi. 2014 yılında ise üniversitemiz çok tuhaf bir durumla karşı karşıya kaldı. O yıl bir birimimiz, tesadüf eseri bir internet taramasında şaşkınlıkla görüyor ki kendi birimi adına birkaç kişi Ankara'da yapılan bir sınav ve mülakat sonrası yurt dışına doktoraya yollanmış. Düşünün ki siz bir üniversitesiniz, üstelik köklü, ülkenin en başarılı öğrencilerin girmeye can attığı, rüştünü ispatlamış bir üniversitesiniz ve bir gün "ansızın" haberiniz olmadan istihdam süreçlerinize Ankara'dan sessiz sedasız büyük bir müdahale oluyor. Doğal olarak zamanın rektörleri Gülay Barbarosoğlu ve Mehmed Özkan buna karşı koyarak hem MEB'e hem YÖK'e bu sürecin kurumun atama ilkelerini tümüyle ihlal ettiğini bildirdi. 2021 yılının ortasında tepeden inme rektör atanan Naci inci'ye ise, bu kurumda bunca yıl görev yapmış olmasına rağmen bu "arka kapıdan kuruma girme" durumu normal gelmiş olacak ki herhangi bir ilkesel itiraz dile getirmeden kendisine söyleneni yerine getirmiş.

    4. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne yapılan tepeden atamalar
    Ne yazık 2022'den beri Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde bölümün titiz değerlendirme süreçleri baypas edilerek tam üç tepeden inme öğretim üyesinin ataması ve bir doktor öğretim görevlisinin nasıl gerçekleştiği bilinmeyen bir yıllık görevlendirmesi yapılmış halde. Bir yıllık görevlendirmeyle gelen kişinin, 7 Aralık Kilis Üniversitesi'nin psikoloji bile değil, psikolojik danışmanlık ve rehberlik (PDR) biriminden bir öğretim görevlisi olduğunu anlıyoruz. Peki 7 Aralık Kilis Üniversitesi'nin ilgili birimlerinde büyük bir kadro fazlası mı var? Tabii ki hayır, aksine! Psikoloji bölümü sadece 3 doktor öğretim üyesi, 1 doktoralı araştırma görevlisi ve iki doktorasız araştırma görevlisinden oluşurken aynı üniversitenin PDR Bölümü'nde de hepi topu 3 doktor öğretim üyesi, 1 doktor öğretim görevlisi, 2 araştırma görevlisi mevcut. Bu kişinin nasıl ve hangi saikle Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne önümüzdeki dönem ders vermek üzere görevlendirilebildiğini kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

    Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne yönelik bu açıkça kastî ve kötü niyetli hamleler olurken bölümün iki öğretim üyesine bir buçuk yıldır hak ettikleri doçentlik kadrosu verilmemiştir. Bir diğer öğretim üyesi, açılacak o kadroya tepeden inme bir atamanın tehlikesine karşı, hak ettiği doçentlik kadrosunu talep etmekten feragat etmiştir. Bölümün 2021'den beri verilen kayıplarla profesör sayısı tek kişiye inmiştir. Yönetmeliğe göre bu profesörümüz bölüm başkanlığına asaleten atanması gerekirken bölüm başkanı vekaleti dahi sonlandırılmış, yerine kadrosu istanbul Üniversitesi'nde olan bir kimya nühendisi[2] vekaleten bölüm başkanı olabilmiştir. Belki gelen tepkiler üzerine ilgili kişi görevden ayrılmış ve yaklaşık bir aydır yine yönetmeliğe aykırı bir şekilde (yasa her durumda bölümde profesör varsa profesörün atanması gerektiğini belirtiyor) bölümün iki kadrolu doçentinden biri bölüm başkanı vekili olarak görevlendirilmiştir.

    5. Öğretim üyelerine yönelik baskı ve tehdit
    Doçentlik kadrosu bir türlü verilmeyen ve son olarak bir dönemlik ücretsiz izin hakkı dahi reddedilen hocalarımızdan biri, kadro izni 1,5 yıllık bir gecikmeden sonra atanmış kayyım rektör Naci inci'nin imzası için masasına geldiğinde Naci inci tarafından ofisine çağırılıp tehdit içeren 45 dakikalık bir konuşmaya maruz kaldıktan sonra istifasını sunmuştur. Bu hocamız üniversitemize katıldığı 2013 yılından bu yana birçok idari görevi üstlenmiş, araştırma projeleri ulusal ve uluslararası akademik kuruluşlar tarafından desteklenmiş, çalışmaları dolayısıyla 2017 yılında BAGEP Genç Bilim insanı Ödülü, 2020 yılında ise TÜBiTAK Teşvik Ödülü almış bir öğretim üyemizdi.

    Benzer şekilde Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü'nden yine birçok ödülü ve yayını olan ve tam 1,5 yıldır profesörlük yükseltmesi engellenen bir öğretim üyesinin talep ettiği izin hakkı ve ücretsiz izin hakkı da onaylanmayınca istifa etmiş; Batı Dilleri Bölümü'nde yine birçok yayını ve ödülü olan iki doçentlik kadrosu engellenen meslektaşımızın da izin taleplerinin reddi ile önlerinde başka seçenek kalmayınca yine istifa etmek zorunda kalmıştır. Keza Atatürk Enstitüsü'nde ve bu gidişle başka birimlerde de bu durumları görmeye devam edeceğiz.

