Ayakkabilarim her sartta temiz ve boyali olmali. Evde cocukken alisageldigim ayakkabi bakim cantamda nuri leflef marka boyalar, ayni marka ayakkabi cilasi, ayakkabi sungeri, guderi bez, ayakkabi fircasi ve tek kullanimlik eldivenlerim var, tum ayakkabilari, kalipta olacak, giydikten sonra bakimi yapilip dolaba kaldirilacak. Hazir parlaticili sungerlerin minik boylari da her zaman cantamda bulunmali. Cüzdan, anahtar, telefon ek olarak ayakkabı süngeri taşıyorum kol çantamda. Ayakkabısı kirli olan birini gördüğümde de utanmasam sinir içinde söylene söylene"ayıp be, ayakkabın yeni olmasa bile bir boyasaydın bari cık cık..."diyerek ayakkabısını silmek istiyorum...
bir sela duyduğumuz, bir cenaze arabası gördüğümüz, br cenazeye katıldığımız ya da taziye ziyaretine gittiğimiz zamanlar dışında kim ölümlü olduğunu her an düşünüyor ki...
dexter kötü bir finalle bitti. umarım bu akıllarda kalan bir finalle biter. izleyenler bilir siz feet under dizisini. son bölümü gelmiş geçmiş en iyi dizi finallerinden biriydi, o tatta bir son bekliyorum, bekleyelim görelim.
edit: bunun da finali tırt oldu...Yıllarca izle,izle sonuca bak. bu finali haketmedi seyirci.
sabah programına gelmiş,ayağında altın sarısı ayakkabı. sunucu sorar:
-ne bu ne, ayy ne cici!
-altın varaklı ayakkabım. bu ayakkabı çok pahalı.
-bin lira falan mı?
-dört binlere çık, ayy çakması da çıkmış o kadar para verip alıyoruz. ayy üzülüyorum aykkabısı olmayanlar var ülkede yanlış anlaşılmasın.(geçti artık)
sabah sabah acı acı gülümseyerek baktım bu kişi kimse. kendini sanatçı ve ünlü sanıyor ama şu an ortamda sekiz kişiyiz, kimse adını bile bilmiyor.
olmadı bu final. bu kadar kötü bir sezona bu final yakıştı aslında. Bir çok saçmalık vardı en başından beri, mesela güvenlik kameralarına hiç bakılmaması dexter'ın kurbanlarını öldürdükten sonra ama dünkü finalde artık yuh dedim.
hanna zaten sarışın, fıstık gibi kadın, dikkat çekici, ne gözlük, ne şapka, ne peruk öyle gezindi durdu.
havaalanındaki çantanın içinden çıkanları görünce güvenlilk kamerasından kimin koyduğu anlaşılır, dexter şıp diye yakalanırdı.
debra ölmeyecekti dexter ile vedalaşmadan son bir kez.
masuka'nın kızı ne alaka diziye girdi bu sezon, onu da anlamadık.
six feet under finalinde, kalanların ilerideki yaşantıları ne güzel anlatılmıştı, burada ekip arkadaşlarının ne olduğu kısaca anlatılabilirdi.
tekne paramparça oldu ama dexter kurtuldu, okyanusun ortasından hem de?
adamı aman ormancı canım ormancı yaptılar, başka bir meslek olamaz mıydı?
madem hannah'ı o kadar seviyordu, oğlunu da, nasıl ayrı kalabilecek?
harrison'a dedi ki: son kez seni seviyorum demek istedim oğlum. sonra da "bir daha görüşene kadar bunu unutma." burada bir çelişki var. ayrıca bir daha görüşmemeyi kafaya koymuş, kafamızda canlanıramadık bile yıllar sonra oğluna kavuşacağını...
benim finalim: dexter, saxon'u öldürürken angel yakalar ya da deb'in sevgilisi, ya da elway ve bir polis memuru harrison'u uzaklaştırır babasından. aynı küçük dexter'ın yaşadığı gibi.
netice: sekiz yılımızı verdik, bu sonu haketmedi seyirci. ama diğer sezonlar hatırına susuyorum. travis marshall, arthur mitchell,Evelyn Vogel, Debra, Masuka, Angel harika oyuncularsınız ve bay bay dexter. gay bir kimlikten sayko bir kimliğe öyle güzel büründün ki bir önceki dizinde gay olduğunu unutarak izledik. Beren saat bihter, kıvanç tatlıtuğ behlül olarak hatırlanıyorken her dizide.
not: breaking bad de böyle saçma sapan biterse bir daha amerikan dizisi izlemeyeceğim.
yöneticilik yaparken bana anlatılan ağır fıkrayı aklıma getiren başlık...
