hayatına son verdiği anlayışzlık, dışlamacılık, nefret, baskı ve ötekileştirmeye maruz kalan ikinci kişi.
neden video çekmişmiş. kendini gösterme, ilgi çekmek için. e be güzel kardeşim intihar zaten ezilmişliğin, görmezden gelinmişliğin, ötekileştirilmişliğin isyanı olan dışa vurumudur. neden intihar ederken yüksek binalara, köprülere çıkar insanlar hiç düşündünüz mü? hayatı boyunca ezilmiştir yok sayılmıştır sevilmemiştir çünkü kendi algısına göre. bir meydan okuma, ben varım ve buradayım hepinizden daha yüksekte hepinizden daha cesurum çünkü ne kadar yaşayacağımı belirleme özgürlüğünü göze alıyorum demenin vücut bulmuş şeklidir. hani bazılarınızın yan baktı trafikte korna çaldı diye adam dövdüğü dışa dönük şiddet eğilimi var ya işte intihar size kıyamadığı için içe dönük gösterdiği şiddet eğilimidir.
ve evet video ile tüm aleme de gösterdi çünkü bu kızın öfkesi kendini anlamayan üç beş kişiye, eski sevgiliye, döven söven aileye değil. tüm insanlığa, kendisini anlamayı denemeyen tüm herkese. hiç tanımadığı bana, üzülmedim diyen sana.
şimdi .aşak geçmeye devam et, öptüm o gerzek beyninden.
bartın için mancar, çilek, manda yoğurdu ve tabiki kavşak suyu. ve tabiki kızları. siz tabi izmirin kızları bursanın macir kızları diye diye bartın kızlarını görmediniz, bilmediniz.
sonuçta adamlar boşuna "oralara buralara gidiyala, gizli gizli seviyala, kimseye haber vemiyala, bartınıy güzelleri" diye şarkı yapmış siz tenezzül etmediniz.
fuat saka ağbimiz kavşak sulu türkümüzü düzenlemiş siz dinlemediniz bile. sonrada izmirin kızları rerererörörö
Kiremitte buz musun
Gelin misin kız mısın
Akşam size gelecem
Evde yalnız mısın
Eşim aman aman aman
Eşimden gel
Kavşak suyuna gider iken
Peşimden gel
Hey hey ille de sana varacam aman
Almazsan da kacacam aman
Eğer beni alirsan
Asrı da nisan yapacam aman
Kiremitte özler var
Yarda ela gözler var
Yari tenhada görsem
Söylenecek sözler var
ulan istanbul carlos. başlığı görünce düşündüm de tüm sevdiğim ülüler yaşlandı ya da artık ünlü değiller, ezik oldular, sapıttılar. ozan güvenin saçları kırlaştı baya bildiğin orta yaş oldu. hakan peker dirense de dedemin yaşına yakın yaşı var adamın. yıldız tilbeyi açıklayamıyorum system error. kime aşık olayım sinan akçil'e mi nihat doğan'a mı. okan bayülgen'e olan aşkım deniz seki'yi terk etmesiyle son buldu. okanla nihattan konu açılmışken bunlar kankaymış ya la.
yoktur. böylesine dönek böylesine yandaş yayın yapan sözüm ona devlet kanalını izlemek için tek bir neden bulmuyorum. diriliş ertuğrul güzelmiş. pehh. sırf trtde yayınlanıyor diye sırf hükümet destekli diye oscar alsa yine de izlemem. l&m yi, böyle bitmesini ramazanda yayınlanan hayat yokuşunu filan hep internetten izledim. sırf kanal kazanmasın diye. zaten maaşımdan tutun da elektrik faturama kadar heryerden ceplerine para gidiyor. bir de kanalı izlemeyemem. hatta tüm trt ve kardeş kanallarını sildim tv'mden. ohh. 1. sırada flash tv var tv kanal sıralamam da düşünebiliyor musunuz. çok zevkli lan. kara para aşk'ı izliyordum baya sarmıştı da sırf atv'ye gıcığımdan onu da izlemiyom.
zamanında türkçe olimpiyatlarını haftalarca haber yapıp, yayınlayan reklamını yapan devlet kanalı bugün o olimpiyatların sahibini şimdilerde terörist ilan etmiş. babama bile güvenmem artık.
sen kimsin, neden merveler yerine seni tercih edeyim, ne vaad ediyorsun, güzel kokuyor musun, muhabbetin nasıl, kekomançi gibi çay mı demleyeceksin, ikramınla damağımda kekremsi bir tat mı bırakacaksın, senin suratını, bedenini görmek, mervenin bıdık yüzünü görmekten daha mı iyi gibi soruları sorması gereken kızı arayan ilandır.
not: sen sorumacevap ver, sana diye evden çıkıp sana geleceğim.
carlosluk olabilir. robin hood'un istanbuldaki şubesinin carlos departmanında çalışabilir. uleyn carlos o küpe o kada mı güzel yaraşır, o deri ceket içi beyaz balıkçı kazağı o kada mı şık durur be abicim. tarzımsın tarzım.
(bkz: ulan istanbul) (bkz: carlos)
parasızlıktan sosyal hayat yerine alternatif olarak geliştirdiği bir tekniktir. hem beleş, hem zevkli. sonunu düşünen kahraman olamaz ve yaparken çok zevkliydi bişey analamadık sözleriyle taçlandırılabilir bir başlık olmuş.
foxun o hayat benimden sonraki en iyi dizisi. karagülle bu dizi nasıl aynı kanalda oynar aklı almıyor.
cücükcüğüm pelin, tabiki iyi aile çocuğu tarıkcım, anam babam mukadder, babannem kadar uyuz hiko, ipsiz sapsız ama iyi niyetli amcişko filan tam yemelik dizi. akşam beni de yemeğe çağırsalar ya. ama yeşim salkım gibi soğuk nevaleyi diziye niye almışlar yea. bi de hakanın kazulet manitasını. ana karakteri öldürüp de saçmalamadan devam edebilen çay yanına potlak mısır tadında bir dizi. aynısının bir benzerinden salı gecesine de istiyoruz. uyuzluktan nizama adanmış ruhlar ekip bir izliyorum salı geceleri. küçük ağayla acun mu izleyeyim ameka. mute tuşuna basıp kriminal keys oynarım yeter ki acunla o yerden bitme eks osman para kazanmasın.
yanlış yerde olan abidindir. olum ütopya ney lan bizim millet böyle abidik kubidik yarışmalara alışık değildir. ayrıca sen ses yarışmalarının aranan ismisin, sansasyondan da anlıyorsun firdevse olan aşkını unutmadık daha, o sese niye gitmedin. niye ütopya, anltsna braz.
klinik psikoloji'de yüksek lisans programı olan üniversite. hatta fiyatı da diğer özel üniversitelere göre yüzde seksen ucuz. ortalama otuzbeş bin ile kırk bin arasında değişen fiyatlar esenyurt üniversitesinde sekiz bin. evet yanlış duymadınız. hatta belediye destekli bir üniversite olduğundan belediyede tanıdığınız varsa beleş bile gidebilirmişsiniz.
semtini bilmem ama ilçe babında kesinlikle esenyurt. tam bir esangels adeta. hatta üniversitesi bile var esenyurt üniverritesi adında yeni kuruldu fiyat ve kalite olarak diğerlerinden yüzde seksen daha ucuz.
abartmaması gerekendir. mesela ilk buluşmada erkeğin ödemesi şık duruyor beybisiler. sonuçta hepimizin içinde bir türk kezbanı var karizmatik geliyor. takılma ve tanıma evrelerinde ise pek de gerek olmayan bir durumdur herkes kendi yediği içtiğini zıkkımlandığını ödeyebilir pekala. zaten ilişki kırılma noktasına erişip level atladıktan sonra kim ödemiş niye ödemiş kadın cebini eline atarmış pek de problem olmuyor. gün geliyor kadın ödüyor, gün geliyor adam iyi kazanmış oluyor adam ödüyor, gün geliyor adamın parası olmuyor sen ödüyorsun, gün geliyor ikinizinde parası olmuyor oturup evde pes oynuyorsun.
neticede bir kukun var diye elin adamına geçirmemek lazım, garibim o da evlat. sonuçta bunun benzini var, valesi var, park ücreti var, bir de şık mekana gidelim diyorsan adamın haftada en az bir buluşöada iki yüz bilemedin üç yüz aylık bin ikiyüz lirayı gözden çıkarması gerek. sonuçta hiçbirimiz über zengin değiliz. ben kendim hiç öyle bir defada ikiyüz lira ödemedim hesap yazık içim acır. yok lan bir defa ödedim gerçekten içim acıdı. bir kere de sevgilim bütün gün hesapların hepsini ödedi dsiye cebine gizliden para koymuştum.
ben önceden iyi yazardım baya iyi yazardım, sikko bir sözlükte hayatımın dönüm noktalarını yazdım, hep dedim bir kopyasını alayım sonra "emeeen nolcek ya en güvenli ortam" dedim kopyalamadım. ve birgün o mecra gitti, yazdıklarım gitti, sonra yazasım gitti.
farkındalık düzeyinin olması gereken seviyeye ulaşmasıdır. reel düzlemde bakmayı becerebildiği zaman o eşiğe ulaşmıştır. aşk sevginin abartılı halidir, karşındaki kişiye duyduğun çekim, heyecan vs abartılı duygu yoğunluğunun ürünüdür. bu yüzden kişiye ve kişiyle aranda geçenlere kendi öğrenilerine göre anlamlar yüklersin. ne zamanki zihnindeki çarpık şemaları yeniden düzenler ve yaşantıları olduğu gibi algılarsan aslında doğal bir süreç olan ayrılık evresini kabul eder gereğini yaparsın. halk buna kadının vazgeçme eşiği der.
bir zamanlar öğrenci evlerine tencereyle yemek taşıdığım, babamın belki de hayatında dönüm noktası olan bir topluluk bu kadar ayak altı alaşa edilmemeliydi.
biz akepe başa geçtiğinde sevindik ne yalan söyleyelim sevdindik. babam başından sevmezdi tayyibi ama adam bize bizden geldi. dedik ki inançlı adam bundan zarar gelir mi. dedik tansunun mesutun basiretsizliğini bu bitirir belki.
sonra yıllar yıllar geçti, siyasetten anlamadığım dönemlerdi. adam diyanet mensubu babam da dahil kendinden olanların durumunu iyileştiriyordu git gide. ben bu durumdan hoşlanmamaya başladım git gide. ama kimse birşey diyemiyordu.
zaman geçti inandığımız değerlere göre ameller yapabileceğimiz bir mecrayla buluştuk. çarşı grubu gibi, demet akalın fun clup gibi, ya da yozgatlılar derneği gibi düşünün. müslümanlığı yaşamaya çalışan birtakım insanlar hayatlarını dine göre yaşayan insanlar vardı. ister aptal deyin, ister sahtekar, hatta yobaz da diyebilirsiniz. ben ve ailem en doyumlu en verimli zamanlarını yaşadık belki de bu topluluğun.
babam ortaokula gitmek için babasına rest çekince hayırsever insanlar sayesinde liseden mezun olmuş. hayırsever insanlar herhangi insanlar. etiketsiz. liseden mezun olunca da sesi ve ezberi kötü olmasına rağmen sınavına giren iki hocadan birine telefon gelmesi hasebiyle sağır hoca babamı sınav yapmış ve atanmış. allahın lütfu işte çünkü kendi ailesi babamın kazanacağına muhtaçmış. babam okusun diye damdaki yük eşeği, damızlık inek satılmış. hiç yeni ayakkabısı olmamış babamın.
babam babasız anasız çocuk yaşta yad ellerde okumaya çalışırken elinden bir arkadaşları tutmuş bir de bu paralelciler üçgenciler. babam cemaat olmak iyidir fikri hasebiyle bu ağbileri kendine yakın bulmuş kendince hizmet etmiş allah rızası için.
gel zaman git zaman kendi kızı da abla olsun istemiş ama olmamış. kendimden bahsediyorum eleştirebileceğim onca şey geldi başıma üniversite yıllarımda. babamı arayıp "kızınız oğlanlar geziyo" mu denmedi yurttaki cemaatten olmayan kızları kazanmak için üstüme "hırsızlık" suçu mu yapıştırılmadı, vizelere üç gün kala evsiz mi kalmadım.
hiç kırılmadım çok kırıldım, kızdım, mağdur oldum. yeri geldi annem cebindeki beş lirayı gazete parası verdi, babam ikinci sızıntıya abone oldu harçlığımız elli kuruş azaltıldı. sırf ahiteri kazanma için seçtiği yoldaki hizmetini yapabilmek için okumam değil belki ama hizmet edebilmem için dersaneye gittim. iyi bir lise iyi bir üniversite kazandım ve atandım. bunları yapğarken cemaat soruları aldıysa bile baba vermedi, çok da itaatkar değildim, hukuk tutmadığı için pdr yazdım diye beni yerleştirmelerde aramadılar bile.
yani aksamalar, yanlışlar çok oldu. referandumda evimize gelip evet deyin demelerini ya da seçim öncesi halka halka yapılan duaları anlamadım. hocaefendiyi dinleyip ağladığımda oldu, anlamadığım sıkıldığımda. ama bildiğim birşey var ki ne annem, ne babam, ne dersanedeki ilk danışman hocam nazlı hanım, ne ilk ev ablam kötü ve sahtekar ya da samimiyetsiz insanlar değildi.
annem yaptığı gözlemeleri bizim çay saatine yetiştirmek isterken, zehra abla bana "ders çalış" derken, nazlı hoca "atlet giymedin mi" derken, zafer hoca basmayan kafama coğrafya öğretirken paralel samimiyetsiz değildi.
bu topluluğun büyük bir parolası vardır. kişilere takılmak. kişilere takılsaydım kırılır arkasından söverdim. ama ben felsefesini biliyorum çekirdekten. amaçları ne çok iyi biliyorum. evet eğer aldılarsa soruları sonuna kadar yanlış ve haktır biliyporum, evet adam kayırıp torpil yaptılarsa sonuna kadar karşılarındayım.
ama tek dertleri inançlarının gitmediği toprak yankılanmadığı gök olmasın isteyen insanlar kötü değil biliyorum. şimdi güce tapıp göt dönen insanlar, kendine verilmedi için alaşağı eden kaypaklar olsa da bu dava birgün tekrar dirilecek biliyorum. bu yol dikenledir bu yol kolay değildir, dünya imtihan yeridir onu da biliyorum.
müslümanlığa saygısı olmayanlar daha doğrusu müslümanlığı bilmekdikleri için saygı duymayanlara tek sözüm çünkü onlar "bilselerdi; yapmazlardı." ama sözüm ona inanan müslüman kardeşlerimiz şimdi en çok bize düşman ya asıl canımız o yakıyor.
not: 3 yıldır cemaatin tek bir eylemine katılmış değilim, hatta sadaka bile vermiyorum, gazete bile almıyorum ama gönlüm onlardan yana.
bi tanesini ben kaptım kızlar ama adamı kezbanlıklarımla mundar edip toparlamaya çalışıyorum. kas ne ara moda olmuş adamın baklavaları sayılamazken ben sıpır yıpmı sivgilim diye başını yedim. öküz gibi yemeyip yediğine içtiğine dikkat eden, oturunca doyum alacağınız muhabbeti olan, yer yer komik yer yer şefktli, parçalsjefıou ehem öhöm neyse o "adam gibi adam"ın et kemik hali, kendi çabalarıyla evini, arabasını almış kendi işini kurmuş eli yüzü düzgün on numara beş yıldız dişleri olan bir adam tanıyorum.
hesaplı mı kaliteli mi belli olmayan ama kesinlikle çok zevksiz tasarlanan ürünlerdir. hayat bana da waikiki way way olur belki diye her defa girip bir kere bile bir şey alamadım.