    6. Yıkımın tablosu
    Yıkımın tablosunu sunarken sadece tam zamanlı hocalara baktığımızda bile vahim bir resim çıkıyor: Temmuz 2021'de Can Candan (mahkemelerce verilmiş üç yürütmeyi durdurma kararına rağmen tekrar tekrar görevine son verilerek), Ekim 2021'de Mohan Ravichandran, Ekim 2022'de Tolga Sütlü, 2023 yılında ise Yıldız Silier'e birlikte iki yabancı hocamızın da işine son verildi. Bu süre zarfında muazzam birikimleriyle bu kurumu en tepelere taşımış emekli hocalarımızın ders vermesi engellenmiş, Özcan Vardar gibi birçok yarı zamanlı hocamızın kurum uğruna verilen mücadelede yanımızda durdukları için dersleri iptal edilmiştir.

    Çalkantılı 2016-2020 döneminde bile ülkenin ve onun üniversiteye yansıyan boğucu ortamı nedeniyle üniversitemizin yaklaşık 400 öğretim elemanından yalnızca 28'i ayrılmış (Önemli bir kısmı yurt dışına gitti), bu süre zarfındaki kurumun tüm atamaları (ve yükseltmeleri) kurumun usul ve kurallarına uygun olarak yapılmaya devam edilmiş. Diğer bir deyişle, tek bir tepeden atamaya Ankara baskısına rağmen izin verilmemiş. Söylemeye gerek yok, bu dönemde hiçbir öğretim elemanının işine "muhalefet ettiği için" son verilmemiştir.

    2 Ocak 2021 tarihinde Bulu ve Ağustos 2021 tarihinde inci kayyım yönetim döneminin ilk yılında bu kabul edilemez durum ve hoyrat ortam nedeniyle ayrılan öğretim elemanı sayısı da sadece 15'ti. 2021-2022 akademik yılının bitiminde ise, yani Haziran 2022 itibariyle hâlihazırda ayrılan veya 2023-2024 akademik yılının döneminde veya bitiminde ayrılacağını belirten hoca sayısı 50'ye yükselmiş durumda. Aynı zaman diliminde tepeden inme atanan hoca sayısı ise 68'i buldu. Bu süre zarfında üniversite geneli usullerine uygun şekilde yapılan atama sayısı ise sadece 4(!). Bu sayının düşüklüğü kısmen, olası adayların Naci inci tarafından ofisine çağırılıp "usulüne uygun biçimde" uyarılmaları sonucunda başvurularını geri çekmelerinden, kısmen ise birimlerin tepeden inme atamaların önüne geçmek için yeni kadro talebinde bulunmamalarından kaynaklanmıştır.

    7. Bu ülkede YÖK ne zaman lağvedilecek?
    YÖK isimli "vasatta eşitleme kurumu" 12 Eylül cunta rejimin ülkeye bir hediyesiydi. O dönemde de Boğaziçi Üniversitesi'ne tepeden inme dışarıdan bir rektör atanmış ve bünyesinde yine tepeden inme bir Eğitim Fakültesi kurulmuştu. Ancak o karanlık dönemde bile bu tepeden inme fakültenin akademisyen atamaları kurum içinden gerçekleşen titiz değerlendirmelerle yapılmıştı. Benzeri diğer üniversiteler için de söz konusuydu (Buna dair yakın zamanda çıkan şu yazıya da dikkatinizi çekerim). Orta düzey memurluklarda belki normal karşılanabilecek tepeden atamanın üniversite denen kurumlarda olamayacağını zamanın cunta rejimi dahi bilmiş, mevcut rejim ise bu konuda bile cunta rejimini geride bırakmayı başarmıştır.

    Bugün ise, 2006'dan itibaren her ilde açılan taşra üniversitelerinde yapılageldiği gibi, artık ülkemizin kamu üniversitelerinin (ve muhtemel ki birçok vakıf üniversitesinin de) akademik kadroları titiz, çoklu değerlendirme süreçlerinden geçirilmeksizin yapılmaktadır. 2024-2025 akademik yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde olması gereken seçme ve değerlendirme süreçleriyle gelmiş kaç kişi kalır bilmiyorum ama bir tahminim var, ve ne yazık ki bu tahmin hele ki bu bölümü bileğin hakkıyla kazanmış bölüm öğrencilerini sarsabilecek bir sayı. Ve yine çok umut kırıcı bir biçimde benzer kan kaybını başka bölümlerde de görebiliriz. Tabii yılın "şapkadan çıkan son tavşanı" da, kayyım yönetimin tepeden inme bir kararla fen-edebiyat fakültesini bölerek toplum ve insan bilimleri fakültesi ve fen fakültesi olarak parçalaması oldu. Böylece örneğin psikoloji bölümü kültürden biyolojiye uzanan yelpazesine rağmen biyoloji gibi bölümlerden, keza felsefe bölümü yoğun bağlar taşıdığı fizik ve matematik bölümlerinden koparılmış oldu. Bu ülkenin gençlerinin böylesi bir vasatı ve hatta vasıfsızlığı hak etmediği açıktır. Bunun önüne nasıl geçilebileceğini tüm kamuoyu olarak düşünmemiz gerek.

    8. Son söz
    Bu yazı boyunca kerelerce kayyım rektör isimleri zikredilse de esas aktörlerin kendileri olmadığını iyi biliyoruz. Esas aktörler görebildiğimiz kadarıyla AKP siyasetinin önde gelen isimleri ve BURA isimli, yanıltıcı bir şekilde kendini "Boğaziçi Üniversiteliler Derneği" olarak tanıtan, yönetiminde ise AKP siyasetinin Boğaziçi Üniversitesi'yle hiçbir ilişkisi olmamışların da bulunduğu oluşum. Ülkenin tüm üniversitelerine ve her köşesine iktidarın ideolojisi girmiş, liyakat, dürüstlük, özgürlük, öngörülebilirlik yerle yeksan edilmiştir. Kendilerine böylesi boğucu bir ortamda yer göremeyen gençlerin büyük çoğunluğunun dönmemek üzere bu ülkeyi terk etmek istemelerine şaşırmamak lazım.

