Tek bir yerden bir çok kullanıcıya mail ulaştırmaya yarayan bir sistem. Büyük firmaların pek çoğu bu sistemi kullanıyor. Sanıyorum memlekette bu işi yapan pek bir firma yok. Ivır zıvır sitelerle, uygulamalarla uğraşmak istemeyen pek çok dev holdingin yeni gözdesi. Buralar ileride değerlenirse meseleyi ilk anlatan ben olmuş olayım. linkini de verem de bakın.
not: bohem beyaz yakalıların daha fazla ilgi alanına giren bir mesele.
arsızlıktır. resmi olmayan kaynaklara göre 177 kişiyi aşan ölü sayımız varken ülkenin kayıp gençliği için bahar şenlikleri silsilesinin sürmesi ve yapılması tam bir akıl tutulmasıdır. gerçi buralara giden gençlerde kendilerini meşrulaştırır, devlet bile ulusal yas ilan etmezken arsızca eğlenmeyi kim engelleyebilir.
- ayranını iç ve uyu denilen dönemin yansımasıdır.
günleriniz çok yoğun geçiyor ve başınızı kaşıyacak pek vaktiniz yok. böyle anlarda bazen bazı eğlenceli şeylerle ilgilenerek kafamızı dağıtmaya çalışırız. basit ama eğlenceli olan flash oyunlar da, işte tam bu noktada kullanıcıların imdadına yetişiyor. oynanışı son derece basit olan ve daha çok farenizle oynayabildiğiniz bu oyunlarla vakit geçirdiğinizde kısa bir süre için de olsa kafanızı dağıttığınızı hissedeceksiniz. oyunfoni.net, birbirinden farklı, güzel ve eğlenceli birçok flash oyunu bir araya getirdi. farklı kategorilerde her yaş grubu için oyunlar mevcuttur. topçu kafalar oyunu oynamanızı öneririz. http://www.oyunfoni.net/topcu-kafalar-2013.html
hizbullah örgütüne yakınlığı ile bilinen sözde yasal olan hür dava partisinin genel başkanının söylemi.
Öcalan'ın Diyarbakır'da düzenlenen Nevruz kutlamaları sırasında okunan mektubunda 'islam vurgusu' yapmasını önemsediklerini belirten Yılmaz, "PKK ve Hizbullah'ın fiili ateşkesi kalıcı olmalı, iki taraf helalleşmelidir" diye konuşmuş`
aynı devlet,suriye'de öso adlı terörist yapıyı desteklemektedir. teröristlerin bugün halep'te yaptığı ve 25 kişiden fazla insanın ölmesine neden olan kimyasal silah saldırısında türkiye'den bir firmadan sağlanan kimyasal karışımın sağlandığı bilgisine ulaşıldı.teröristler aynı zamanda hatay'da halkın can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor.
Dün Ekşi Sözlük'te "Ateist" maddesi altında bir hikaye paylaşıldı. nixolidia rumuzlu kişi Türkiye'ye iş için birkaç günlüğüne geldiğini söyledikten sonra, geri dönerken havalimanında başından geçen bir olayı aktardı.
nixolidia rumuzlu kişi, olayda sivil vatandaşlardan, polise kadar nasıl bir gerici kuşatmaya maruz kaldığını çarpıcı biçimde anlattıktan sonra "çok eminim ki havalimanında olmasak hem o polis hem de grup tarafından fiziksel temasa (koldan tutmadan daha fazlası) maruz kalarak ayrılacaktım oradan... " diyecek kadar dehşete kapıldığını söylüyor.
tarih: 27 ocak 2013
saat: sabah 5:30
yer: atatürk havalimani
istanbul'a sadece 4 günlüğüne geldim ve işlerimi hallettikten sonra geri dönüyorum. 4 gün boyunca sabahtan akşama kadar ordan oraya koşturdum, millete laf anlattım. bütün işlerim bitince de son gece arkadaşlarla buluştuk, ev partisi, taksim falan derken sabaha kadar takıldık. 4:00'daki havataş otobüsü ile de havalimanına gittim.
