Ziya paşanın herkesi hizaya çeken şiirlerinden biri daha insana insan olduğunu anlatırken ne olduğunu da yüzüne çarpıyor
~~
Her şahsı harîm-i Hakk’a mahrem mi sanırsın?
Her tâc giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?
Her dokunulmazlığı olanı Allah'a yakın mı sanıyorsun?
Her taç giyen çulsuzu Edhem mi sanıyorsun?
(Edhem: Tacını tahtını bırakıp evliyadan olan Belh şehri şehzadesi)
Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın,
Âdem görünen harları âdem mi sanırsın?
Dünyayı arasan binde bir insan bulamazsın,
insan görünümündeki eşekleri insan mı sanıyorsun?
Çok mukbili gördüm ki güler, içi kan ağlar,
Handân görünen herkesi hurrem mi sanırsın?
Çok mübârek insan gördüm ki güler, içi kan ağlar,
Güler görünen herkesi mutlu mu sanıyorsun?
Bil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî,
Her merhemi her yâreye merhem mi sanırsın?
Önce hastalığın ne olduğunu bil, sonra tedaviye başla,
Her merhemi her yaraya merhem olur mu sanıyorsun?
Kibre ne sebeb? Yoksa vezîrim diye gerçek,
Sen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın?
Kibire ne gerek var? Yoksa vezirim diye gerçekten
Sen kendini nizamın sahibi mi sanıyorsun?
Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ,
Dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın?
Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihâr eden,
Dünyanın sana ayrılmış olduğunu ve teslim edildiğini mi sanıyorsun?
Hâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama’dan,
Sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın?
Bu dünya ne zaman açgözlülerden yoksun kaldı,
Sen kendini bu dünyaya çok gerekl mi sanıyorsun?
En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun,
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
En ummadığın senin içyüzünü keşfeder,
Sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?
Bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın,
Ey gonca bu cem’iyyeti her-dem mi sanırsın?
Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın,
Ey gonca bu topluluk hep böyle [yanında] olacak mı sanıyorsun?
Nâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem,
Cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın?
Korkak olayım eğer bu çarka (döngüye) minnet edersem,
Senin zulmünden kederlendiğimi mi sanıyorsun?
Allah’a tevekkül edenin yâveri Hak’dır,
Nâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacakdır.
iki olasılık var; ya yapacaksın ya da yapmayacaksın.
Benim samimi görüşüm ve dostça tavsiyem şudur;
ister yap ister yapma, her ikisinden de pişman olacaksın.
Soren Kierkegaard
Etik-Estetik Dengesi, Soren Kierkegaard
Aslında herkes mutlu olmayı ister, kimse acı çekmek istemez. Ve mutluluk dış etkenlerden değil, kendi alışkanlıklarımızdan gelir. Eğer kendi zihinsel tutumlarınız doğru ise, düşmanca bir atmosferde olsanız bile kendinizi mutlu hissedersiniz
(Dalai Lama)
ya evlenin ya da evlenmeyin
ya da her ikisi için de pişman olun.
dünyanın aptallığına kahkahayla gülün
pişman olun.
onun için ağlayın
ve yine pişman olun.
aşk ve gurur olarak oda yayınlarından okudugum kitap. çok begenmemekle birlikte ceviride bir iki hata da buldum inşallah gibi belki farklı bir yayından okusam fikrim bu yönde olmazdi. Mr.darcy ve mrs.bennet arasındaki diyaloglardansa olayları bennet'ten dinlemeyi yeğlerdim. Kitabın yazilisinda konusunda bir eksiklik yok orası ayrı begenmedigim yani biraz gündelik ve hafif anlatılmış olması belki de okuduğum yayindandir. Gerçi kadınların sosyal yaşantısının sınırlı olduğu bir tarihte yazılmış bir eser en iyi anlatım şekli bu olabikirdi. yazmadan önce bir bakindim okuyanların yorumlarına genel itibariyle begenilmis, okuyacaksınız da iş bankası gibi yayınlardan okumanızı tavsiye ederim.
bulent ortaçgil ve fikret kızılokun ajda pekkan için yaptıgı rivayet olunan pencereonü albümündeki şarkı.
Ajda pekkan gibi kaliteli bir şarkıcıya olmasa da pop müzik yapanlara göndermeler olan güzel parça
Şarkı sözleri şöyledir:
ne kadar da güzel ve şuh tanıtılırsın
oysa gerçekte bir maskarasın
bir maymunsun şarkıların içinde
bir papağan, süper renk ve biçimde
önemi yok erdemin; mühim olan paradır
bir bilinse ki o ne tezgahtır
bir günah gibi, günah gibi
her bilinçsiz kafada günah gibi
geri kalmış genç kızda
aptalın cüzdanında
video kaset ve fotoromanda
bir şarkısın mutfakta
bir heves kokanada
ve bir sevda patronda
bir nature morte olmuş artık sıfatın
surat ruhun aynasıdır derler ya
gerilmiş bir dümbelek, ıslanmış iki dudak
buluşmuş anlamsızlıkta
biraz arden birazcık da revlon
derken avon un peu de rubinstein (birazcık rubinstein)
on dirait que c?est toi (işte o sensindir ki)
la plus mauvaise imitation (en kötü taklidisindir)
ou bien la femelle frankensteine (ya da frankenştayn'ın dişisisindir)
bir günah gibi, günah gibi
her bilinçsiz kafada günah gibi
geri kalmış genç kızda
aptalın cüzdanında
video kaset ve fotoromanda
bir şarkısın mutfakta
bir heves kokanada
ve bir sevda patronda
kim takardı seni paris'te, londra'da?
ya da gerçek bir sanatta?
bir tek zeytin dalı mı taşıdın yurdundan?
biraz zahmet edip oralara
bahanedir hepsi bilirsin ya bahane
her çıkışta bizden gider onlara
döner gelir nasıl olur
bilmem ki bildiremem
üç-beş şarkı elli bavulda
bir günah gibi, günah gibi
her bilinçsiz kafada günah gibi
geri kalmış genç kızda
aptalın cüzdanında
video kaset ve fotoromanda
bir şarkısın mutfakta
bir heves kokanada
ve bir sevda patronda
unutma domatesi, çürük yumurtanın tadını
ve maria antoinette'nin adını
sor ki anlatsınlar biraz gerçek olanı
o bomboş kafandaki zindanı
sen bir ekolsün; ekollerin dışında
ve bir günah gibi bu toplumun içinde
takmışsın peşine bir maymun sürüsü
artık bir şarkıdır bunun gerisi
bir günah gibi, günah gibi
her bilinçsiz kafada günah gibi
geri kalmış genç kızda
aptalın cüzdanında
video kaset ve fotoromanda
bir şarkısın mutfakta
bir heves kokanada
ve bir sevda patronda
yorgunum bir gülü devşirmekten
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir çiçektir
evde kalmış kızların göğsünde sık bulunan
beni solduran akşamüstleridir pencerelerde
çünkü hüznü hüzün besler yalnızca
merhaba,
Arkadas zekai özger
Son günün ilk saatleri yeni yıl yeni umutlar getirmiyor her zaman her yıl bir sayı daha eksiliyor ömür hanemizden mutlu olamadık, layıkıyla uzulemedik bile ne diyor usta şair dizelerinde
~~
Sanki geçen yıldan memnun muyduk?
Uzak düştük bütün ahbaplardan,
Ne ısındık, Ne doyduk.
Çocuğumun elindeki ekmek
Ben laf söyledikçe azaldı,
Bu yüzden şiirler ceplerimde
Her zaman yarım kaldı.
Gün geçtikçe zayıfladı karım,
Gün geçtikçe işimden soğudum.
Öyle zamanlar oldu ki
Yaşadığımı unuttum
~~
Böyle geçiyor seneler yaşamaktan bihaber insanız ya doyumsuz tahammülsüz lakin yine umutlu yarının ilk isiklariyla yine yeserecek umutlarimiz istemesek de gülecek gözlerimiz sabaha
Benim küçük gecemde
Rüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Gecede, şu an bir şey geçiyor
Ay kızıl ve karmaşık
Ve her an düşme korkusu yaşanan bu damda
Bulutlar yaslı kalabalıklar gibi
Sanki yağmurun yağacağı anı bekliyor
Bir tek an
Ondan sonra hiç
Bu pencerenin arkasında gece titriyor
Ve yeryüzü
Geri kalıyor dönüşünden
Bu pencerenin arkasında bir bilinmeyen
Beni ve seni bekliyor
Ey baştan ayağa yeşil olan sen
Ellerini, yakıcı hatıralar gibi benim aşık ellerime bırak
Ve dudaklarını, sıcak bir his gibi senden benim aşık
dudaklarımın okşayışlarına teslim et
Rüzgar bizi kendisiyle götürecek
Rüzgar bizi kendisiyle götürecek
füruğ ferruhzad
Aşk mıdır ki can-ü dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sinem içre gelip de cân eyleyen
Aşk mıdır ki boynuma takıp belâ zincirini
Gezdirip Mecnûn gibi âlemde rüsvâ eyleyen
Aşk mıdır ki bî-vefâ güller elinden geceler
Inledip bülbülleri tâ subh güya eyleyen
Aşk mıdır ki eyleyen tîr-i cefâya cân-siper
Mihnet ü derd ü gamı sinemde peydâ eyleyen
Aşk mıdır ki bir kenân-ebrû nigârın yâdına
Ok gibi bu kaddimi’büküp benim yâ eyleyen
Aşk mıdır ki fenni derdi okutup âşıklara
Fasl u babı sinemin levhinde inşâ eyleyen
Aşk mıdır ki bu Muhibbi sînesîne dağ vurup
Ahir ânın gözleri yaşını derya eyleyen
Muhîbbî (Kanuni Sultan Süleyman)
~~
Sevgilinin gönül varlığını yağma eyleyen aşk mıdır?
Ve sonrasında (ölen, cansız) göğsüm içinde gelişi ile bana tekrar can veren aşk mıdır?
Boynuma imtihan(lar), ibtila(lar) zincirini takan aşk mıdır?
ve o zincir ile mecnun misali cümle alemde gezdiren ve bu şekilde rüsva eyleyen, yerlerde kıvrandıran aşk mıdır?
..
Vefasız güller elinden gecelerce yalancı sabahlara kadar bülbülleri inleten aşk mıdır?
bir resim zerafetinde güzelin kaşının hatırasına boynumu büküp benim, ok gibi gibi atan ( beni iradesiz bırakarak savrulmama sebep olan) aşk mıdır?
..
Dert bilgisini, bilimini okutup aşıklara,
göğsümün ara kapısının duvarında inşa eyleyen, (burada yazan olmalı sanırım)
Muhibbi’nin sinesine, göğsüne dağ vurup sonrasında gözlerinden akan yaşı deniz kılan aşk mıdır?…
~~ https://www.youtube.com/w...MN-g&feature=youtu.be
Atatürk’te mantık, kurmaylığın verdiği coğrafya, tarih merakı, edebi bir zevk ve metin anlayışıyla yan yana gelmiştir. Atatürk birçok özelliğinin yanı sıra bu yönüyle de bu milletin aranan adamıdır. Hep arıyoruz onu.. Bu eğitim düzeyi ve bu kopuşla daha da aramaya devam edeceğiz.
30 Ağustos Zafer Bayramı;
Bir ulusun, var oluş öyküsünün tâcıdır. Ümidi tükenmiş binlerce insanın, bir çift mavi gözün ışığında Emperyalizm'e başkaldırışıdır. Hiçbir imkânsızlığın, bâhane olmayacağının en büyük kanıtıdır.
Kutlu olsun
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1883619/+
Uzun anlardan sonra
Bir elin gölgesi vücudumun üzerine düştü
Ve parmaklarının titreşimi beni uyandırdı.
Ve ben henüz
Kendi yalnız ışınımı,
içimin karanlık uçurumuna atmamıştım
Ki yola çıktım
Sohrab sepehri
dilekçe / delikçe
(rivayet o ki 1965 yılında urfa’lı bir akıl hastası, elazığ’da hastanede yazmış. belki de bir ‘akıllı’ yazıp o hastanın eline tutuşturdu.)
ben gam dünyasında yoksulluk sahasında rezillik perdesinde padişah oldum
meyvelerden dağdağan çalgılardan kemençe oldum
benim yatağımın altı akasya dikeni üstü kirpi derisidir
kalbim ayismanın fırını sahra’nın çölüdür
ruhum aşk-ı hüda mahbub-u peresttir
cismim ölüdür aklım felekle güreştir
benim için gamın kilosu beleştir
nerde bir güzel varsa bana her zaman keleştir
(namuslular herkese keleştir onlara sözüm yok)
bizim içkimiz kezzap su sakimiz felek mezemiz ateştir
yani bu saydıklarımın hepsi ruhumun içinde manevraya çıkmıştır
eğer dilekçemin cevabı gelirse manevra sona erecek
işte mektubum budur
dilekçemi sunuyorum
adres: kuran-ı geldiği yere kuran-ı getiren götürsün
kuran-ı veren alsın
kuran-ı alan görsün
dilekçe:
bir yedek ciğerim vardı o da yok oldu
ben senden sultan süleyman’ın mührünü mü
yanında belkıs’ını mı istedim
yoksa senden yakub’un yusuf’unu mu
yusuf’un hüsn-ü cemalini mi istedim
yoksa semavat-ı zeminin yıldız kızını mı istedim
yoksa musa’nın asasını mı
sedat’ın cennetini mi
muhammed’in sevgisini mi
ali’nin yiğitliğini mi
ömer’in adaletini mi
osman’ın bilgisini mi
ibrahim halil’in kerametini mi istedim
yoksa senin yarlarının cennetini
cennetteki hurilerini mi istedim
cennetin dokuzunu dokuzunun kızını mı istedim
ben senden bir yol istedim
sen beni yoldun
sen benim neyime muhtaçsın
anons
üsküdar’ı olmayan ve olup da değerini bilmeyen şehirlere acırım.
Kimi zaman insanda hayvanca bir zalimlik olduğundan dem vurulur, ama hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık, bir hakarettir bu. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik insanda olur sadece.
Karamazov kardeşler-fyodor dostoyevski
Tüm insanlığın kadir gecesini kutlar bin aydan daha hayırlı olan bu gecede en bağışlayıcı olan allah'tan bagışlanmayı dileriz dualarmız, dualarınız kabul olsun.