2 gün öncesine kadar adını dahi duymadığım alman akapella grubuymuş. henüz kendileri hakkında internette yeterli bilgi yok. olan da almanca. lakin elemanların şöyle bir the hobbit - far over the misty mountains cover'ı var ki akıllara zarar;
ateist dediğim böyle çakma ateist usta. allah belamı versin acıyorum bu adama. sen o kadar entel takıl, ne bileyim gotik müziğe falan sar. lisede 7/24 "allah yok abi. evrim." edebiyatı yap, ve tüm bunların altındaki yegane amacın kızları etkilemek falan olsun okey mi. gel zaman git zaman buna kendin de inan. ateistim adamım ov ye diye takılmaya başla iyiden iyiye. sonra birgün acık. dışarıdan yemek sipariş et. kapıya gelen eleman selamınaleyküm desin. ve dostum işte o an seni seyretmek istiyorum.
bak bir abin olarak söylüyorum. yaptığın herşey fuzuli. gel hak yolunda buluşalım senlen. ee ne demişler?
olursan sen inanmayan allaha sahteden,
adama verirler coşkuyu hissettirmeden.
edit: dostum tartışıyorsunuz. yapmayın. bu fikir aklıma geldiği ve entryi girdiği an yüzümdeki ifade şudur; http://paradoxdgn.com/junk/avatars/trollface.jpg
onçün aleykümselamın şeceresini bilimsel bilimsel ortaya döküyorsunuz, gülüyorum. "ehehe harbi lan komik olur he" de geç biraderim. "islamı yada bu toplumu kurtaracam ben, aleykümselamı ezdirmem!!1" şeklinde başka ulvi bi amacın varsa seni harun yahya ile gece sohbetlerine alalım. kedi canını senin. inşallah.
edit4: kedi kesen ateist kadar çelişkide olmayan ama selam verirken abdesti yoksa içinden besmele çeken ateist kadar tuhaf olmayan ateisttir temalı entrylere de 100 puan veriyor, mavi masayı alkışlarla uğurluyoruz.
facebook'ta allah, muhammed, kuran beğenilir. profil resimlerine atatürk, türk bayrağı, deniz gezmiş fotoğrafları konulur. aka facebook solcusu.
bir albüm açılarak adı "kahrolsun israil" olmak suretiyle içerisine boykot edilen israil bayrağı resimleri, coca cola'nın tersten okunduğunda "mekke yoktur, muhammed yoktur!" anlamı taşıdığına dair bazı 'belgeler' ve israil çıkışlı bilimum markaların logoları konur. buna ek olarak "bunları almayın ey müslüman kardeşlerim!" çağrısı yapılır. ve de olmazsa olmazı; hitler fotoğrafları.
son bir albüm ile de "siyasi görüşümüz" belli edilir. "HAYIR !!!", "EVET!!", "şeriat geliyor kaçın!", "demokratik bir türkiye için el ele!" mesajları da verilir.
sonuç: "müslüman, atatürkçü, aydın ve duyarlı bir insanım ben!" diyebilmenin dayanılmaz hafifliği. ehm, tabi ki öylesin adamım. hell yea.
eveet, bir tutorial'in daha sonuna geldik. haftaya nasıl menemen yapılır onu irdeleyeceğiz.
enteresan facebook gruplarından bir tanesi daha. bayağı da popüler. ilk bakışta grup; içeriğinden ziyade başlığı ile dikkat çekiyor. bir haftadır üzerinde kafa yoruyorum, hala da anlayabilmiş değilim. hayatımda böyle anlatım bozukluğu görmedim arkadaş. içerik de rezalet zaten. böyle yaparak kendinlerince "duyarlı" olduklarını zannediyorlar sanırım. grubu kuran eleman da gidip "cCc bozkurt cCc" adamını peşine takacağına önce türkçesini düzeltseymiş keşke.
