namı diğer "Ultramarathon Man". Dayanıklılık konusunda üzerine olacağını zannetmiyorum. "Endurence 50" adı altında 50 eyalette 50 günde 50 maraton koşarak ulaşılması zor bir rekora imza atmıştır. "ultramarathon man: 50 marathons, 50 states, 50 days" isimli filmi izlenilesi, ilham alınası, tavsiye edilesidir ayrıca.
bazen kıskanılan durumdur. Hayatı mutlu olarak yaşayabilmek için tek yol bu olsa gerek zira tanıdığım insanlar arasında bi çocukların birde gerçekten saf insanların gerçek mutluluğu yaşayabildiğini gördüm, bu iki sınıf dışında kalanlar ya anlık mutluluklarlı yakalıyor, ya da mutlu taklidi yapıyor (bkz: saba tumer).Başlangıçta da söylediğim gibi bazen kıskanılan durumdur, sonra birden geçer bu kıskançlık, haline şükreder insan, çünkü hayatı teğet geçmektir saf olarak yaşamak, yaşamasa da olurdu sınıfına girer insan ki kim seçer böyle olmayı seçme şansı olsa insanın. Merak etmeden, sorgulamadan, anlamadan, öğrenmeden, üzülmeden, sevinmeden geçen hayatı ne yapsın ki insan.
son zamanlardaki performansını pek bilmiyorum ama anladığım kadarıyla şu anda ilk çıktığı zamanlardaki halinden pek bi eser kalmamış. yinede iverson'un çıkış zamanlarında (sanırım 97 yıllarıydı) az da olsa basketbol ile ilgilenen birisi olarak beni şu anda bile heyecanlandırmayı başarabilmiştir beşkitaş transferiyle. umarım türk basketboluna bi heyecan getirir.
kral çıplak programında tek tek resimler gösterilip yorum yaptığı bölümde stephen hawking resmi gösterildiğinde "üzülüyorum" yorumuyla gözümden düşmüş şahsiyettir. Sesine bişey demiyorum, kendi alalnında epey hayranı olabilir, sesi kadife sestir, helal olsun, çıkardığı işlere baktığımızda da türkiye ortalamasının üstünde işler çıkardığı söylenebilir ancak benim yeteneğim var, bu ses bi bende var bide işte pavarotti felan onda var, entelim ben orjinal adamım ayaklarına yatmasın hiç, yüzyılın en büyük dahisi olarak geçiyo hakkında "üzülüyorum" dediği adam, senin gibi aşk şarkıları söylemiyo olabilir, senin kadar hatunda kaldırmıyodur belki ya da senin kadar yakışıklı değildir belki ama adam yaptığı işe olan tutkusu sana on basar, halbuki senin bunu göreiliyo olman gerekir bi sanatçı olarak. Kusura bakma ferhat göçer ama senin için ve senin gibi entel ayaklarına yatan dar vizyonlu insanlar için çok üzülüyorum.
valencia maçı ile karşılaştırıldığında bursasporun çok daha rahat bir tavırla oynadığı maç olmuştur. bu işler böyledir arkadaş yavaş yavaş açılırsın, galatasaray'ın fenerbahçe'nin de ilk katıldığı zamanki hallerini biliyoruz şampiyonlar liginde, sonradan çeyrek finaller geldi tabi ama hemen olmuyo o işler malesef, zaman gerekiyor tecrübe gerekiyor.
bu şekilde gitmesi durumunda bursasporun puan alarak bitireceğini düşünüyorum ki bu da çok güzel bir başlangıç olacaktır.
an itibariyle teke tek'te fatih altaylı'nın sorularını cevaplamaktadır, daha doğrusu gelen soruyu göğsünde yumuaşatıp biraz sağ sol yaparak çok usta bi şekilde taca bırakmaktadır. ne üzeyir garih ne süleyman demirel nede illüminati gibi konularda ortalıkta dolaşan sorular hakkında herhangi bi cevap vermemiştir, daha çok fatih altaylının sorduğu sorulara teşekkür etmekle meşgul kendisi. halkla ilişkiler konusunda bi hayli yetenekli gördüm kendisini.
Elizabeth Gilbert'in bir konuşmasını izledikten sonra okumaya karar verdiğim kitap. Bir erkek olarak kesinlikle bana hitap etmediğini farkettim kitabın ve resmen dolandırılmış hissettim kendimi. Şimdi bide filmi çıkmış diyorlar.
insan içinde olmamak, kendi başına olmak değildir sadece. kalabalığın içinde kafa dengi insan olmaması durumunda da yaşanabilecek durumdur ve bu versiyonu ayrı bir zordur.
insanlar iki gruba ayrılır, geometriden nefret edenler ve geometriyi çok sevenler, ben ikinci gruba dahil olduğum için çok şanslı hissediyorum kendimi.
türkiyenin nasıl bir kimlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu gösteren organizasyondur. benim bile kafam karıştı arkadaş semazenler, fatih erkoç, mehteran takımı, senfoni orkestrası.. hepsini geçtim de müslüm gürses ne alaka arkadaş kimin gazına geldiniz böyle??