ulu hira
480 (kalburüstü)
dokuzuncu nesil yazar 20 takipçi 192.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    olası bir zombi istilasında en güvenli yerler

    1.
  1. olası bir zombi istilayla karşı karşıya kalınması durumda sığınalacak en güvenli yerlerdir.

    örneğin;

    1- avm'ler ( tabi istilanın gece gerçekleşmesi gerek, aksi takdirde temizlemek için ordu gerekir )
    2 - ıssız bir ada ( türkiye'de bulunması oldukça zor olan olasılık. bozcaada, gökçeada tercih edilebilir )
    3 - vapur, gemi vs. (en güvenilir olan yer, hele ki bir yat ele geçirirseniz demeyin keyfinize )
    4- stadyumlar ( haftasonu ya da şampiyonlar ligi ve uefa ligine denk gelmezse harika bir sığınak olarak kullanabilirsiniz )
    5 - süpermarketler ( yine gece gerçekleşen bir istilada harika bir sığınak ancak burayı savunmanız hayli zor olur, mağlum kaç yıllık erzak vs.)
    6 - hapishaneler ( the walking dead'de gördüğümüz gibi gayet güvenilir, ama yine temizlemek için uğraşmak gerekir )
    7 - gökdelenler ( özellikle en üst katları manzara açısından oldukça değerli olur )
    8 - yaylalar - (yine özellikle karadenizde bulunabilir, zombi açısından fakir, yeşillik açısından zenginlik elitliq )
    9 - inşaat alanları ( kışın soğuktan ölme riskini alabilirseniz mantıklı bir yer olabilir )
    10 - patron geldi bu kadar güvenli yer yeter. yolunuz düşerse biz terminustayız, herkese yetecek kadar erzağımız ve sıcak evlerimiz var!!
    16 ...
  2. bim den alışveriş yapmak

    1.
  3. tanım: bim denilen değişik bir marketten alış veriş yapmaktır..

    ulan hayatımda ilk defa mecburen bim den alış veriş yaptım iftara yetişeceğiz diye bir bakayım fişe dedim lan fiş iddaa kuponu gibi..

    en yükseği çerezza idi 1.95 o da handikaplı galiba..
    6 ...
  4. israil i boykot ederek şov yapan zihniyet

    3.
  5. bir günlüğüne facebook kapatan cahillerin zihniyeti..

    ama düşünsenize 1 günde tüm türkiye kapatsa facebooku baya bir darbe indirir israile..

    yazık ulan bu millete, yazık..
    0 ...
  6. son yüzyılın en büyük itirafları

    6.
  7. ulan sanki itirafı ben yapmışım gibi sürekli özel mesaj atan cahiller, beni provokasyonla suçlayan dengesizler; olum haber lan bu bak altına link vermişim, gelmiş burada bilgi paylaşımı yapmışım.

    şimdi ismini vermem doğru olmaz ama adamın yazdığı mesaja bak; sizin gibi amerikanlar bu ülkeyi bölemez.

    çok güldüm lan faackaaa maadhaaa *
    0 ...
  8. iki gün üst üste şampiyonlar ligi maçı yapmak

    1.
  9. sen 3 senedir şampiyonlar ligine gideme, 2 sene de üstüne ceza ye men edil; Galatasaray üst üste iki gün şampiyonlar ligi maçına çıksın.

    koyar tabi *
    1 ...
  10. galatasaray ın türkiye yi tüm dünyaya rezil etmesi

    1.
  11. size kıskanmayın demiyoruz, hobi olarak yine kıskanın..

    ama biraz mantık çerçevesinde..
    2 ...
  12. margerita

    1.
  13. hoşgelmiş yeni yazar. haydi bakalım at koştursun.
    1 ...
  14. alfabenin hikayesi