havalimani saatine ve gününe bağlı olarak normalde olduğundan çok daha yoğundu ve kitlesi farklıydı çünkü umre zamanıymış.öncelikle umre'ye gidenlerle bi sorunum yok. hatta benim ya da başkalarının hayatına karışılmadığı sürece hiçbir sorunum yok kimseyle. isteyen istediğine inanır, istediği şekilde yaşar ve giyinir (popi meselesi). her yerde yarı çıplak, ayaklarında terlikler olan amcalar ve komple kapalı teyzeler var. beyaz ve siyahın müthiş ahengi tüm havalimanını sarmıştı (soru: umreye giden kadınlar da beyaz giyinir diye biliyordum ben ama burdaki teyzeler komple siyahtı. bilgisi olan arkadaşlar bu konuda bana bilgilendirici mesaj atarlarsa mutlu olurum)... bu gruba karşı yapabileceğim tek eleştiri ayaklarını lavabolarda yıkayan amcalar oldu. az ileride mescid olmasına rağmen girdiğim her tuvalette bir amca lavaboda ayağını yıkıyor ve ayaklarını her yere değdirmekte bir sakınca görmüyordu... bu durumdan tiksindiğim için (ayakları temiz olsa da ben hijyenik bulanıyorum) havalimanından varacağım noktaya gelene kadar tuvaleti kullanmadım.
güzel güzel check-in yaptım, bavulumu teslim ettim, pasaport sırasında bekliyorum. sıralar tabii ki de içerideki kitle ile orantılı olarak umre'ye giden vatandaşlardan oluşuyor. önüm arkam her yer ya beyazlı amca ya da siyah teyze. hatta arada beyazlar içerisinde çocuklar da var.
bu süreçte ilk tepkiler gelmeye başlıyor kulağıma. "nebçim giyinmiş", "alkol mü almış o", "yabancı da değil, elinde türkçe kitap var (kitap da marquis de sade'dan tanrıya karşı söylev[evet o gruptan dayak istediğim doğrudur] ), türk ve müslüman küpe takar mı" gibi tepkiler. cevap vermiyorum çünkü arada çıkabilir böyle insanlar diye düşünüyorum. total olarak umre'ye gidenlere mal etsem yaptığım ayıp olacak. pasaport kontrolü ciddi bir iş olduğu için (gruptakilerin büyük kısmının ilk defa yurtdışına çıktığını varsayıyorum çünkü genel prosüedürlerden %99'unun haberi yoktu) sadece bana söylenmekle yetiniyorlar. ben de eleştirileri çok takmıyorum zaten.
kontrol sonrası hem uçağıma biraz daha zaman olması, hem kitleden biraz uzaklaşmak hem de kitap okurken takılmak için bira içmeye gidiyorum (sabahın o saatinde sadece ben değil, orada bulunan herkes alkol alıyordu bu arada). biramı bitirdikten sonra kafede kendi kendime takılırken umre'ye giden gruptan bir amca yavaşça sokuluyor yanıma ve "delikanlı bizim tarafa gelebilir misin, sana birşey sormak istiyoruz" diyor. ben de saflığıma yanayım ki "heralde bilet, kapı, uçak vs. ile ilgili soru soracaklar" diye gidiyorum yanlarına.