    Geçenlerde öğrencilerimizle buluştuğumuzda birkaç öğrencimiz lisede okurken okullarının proje okuluna çevrildiğini, onlarca öğretmenlerinin işine son verildiğini, sonra tüm gayretleriyle sınava hazırlanıp Boğaziçi'ni kazandıklarını, ardından pandemi ve hemen sonrasında bu sefer de Boğaziçi'nin kayyımlanmasının şokunu yaşadıklarını anlattı. Bir öğrenci bu koşullarda güvenli alan olarak kulüp odasında huzur bulmaya çalıştığını, ardından o odalarının da boşaltıldığını, kulüp odalarının ruhsuz ve kampüsten ırak bir yerlere aktarıldığını, tüm bunlar yetmiyormuş gibi en sonunda ellerinde kalan tek şey olan yurtlarından da çıkarıldıklarını ve artık buna dayanamadığını söyledi, gözleri dolarak. Evet, hakkımızı helal etmiyoruz. Kurmak zor, yıkmak an meselesi, yazıklar olsun.

    [1] 2006 yılı Tuğba Tekerek'in yıllara yayılmış titiz bir emekle ortaya çıkardığı "Taşra Üniversiteleri: AK Parti'nin Arka Kampüsü" (iletişim Yayınları, 2023) kitabında da dikkat çeken bir tarih çünkü o tarih itibariyle iktidar partisinin "her ile bir üniversite" siyasetine yöneldiğini görüyoruz. Tekerek'in kitabı ilk bakışta belki masum ve iyi niyetli bir girişim gibi görünen bu hamlenin aslında iktidar partisinin üniversiteleri siyasallaştırma gayretinin bir parçası olduğuna işaret etmektedir.

    [2] Bu kişi, Fen-Edebiyat Fakültesi'nin usulsüzce görevinden alınan seçilmiş dekanının yerine yerleşmekte beis görmeyerek kimya mühendisi kimliğiyle bu fakültenin kayyım dekanı olarak görev yaptıktan sonra yakın zamanda yeni kurulan bir üniversiteye rektör olarak atandı.
    2 ...
  8. fen ve edebiyat fakültesi

    1.
  9. Kamuoyuna,
    Bir kamu üniversitesi olduğu 1971 yılından bu yana üniversitemizin başarısında büyük rolü olan
    Fen-Edebiyat Fakültesi’nin 20 Aralık 2023 tarihli senato toplantısında alınan kararla iki ayrı
    fakülteye bölündüğünü üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz.
    08.08.2023 tarihli yazıyla, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin Fen-Edebiyat Fakültesi’nin iki
    ayrı fakülte olarak yapılandırılması hususunda fakültemiz bölümlerinin görüşü sorulmuş ve tüm
    bölümler konuya dair olumsuz görüş bildirmişlerdir. Ancak atanmış dekan ismail Boz meseleyi
    fakülte kurulu gündemine almamış; fakültenin neden bölünmesi gerektiği, iki ayrı fakülte
    olmanın faydaları ve zararları, iki ayrı fakülte olduğunda gerekecek personel, ofis alanı gibi
    lojistik, akademik ve idari konularda bölümlere herhangi bir bilgi/rapor sunulmamış, fakültedeki
    tüm bölümleri ilgilendiren bu konu fakülte kurulunda tartışılmamıştır. Bölümlerin olumsuz
    görüşlerine ve konu hakkında ayrıntılı bir araştırma ve istişare yapılmamasına rağmen rektörlük
    20 Aralık 2023 tarihli senatonun gündeminde konunun görüşüleceğini bildirmiş; sözü geçen
    senato toplantısında itirazları ve önerileri dikkate almayarak Fen-Edebiyat Fakültesi’nin insan ve
    Toplum Bilimleri Fakültesi ile Fen Fakültesi olmak üzere iki ayrı fakülte olarak yapılandırılması
    kararını almıştır.
    Fen-Edebiyat Fakültesi fakülte kurulu/öğretim üyeleri olarak akademik teamüllere aykırı
    biçimde bölüm görüşleri hiçe sayılarak hızla alınan bu kararın karşısında olduğumuzu bildirmek
    isteriz. Fen-Edebiyat Fakültesi’nin iki ayrı fakülte olarak ihdas edilmesi aşağıdaki ayrıntılı
    açıklamadan anlaşılacağı gibi usul ve esas itibariyle Boğaziçi Üniversitesi’nin güçlü akademik
    sistemine ve demokratik yönetim anlayışına vurulmuş bir darbedir.
    Boğaziçi Üniversitesi, gerek 1863-1971 yılları arasındaki kolej yapısında gerek 1971 yılından
    beri bir kamu üniversitesi olarak Sanatlar ve Bilimler/Arts and Sciences veya Temel Bilimler
    denilen sistemi örnek almış ve bugüne dek çok başarılı biçimde uygulamıştır. Buna göre Temel
    Bilimler veya bugünkü ismiyle Fen-Edebiyat Fakültesi bir üniversitenin merkezidir.
    Üniversitenin diğer fakülteleri Fen-Edebiyat Fakültesi etrafında yapılanır ve müfredatlarını FenEdebiyat Fakültesi ile etkileşimleri çerçevesinde biçimlendirirler. Fen-Edebiyat Fakültesi,
    üniversitenin mesleki eğitim de veren diğer bölümlerinden farklı olarak saf (pure) bilim
    alanlarının bir aradalığını esas alır ve bu alanların hem birbirleriyle hem de diğer bölümlerle
    ilişki içinde olmasını amaçlar. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tüm öğrenciler, hangi bölümde
    olurlarsa olsunlar, Fen-Edebiyat Fakültesi bölümleri tarafından verilen birden fazla ders alırlar.
    Çünkü üniversitemizde öğrencilerin alması gereken sosyal ve beşeri bilimler seçmeli dersleri ile
    matematik ve fen bilimleri seçmeli derslerinin çok büyük bir kısmı bu fakültenin bütünleşik
    yapısı içinde açılır. Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik kimliğini oluşturan esas ilke de hangi
    mesleğin eğitimini görürse görsün tüm öğrencilerin Fen-Edebiyat Fakültesi yapısı içindeki
    dersleri alarak disiplinler arasındaki ilişkileri, modern uygulamalı alanların evriminde temel
    bilimlerin rolünü kavramalarını sağlamak, farklı disiplinlerden gelen öğretim üyeleri ve
    akranlarıyla tartışarak karmaşık fikirleri ve süreçleri anlamlandırmalarına yarayacak bir
    entelektüel donanımı kazandırmaktır.
    Boğaziçi Üniversitesi tüm idari zorluklara, üniversitenin altyapı imkanlarını gözetmeden veya
    desteklemeden artırılan kontenjanlara rağmen Fen-Edebiyat Fakültesi’nin bütünleşik yapısı
    üzerinde temellenen akademik eğitimi büyük bir başarıyla uygulamaktadır. Elbette bu
    yapılanmanın olmadığı, daha az bütünleşik, bölümlerin birbirleriyle etkileşiminin daha az olduğu
    veya hiç olmadığı, farklı yapılanma modellerine göre işleyen üniversiteler de vardır. Ancak
    disiplinlerarası/çok disiplinli araştırma ve eğitimin kaçınılmaz olduğu çağımızda bir
    üniversitenin politikası, üniversitemizde başarıyla işleyen, disiplinlerarası araştırmalara imkan
    veren bu bütünleşik yapıyı bozmak değil temel bilimleri bir arada tutan Fen-Edebiyat
    Fakültesi’nde bölümler arasındaki işbirliklerini artırmak olmalıdır.
    Bütün bu nedenleri göz önüne aldığımızda başarısı ortada olan bir yapıyı akademik ve idari
    tarafların görüşünü hiçe sayarak değiştirmeye kalkışmak en hafif tabiriyle bir pervasızlık ve
    işgüzarlık olarak görülebilir. Bu parçalama operasyonu tıpkı üniversitemizde hiçbir altyapısı
    olmadan, üniversite mensuplarının görüşü alınmadan bir gecede kurulan yeni fakülteler ya da
    başarıyla çalışırken yine kimseye danışılmadan bir gecede kapatılan birimler (Mithat Alam Film
    Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, CiTÖK Koordinatörlüğü ) gibi atanmış yönetimin
    akademik ilkelerimizi hiçe sayan, hukuksuz, antidemokratik uygulamalarının bir devamıdır.
    Aynı zamanda bu karar ve kararın alınış usulü Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan değerleri yok etmeye
    yönelik yıkıcı tutumun göstergesidir.