    1.
  15. Savaş nasıl başladı hiç kimse bilmez ama rivayet odur ki; bir ilkokul öğretmeni, etrafını boş boş seyreden ve gözünü kapıdan ayırmayan küçük çocukların önünde tahtaya ilk olarak bir "A" harfi çizdiğinde cepheleşme ve savaş hazırlıkları beklenmedik bir şekilde başlamıştı.
    ilk yazılan harf yandaşlarını toplayarak etrafına, güçlerinin farkına varmaları konusunda uyarmıştı. Onlar güçlüydüler. Onlarsız diğer harfler varlıklarını ispatlayamazlardı. Çünkü kurallar gereği bir harfin kabul görmesi için anlaşılır bir biçimde bir sözcükte geçmesi gerekirdi. Bunu yapabilenler ise sekiz kişiydiler ve diğerlerinden farklı olmalıydılar. Kendi aralarında kurdukları küçük grup seçkin harflerden oluşuyordu. Lider olarak A kendini seçtirmişti ardından da iki tane ulu seçilmişti. Bunlardan biri O diğeri ise Ö idi. Yalnız O hem daha yükseklerde gözü olduğu için ve hem de tek başına bir sözcük hatta cümle bile olabildiği için daha baskın, daha gözü açık ve daha işini bilirdi. Ö ise O’nun arkasında ezik büzük görünse de her an bir patlamaya neden olabilecek bir lav birikintisi gibiydi.
    Bu sekiz kişilik yöneten grubu arasında dalkavuklukta kimseye pabuç bırakmayan her an liderin peşinde dolaşan ve en az onun kadar etkili olan E geliyordu. Her konuda A kadar bazen de daha fazla söz sahibiydi ama asla ön plana çıkmaz, asla göze batmazdı. Grubun kirli işlerinde yardımcı olarak kullandıkları iki harfse I ve i harfleriydi. Bütün harfler kirli işlere ortak olurlardı ama I ve i bu işten büyük bir zevk alırdı her türlü kirli sözcükte görülmek onlar için şandı, şerefti. Ve figüranlar U ve Ü. Etliye sütlüye karışmayan her an gökyüzüne çevirdikleri başlarıyla gayet sofu olan, istemeyerek de olsa ve sofulukları gereği bu toplulukta bulunan bu ikili zaman zaman karanlık işlerde boy gösterirlerdi. E ve A ile birlikte bir tecavüz olayında adı geçen Ü, sonradan yine E ile birlikte bir rüşvet çetesine yardım ve yataklıkla suçlanmıştı. Bu iki durum birliğin adını iyiden iyiye kirletse de güçleri ölçüsünde masumdular. Onları suçlayacak kendilerinden daha güçlü birileri çıkana kadar da öyle kalacaklardı. Grubun bilgeleri ise O ve Ö adında iki kocaydı. Bunlar göbeklerinin büyüklüğü ölçüsünde bilge ve her an her yöne kayabilecek kadar kaypak olmalarıyla tanınıyorlardı. Bu özellikler de grupta etkin olmaları için yeterliydi.
    Grup üyelerinin bembeyaz bir ovada toplandıkları gün A ufak işlerle uğraşmanın onlara bir şey kazandırmayacağını, artık çok daha önemli işlerle girişmenin zamanının geldiğini iletti. Herkes dinliyordu, bir şeyler geçmekteydi akıllarından. Sofular dini bir dayanak aramaya, E kendine bir yarar yontmaya uğraşmakta, bilgeler sonuçları ve elde edecekleri karı planlamaktaydılar. Kirli işlerin adamları ise kaç cinayet işlemeleri gerekeceğini kurup bu esnada alacakları zevki hayal etmekteydiler.
    A anlattı; harfler arası eşitliğin yalan olduğunu, üstün olduklarını ve bu üstünlüğü kabul ettirmeleri gerektiğini, bunun içinse ne gerekiyorsa yapılacağını. Güçlüydüler. A, beyaz ovanın mavi çizgileri arkasına gizlenmiş 5 kişiyi çağırdı. Sırasıyla dizildiklerinde hükümranlığa giden yolda ilk adım atılmıştı ve düşman belliydi. Bu sekiz harf ve işbirlikçileri dışındaki bütün harfler köle yapılmalıydı bunu içinde önce S ve sonrada ikinci hain V yan yana geldiler. S’nin ikiz kardeşi ve yılan kardeşlerin en ılımlısı Ş de en sonda yerini aldı. Önce kimseye bir şey ifade etmeyen bu diziliş A’nın da aralarına girmesiyle anlam kazanmaya başladı. Ortalık bir anda toza bulandı ova alt üst oldu. Ortalıkta kaçışan harfler ne yapacağını bilmez haldeydi. D gibi, R gibi hamile harfler bile tehlikedeydi. Küçük harflere zarar vermekten bile çekinmiyorlardı. Ölüm her yerdeydi. L ve M yerle bir. ilk onlar rehin alınmıştı zaten.
    Ortalık durulduğunda B ve R harfleri bir tepenin üzerine çökmüş. Yanlarında arkadaşlarından kurtulabilenlerle birlikte kara kara düşünüyorlardı. G harfi iyice kıvrılmıştı olduğu yerde. Kimseye hayrı yokmuş gibi duruyordu. L, K ve Z dik duruşlarını hiç bozmasalar da onlar da epey düşünceliydi. Bir şeyler yapılması gerekliydi. A ve çetesi diğer harfleri ele geçirmişti. Şu an ellerinde güçlü bir silah yoktu. Ama güçleri ortadaydı. Konuşarak çözüm bulmak zorundaydılar. B yanına kimseyi almadan A ve çetesine gitti. A onu esirlerinin kapalı tutulduğu sayfanın hemen önünde karşıladı. B konuşarak bir çözüm yolu bulmaları gerektiğini ve bunun için huzuruna geldiğini söyleyince A iyice kurumlanarak oturması için tam karşısını işaret etti. B gösterilen yere ilişti gözleri esir alınan arkadaşlarındaydı.