--spoiler--
israili Sevmeyen 1 Haftada 100.000 Kişi Bulurum
--spoiler--
nası yani?
mounta sahip olabilmeniz için 20€ ödemeniz gerekmekte. bir kez aldıktan sonra varolan ve ileride açacağınız tüm karakterler bu mountsa sahip oluyor. bir diğer özelliği ise mevcut riding skillinize göre upgrade olması.
the bad touch isimli şarkının ritmi baz alınarak hazırlanmış, world of warcraft içerikli, yaratıcılık örneği, izlerken yarım yarım yaran videonun adıdır.
vardır abi böyle insanlar. ne bileyim, hayatımın her evresinde sahip oldum bunlara. filmin içine etmekle kalmaz, aynı zamanda vesvese verirler. fantastik bir filmin türünü unutarak mantık aramaya giderler. ya ne kasıyosun, otur izle işte filmini. hayat ne güzel oysa. filmdeki onca fantastik ögeyi hunharca bi köşeye fırlatıp, en olmadık ayrıntıları göz önüne getirdikten sonra pis pis sırıtan, film izleme şevkini kıran insanlar. size sesleniyorum, yapmayın.
fantastic four, x-men, matrix, the mask... içine sıçtığınız filmlerin haddi hesabı yok. sizin neymiş de jason yürüyerek yakalıyormuş kurbanlarını, neymiş de maskenin cebinde her bi halt varmış. neymiş de pinhead'e çelme taksan düşüp çivileri kafasına girermiş, neymiş de harry potter niye asayla büyüyle kasıyomuş, eline bi pompalı alsınmış. uzaklaş burdan, arkana bile bakma adamım.
lisede böcükkene kendisini şöyle bir kavırladığım olduydu; http://img27.imageshack.us/i/screamyx.jpg/
akabinde dayanamayıp "oh mon çer" diyen bir fransız süsü verdiydim gerçi.
kimine göre tıss'tır, kimine göre fışırk'tır, kimine göre tısırk'tır... henüz otoritelerce "bu ses şudur" diye bir sav ileri sürülmediği içün herkese değişik gelebilir. normal yani. en azından şimdilik.
evet. kutu kola.. ne kadar değişik değil mi? halbuki kutu dediğin köşeli olur. kare olur, dikdörtgen olur. yalan. resmen silindir. üzerinde 330ml yazar. o da yalandır büyük olasılıkla. tarım ve köy işleri bakanlığından izin aldıklarını yazar. hemde 59-00070-00040-8 sayılı izniyle ürettik derler. hepsi yalan. ulan tarım & köy işlerinin ne işi olur teneke kolaylan, bide kusüratlı sayı vermişler oraya* hey allaam. ulan ibnesiniz adeta, bişey diyecektim ama neyse... tüm bu yalanlara rağmen, coca cola'nın dünyayı ele geçirmek gibi cani planlarına rağmen, insan, elini kutu kolanın açma halkasına attığı andan itibaren farklı birisidir artık. taa ki o ilk yudum alınana kadar. haydi saniyede 100kare çeken fotoğraf makinesiyle izleyelim o anı;
*teneke kola kavranır. ama öyle rastgele kavranmaz.
--spoiler--
sol el baş parmak barkodun üzerindeki soğuk içiniz yazısının üzerinde olmalıdır.
serçe parmak ise kolanın tabanına paralel bir doğru şeklindedir.
--spoiler--
*el açma halkasına gider. ama nasıl gider?
--spoiler--
işaret parmağı yatayda baş parmak ile 90 derecelik bir açı yapacak şekilde kolanın üzerine konur. doğrultulur.
--spoiler--
*sağ el baş parmak açma halkasının aşağı bakan yarım ayının üzerine kondurulur. bu normal.
*sıradaki hamlede işin içine biraz fizik giriyor. sağ el işaret parmağı açma halkasını kavramış bir şekilde yukarı doğru çekilirken, baş parmak ile aşağıya doğru bir kuvvet uygulanır. yeşillik olsun diye newton hesaplanır. ve işte o an;
işte. başardık. tekrar normale döndük. tüm bu manyaklıklar geride kaldı. belki bilinçli, belki bilinçsiz.. ama.. ama hangimiz yapmadık ki? hangimiz hayatının en az üç saniyesi boyunca bir kutu kola ile sevişmedi ki? yo yo. aksini düşünmek bile istemiyorum. hele bu yaz gününde.
evet olay bu. yastığın soğuk tarafı hayatın en güzel artılarından birisi değil midir. fakat çoğu zaman, yüzümüz soğuk tarafta orgazm olurken, saçlarımız bir diğer soğuk tarafı piç eder. sonra yüzü oraya koysak ne fayde? orası sıcaktır gari. bunun birden fazla çözümü vardır elbet. mesela yüzün sağ tarafına yatılıyorsa, yastığın en sağından başlanır. ısındıkça sola doğru kayılır. böylece saçlarda ısınmış tarafa geleceğinden pek bi problem teşkil etmez. yalnız uyku hali değişik bi hal malum. yarı ölüsün. horul horul uyurken bir de onları mı düşüneceksin? o açıdan, işi garantiye almak için saçlar kazıtılır. böylelikle hem yastığın soğuk tarafından alınan zevk maksimuma çıkar, hemde saçlar yastığı daha hızlı ısıttığından, kazıtıldığı halde soğuk tarafın kullanılabilirliği artar.