görüntü şu: oturma yerlerinin orda beni bekleyen yaklaşık 20 kişilik siyah ve beyaza bürünmüş bir grup ve nefretle bakan gözler. giderken resmen 3,5 atmaya başlıyorum. "amca noldu istersen burda sor" diyerek kaçmaya çalışıyorum ama amca sanki beni idama götürür gibi yapışmış koluma "yok yok gel sen" diye mırıldanıyor. gittikten sonra "he amca buyur sor" dememi beklemeden arkadan yaşlı bir teyze "evladım sen türk ve müslüman değil misin?" diye acı bir ses çıkartıyor. "ha ney?" falan diye dumur olmuşken yaşça biraz daha genç bir abi "sen utanmıyor musun" diye ikinci soruyu soruyor. "ne diyorsunuz siz? ne utanması?" dememe kalmadan "bizi günaha sokmaya utanmıyor musun?" diye bir köşede ölmek üzere lan amca soruyor. "en sonunda biraz da sesimi yükselterek "ne diyorsunuz siz, ne günahı, ne utanması" diye konuşuyorum. beni oraya getiren amca "evladım sırada alkol kokuyormuşsun, kulağında küpe var, içeri girdikten sonra seni alkol alırken görmüşler. umre'ye gidenlerin yanında bir müslüman olarak bunu yapmaya utanmıyor musun?" diye açıklamayı yapıyor.
işte o anda elim ayağım titremeye başlıyor, beynim zonkluyor. "amcacım öncelikle size ne benim giydiğim kıyafetten?" diye sinirli bir şekilde konuşuyorum (hayır daha sesimi yükseltmedim). "hem ayrıca alkol almamdan size ne? siz alkol almıyorsunuz ki. alkol kokusu yüzünden de abdest bozulmaz, bişi olmaz" diye devam ediyorum. benim cevabım üzerine gruptaki yaşlılar arkaya doğru gerilerken gençler öne doğru çıkmaya başlıyor, "olmaz" diye sert bir dille beni uyarıyorlar(!). "ne demek olmaz ya? size ne benim yaptıklarımdan?" diyorum. "biz umre'ye gidiyoruz, senin imanın da bizi etkiler" gibi saçma bir söylemde bulunuyorlar. "benim imanımdan size ne? ben zaten müslüman bile değilim, allah'a ya da başka bir varlığın gücüne inanmıyorum. din ile alakam yok" dememle ipler kopuyor. genç olanları iyice yanıma geliyor ve "ne diyon sen" moduna geçiyorlar. çevredeki insanlar da bu sırada yavaş yavaş huzursuzlanmaya da başlıyorlar. "kardeşim sizle mi uğraşacağım, işim gücüm var benim" diye arkamı dönmemle bir tanesinin koluma yapışıp "kafir misin sen?" diye bağırması bir oluyor. şansıma o sırada yakından havalimanı polisi geçiyor da "memur bey bakar mısınız" diye sesleniyorum. polisin geldiğini gören grup geri çekilip kolumu bırakıyor. ben de hala saf bir şekilde "yardım isterim polisten, beni en azından kapıya kadar götürür. bu grup da bir daha bulaşmaz bana" diye düşünüyorum ki meşhur türk polisini nasıl unuttuğum için sonradan kendime kızdım.
polis klasik olarak "noluyor burda" laflarından sonra ben birşey demeden gruptan bir "memur bey bu adam bize hakeret ediyor" şikayeti geliyor(!?!?!). lan yüzsüzlüğe bak; polisi çağıran ben, şikayet karşı taraftan. tabii ki de yüze türk polisi benim gibi bir genç yerine umre'ye giden ulvi kişileri dinleyecekti; "ne diyorsun sen" diye bana çıkışıyor.
ben:"memur bey, ben kendi halimde kitap okuyordum. aha bu amca geldi beni çağırdı sonra da bana hakaret etmeye başladılar"
gruptan biri: "ne hakareti lan? sen demedin mi ben allah'a inanmıyorum diye?"
polis: "allah'a mı inanmıyor? çıkar bakim cüzdanını (da neden lan neden?)
ben: "neden memur bey, allah'a inanmıyorum demek kötü birşey mi?"
polis: "sen çıkar bakim cüzdanı"
neyse cüzdan çıkartılır verilir. bu arada cüzdan ile ilgili bir bilgi: (bkz: #28121212)
polis: "neden boş senin din hanen?"