    B söze doğrudan girdi. Bu işin savaşla çözülemeyeceğini, konuşmanın tek yol olduğunu ve bunca yıldır sürüp giden düzenin bozulmaması gerektiğini anlattı. Herkesin önünde, tüm alfabenin toplandığı bir yerde toplanıp tartışırlarsa çoğunluğun desteğini alanın galip geleceği bir yarışma yapabilirlerdi. A biraz düşündü, aslında düşünür gibi yaptı. Sonra bilgelere göz attı. Fikirlerini sorar gibi yaptı, onlar fikir beyan etmek gibi bir gaflete düşmeyecek kadar bilgeydiler. Yüzlerini kafalarını gökyüzüne doğru kaldırmış mırıldana sofulara çevirip sıralarını saldılar. Ellerinden hala kan damlayan I ve i ise buna tümüyle karşıydılar ama fikirlerini soran yoktu.
    A’nın kararı zaten verilmişti. Hemen kabul etti. B çok şaşırmıştı. Kabul edileceğini ummuyordu teklifinin. Çünkü tarihte zorbalar hiçbir zaman konuşmaktan yana olmamışlardı. Hiçbir zorba elinde bulundurduğu gücü konuşarak ziyan etmemişti. Hiçbir zorba sözcüklere muhtaç olsa da onların değerini bilmemişti. Tarihi zorbalar yazmıştı ama sözcüklerle değil. Şekillerle daha çok ve fotoğraflarla. Cesetlerle, vurulan insanların donuklaşan karelerde kalan suretleriyle yazmışlardı ve silinmesini imkânsız kıldıklarını düşünmüşlerdi böylelikle. B bunları düşünmeye dalmanın sırası olmadığını ayrımsadığında etraflarında bir kalabalık toplanmıştı bile. Tepede bekleyenler de inmişlerdi. Herkes genişçe bir alanda toplanmıştı. A ve B karşılıklı oturmuş birbirlerine bakıyorlardı.
    A söze başlaması için B’ye işaret etti. B önce yerinde biraz kımıldandı. Sonra kalabalıkta gezdirdiği gözlerini A’nın sert bakışlı gözlerine odakladı ve söze başladı;
    Zorbalık, dedi, bugüne kadar kimseye yarar getirmemiştir. Üstün gelmeye çalıştığın harflerin senden hiçbir farkları yok. Yalnızca gün ışığına çıkarken bazı zorluklarla karşılaşıp öyle hayat buluyorlar. Senin gibi hiçbir engele takılmadan gelemiyorlar bulundukları yere ve bu onların ayıbı değil, senden üstün olan yönleridir. Sen onların yaşadığının yarısını bile yaşamadın buna rağmen ne hakla üstün olduğunu iddia edersin?
    A sanki sözlerin muhatabı değilmiş, sanki başka birine söylenmiş sözlere kulak misafiri olmuş gibi davranıyordu. Sonra sesinin gür çıkmasına gayret ederek cevapladı:
    Ben, dedi, ve arkadaşlarım seçilmiş harfleriz. Eğer hiçbir zorluk yaşamadan geldiysek bu dünyaya bunu bir nedeni olmalı. Neden sen değil, ya da arkadaşların değil de biz? Düşün bence bunu. Düşün senin gibi kaç harf bizsiz sözcük olabilir. Ama biz size ihtiyaç duymadan cümle bile oluyoruz. Hemen arkama yerleşen bir ünlem işaretiyle cümle kurabilirim sana ama sen cümle noktalama işaretlerini kullansan da bir halt olamazsın.
    B ne söyleyeceğini şaşırmış gibiydi. Kalabalıktaki dalgalanma huzursuz etmişti B’yi. Sözü aldı ve devam etti;
    Söylediklerin, dedi, manasız şeyler. Bizde siz olmadan sözcük cümle hatta paragraf bile olabiliriz. Gelişmeleri takip etmiyorsun. Yazık sana cehaletini gidermek için zorbalığın işe yaramıyor değil mi?
    A şaşırmıştı ve tabii diğerleri de. B’nin iddiası bir devrime sebebiyet verebilirdi. Herkes pür dikkat ve bazıları da pür telaş B’nin söyleyeceklerine kilitlenmişlerdi. B tadını çıkararak devam etti;
    Algıda tamamlama, dedi, eminim hiç duymamışsındır. Siz olmadan da derdimizi anlatabiliriz. Sen bizden çaldığın harflerle ilan ettin SAVAŞ’ı şimdi ben. Senden Ş harfini istiyorum yalnız. Eğer o da kabul ederse.
    Dünden razı görüne Ş hemen taraf değiştirdi. Ve B onu da yanına alarak yepyeni bir kelime yazdı. Ortalık buz kesti. Kimseden ses seda çıkmıyordu. Sofular secdeye vardılar varacaklar. Bilgeler o kadar bilge olmadıklarının ayırdında. I ve i üzgün ve öfkeli. A şaşkın ve de yenik, ezik büzük. Kalanlar mutlu, yüzlerinde huzurlu bir tebessüm. Herkes B’ye ve yanındaki arkadaşlarına bakıyor.
    Yan yana, kol kola üç harf. Yalnız üç tane ve her şeyi değiştiren bir sözcük. BRŞ. Zorbalar olmadan kurulan bir sözcük. Bütün harfleri eşit kılan bir sözcük. Düzeni alt üst eden ama yeniden kurmaktan korkmayan bir sözcük.
    Sözcük yazıldıktan sonradır ki, A dâhil tüm harfler eşitlik ve özgürlük konusunda uzlaştı. O günden beridir, alfabede harfler alt alta değil yan yana dizilirler.
    3 ...
  16. ülkücülerin köpekten türediği iddiası

    1.
  17. iddia kelimesini görünce hemen daldım banko maç falan mı var acaba diye. yanlış anlamışız amk, asene köpek sevişmek türemek falan diyorlar.

    n'apıyorsunuz lan siz, saçmalanır da bu kadar da değil.
    3 ...
  18. köpekler binemez

    1.
  19. asılsa dahi köpeklerin okuması yazması olmadığı için boşa asılacak yazıdır. doğrusu köpekle binilmez olabilir.

    ama yok ben orada köpek derken aslında mecazi anlamda bazı insanlardan bahsediyorum dersen, o da senin terbiyesizliğindir.
    19 ...
  20. fransız futbolunda tarihi boykot

    1.
  21. Fransa meclisinde geçtiğimiz günlerde kabul edilen yeni bütçe yasası, gelecek iki yıl boyunca yıllık geliri 1 milyon Euro'nun üzerinde olanlara yüzde 75 oranında vergi uygulanmasını öngörüyor.

    fransa kulüpler birliği ise boykot için Fransa'da 1. ve 2. lig kulüplerinin 29 Kasım-2 Aralık tarihleri arasındaki karşılaşmalara çıkmayacağını ve bu karşılaşmaların yapılacağı günlerde statların sembolik olarak halka açılacağını açıkladı.

    boykot tüm avrupa'ya sıçrarsa aramızda tombala oynarız artık.
    9 ...
  22. ankara metrosundaki bitmeyen tadilat

    1.
  23. neredeyse bir buçuk aydır bitmeyen tadilat. yürüyen merdivenleri sanki karantinadaymış gibi çevrelemişler. kocaman turuncu koruyucuyla, sanki içeride virüs var zombiler cirit atıyor da karantinaya almışlar.

    yapın bitirin lan artık işte. hayır tamam yap tadilatını da hepsini aynı anda tadilata alınca ne oluyor? birini al karantina altına bitir aç sonra diğerine geç. hepsini aynı anda tadilata alınca daha mı çok çalışıyor gözüküyorsun yoksa daha mı çok küfür yiyorsun?

    ankara bebesi yer mi lan bu numaraları.
    8 ...
  24. ilhan cavcav ın istifası

    ?.
  25. tam 35 yıl sonra gelen istifadır. böyle olmamalıydı yine de gençlerbirliği camiası için umarım hayırlı olur.

    umarım bir ankara takımını daha sezon sonunda kaybetmeyiz.
    0 ...
  26. 11 ekim 2013 iddaa da günün bankosu

    1.
  27. iddaa oynayan sözlük yazarlarının dikkatini çekecek bir durumdur.

    isveçli milli futbolcular dünya kupasına gideceklerine dair yazılı bir taahhüt imzalamışlar, şüphesiz bu, takımın bugün avusturya ile yapacakları maça ne kadar konsantre olduğunu gösteriyor.

    oran 1.60

    http://www.ntvspor.net/ha...lculardan-brezilya-imzasi

    ayrıca her şeye rağmen dünya kupasına gitmesi için fazlasıyla averaja ihtiyacı olan milli takımımız da bugün estonya karşısında gol ve goller bulmaya çalışacaktır. bu da iddaa severler için kayda değer bir gelişme.

    türkiyenin handikaplı oranı 1.95

    tüm iddaa oynayan yazarlara bol şans umarım yardımcı olmuştur.

    edit: istek üzerine kodlar aşağıdaki gibidir.

    119 - isveç - avusturya - Ms1 -1,60

    113 - estonya - türkiye - H2 - 1,95
    1 ...
  28. azot arası

    1.
  29. an itibariyle rastladığım harika radyo programı, şiddetle tavsiyemdir.

    http://www.radyotek97.com/
    0 ...
  30. bim in süper lige sponsor olması

    ?.
  31. bim in sponsor olduğu takım için (bkz: le mans)
    2 ...
  32. dortmund un bayern münih e döşeyeceği boru

    1.
  33. bu şekilde devam ederse mutlaka döşeyeceği borudur, bastır dortmund.
    0 ...
  34. yeraltı canavarı izlemiş nesil

    1.
  35. ilk filmi dışındakileri beğenmemiş nesildir.

    an itibariyle samanyolu tvde denk geldim izlemek isteyenlere duyrulur.
    2 ...
  36. son oylanan entry ligi puan durumu