mesela ümit davala'nın 2002 dünya kupası'ndaki saç modelinin asıl çıkış kaynağının burası olduğunu düşünüyorum. öyle "aa deli lan bu" deyip geçme, bir heyaal et.
aslında problem, bilgisayar masasının pencereye 90 derecelik bir açıyla konuşlandırılmış olmasıdır. bundan dolayıdır ki, sandalye* pencerenin hemen dibinde olacaktır. bizim problemimizde bu zaten. bilgisayarı salla nidecen, sandalyede asıl olay..
efendim sandalye pencerenin yanında olunca ne oluyor? üşengeç bir bireyseniz, züğürt bir bireyseniz çok fena. mesela geceleri "açayım penceremi, serinleyeyim mis gibi ohh" demek isteyebilirsiniz. dersiniz. açarsınız. serinlersiniz. ama n'olur? dalgınlığınıza gelir, salarsınız elinizi burnunuza. (siz biz ne lan?) farkına varıncada düşünüp durursun amele gibi, "lan karşı apartmandan ayça gördü mü acep yaa. yhaaaa" diye. görür tabi. bok işi mi var elinin burnunda. ki bunların bide asılanları oluyor ya. aman yarabbi. karşıdan manzaraya gel hele, açık pencere... asılan bi ergen... ertesi gün gülümseyerek "naber?" demesi yok mu bide off...
ps: olm napıyosun ben öyle birisi değilim lan. tamam burun kısmı falan olabilir belki ama. yok yani.
ps2: lan yeminle bende yok öyle şeyler. kara kara perdelerle örtülü tüm camlar. ama düşündüğün sebeplerden değil. anlatamadım. lan off..
tanım: kişinin kendini filmlerdeki karakterlerin yerine koyması durumudur. akabinde film karakterinin, kendi şahsi düşünceleri doğrultusunda hareket etmesini arzulamasıdır. hayal etmesidir. bla bla bla..
misal ben;
-yüzüklerin efendisi'nde elrond olaydım; o isildur'u en başında aşağı yuvarlarıdım.
-the last airbender'da aang olaydım, ateş ulusu'nu yendikten sonra dünyayı ele geçiriridim. hazır kimse yok zaten.
-harry potter olaydım, harmione'ye oltayı salarıdım.
-300'de leonidas olaydım, xerxes "gel bana katul hacu" dediğinde, "olur abi eyvallah" deridim.
-click'te michael newman olaydım, zamanı durdurup ingiltere'ye doğru yola çıkardım. şu 28 hafta sonra'da oynayan hatun pek bi güzeldi çünkü.
-american pie'da herhangi bi karakter olaydım, farkı bişey olmazdı, yine sevişirdim.
-star wars'ta anakin olaydım, hıyanet itmezidim obi-wan ustama. ulan öyle adama yamuk yapılır mı? güç* çarpar şerefsizim.
-the butterfly effect'te evan olaydım, amy smart'la aynı yatakta uyanmasını sağlayan flashback'i(yada flashgo, goback.. whatever), fixleyip tekrar aynı ana dönerdim. hani diyodu ya; "kızına bulaşmaycan" falan diye. oraya bide oğlanı eklese hiç bi problem yoktu. amele işte.
işte böyle birşeydir. güzel bi duygudur ama. tabi çoğu zaman rüyalarda boy gösterir. succubus'lar felan gelir. bazende dalıp gitmişken anlamsız bi şekilde kafada dolanır. "ehehe napıyom lan ben uahusa" diye kendine gelir sonra kişi. falan filan...
türkçe'nin içine s.çtığımın farkındayım. orcınıl şöyle birşey olacaktı fekat...;
"kendi nickaltına yazarken üçüncü şahıs gibi davranmak" ...fekat olmadı be sözlük. sözlük utansın be sözlük.(?)
olay nedir?
kişilerdeki kendi nickaltına entry girerken farklı bir karaktere bürünme sendromudur. misal;
lan dallama, orada bahsettiğin eleman senden başkası değil. yapmıştır, etmiştir ne olum? yaptıysan yaptım de ne dolaylıyosun lafı? bu mu yani format? bu mu yani sözlük anlayışı ha?
gerçi başka yolu da yok ama.* var mı yoksam? ha?
dur hak veriyorum şimdi. o zaman "-dan durumdur ft. dedirten" devam etmeli. show must go on ulan.
özetle; öyle bir durumdur ki, insanı anlamsız duygulara beş.
çok ilginç bir hadise olmakla beraber bunu yapacak insan sayısı sınırlıdır. zira normal bir eylem değildir. yapıldığına tanık olunduğunda ali şen edasıyla "abeooğw" denip olay yerinden hızla, mümkünse birde kızla* kaçılmalıdır. şimdi işin aslı nedir?
efendim entry girilir. akabinde sanki pm gelmişçesine bi güzel editlenir. ayar verilir. maksat; "bende ayar verebililirim, bana bulaşmayın bak." tır. kim nereden bilsin sana gelen pm'i değil mi?
misal;
başlık: kedi
entry: çok lezzetli bi hayvan.
gelmeyen pm'e gelen edit: satanist misin diyen arkadaşa; lezzet kelimesini sadece yemekler için kullanılıyor sanıyorsan yazık sana.
olmadı beyavğ. o zaman canlı örnek. hoş o da olmadı ya. bakale; (#5237346) yapmaya çalıştım. örnek teşkil etsin diyerekten elleştim. kıydım entryme.
edit: imla hatası diye pm atan arkadaşadır sözüm; sen çok mu doğrusun ey ademoğlu?
"çok bombaydı lan dur neredeydi bulayımda izleyelim." şeklinde devam eder. arkadaşların espri anlayışlarını ölçmek için harikadır aslında. birde şöyle birşey vardı;
bulutlu günlerde dünyanın paralel evrendeki diğer dünyaya yaklaşmasının sonucu meydana gelen sürtünmenin etkisiyle, ve de gücün karanlık tarafının insana yapmış olduğu baskıdan dolayı, bünyede yataktan çıkmama arzusu oluşur. bu süreç içinde çok dikkatli olunması gerekir. ani hareketler beynin haşlanmasına neden olabilir. hatta dikkatli dinlenildiğinde "join me" diye sesler duyulabilir, şirinler görülebilir.
~ bi kere de başıma kalmasın yaa, /caps bi kerede başıma kalmasın yaaa. /cast facepalm
vardır efendim böyle bir şey. bir televizyon programında, yada bir dizide/filmde, yada sanal alemde* birisi çıkar bir şeyler söyler. söyledikleri olay olur, sansasyon yaratır. sonra bizde piç ederiz. budur. olmadı sanki. nasıl anlatsam bilemiyorum, ilk harflerine baksana. dur örnek vereyim en güzeli;
+atatürk'ü seviyor musun?
-başıma bir iş gelmeyecekse "sevmiyorum".
peki bu sözlüğe nasıl yansıdı?
(ara:basima bir is gelmeyecekse*)
(ara:başıma bir iş gelmeyecekse*)
sıradaki;
(bkz: rabbime sordum cleveland dedi)
unakıtan isimli insanın nerede by-pass ameliyatı olması gerektiğine dair içine doğan hissi, basına "vahiy geldi ulan" tadında açıklamasıydı.
--spoiler--
"Önce her zamanki gibi Rabbime şükrediyorum. Bakan Türk milletine hizmet aşkı dolu bir insan. Hacettepe'ye grip nedeniyle başvurmuştuk. Damarlarının tıkalı olduğunu öğrenince kabullenemedim. Bakan, by pass gerekiyorsa bu olacak, ben sadece sana ait değil bundan sonra milletinde Unakıtan'ıyım ben dedi. Kemal Bey hastalığının tedavisi için Rabbime sordum. Nerede ameliyat olması daha iyi olur?' diye. içime bir his doğdu, ABD'deki Cleveland diye... gösterdi. Rabbime şükürler olsun.
--spoiler--
peki bu sözlüğe nasıl yansıdı?
(ara:rabbime sordum*)
geçelim;
nasihat yüklü bir kelime oyunu vardı. neydi? ha evet.
(bkz: çaresizseniz çare sizsiniz)
(ara:sizsiniz*)
ev ahalisi çeşitli sebeplerden dolayı evde yoktur. oturuyorsundur bilgisayarının başında. fonda çalan aerosmith pencereden içeri dolan güneşle birlikte ruhunu okşuyordur. mutlusundur sebepsiz yere. sonra birden susadığını farkeder ve mutfağa yönelirsin...
bardak alacakken tezgahta duran kaseye ilişir gözün aniden. "bu ne mınakoim?" dersin. yaklaşırsın iyice. salak bi ümit kaplar bedenini, son yakındır. kafayı uzatırsın kasenin üzerine doğru. ve göz göze gelirsin gerçekle. ne göresin? aşure! oy oy oy. ulan at gibi happiness bonus elde ettin şimdi. kap kaşığını. yaslan iyice arkana. dinle müziğini, gir entry'ni...
işte ansızın gelen aşure böyle sihirli bir şeydir...
artık fena baymış olan söz kalıbı. rabbime sordum x dedi, x'e sordum y dedi. bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi... böyle olmaz ağalar. bokunu çıkarmanın eşiğinde olduğumuzu hissediyorum acaip. gelin hep birlikte bir son verelim buna. çünkü çocuklarda eğlenebilmeli. hatta "eylenebilmeli." bizim çocuklarımız onlar, bizim evlatlarımız. rabbimize sormayalım daha da. zira kendisi bize, neyin ne olduğuna dair fikir üretebilelim diye beyin vermiş. arada esgeçtiği insanlar yok değil evet. onlarda 20dk içinde homedrom'u ararsa sorun kalmayacak ortada.
hadi, bir fidan da sen al eline, bir yaşam da sen kurtar... kullanmayın ulan bu kalıbı bidiya!! evet. fidan. sende bir ağaç yetiştir. seninde bu torbada bir kedin olsun. rabbine sorma daha fazla... sorma ulan1! ben dahil hepimiz çakalız ayrıca.
böcüklük çağının vazgeçilmez söz öbeklerinden yalnızca bir tanesi.
nedir?
efendim bir adet köpek bulunur. boynuna bir ip geçirilir. ite kaka, gerekirse sürükleyerek gezdirilir. gıcık olunan ibnelere karşı, zavallı hayvancağza "dukıs kıs kıs" demek suretiyle emir verilir. tabi bu arada yumruk sıkılır, işaret parmağı pozisyonunu alır, kol vücuda 90 derecelik bir açıyla kaldırılır ve çocuk işaret edilirdi. işin ilginci bazen işe yaradığı görülürdü. artık köpeğin şartlandığından mıydı neydi orası mechul tabi. köpek saldırsa da, saldırmasa da sözde sahibinin mahalledeki "fırlamalık" hanesine 1 (yazıyla bir) puan eklenirdi herşeye rağmen. türevleride vardır;
+karabaş tuttuttutut
+fino mucmuçmucmuç
+saldır oğlum hadi tututtss
yaran yiğit özgür söylemi. şu şekilde cereyan eder:
hemşire telefonla doktor beyi arar:
-doktor bey biri hastalara kafein vermiş çabuk gelin!...
(deliler kendi halinde konuşmaktadır)
d1 : sana üç vakte kadar dört!..
d2 : oo senin kafan kabarmış, için çömelmiş..
d3 : bak kuşu gördün mü bak?..
d4 : hayır!..
d3 : bende..
d5 : kısmetttt...
böcüklük döneminde player 1'e verilen isim. player 2 ise "diğer kol" du. çok kavga edilirdi bu yüzden. micro genius'lardan playstation'lara, nintendo'lara kadar tüm player 1'ler "anakol" idi. önemliydi bide kerata. zira en türlü ayar anakoldan yapılırdı. press start derken anakola hitab ederdi makine. player 2 dışlanırdı hep. hey gidi günler hey... *
+olum anakolu ben alıcam. sol taraftan geloğbahiyır* çekemiyorum.
-baaaanem olm. ben didim ilk baş anakol benim diye. ben garışmam valla.
bir 6. nesil yazarlar pis kakadır muhabbeti var. aldı başını gidiyor. iyide bu durum troll'ler ile alakalı, herif üye olurken üye oluş tarihini 2005 diye ayarlayabilseydi, yapardı. geçen yıl yok muydu troll? yok muydu mal insanlar? temizlendi zamanla değil mi? beşinci nesil üye olmak şu an imkansız olduğu için, temiz görünüyor tüm beşinci nesiller. ama sen git, yeni üyelik al bakayım şimdi. kaçıncı nesil oluyorsun? yapmayın etmeyin agalar. zamanla olacak herşey. 7. nesil gelince, 6.nın alımları duracak, troll'ler temizlenecek. gökten üç elma düşecek. budur yani. neden kasıyorsun ha?