ben: "memur bey ben ateistim"...
işte bu laf. aha bu lafı bu grubun içinde dedim. türk polisi bu grubun yanındayken dedim... polisin "nasıl lan" demesi ile grubun "puuuu rezil"vb. lafları, polisin "git gözümün önünden kendini çok sevdirmeden" tarzı lafları sayesinde arkamda bana küfreden bir grup ve grubun yanında yer alan bir polis ile uzaklaştım oradan. çok eminim ki havalimanında olmasak hem o polis hem de grup tarafından fiziksel temasa (koldan tutmadan daha fazlası) maruz kalarak ayrılacaktım oradan...
oysa ki ne kadar da güzel bir 4 gün geçirmiştim lan türkiye'de. işlerimi halletmiş, arkadaşlarımla güzel vakit geçirmiş şekilde yüzümde gülümseme ile geri dönüyordum. hatta bir sonraki işim türkiye'de olsun da daha çok böyle güzel zamanım olsa diye düşünürken son kararımı verdim; nah dönüyorum. çünkü bu olay sonuç değil başlangıç. "ecdadımız", "dinimiz", "peygamberimiz" düşünceleri "ama biz hep ezildik ve eziliyoruz" cümleleri ile iyice arttı ve artacak. toplum müslüman-diğerleri şeklinde ayrılmış durumda ve müslümanlar öyle bir güç kazanmış durumdalar ki kendi halinde takılan insanları bile güzellikle(!) dine döndürmeye çalışıyorlar.
biliyorum bütün müslümanlar böyle değil. biliyorum bu arkadaşları eleştiren müslümanlar da var ama böyle gruplar git gide artmakta ve yüzsüzce insanlara saldırmakta."
tribün adetlerini bilen herkesin tahmin edebileceği gibi büyük olaydır.hatta tam bir fiyaskodur.bu olay üzerine genç fenerbahçeliler adlı oluşumun yöneticiler toplanmalı kendi camialarına karşı bir toplantı yaparak grubu feshini açıklamalılar. tribün kanunu adetleri bunu buyurur.
- milan tribünlerinin efsanevi grubu fossa de leoni yıllardır başarı ile tribün yapmasına rağmen bir deplasmanda pankartını rakibe kaptırdığı için kendini fesh etmişti.
muhtemelen erkekleri sallamayan kızlardır.mesaj kutuları dolup taşsa da popüler olan tiplerin mesajlarına çakal gibi mesajlar dönerek kolay av olmadığını gösteren kızlardır.
ara sıra transfer haberlerini okuyup heyecanlanıyorlar.bir de yabancı pop şarkıları açıp keyif yaptıklarını düşünüyorlar bunun dışında vatan in the hause.
Ne olur ne olmaz yinede yerimizi alalım.atar gider olayları yaşanıp florya tesislerine o gün gazeteciler alınmayacaktır sonra spor gazeteleri coşacaktır.
nereden tutsan tutarsızlıktır,nereden tutsan içler acısıdır...
-dam bulamamıştır,yutup türü sitelerden müzikler açarak kendini kandırıyordur...
-sosyalleşmesi gerekmez,çünkü ayarı yoktur abazadır biraz ve komşularını rahatsız etmiş yaşlı,hasta,uyuyan bebek dinlemeden bir dünya küfür yemiştir...
sımsıcak çayı yudumlar sıcacık ekmeğime tereyağı sürerken yeşilçam sinemasının güzide oyuncularının yaptığı ölümsüz komedi filmlerini izleyen insandır.
yobaz babadır. baba bile değildir, kendi aklına güvenmediğinden yetiştirememiştir. bu yüzden kızını sevdiğine değil kendi uygun gördüğü andaval biriyle evlendirir... kızı hasta olunca hastanede erkek doktor istemez. ama kızını da okutmaz iki yüzlü babadır.
- maddi durumları elverir çoğunda. ama domuzluk yapar kızını okutmaz bunlar.