    2.
  37. çok fazla mesaj aldım şuan; herkes girip puan hesaplaması yapmış ve bana bildiriyor ben bu kadar kez kazanmışım, ben bu kadar kez seri yakalamışım. banane lan senin istatistiğinden sıkıldım diyorum ben, sıkıldım. ondan bu saçma sapan başlık yok öyle bir lig.
    1 ...
  38. özbütün biraderler

    1.
  39. yakın bir tarihte senaryolarıyla ve filmleriyle gün yüzüne çıkacak olan biraderlerdir.
    1 ...
  40. ahmet çakar ın uefa şike ispatı

    1.
  41. adam ispatlamış, insan düşünmeden edemiyor lan!

    buyrun;

    2 ...
  42. sneijder in alex in yarısı olamaycağı gerçeği

    1.
  43. galatasaray'dan kovularak gitmeyeceği gerçeğiyle eş değerdir.
    1 ...
  44. 8 ocak 2013 kütahya soğuğu

    1.
  45. eve gidene kadar yolda gördüğüm 4 kedinin, 2 köpeğin ve 1 insanın donmasına sebep olan soğuktur.
    3 ...
  46. yasaklanmış filmler

    1.
  47. A Clockwork Orange – Otomatik Portakal (1971)

    Sinema tarihine adı altın harflerle yazılan bir Kubrick distopyasıdır A Clockwork Orange. Tüm zamanların en psikopat film karakterlerinden biri olan Alex DeLarge hem ismiyle hem cismiyle unutulmaz sinema anılarımız arasında kendine özel bir yer bulmuştur. Karanlık bir gelecek aracılığıyla günümüzün sistem çarklarını sert bir biçimde eleştiren film bağımlılık üzerine de dikkate değer söylemlerde bulunur. Kubrick’in dehasıyla yarattığı kendine has rahatsız ediciliği de bazıları için tam anlamıyla şok edicidir.

    Pink Flamingos (1972)
    Pink Flamingos da kıyıda köşede kalmış mide kaldıran kültlerden birisi aslında. Kara mizah unsurlarını daha önce denenmemiş bir biçimde kullanan film ağızda biraz acı biraz tatlı bir tat bırakmaktadır. Ensestten giren yamyamlıktan çıkan ve bu esnada da hayvanlara eziyet etmekten geri kalmayan Pink Flamingosgösterildiği her yerde seyirci kitlesini ikiye bölmüştür. Zaten rahatsız edici herhangi bir filmin üzerinde uzlaşmaya varmak zordur.

    The Last House on the Left – Soldaki Son Ev (1972)
    Peşinden birçok gore filmi sürükleyen intikam öykülerinin korku-vahşet sineması alt türü olmasında büyük etkisi olan bir Wes Craven filmi Soldaki Son Ev. Sapık bir çeteye kurban giden kızlarının intikamını almak isteyen bir ailenin öyküsünü anlatıyor film. içerdiği şiddet nedeniyle sansür süzgecinden geçmekte çok zorlanan bazı ülkede tamamen yasaklanan bazılarında ise bir kısmı kesilip ancak öyle gösterime giren bu kült film Craven’ın sinemadaki yolculuğunun başlangıç noktası.

    Salò o le 120 giornate di Sodoma – Salo or the 120 days of Sodom – Salo Ya Da Sodom’un 120 Günü (1975)
    Hakkındaki tartışmalar hiçbir vakit dinmeyen ve Pasolini’nin ölümüne neden olduğu konuşulan Salo sinema tarihinin belki de en sert faşizm eleştirisini içerisinde barındırıyor. 9 kız ve 9 erkek tutsağın 120 gün boyunca maruz kaldığı psikolojik fiziksel ve cinsel vahşeti anlatan film faşizmin tüyler ürperticiliğine aynı şekilde yanıt verdiği için ilginç tartışmaları da beraberinde getiriyor. “Gore” tanımına yeni cümleler ekleyen bu ürkütücü film üzerinden geçen yaklaşık 40 seneye rağmen rahatsız ediciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş durumda. Zaten bir Marquis de Sade uyarlaması olduğunu söyleyince film kafanızda iyiden iyiye şekillenecektir.

    Eraserhead (1977)
    David Lynch’in ilk filmi haliyle Lynch’in zihnine ve bilinçaltına ilk yolculuk… Birkaç ironik istisna dışında neredeyse tüm filmlerinde bizi rahatsız etmeyi kendine görev edinen David Lynch tüm zamanların en iyi ilk filmlerinden birinde üstlendiği görevi en etkili biçimde yerine getiriyordu. Hiçbir zaman grotesk karakterlere olan sevdasını ve “öteki” anlatımını saklamayacak olan üstad Henry Spencer ve onun karanlık dünyası ile kabuslarımızın değişmez başrollerinden birini üstlendi yıllarca.

    Day of the Woman (1978)
    Yine intikam kelimesinin hakkını veren sözlük anlamıyla “mide bulandıran” kanlı mı kanlı bir vahşet filmi… Çizdiği kadın kahraman portresiyle kısa bir sürede kült olarak anılmaya başlanan Day of the Woman “I Spit on your Grave” adıyla yakın dönemde yeniden çevrilmiş ve Hollywood plastikliğine yenik düşmüştü. Orijinal filmin etkisi ise elbette ki eskiliğinde ve bu eskiliğin yarattığı atmosferinde yatıyor. Tecavüze uğrayan bir kadının kanlı geri dönüşünü anlatan Meir Zarchi eseri şiddetin sinemadaki çarpıcı tezahürlerinden birisi.

    Cannibal Holocaust (1980)
    Blair Witch Project ile hatırlanan ve sonrasında da Rec CloverfieldParanormal Activity gibi yakın dönem örnekleriyle de popüler hale gelen bir alt türün öncüsüdür Ruggero Deodato’nun sahte-belgeseli. Zaten “sahte” dediğime bakmayın görüntüler o kadar gerçekçidir kiDeodato oyuncularının gerçekten kazıklara saplanmadığını mahkemede kanıtlamak zorunda kalmıştır ve ancak bundan sonra beraat edebilmiştir. Vahşet algısını genişleten ve birçok insanın psikolojisine kalıcı tesir eden Cannibal Holocaust rahatsız edici filmlerin en iddialılarından biri.

    Videodrome (1983)
    David Cronenberg’in kabusları filme alma yetisi yönetmenin ilk dönem sinemasından haberdar bir sinemasever tarafından zaten bilinmektedir. Videodrome’da yönetmenin gerçek ile sanrı arasındaki çizginin yitip gitmesi üzerinden hareket ettiği imgesel manada çığır açıcı unsurlarla dolu sürreal bir tablosudur. Ayrıca teknolojiye tapınmaya başlayan dünyaya getirilen çarpıcı bir eleştiridir aynı zamanda.

    Hei tai yang 731 – Man Behind the Sun (1988)
    Japonların ikinci Dünya Savaşı döneminde yaptığı tıbbi deneyleri anlatan ve istismar filmi kategorisinde ayrı bir yeri bulunan son derece ağır bir filmdir Hei tai yang. insanı en derin korkularıyla yüzleştirmesinin yanı sıra ekrana bakması çok zor anları da içerisinde barındırır. Akla hayale gelmeyecek işkence yöntemlerini sadizm terminolojisine yılmadan ekleyen film sinema tarihinin en hastalıklı vahşet filmlerinden biri…

    Funny Games – Ölümcül Oyunlar (1997)
    insanın kötücüllüğünün kronik olduğu ön kabulüyle film yapan bir yönetmen Michael Haneke. Bu nedenle bu başyapıtında “sebepsiz şiddet”i odak noktasına alması hiç şaşırtıcı değil. Çıktıkları tatil başlarına musallat olan iki psikopat tarafından heba edilen bir ailekorkulu ve engellenemez bir vahşet ile karşı karşıya kalır. Funny Games’de şiddet o kadar kesindir ki kader yalnızca kötü şeyler olmak üzere olduğu zaman gerçektir sanki. Duygusal hasar yaratma ihtimali taşıyan müthiş bir filmdir Funny Games.

    Happiness (1998)
    Tek kelimede ironinin tanımını yapan ismiyle aile üzerine çekilmiş en rahatsız edici ve en “hardcore” filmlerden biri olan HappinessTodd Solondz’un başyapıtı olarak kabul görüyor. Amerikan ailesinin zayıflıklarına acımasızca saldıran film yaptığı gerçekliği acıtan tespitler ile tam bir “dost acı söyler” vakası. Filmin herhangi bir karakterine sempati duymak neredeyse imkansız “empati”den ile hiç söz etmiyorum bile. Fakat filmin rahatsız edici filmler listesinin sinemasal anlamda en doyurucu işlerinden biri olduğu aşikar.

    Odishon – Audition – Ölüm Provası (1999)
    Japonların sevilen yönetmeni Takashi Miike’nin intikam öykülerini seven bir coğrafyaya hediye ettiği stilize vahşet filmi hassas bünyeleri sinema salonlarında çok zorlamış hatta kimilerini bayıltmıştı. işin ilginci şu an bırakın filmi filmin yazısından bile çekinen ülkemizde bu vahşi kült ticari gösterim şansı bile bulmuştu. Karanlık bir geçmişe sahip olan Asami’nin tüyler ürperten intikam hikayesini anlatan film genel atmosferiyle de oldukça etkileyici ve hatırda kalıcı bir sinema deneyimi.

    Irreversible – Dönüş Yok (2002)
    Orta metrajlı denemesi Carne ve ilk uzun metrajı I Stand Alone ile bizi ileride çok rahatsız ettireceğini baştan hissettiren Gaspar Noe janra tam oturmamasına rağmen çekilmiş en iyi gerilim filmlerinden birini çekti 2002’de. Film henüz gösterilmeden hakkında okuduklarımızsinema salonunun ışığı kararır kararmaz diken üstünde hissetmemize yol açmıştı zaten. Kurguyu tıpkı Nolan’ın Memento’sundaki gibi tersine çeviren ve hiçbir anında sözünü sakınmayan Noe eleştirel bir şiddetten çok kuvvetli bir başyapıt çıkarıyordu.

    The Human Centipede (2009)

    Yakın dönem istismar sinemasının önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen ve hastalıklı bir bilim adamının yaptığı korkunç deneyleri anlatan filmin tüm ipucu aslında isminde yatıyor. Tabii ki oluşturulmaya çalışılan yaratığın ilk anda hafızanızda oluşan kadar mizah içerikli bir görüntü olmadığı kesin. işte biz de bu filmi mide bulandırıcı ve rahatsız edici olarak addediyoruz. Tom Six’in hiç vakit kaybetmeden ikincisini çektiği ve üçüncüsünü de çekeceğini açıkladığı The Human Centipede vahşet sinemasının yeni neferlerinden.

    Srpski Film – A Serbian Film (2010)

    Gösterildiği ya da gösterilmediği her yerde irili ufaklı infiallere neden olan bu yakın dönem “korkunç”luğu beyazperdede görülmüş en ağır ve en net otorite eleştirisi olarak kayda geçti. Hem görselliğiyle hem de nasıl bir hayal gücünün ürünü olduğu meçhul fikirler vasıtasıyla hissettirdikleriyle izleyenin içine işleyen bir kara tecrübeydi A Serbian Film. Eski bir porno yıldızının mesleğine geri dönmesinden yola çıkan Sırp yapımı erotizme eklediği gore miktarını fazla kaçırmasıyla yalnızca psikolojik değil cinsel zararlar bile verebilir izleyenine.

    kaynak: ekşisinema
    4 ...
  48. uludağ sözlük kütahya zirvesi

    3.
  49. ayrıca dpü'de okuyan tüm sözlük yazarlarının artık ortaya çıkıp katılması gereken zirvedir..
    1 ...
  50. yazarların 35 yaşına notu

    1.
  51. eğer bir yaz gecesiyse, denizin karşısında bir bankta oturuyorsan, yıldızlar hala bu geceki gibi parlaksa, hala rüzgarın tadını hissediyorsan, sevgilin uzaktaysa ve kıyıya vuran her dalgada onu biraz daha özlüyorsan, denizin tuzu lezzet katıyorsa hayatına, dertlerini bir kenara bıraktıysan ve bu gecelik yalnızlığı seçtiysen, tek dostun karanlıkta sadece sesini duyduğun martılarsa, dinlemek için bir kemençenin tınısını seçtiysen, kibrit kutusu kadar beyaz peynir varsa bankta yanında duran ve ona eşlik etmesi için süt beyaz kadehini yudumluyorsan, yıllar sonra bakıyorsan gençliğinde yazdığın entrylere; bugünü daha önce de yaşamıştın kutsalmekan...
    6 ...
  52. orta dünya gezgini

    ?.
  53. orta dünyada dolaştığı rivayet edilen yeni türemiş bir sosyal medya mensubu, twitleri esprili, hoş, bazen göndermelerle dolu..

    bakınız; https://twitter.com/ortadunyada
    1 ...
  54. bir garip anayasa

    1.
  55. günümüz hükümetinin anayasa üzerinde yap-boz gibi oynamasına ithafen yazmış olduğum kelimeler topluluğu..

