“ben zannediyordum ki ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümenini ele almak kafidir.
şimdi anlıyorum ki değilmiş. yollar görünmez kayalarla doluymuş. onlara çarpmamak lazımmış. daha fenası gizli cereyanlar varmış ki insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş..
ta ki kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar...”
linkin park'tan numb'ı bilmeyen zaten yoktur da, bunu bir de bu versiyonuyla dinlemeden ölmeyin istedim. off hele de tam da eğlenilecek yerde çalışıyorsa müziğe bırakın kendinizi, o sizi dans ettirir zaten.
yok böyle bir adam. varsa da kesin numara yapıyordur. ayrıca başıma ne geldiyse böyle sevenlerden geldi. Allah sevenin de hayırlısını versin derim hep bu şerefsizler yüzünden. çünkü güven güven bırakmıyorlar insanda.
buraya en son girdiğimden beri o kadar çok şey değişti ki... şu 1,5 yıl beni çok farklı bir insan yapmış. hem güçlendim hem saldım bu süreçte. yapmam dediğim şeyleri yaptım, kendime yabancı oldum. değiştim ben, değişmek iyileşmekse iyileştim de. artık kendime sakladığım daha çok şeyim var şu hayatta. bir de bu saatten sonra amaannn s... modundayım. zamanında elleriyle küçük bir canavar oluşturdular, şimdi de bu kişinin hayatını merak ediyorlar. ulan ben bile yakalayamıyorum benim hayatımı, siz niye bu kadar incelemeye aldınız, daha tatmin olmadınız mı? bir şeyleri ipleyemeyip mutlu olmak da suçmuş. ne bekliyordularsa zaar...
ertesi gün çılgın bir baş ağrısıyla uyandığınızda, ben niye bu kadar içtim ki lan sorusuna cevabınızla birlikte tekrar başa dönmektir. hiçbir işe yaramadığı gibi, baş ağrısından süründürür. hayat kalitenizi düşürür. ama gel gör ki, unutamadıkça içer durursunuz, sarhoş olmak, zihninizden atmak o anki tek amacınız olur. ne içinden çıkılmaz durummuş. yazarken bile durup durup başa sardım, demek ki yaşarken bu kadar zor olması çok normal.
yıkansam, yıkansam, hep o güneşlerle yıkansam
dişleri tenime geçse yaz rüzgarlarının
izine pek rastlamasam
ama kalbini sert ve serin tutan bir denizciye
bunu bir daha sorsam
ne çıkar bir daha sorsam
sonra hiç konuşmasam, sonra hiç konuşmasam
ve bu yogun, bu üzünçlü yüreği
benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi
kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.
kader kilidini kırmaya çalışma.
onu ancak allah açar.
allah’ın muradını unutma. allah murat ederse kişinin işini, süt içerken kırar dişini.
allah murat ederse kişinin işini mermer taşa geçirir dişini.
bu sebeple kaderi zorlayıp kederini hazırlama.
allah’a teslim ol, o’nun rızasına sarıl.
Tam bir çay tiryakisiyim ve 8 yaşımdan beri şekersiz içiyorum. Çayıma gram şeker konsa midem bulanır o derece hassasım şeker konusunda. Zaten çayın has tadını alabilmek için de sade içilmesi gerekir ki zaten öbür türlüsü iğrenç sadece şeker tadı.
kader kilidini kırmaya çalışma.
onu ancak allah açar.
allah’ın muradını unutma. allah murat ederse kişinin işini, süt içerken kırar dişini.
allah murat ederse kişinin işini mermer taşa geçirir dişini.
bu sebeple kaderi zorlayıp kederini hazırlama.
allah’a teslim ol, o’nun rızasına sarıl.
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
dahası onlar da bilirler. ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. zaman alır.
zaman
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız.
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
dilerim geri teper. yoksa gerçekten
bitmişsinizdir.
zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. yokluğu derin ve sürekli bir sızı
halini alır.
oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...
Benim bu. Başlığı sürekli geçmişi düşünerek yaşayamamak diye açmak daha mantıklı olurmuş, zira son 3 aydır geçmiş 7 yılımı düşündükçe kendimi yiyip bitiriyorum ve normal hayata adapte olamıyorum. Ayrıca sürekli geçmişte yaşamak insanı aynı zamanda demoralize de ediyor. Hep anıların altında ezilip kalıyorum ve nefes alamıyorum.
Uzun bir süre bunun müptelası olup Torku banada’yı denedikten sonra pabucunu dama attığım. Üzgünüm Nutella ama artık tadın fazla keskin geliyor ve o kadar yağ da nedir dedirtiyor.
Benim o. Hep bir mesafeyle yaklaşırım mutlaka ve hatta çok yakın olmadığım herkese karşı tutumum bu şekilde. Dışarıdan soğuk durduğum gerçeği de eklenince içimi açamıyorum ama şu da var böylelikle daha az insan kırıyor.
Doğum günümü kutlamayacak kadar mı soğudun? Nasıl dayanıyorsun vicdansız, nasıl hayatına kaldığın yerden sanki biz hiç olmamışız gibi devam ediyorsun? Allah kahretsin seni.
bu gece sensiz bir doğum günü geçireceğim, uzun yıllardan sonra sensiz... oysaki ben seninle büyümüştüm niye kolumu, kanadımı kırdın ki sevgili bu nasıl bir vazgeçmek... doğum günüm yapayalnız geçecek... sen yoksun, bu ev ıssız; senin gülüşünsüz, sesinsiz, kokunsuz ben ıssızım... dört duvar üzerime üzerime geliyor, bilir misin sevgili ne zordur bu, dünyalara sığmazsın hem de kendi içine gömülürsün... çok özledim, ciğerim soldu sensiz... bilemezsin sevgili ölüyorum her gün her gün yeniden... 3 km uzaklıkta olup böyle olmamız ne acı...