    Bizler Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri olarak üniversitemizin temel taşlarından biri olan
    ve başarısını ulusal ve uluslararası ölçütlerle de gösteren fakültemizin gerekçesiz bir şekilde
    bölünmesini kabul etmediğimizi ve bu usulsüz, yıkıcı karardan bir an önce dönülmesini talep
    ettiğimizi kamuoyuna duyururuz.
    Fen Edebiyat Fakültesi Bölümleri
    Batı Dilleri ve Edebiyatları
    Çeviribilim
    Dilbilim
    Felsefe
    Fizik
    Kimya
    Matematik
    Psikoloji
    Sosyoloji
    Tarih
    Türk Dili ve Edebiyatı.
    0 ...
  10. geçersiz elekronik imza

    1.
  11. çirkin savaş zülfü livaneli uyarlaması

    1.
  12. başarılı bir zülfü livaneli uyralaması, israili protesto eden. https://youtu.be/tvUnCk_MYEE
    0 ...
  13. demokratik üniversite nöbeti

    1.
  14. Demokratik Üniversite Nöbeti’ne başlıyoruz!

    Üniversite bileşenlerini hiçe sayarak alınan kararlara karşı özgür, özerk, demokratik üniversite talebimizi yükseltmek için yarın saat 14.00’te Güney Meydan’da buluşalım.

    Ardından nöbet masamızı açarak etkinliklerimize başlayacağız.

    https://twitter.com/bounu.../1739201754741297476?s=20
    1 ...
  15. bü idari bilimler fakültesi yok ediliyor

    1.
  16. bü vakfı denetim kurulu

    1.
  17. kütüphane yıkılmasın kampanyası

    1.
  18. Proje, Boğaziçi Üniversitesi'nin 40 yıllık kütüphanesi olan Aptullah Kuran Kütüphanesi'nin yıkılacağı haberinin ardından Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, mezunları ve kütüphane çalışanları tarafından kütüphanenin ölümsüzleştirilmesi adına oluşturulmuştur.

    Hedef: 25.000 ₺

    Fonlanan Miktar: 21.700 ₺

    Tamamlanan: %86

    Kalan Süre: 10 Gün

    Toplam Destekçi: 36

    Tozlu Raflar Arasında kampanyasına destek olmak için hemen tıklayın! https://vimeo.com/872256300
    1 ...
  19. konferans merkezi makam odası oldu

    2.
  20. yasın biteceği günler yakın.
    0 ...
  21. boğaziçi üniversitesi ve zafer arapkirli programı

    1.
  22. zafer arapkirli boğaziçi üniversitesi hakkında "bilimin çöp torbasına konulması" hakkında şu videoyu yayınladı: https://www.youtube.com/watch?v=zOzhDM4FAko
    0 ...
  23. bü de bilimi 45 m2 ye sığdırdılar

    1.
  24. Boğaziçi Üniversitesi: Bilimi çöp poşetine koyup, 45 metrekareye sığdırdılar

    5G ve 6G alt yapılarının hazırlandığı, baz istasyonlarının sanallaştırılma projelerinin geliştirildiği, nano iletişim cihazlarının çalışmalarının yürütüldüğü TETAM, çöp poşetleri ile taşındı.

    DUVAR - Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (eski adıyla Devlet Planlama Teşkilatı/Kalkınma Bakanlığı) tarafından 2007 yılı başından bu yana finansal olarak desteklenmekte olan Boğaziçi Üniversitesi’nin en önemli ve en büyük araştırma merkezi TETAM’ın (Teleiletişim ve Enformatik Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi) ekipmanlarının çöp poşetlerine doldurularak iki hafta önce boşaltıldığı ortaya çıktı.

    https://www.gazeteduvar.c...sigdirdilar-haber-1652463
    0 ...
  25. 25 yaş altı fotoğraf yarışması

    1.
  26. (resim:#1) fotoğraf yarışması var, şansınızı deneyin. hiç belli olmaz.
    0 ...
  27. boğaziçi üniversitesi vakfı mh ne yani atamalar

    1.
  28. Boğaziçi Üniversitesi’nin ‘kayyım yönetimi’, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı (BÜVAK) mütevelli heyetine 65 üye daha atadı. Bu üyelerin arasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeğeninin eşi, AKP’li siyasetçiler, cumhurbaşkanı danışmanları ve ‘kayyım yönetim’e yakın isimler yer alıyor.

    BÜVAK 1978’de, okulu maddi açıdan rahatlatmak amacıyla kuruldu. Vakıf, başta varlıklı Boğaziçililer aracılığıyla olmak üzere üniversiteye maddi destek veriyordu.

    BÜVAK yönetim kurulu, ‘kayyım rektörler’ Melih Bulu ve Naci inci döneminde okul yönetiminin ‘keyfi harcamalar’ına mani oldu. inci de bu nedenle BÜVAK’a parelel Boğaziçi Üniversitesi’ni Geliştirme Vakfı (BUVAKIF) kurdu.

    Kanun işlemedi
    BUVAKIF’ın kuruluşu tescillendi ama kanunen vakıf ve dernekler, kamu kurumlarının adını alamıyor. Aynı bağlamda, kamu görevlileri görev unvanlarını kullanarak dernek ve vakıf organlarında görev üstlenemiyor. Kayyımın vakfına bu konuda da kanun işlemedi ve vakfın kapatılması istemiyle bir mezunun açtığı dava oy çokluğuyla reddedildi.

    BUVAKIF, okulun resmi oluşumlarına (örneğin burs komisyonu) dahil edildi ve öğrencilerden bağış topluyor.

    Şimdi de BÜVAK’a el attılar
    Okul yönetimi şimdi de BÜVAK’ı ele geçirmek için kolları sıvadı. BÜVAK’a normalde yılda bir ila beş mütevelli heyeti üyesi atanır ve BÜVAK mütevelli heyetinin görüşü alınırdı. Şubat-Haziran 2023’te 98 üye yeni atandı ve mevcut BÜVAK üyeleri yeni isimleri ancak atandıktan sonra öğrendi.

    AKP’li siyasetçiler, paraşüt akademisyenler
    Şubat-Haziran 2023’te atanan isimler adrese teslim ilanlarla Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak işe alınan öğretim üyeleri, BÜVAKIF mütevelli heyeti üyeleri, AKP’ye yakınlığıyla bilinen Boğaziçi Üniversiteliler Derneği (BURA) üyeleri, AKP’li siyasetçiler, AKP’ye yakın bürokratlar ve okul yönetimine yakın iş insanları oluşturuyordu. Diken, bu atamaları Temmuz 2023’te haberleştirmişti.

    Okul yönetimi şimdi bir kerede 65 kişiyi daha atadı. Atanan isimlerin çoğunun özellikleri önceki atananlarla benzer.

    Atanan isimler şöyle:

    Abdulkadir Karagöz: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeğeninin eşi. Eski AKP Gençlik Kolları üyesi. iş insanı. Kamudan aldığı ihalelerden dolayı ‘ihale avcısı’ olarak biliniyor.
    Akif Fidanoğlu: BUVAKIF üyesi.
    Ali Ercoşkun: Eski AKP’li milletvekili. BURA kurucu üyesi.
    Alican Erdem: BURA üyesi.
    Ayşenur Yalınkılıç: BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi. BURA yönetim kurulu üyesi.
    Bersun Turna: BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi. BURA yönetim kurulu üyesi.
    Büşra ipek Avcı: BURA yönetim kurulu üyesi.
    Ceyda Nur Bayındır: BURA yönetim kurulu üyesi.
    Cihat Arınç: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi. Atanır atanmaz usulsüz bir şekilde üniversitenin senatosuna dahil edildi.
    Çetin Ali Dönmez: Sanayi ve Teknoloji bakan yardımcısı.
    Fatih Usluer: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Fatma Gökçe Kalyoncu: iş insanı. Kalyoncu ailesi üyesi. BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi.
    Fırat Kimya: BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi.
    Gamze inan Kaya: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Hatice Karahan: Eski cumhurbaşkanı başdanışmanı. Merkez Bankası başkan yardımcısı.
    ibrahim Eren: BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi. Eski TRT genel müdürü.
    ibrahim Reyhan Özal: Eski AKP’li milletvekili.
    Kenan Tekin: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Kerem Baha Apuhan: BUVAKIF genel müdürü.
    Mehmet Fatih Kacır: Sanayi ve Teknoloji bakanı.
    Merve Köşdağ: BURA üyesi. iş insanı.
    Metin Tuğtağ: Önder imam Hatipliler Derneği üyesi. TRT istanbul bölge müdürü.
    Muhammet Mustafa Kızmaz: BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi.
    Mustafa Öztürk: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Mustafa Yeşilyurt: BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi.
    Müslüm Demir: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Nihan Albayrak-Aydemir: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Onur Başer: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Oruç Baba inan: Sanayi ve Teknoloji bakan yardımcısı. BURA yönetim kurulu üyesi. BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi.
    Ömer Erkut Bulut: Boğaziçi Üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üyesi.
    Semih Yener: BURA yönetim kurulu üyesi.
    Serdar Gürbüz: Türk Hava Yolları yöneticisi.
    Şeyma Ekiz: Boğaziçi Üniversitesi’ne Naci inci döneminde işe alınan öğretim üyesi.
    Şeymanur Dönmez: BURA yönetim kurulu üyesi. BUVAKIF mütevelli heyeti üyesi.
    Umut Şenol: CHP Şişli Belediyesi meclis üyesi. 2018’den beri vakıfta yönetim kurulu üyesi olarak bulunuyor.
    Yaşar Fatih Karahan: Merkez Bankası başkan yardımcısı.
    Diken’in atandığını tespit ettiği ama kim olduğunu tespit edemediği isimlerse şöyle:

    Abdullah Azzam Tüzgen
    Abdülmelik Buğda
    Ahmet Emrehan Emre
    Alperen Manisalıgil
    Ayşe Polat
    Emine Sümeyra Turalı Emre
    Beyza Karakaya
    Cemil Sağıroğlu
    Fikret Çetin
    Gül Senem Özdemir
    Hande Yıldırım
    Hasan Turan Aydar
    Haşim Koç
    Hüsna Elihoş
    Kübra Aruca Yalman
    Meryem Karabekmez
    Murat Akgüç
    Murat Ceylan
    Mustafa Taha Koçyiğit
    Mücahide Koçak Çakmak
    Necdet Akyel
    Nilüfer Kol
    Osman Safa Çiftçi
    Sabahattin Kurtay
    Selim Çelikten
    Serkan Bozkurt
    Sevda Şahinbey
    Yasemin Özbaş
    Yusuf Ağırman
    1 ...
  29. bü deki çöküş devam ediyor

    1.
  30. Boğaziçi Üniversitesinin en büyük araştırma merkezi olan Teleiletişim ve Enformatik Araştırma Merkezi (TETAM) binasının yarısı rektörlüğe bağlı bir idari hizmet birimi olan Bilgi işlem Merkezine tahsis edildi. TETAM'a ait laboratuvardaki gelişkin ekipmanlar gelişigüzel çöp torbalarına doldurularak boşaltıldı. 70 akademisyen bir açıklama yayımlayarak gelişmeye tepki gösterdi.

    TETAM araştırma merkezi, Devlet Planlama Teşkilatı/Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklen olan Teleiletişim ve Enformatik Alanlarında Araştırmacı ve Akademisyen Yetiştirme Projesi'nin (TAM) kurumsallaştırılması amacıyla 2013 yılında kurulmuştu. Binadaki tüm demirbaşlar ise bu proje üzerinden sağlanmıştı. Araştırma amacı ile tahsis edilmiş altyapı ve demirbaşlar, akademisyen üyelere haber bile verilmeden çöp torbalarına doldurularak boşaltıldı. Bu yapılırken hassas donanımların zarar görmemesi için gereken özen gösterilmedi.

    Boğaziçi Üniversitesinden 70 akademisyen, bir açıklama yayımlayarak, uygulamanın kurumu üniversite yapan ilkelerle asla bağdaşmadığını belirtti ve "Bu durumu esefle kınıyor, bu yanlışın düzeltilmesini diliyoruz" dedi.

    https://www.evrensel.net/...a-doldurularak-bosaltildi
    0 ...
  31. boğaziçi nde haremlik selamlık

    1.
  32. Dün gece verilen yeni bir kararla Salı ve Perşembe sabahları ve bir gün daha, ama sabah değil, kapalı havuz ve fit merkezi erkeklere kapatılmış. Sadece kadınlar girebiliyor.Ben de Salı ile Perşembe sabahları yüzmeğe gidiyordum. Eve geri döndüm.
    0 ...
  33. 1000 gündür direniyor boğaziçi üniversitesi

    1.
  34. kıyım sürüyor

    1.
  35. Boğaziçi Üniversitesi'nde kıyım sürüyor: Prof. Dr. Murat Gülsoy’un girişini yasakladılar

    Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü Öğretim Üyesi ve yazar Prof. Dr. Murat Gülsoy, 30 yıldır eğitim verdiği Boğaziçi Üniversitesi'ne girişinin yasaklandığını duyurdu.

    Sosyal medya hesabından açıklama yapan Gülsoy, “An itibariyle 30 yıldır hocası olduğum Boğaziçi Üniversitesi'ne girişim yasaklanmış, kapıdan içeri alınmadım. Bir tutanakla belgelendi” dedi.
    1 ...
  36. bü de herşeyi yıkıyorlar

    1.
  37. Boğaziçi'nde her şeyi yıkıyorlar'

    Boğaziçi'nin emekli akademisyenlerinin üniversiteye girişini Rektör inci yasaklamıştı. Mahkeme bu kararı 'açıkça hukuka aykırı' buldu.

    Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne, üniversitenin geleneklerine aykırı şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Melih Bulu atandı. 2 Ocak 2021’de gerçekleşen bu atamanın ardından 5 Temmuz 2021’de yine Erdoğan tarafından görevden alınan Bulu’nun yerine Naci inci getirildi. Hem öğrenciler hem de akademisyenler bu süreçte birçok eylem yaptı ve bu atamaları reddetti. Ancak Naci inci halen rektör koltuğunda ve tartışmalı birçok karara imza atıyor.

    Bu tartışmalı kararlardan biri de emekli ve emeritus öğretim üyelerinin Boğaziçi Üniversitesi’ne giriş yapmaları için gerekli olan BUCard’ların iptaliydi. Emeritus Prof. Dr. Alpar Sevgen de kartları iptal edilenler öğretim üyeleri arasındaydı ve bunu hiç beklemediği bir anda öğrenmişti.

    Yasak kararını arkadaşının cenaze törenine giremeyince öğrendi

    Emeritus Öğretim Üyesi Tarihçi Zafer Toprak, 3 Haziran’da yaşamını yitirdi. Yıllarca emek verdiği Boğaziçi Üniversitesi de Toprak’ı unutmadı ve anma töreni gerçekleştirdi. Toprak’ın yakın arkadaşı Emeritus Prof. Dr. Alpar Sevgen de bu törene katılmak için yola çıktı ancak arabasıyla okula girmek istediği sırada güvenlik görevlileri tarafından önü kesildi.

    Sevgen bu anı “Ancak Amerikan filmlerinde görebileceğim bir sahneydi” diyerek anlatıyor. Görevlilere neden içeri alınmadığını sorduğunda ise Sevgen’e “Arabanızın plakası yasaklı” cevabı verildi. Sevgen de arkadaşının cenaze törenine yetişebilmek için tartışmayı uzatmadı ve törene katılmak istediğini, bu konuyu da daha sonra yeniden konuşabileceklerini anlattı. Sevgen’in bu talebi geri çevrilmedi ve arkadaşı Toprak’ın cenaze törenine katıldı. Ertesi gün yine okula giden Sevgen, neden içeri alınmadığını öğrenmek istedi ama bu kez tutanak tutturdu ve kendisine yazı verilmesi gerektiğini söyledi. Güvenlik görevlileri yazının Sevgen’e verilmese de kendilerine iletildiğini savundu ama Sevgen bu yazıyı görmek istediğinde “Bulamıyoruz” yanıtını verdi. Üniversitenin güvenlik şefi daha sonra bir yazı getirdi. Bu yazıda ise akademisyenlerin rektörlük binasına sırtlarına döndüğü eyleme katıldığı için Sevgen’in içeri alınmayacağı yazıyordu. Diğer mezun ve emekli kartlarının bu eylemler nedeniyle iptal edildiği belirtiliyordu.

    Mahkeme akademisyenleri haklı buldu

    Bunun üzerine; protestoya katıldığı için kartları iptal edilen öğretim üyeleri de Oya Başak, Güler Fişek, Fatma Gök, Sumru Özsoy, Ayfer Hortaçsu, Cevza Sevgen, ve Alpar Sevgen protestoya katıldığı için kartları iptal edilen öğretim üyeleri mahkemeye başvurdu. Kendilerine gösterilen yasak yazısını da sunan öğretim üyelerinin açtığı dava lehine sonuçlandı. Mahkeme kararında oy birliğiyle kart iptalleri için ‘açıkça hukuka aykırı’ dedi ve yürütmeyi durdurma kararı verdi. Akademisyenler ise şu anda kartlarının yeniden aktif hale getirilmesini bekliyor.

    Kararı değerlendiren Sevgen, mahkemenin açık hukuk ihlali gerekçesine değiniyor ve bu iptallerin yanlışlıkla değil kasten yapıldığının altını çiziyor. “Göz göre göre hukuk ihlali. Sadece bu değil ki. Rektörlüğün kararını bozan çok sayıda mahkeme kararı var. Kararları devamlı mahkemeden dönen rektörü Boğaziçi’nde tutmak ne demek?” diyen Sevgen, açık seçik bir hukuksuzluğun, keyfiliğin, üniversiteyle alakası olmayan bir yönetimin olduğunu söylüyor. Bunların da gizli değil herkesin gözünün önünde olduğunu belirten Prof. Dr. Sevgen, Boğaziçi Üniversite’sinin önemine vurgu yapıyor ve yapılanların Boğaziçi değerlerine açıkça siyasi müdahale olduğunu belirtiyor.

    ‘Hukuku tanımıyorlar’

    Üniversitenin özgür düşünce için kurulduğunu vurgulayan Sevgen, “Bu Boğaziçi’ne çullanma olayı. Her şeyi yıkıyorlar” diyor. Sevgen, Boğaziçi’nde yaşanan süreci ise şöyle değerlendiriyor:

    “Bu üniversiteyi üniversite gibi işletin mesajını vermek için insanlar orada duruyor. Bu yapılanlar üniversiteyle alakası yoktur, ayıptır. insanlar cübbelerini giyiyor ve sessizce duruyor. Buna bile tahammülleri yok. Bunu yapanlar ne yaptıklarının farkında. Bilmiyor değiller. Boğaziçi’nin çeşitli kademelerine liyakat ve rızayla gelmesini istiyoruz. ‘Amerika’da rektörler atanıyor’ diyorlar. O rektörler rızayla atanıyor. Dekan ve rektör aslında idari memur. Dekan bölümün demokratik ve özgür çalışmasını sağlayacak. Dekan ve rektör her bölüme buyruk sallıyor. Yatakhaneleri, yemekhaneleri düzgün tut. Rektöre mi kalmış sosyoloji bölümünde kim profesör olacak. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Bu Boğaziçi’nin fetih projesi. Üniversite bir kristal bardaktır. Bırakırsanız tuzla buz edersiniz sonra toparlaması zordur. Birinin sorması lazım bu mahkemenin kaçıncı rektör kararını bozması? Burada bir durum olduğu görülmüyor mu? Mezunlar derneği yerinden çıkarıldı iki tane mahkeme kararı var uygulamadılar. Hukuku tanımıyorlar.”

    Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ise halen her gün rektörlük binasına sırtını dönüyor. Akademisyenler protesto nedenleri ise öğrencilerin yurtlarından çıkarılması, liyakatsiz atamalar, üniversitenin kurul düzeninde değil sadece rektöre bağlı çalışılması gibi demokratik talepler.
    1 ...
  38. 29 kişi online nerede geri kalanlar

    1.
  39. 29 kişi online. nerede diğerleri? sözlük kan kaybediyor bu açık.
    0 ...
  40. tek hesap tek nick dönemi başlasın

    1.
  41. tek nick ve tek hesap kullananların uğradığı zarar ziyan tazmin edilsin ve bundan böyle yazarların tek nicki ve tek hesabı olsun. çok mu zor bunu yapmak?
    5 ...
  42. fake hesaplar afişe edilsin

    1.
  43. fake hesap kullanmayan yazarlar mutazarrır oluyor. bu haksızlığı önlenmesi için fake hesap kullananların afişe edilmesini istiyoruz.
    3 ...
  44. karınız diye başlayan başlıklar

    1.
  45. bu başlıklardan gına geldi. istemezük.
    1 ...
  46. mülümanlık bir ideoloji midir

    1.
  47. Müslümanlık, bir din olarak kabul edilir ve genellikle bir ideoloji olarak değil, dinî bir inanç sistem olarak görülür. islam, Allah'a inanç, Peygamber Muhammed'in peygamberliğini kabul etme, Kuran'ı rehber olarak alarak yaşama, namaz kılma, oruç tutma, zekat verme ve hac gibi temel ibadetlerden oluşan bir inanç sistemidir.

    ideoloji genellikle bir toplumun dünya görüşünü, siyasi fikirleri, ekonomik yaklaşımları ve toplumsal değerleri içeren kapsamlı bir sistem olarak tanımlanır.

    Oysa islam, öncelikle bir dini inanç sistemidir ve bireylerin manevi ilişkilerini Tanrı'yla düzenlemek, ahlaki değerleri yaşamak ve ahiret inancını taşımak amacını taşır. islam'ın öğretileri, sadece bireysel yaşamı değil, aynı zamanda toplumsal düzeni ve etik değerleri de içerir, ancak bunun ötesinde islam bir ideoloji olarak nitelendirilmez.

    Tabii ki, bazı durumlarda islam'ın öğretileri siyasi veya toplumsal meselelerle iç içe geçebilir ve insanlar bu öğretileri bir ideoloji olarak yorumlayabilirler. Ancak genel olarak islam, bir inanç sistemini ifade ederken "ideoloji" terimi kullanılmaz.
    1 ...
  48. şeriat ideoloji değildir

    1.
  49. Şeriat, islam hukukunu temel alan bir dini yasa ve yönetim sistemidir.

    Şeriat, sadece dini bir hukuk sistemidir ve ideoloji olarak kabul edilmez. Şeriat, Müslümanlar için Allah'ın buyruklarını ve Peygamber Muhammed'in öğretilerini içeren bir rehberlik kaynağı olarak görülür.

    Bu anlayışa göre, şeriatın amacı toplumun adalet, ahlak ve dini ilkeler doğrultusunda düzenlenmesini sağlamaktır. Bu yaklaşıma göre şeriat, dini bir yaşam tarzını ve toplumsal düzeni belirlemek için kullanılan bir araçtır, ancak bir ideoloji olarak değerlendirilmez.
    3 ...
  50. instagram da kimler var

    1.
  51. instagram'da olanlar kimler? onları nasıl buluruz?
    0 ...
  52. boğaziçi üniversitesi yok ediliyor

    11.
  53. boğaziçi üniversitesine şer yuvası diyenler, oradan mezun olmuş hısım, akraba, eş, dost ve tanıdıklarının vebalini üstlenip kıyamet günü bunun hesabını verebilecekler mi?
    0 ...
  54. antitrol stratejisi

    1.
  55. sözlüğün, sistematik ve tek merkezden yönetilen bir trol saldırısı altında olduğu gerçeğini kabul edelim. trol stratejisi başlıca iki konuya odaklanıyor. amacı toplumsal inanç ve değerleri yıpratarak savunma direncimizi kırmak.

    birinci ve asıl odak "din" konusu. bu stratejinin taktiği din veya dinsizlik veya deistlikle ilgili her hangi bir başlık veya alt başlık açmak. en sık tekrarlanan tema, şeriat, laiklik, müslümanlık ve kadın.

    ikinci odak atatürk, chp ve osmanlı. bu odak atatürk'ün geçmişi, tek parti sistemi, laik eğtim ve abdülhamid'in yüceltilerek cumhuriyetin aşağılanması.

    trol saldırısına karşı en etkili silahın onları yok sayarak yanıt vermemek. ancak buna karşı da troller, sahte hesaplarla sanki yanıt verenler varmış gibi, "çakma" veya yapay bir tartışma ortamı tezgahlıyorlar. bu tezgaha gelmeyelim.

    özetle, olumlu veya olumsuz, trol başlık ve girilerini yok sayarak yanıtsız bırakalım.
    0 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük