Yıllar önce tanıştığım, çok sevdiğim, bir sözlük yazarının yaptığı eylem. Kendisi balıkesir üniversitesinde elektrik elektronik okuyordu tanıştığımızda. Şu sıralar hukuk öğrencisi olduğunu düşünüyorum.
yol filmi, trende geçiyor, aşk acılarının bir araya getirdiği iki insan, tesadüfler... tutar hocam bu film deyip çekilmiş. Hikayeye dahil olamadan boş gözlerle izlediğim, anlamsız bir yavanlığa sahip film.
yol filmi, trende geçiyor, aşk acılarının bir araya getirdiği iki insan, tesadüfler... tutar hocam bu film deyip çekilmiş. Hikayeye dahil olamadan boş gözlerle izlediğim, anlamsız bir yavanlığa sahip film.
Doğru önerme. ilk ciddi ve uzun ilişkimin evlilik düşünme dönemindeyken bir gün annem nasıl olduysa çamaşır makinesini çalıştırmayı unutmuş, bir anne ne kadar rica ederse, aradı rica etti. Makineyi yine bir hevesle aldık anneme, dokunmatik 15152626 programlı falan. Başına geçtim, ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim dahi yok. Oturdum başladım ağlamaya. Neden evlenmemeliyim sorusunun cevabını o gün ilahi bir mesajla aldığıma inanarak ilişkiyi bir süre sonra bitirdim. Şu an eskisi(bizim sülalenin yalnız ve mutsuz kızlarının ex manitler için kullandığı tabir) evli ve çocuğu var. Ben de bir süre kendi evimde yaşamış olmama rağmen anneme geldiğimde çamaşırlarımı yıkıyor, nadiren mutfağa giriyorum ve her yerin her yerde olması beni zerre rahatsız etmiyor.
Dikkat, bir miktar mübalağa içerir.
2010 yılından beri ailece vazgeçilmezimizdir. 3. Şehrimizde yine sevdiklerimizden uzaktayız. Genetik kodla bir talihsizlik aktarılıyorsa şayet, bizim aileninki “dikiş tutturamamak”tır.
“insanın içini cız ettiren şarkılar” tabirine birebir örnek şarkıdır.
Bazı günler var, insan bir şarkı sözüne açıyor gözlerini. Yakın zamanda hiç uyumadığım bir sabah korkarım kısmındaki melodiye açıldı gözlerim. Sabah 7idi. Şarkıyı arkadaşımın shazam hafızasına mırıldandım buldu sağolsun.
Sonra mehmet erdemin son dönemde bir çok işinden sıkılmış olmama rağmen ud çalıp söylediği bir kaydına denk geldim. Caplin misali bir yarışması düzenlense ahmet kaya’nın, mehmet erdem birinci olur diye düşündüm.
Türüne göre değişir. Günümüz insanı gerçekten ayırt edilemeyecek ütopyalara inanıp, düşünmeyi teşvik etmek yerine ezbere dayalı kurallar listesi tadında kitaplar okumayı tercih ediyor. Hal böyleyken yazmaya elim gitmese de, kitap okumak zararlıdır. https://m.uludagsozluk.com/e/42644687/
Bir entry ile özetleme girişiminde bulunacağım kitap türüdür.
Ana başlıklar halinde maddeleyecek olursak;
-pozitif olun, negatifleri hayatınızdan çıkarın.
-kendinizi sevin, siz değerlisiniz.
-kendinizle barışık olun, her insan mükemmeldir.
-kendinizi tanıyın, sizi nelerin mutlu edebileceğini görün.
-hedef listesi belirleyin ve asla mütevazi olmayın. Çünkü siz harikasınız ve x başardıysa siz de yapabilirsiniz.
Son olarak iNANIN.
Günümüz insanının bu kadar mutsuz olmasının sebebi sizce farkındalık mı, yoksa kendisine mutlu olmak için hedefler belirleyip mutluluğu şartlandırması mı?
Sizce herkes mükemmel ve değerli mi? Yahut olmak zorunda mı?(!) Neden insanların mutlu olmak ve iyi hissetmek için mükemmeliyete ihtiyaç duyduğunu düşündünüz mü?
Sıradan insanların mutluluğunu sığ’laştırarak kocaman mutsuz bir dünya yarattık. Daha fazlasını isteyen doyumsuzlarken, sırf negatif görünmemek ve sevilebilmek için çiçek dallarından, kuşlardan, kelebeklerden sahte mutluluklar duyup sosyal medyada paylaşan o insanlar geceleri yalnız başına yatarken cidden mutlu uyuyorlar mı büyük merak konusu. Kimsenin kimseye tahammülü yok, dert dinleyemez olumsuzlukları konuşamayız zira pembe gözlüklerimiz var, olmayanları hayatımızdan çıkarmamız gerektiğini buyuran baş ucu kitaplarımıza yürekten inanıyoruz.
Söyleyeceklerim bu kadar POZiTiF GECELER DiLiYORUM UNUTMAYIN HEPiMiZ MÜKEMMELiZ.
Yusuf yazar züleyha sayfanın ortasına. Hala hitaptaydı kalemi bir satır ileri geçemedi.
Bir satır ileri geçsem hitaptan, yanacağım. Ses verdi içinden bir ses: yan o zaman, yan o zaman!
Ah benim yusuf'um ah benim ah senim dedi başka bir şey diyemedi.
Züleyha yusufa bir mektup yazmaya başlayınca yusuf diye başladı yusuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok. Ve züleyhanın lügatinde yusuftan öte sözcük yok.
Yusuf, dedi, kelamım artık sende hükümsüz. Ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme. bil ki kelamdan da ötede sadece ah var, ah ki dünya onun üzerinde durur, gök kubbe sadeve onun hararetiyle döner.
uğruna dağlar delinen olmaktı şirinin kaderi dağları delen değil,
Açılıp kapanan düğme aslı boyundan ayağa, yanıp küle dönmek keremin hakkı. Aslıya kalan en fazla ah felekleri tutuşturmak.
Züleyha ise önce yazgısını yüklenmiş sonra yazgısından iffet çıkarmış. Aşkı ne aslı, ne şirin, ne leyla haketmiş. Aşkı enn çok güzeller güzeli yusufun ayaklarına mısırın dillere destan güzelliğini, aşkını, ömrünü, iffetini seren züleyha haketmiş...
Sağlık meslek lisesi çıkışlıyım,4 yıl önce de anatomiyi sevmezdim. Şimdi aynı dersi tekrar alıyorum hayatta hiç birşeyi nefret haline çevirmedim fakat anatomiyle tanışmamdan bu yana 4 yıl sonra tus sorularından vize yapan hocam sayesinde anladığım tek şey en büyük nefretimin anatomi olduğudur.
Kimse de çirkinim demiyor. Hep biz zekiyiz, hep anlaşılamıyoruz, hep üstünüz ama asla kötü değiliz. Hele çirkin hiç değiliz(!) kabullenelim arkadaşlar beğenilme problemi var.
Not: hayır ben gerçekten çirkin değilim!