hiç tanımadığı insanlara abuk subuk mesajlar yazacak kadar boş zamanı olan yazarımsının dönüşüne izin vermek, u dönüşü yapılmayan yerde yapılan u dönüşüne izin vermeye benzer.
adını duyan site yöneticilerini dünya çapında ürperten inci ile iyi geçinilmesinin iyi olacağını hatırlatan tehdittir. uludağ ve ekşi'nin altyapıları benzerdir... ekşi'yi yeni elden geçiren inci ekibi uludağ'ın açıklarını bilmektedir... bu sebeplerle, uludağ sözlük yumuşak bir hedeftir ve böylesi bir saldırı, inci ekibinin namına bir şey katmayacaktır.
kulağımızın dibinde davul çalan "şeriat" tehlikesinin bir başka habercisidir. 10 yıl önce böyle bir sözleşmeyi imzalatmaya çalışanın kıçına sokarlardı.
mutlaka filmini çekecek birilerinin çıkacağı olaydır. "tecavüz kardeşliği" gibi abuk subuk bir ismi olursa, senaristini ve yönetmenini kıçından vururlar. ismi "kabus" falan olabilir.
bıraktıklarına, bıyıklarına ve bakışlarına kurban olunası müşkülpesent filozof. dehası sınırı geçtiğinde delirmiştir. yaşarken anlaşılmamıştır, ancak her geçen asır bir öncekinden daha iyi anlaşılacaktır. adı felsefesine yansımıştır... latin kökenli tüm dillerde olumsuz kelimeler "n" harfi ile başlar.
açacak başlık bulunamayınca açılmış gereksiz başlıklardandır. "anlamak" veya "anlayamamak" vasıtasıyla henüz başlık safhasındayken sübjektiviteyi sözlüğe entegre etme çabasının örneğidir bu başlık. ilgili başlığa da pekala girilebilecektir ilk entry.
açacak başlık bulunamayınca açılmış gereksiz başlıklardandır. "anlamak" veya "anlayamamak" vasıtasıyla henüz başlık safhasındayken sübjektiviteyi sözlüğe entegre etme çabasının örneğidir bu başlık. ilgili başlığa da pekala girilebilecektir ilk entry.
açacak başlık bulunamayınca açılmış başlıklardandır. "anlamak" veya "anlayamamak" vasıtasıyla henüz başlık safhasındayken sübjektiviteyi sözlüğe entegre etme çabasının örneğidir bu başlık. ilgili başlığa da pekala girilebilecektir ilk entry.
ne güzel, ne de kötü bir koku duymuş ve kaynağını merak etmiş oğlanın biri. bir bilge bulup sormuş. bilge derin bir nefes çekmiş. göğüslerine kadar inen sakallarını sıvazladıktan sonra, bıyık altından gülerek anlatmış:
"büyükçe bir boy aynası al. ayağa kalk. karşısına geç. arkanı dön. çok sararmış, hafif de kararmış donunu indir. henüz aşağı bakma ki, boyutları yine kafanı bozmasın. kafanı bacaklarının arasına sok... gayret et, olacak. tam karşıya bak şimdi. iyice bak ama. iki yanak var orada. kıllarını kenara tara şimdi usulca, içi kara pislik dolmuş tırnaklarınla. dikkatli ol... sivilcelerini patlatıp acı verme kendine. ortada sonradan genişletilmiş bir delik var. ne güzel, ne kötü dediğin kokunun kaynağı orasıdır evladım. o kendi kokundur. insanın kendi kokusu ne güzel gelir insana, ne kötü."
brødre'nin de yönetmeni olan susanne bier'in 8/10'luk şık filmidir. esas çocuk başarılı danimarka filmlerinde sık görülen mads mikkelsen'dir. genç kızı oynayan oyuncunun ileride ödüllere boğulacağı aşikardır.
eylemlerin kesilmesi gerçekten de tiksindiricidir, ancak başlık sahibinin araya sıkıştırarak savunduğu türban yasağı yanlıştır. ters teper. büyük iktimalle türbanlıların sayısını artırmak isteyenlerce getirilmiş bir yasaktır. yasak olanın cazipleşmesi hemen her "kutsal" kitapta yer alan adem ile havva hikayelerinin dahi ana fikirdir. çarşaf ve burka gibi kimliği gizleyici kıyafetler dışındaki örtülere sarınmak, dünyanın her yerinde serbest olmalıdır.
"bkz." açamadım, uzun geldi... voltaire: "düşüncelerinize katılmıyorum, ama söz söyleme özgürlüğünüzü sonuna kadar savunacağım."
diplomat inal batu'nun kızıdır. zeka ve yetenek değil de, "güçlü baba" faktörünü kullanarak her yerden bitiveren bir kadındır. şaşıdır, yamuk ağızlıdır. yazıları da, konuşmaları da, oyunculuk performansları da kabak tadındadır. ahmet hakan gibi "1,5 kafa genişliği = omuz genişliği" orantısına sahip imam bir güdüğe verir ve bunu da her yerden bitme gayesi ile yaptığını düşündürür. bu adamın çirkin yüzünü gizlemek için hiç kesmediği kıllar vardır yüzünde, sakal ve bıyık adında...
sonuçta bir zamanlar bütün bunlara rağmen "ahmet hakan'a gelesin." denemeyecek bir kadındı. nadir bir seksapeli vardı. ahmet hakan'dan sonra insanların salt görüntülerinin de koku yayabileceğini bir kez daha kanıtladı. yoğunluk sırasıyla gül suyu, naftalin, küf, lağım ve yosun karışımı bir koku yaymaya başladı.
activision'ın benzersiz bölümlerden (level) oluşan oyunudur. programcısı carol shaw'dur. seksenlerin başında arcade (türkçe'de atari) salonlarında atari 2600ler'le veya 8-bit kişisel bir bilgisayar olan atari 800xl ile televizyona bağlanarak evde oynanabilen olağanüstü bir "shoot 'em up"tır.
zamanında oyunu kaydetme (save) imkanı yoktu ve televizyonu günlerce meşgul etmek mümkün değildi. mümkün olsaydı da elektrikler mutlaka kesilirdi. bu sebeple bahsi geçen yıllarda sonu getirilememiştir. ullr nick'li uludağ sözlük yazarı oyunu bitirme hayalini yaklaşık 20 (yazıyla yirmi) yıl sonra bir emülatör üstünde oyunu kaydetme olanağından yararlanarak gerçekleşmiştir. köprülerin sonu gelmemiştir. rakamların hanesi skoru göstermeye yetmeyince bütün uçaklar patlamıştır ve her oyunun sonunda beliren "game over" yazısı çıkmıştır. en küçük bir "tebrikler" mesajı çıkmamıştır.
edit: zamanlar birbirine girmişti. paragraflar da daha uygun bir yerden ayrıldı.
ağır ağabeylerin, nam-ı diğer babayiğitlerin kullandığı nidalardır. bu babayiğitler maalesef yok olma tehlikesindeki türlerdendir. artık kavgalar da "it sürüsü bir kişiye karşı" çoğunluğu yakalanmadıkça çıkmamaktadır, ama o çoğunluk yakalandığında o it sürülerini bile durduracak ağırlıkta taşak taşıyan babayiğitler, hala az da olsa mevcuttur.