Birgün insandaki organlar bir karar vermişler demişlerki bu vücut iyi güzel işliyor ama buna bir müdür seçelim. Tamam seçelim demişler. Organlardan beyin göz ağız ve göt talip olmuş. Tamam demişler oylama yapalım. Tüm organlar oylama yapmış Beyin müdür seçilmiş. Buna kızan göt ben demiş bundan sonra sıçmıyorum. Sonra bunun üzerinden bir hafta geçmiş. bütün vücut bozulmuş. Göte diyorlarmış "yapma etme bak hepimiz perişan olduk." Ama imkanı yok inatçı göt vazgeçmiyormuş. birlikte toplanmışlar demişler bu böyle olmaz müdürlüğü göte verelim. Götü müdür yapmışlar. O günden sonrada bütün Götler müdür oluyormuş.*
üst kattan akan su sorununu halletmek için tamirci çağırmak, tamirci ile yedi saat geçirmek, adam gittikten sonra gayrete gelip nalbura gidip derz alıp, yer karolarının arasına (on beş metrekare derz çekmek) "hazır elimiz değmişken" mantığımı seveyim!
daha iyi bir maaşla başka bir yerde başladıktan sonra kendisi için hiç bir sorun olmaz, profesyonel sonuçta, olmadı demek ki ayrıldı. Abartacak bir durum yok ama keşke kulüp bu spor adamına yakışanı layık görseydi, iki tarafın da olduğu bir basın toplantısı ile duyuru yapılsaydı çünkü her hangi bir teknik direktör değil kendisine aysal her ne kadar "eleman" dese de...
Yüzlerde stajyer, eleman, şef ile çalıştım, ayrılması gereken, şirkete zarar veren bir kişiyi bile bu şekilde kovmadım. istifa edilmeye zorlansa bile, bu durum çok ama çok üzücü, medyadan öğrenmek ne demek? Empati yapsaydın Sn. Aysal, sen de bu şekilde git umarım!
denedim, hiç bir faydasını görmedim. soğan suyu ardından o iğrenç kokuyu gidermek için biraz maydonoz, bir adet domates yiyerek menemeni midemde yapıyordum sanki. iğrenç.
-wizard, baksana!(wizard der bana, hala!)
-ne var emre! (aramızda bir yaş var, işim düşünce abi, düşmezse emre)
-elimi öp sana bir şey vereceğim.
-verme, istemez. öpmem o pençelerini!
-ama kaybettiğin ve aradığın bir şey olabilir.
-abim benim, canım abişim, ver iki elini (cuk cuk el öpülür, alına götürülür.)
-al canım. ( saçma bir nesne verilir: halıya yapışmış ip, ev süpürgesinin bir sapı vs.)
-&&/+?
(yaşanmıştır)
-ütülerimi yapsana bacım, nolur.
-gömlek üç, pantolon on lira.
-manyak mısın be, aradaki fark niye öyle?
-pantolonda tek dikişli ütü istemezsen, çift dikişi beşe yaparız, özenmem gerekmez.
-on üç mü yani?
-tamam iki de t-shirt ver, benden olsun, ayağın alışsın.*
şarkı sözlerini kendisinden başka kimsenin anladığını sanmadığım kişi. yağmur yürekli olmak, çiçek bakışlı olmak...duygusal biri olmama rağmen bu şarkıları dinleyip de kendinden geçen kişileri görünce kendimi son derece ruhsuz biri gibi hissediyorum.
anlatılana göre, tunceli'de siyasilerin seçim zamanı gelip vaatlerde bulunduğu meydan olduğu için bu ismi almıştır. ayrıca zamanında bir deli varmış tuncelide, ismi Sevuşen. tunceli halkı onu o kadar çok seviyormuş ki, ölümünden sonra heykelini dikmişler ve denilen o ki, türkiye'de heykeli dikilen iki meczup zattan biri imiş kendileri. *
Sinir bilimci doktor Serkan Karaismailoğlu bunu bilimsel olarak makalesinin bir bölümünde açıklamış. Niçin sevgi belirtisi olarak öpüşüyoruz da partnerimizle neden burunlarımızı ya da omuzlarımızı dokundurmuyoruz?