    Madde 1) Putaşi Birliği bir Cumhuriyettir. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
    ilk maddesi buydu anayasanın. Birliğin kurucu başkanları bu maddeyi oluşturmak adına günlerce kafa patlatmışlardı. Eski anayasaları, hukuk kitaplarını, dini kitapları, sosyoloji, felsefe, tarih kitaplarını yalayıp yutmuşlardı. Ne buldularsa yığmışlardı önlerine oradan da zihinlerine. Yüzlerce kitabı süzerek, milyonlarca cümleyi damıtarak; bu maddeyi, anayasalarının ilk maddesi olarak, okunaklı bir yazıyla kocaman bir defterin ikinci sayfasına kondurmuşlardı.
    ilk madde önemliydi. Onu yazdıktan sonra gerisi nasılsa gelirdi. Yazmaları gereken yüzlerce madde gözlerini korkutmuyordu. Yol açıktı artık. Bundan sonraki maddeler yolunu bulan su gibi akacaktı.
    Anayasayı tamamlayamamaktan korkmuyorlardı ama müsterih oldukları anlamına de gelmiyordu bu durum. Diken üstündeydi kurucu başkanlar. Birlik içindeki aşırı muhalif grup anayasayı sabote etmek için bir ekip kurmuştu çoktan. Amaçları birlik meclisinde çoğunluğu oluşturup olası ilk maddeyi değiştirerek birlik yönetim biçimini kendi istedikleri hale sokmaktı. Bunun için kurulan ekip şu anda, birlik kurucu başkanlarının çalışmakta olduğu odanın kapısında ve caddeye bakan iki camın önünde konuşlanmış içeriden gelecek her sesi, sözü, sözcüğü yakalayabilmek ve bu sözcüklerin oluşturacağı sorunları muhaliflerin merkezine iletmek için bekliyorlardı.
    içeride gerçekleşen her şey dışarıda yankı buluyordu. Ne zaman ilk maddeye bir sözcük eklense ya da bu maddeden bir sözcük çıkarılsa bu haber anında muhalif grup başkanlarına iletiliyordu. O kadar yoğun bir istihbarat ve istihbarata karşı koyma çalışması vardı ki iki tarafta da bazen bilgiler birbirine karışabiliyorduBirlik kurucu başkanları ilk maddeyi koruma altına almaları gerektiğine dair bir düşünceye gark olduklarında muhalif grup bu maddenin değiştirilmesinin şart olduğuna iyice inandı.
    iki grubun endişelerinin oluşturduğu çapraz ateş arasında toplantı salonundakiler ilk maddenin değiştirilmesini engellemek için ikinci bir madde koydular;
    Madde 2) Anayasanın 1 inci maddesindeki birliğin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
    Bu madde içeride ne kadar sevince ve rahatlamaya neden olduysa dışarıda da o kadar üzüntü ve endişe saldı muhaliflerin içine. Çünkü ikinci madde, öyle sanılıyordu ki, ilk maddenin dolayısıyla da anayasanın ve kurulmuş olan birliğin etrafında görünmez bir zırh, bir koruma kalkanı oluşturacaktı. Bu korunaklı anayasa taslağı kurucular için bir kahve molası, muhalifler içinse yoğun bir kulis çalışması anlamına geldi.
    Dört kurucu başkan ve yaverleri kahve içmek için kahve masasına doğru gittiler. Önce başkanlar sonra da yaverler aldı bardaklarını ellerine. Başkanlar porselen, yaverler plastik bardaktan içiyorlardı kahvelerini. Kahve buğusu, sigara dumanı ve korku, endişe, rahatlama, sevinç gibi duyguların ortama saldığı garip kokular odanın havasını ağırlaştırmıştı. Düşünme duyuları dumura uğrayan ekip bir süre kendi hallerinde boş hayallere daldı, sessiz bir kararla.
    Bu esnada dışarıdaki hengâme de görülmeye değerdi. Koşturanlar, düşünenler, bağıranlar, azarlananlar, sorun çıkartanlar, çözüm üretenler hep bir arada absürt bir trajedinin içinde dönenip duruyorlardı. ikinci maddenin ağır darbesi altında ezilmişlerdi. Çözüm ne olabilirdi? ilk iki madde nasıl hükümsüz kılınabilirdi?
    Bu sorunun çözümünü muhalifler değil kurucular buldu. Kurucu yaverlerinden biri sessiz düşünme anında ağzından çıkan sözcüklerin oluşturduğu soruya engel olamadı ve bu soruyu ortama saldı yüzü kıpkırmızı olarak;
    — Ya ikinci maddeyi de değiştirirlerse?
    Bu soru bir bomba gibi patladı odada. Başkanların en genci bardağını düşürdü elinden ve bardak, en şişman başkanın yüzü gibi tuzla buz oldu. Yaverler tiril tiril titremeye başladı. Kahveler bırakıldı ve masanın başında toplanıldı yeniden üçüncü bir madde yazmak için.
    Dışarıdaki durumsa çok farklıydı içeridekinden. En büyük sorunları umulmadık bir anda ve beklenmedik bir şekilde çözülmüştü. Artık yapılacak tek şey beklemekti.
    Üçüncü madde hızla yazıldı.
    Madde 3) Anayasanın 2 inci maddesindeki hüküm değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
    Madde yazılmıştı yazılmasına ama yazım işi bitir bitmez gözler birbirine korku dolu bakışlarla dönmüştü. Ya bu da değiştirilirse diye.
    Hemen kaleme sarıldı kurucu başkanlar bir dördüncü madde yazdılar, ardından beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci…
    Birkaç gün sonra kurucu başkanlar ilk maddenin değiştirilmesini belki de büyük bir sorun çıkartmayacağı kararına varıp anayasayı olduğu gibi bırakmaya karar verdi. 765. maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen 766. maddeyi yazdıktan sonra elbette. Muhaliflerse 466. maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen 467. maddeden sonra vazgeçmişlerdi ilk maddeyi değiştirmekten.
    Anayasa birlik meclisinde oybirliği ile kabul edildi. 766 madde ve şimdi tek sorun; bu maddelerin günlük yaşama nasıl uygulanacağı. Kurucular içeride, muhalifler dışarıda harıl harıl çalışmaktalar.

    01.05.2023
    0 ...
  56. kütahya sınırları içerisindeki yazarlar

    1.
  57. evliya çelebi'den sonra bayrağı lockstokandtwosmokingbarrels ve kutsalmekan adlı yazarlar devralmıştır.
    2 ...
  58. sözlüklerin efendisi yazar kardeşliği

    1.
  59. sözlükteki yazarların kardeşlik bağlarını güçlendirmek adına yola koyuldukları durum.

    an itibariyle lockstokandtwosmokingbarrels ile yola çıkmış bulunmaktayız..
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük