son anda yetiştiğim dolmuşta fonda ankaranın bağlarıyla dalmış gidiyoruz. zaten gideceğim yol beş yüz metre bile değilken verdiğim iki lira da içime oturmuş.
bi anda fark ettim evi geçecek dolmuş. bizim evin hemen yanındaki yokuştan aşağı da çocuğun biri yavru bi köpeği kovalıyor. müsait bi yerde inebilir miyim dedim. 10 km hızla bile gitmiyordu zaten dolmuş. kapıyı açıp atlasam normal yürürüm yani. ama o esnada nasıl olduysa bi ezilme sesi. yavru köpeğin inlemeleri.
hemen inip yardıma koşacaktım kendimce. dolmuşun kapısı açıldı, nasıl geldiyse oraya gelmiş köpek. can çekişiyor. bi süre inemedim dolmuştan. böyle siyah https://galeri.uludagsozluk.com/r/435762/+ şunun gibi bi şey.
üstünden atlayarak indim biraz başını okşadım, derin derin nefes alıyordu sanki biraz sakinleşti. acı acı bağırmaya başlayınca anladım zaten. çok geçmedi, ilk defa yanımda bi canlı öldü.
dolmuş şoförü ne mi yaptı? köpeği ezdi diye onunla kavga eden teyzeye ters ters bakıp bastı gitti. giderken bi çocuğu eziyordu direksiyonu kırmasaydı.
köpeğe mi üzülsem yoksa öldürdün hayvanı diye üstüne yürüyen yaşlı bi amcadan son anda ayırdığım köpeği kovalayan çocuğa mı üzülsem bilemedim.
ancak bir başkasına dini konuda ahkam kesmeye kalkarsa işin rengi değişir. zaten türbanlı kavramı daha çok partisel, siyasal bi yaklaşım. zira başörtüsü ile türban arasında ciddi farklar var.
hayır her seferinde kuruyorum kafamda bi daha çağırırlarsa giderim diye. ama yok onlar da kıtlıktan çıkmış gibi yemeklere gömülüyorlar.
o anda beynim benim kontrolüm dışında gözüme komutlar gönderiyor. salataya bak olm karnıyarık da varmış. dur lan bakma çok baktın numaradan televizyona bak dalmış gibi yap.
bununla da bitmiyor. lokanta vitrinindeki dönen kızarmış tavuklara bakan sezercik gibi yutkunmalar geliyor arkasından. sanki aylardır çöldeyim anasını satiyim boğazım da yapışmış acilen yutkunmam lazım yoksa ölebilirim.
çok radikal bi karar verdim. bundan sonra çağrılan her sofraya oturcam.
hep özendiğim ama hiç olamadığım ilkokul çocuğu profilidir.
teneffüs zili çaldığı anda öğretmene soru soran mal öğrencinin en yakın arkadaşı olan çocuktur bu.
aferin alabilmek için çabalamıştır tüm gece. inci gibi de yazmıştır muhtemelen. ders başlar başlamaz örtmeninin gözünün içine bakar ödevleri kontrol etsin diye. baktı ki öğretmen derse başlıyor atlar hemen. buraya kadar masum, olabilir falan.
ah be çocuğum bu sınıfta sadece sen yoksun ki. gece ödev yapmak yerine aynalı tahir izleyip de sabah 7de derse girecekken 6da kahvaltısını yaparken bi taraftan toplama çıkarma yapmaya çalışan öğrenciler de var.
sen örtmenim der demez esrarengiz bi şekilde yere düşen kalemini aramaya başlayan veya ilgiyi başka yerlere çekmeye çalışan öğrenciler de.
yazık değil mi olm bunlara? hani sen anlayışlı, saygılı, bilmem neli çocuktun?
- hiç parasının olmaması, bi şey alınacağı zaman beş kuruş on kuruş bozukluklarını gözüme sokması,
- yemek namına bi halt yapamaması ama yaptığım her yemeğe bi kusur bulması,
- ne hikmetse temizlik günleri hastanelik derecede hasta olması,
- gerektiği zaman evde olmayıp gerekmediği zamanlarda eve kamp kurması.
bazı şeyler başa gelmeyince bilinmezmiş ya emekli maaşı kavramı da öyle benim için.
sigortasını dışarıdan ödeyip emekli olan bi ailenin evladı olarak hiç bi zaman maaş kavramı olmadı hayatımızda. hep özenmiştik aylık tıkır tıkır gelen maaşa bi ay bolluk çekip bi ay darlık çekince. hep şaşardık emekli maaşıyla geçinemiyoruz diyenlere. hallerine şükretseler ya derdik.
hay dilimiz kopsaymış.
ne zaman ki babam emekli oldu, elini eteğini çekti diğer işlerden o zaman gördük günümüzü.
724 lira maaş.
bununla 5 kişi doyacak, geçinecek.
hadi bizi geçtim ulan bu maaşla dört çocuk okutan aileler biliyorum ben hem de çocuklar hiç burs murs almadan. nasıl geçiniyor bu aileler. yemek falan yemiyorlar o zaman ki bi de yaşlandıkça artan hastalıklar, ilaç paraları dersek zaten ortalama bi tahminle yok kurtarmıyor yani.
bu ülkede emekli maaşları böyle oldukça biz bir adım ileri gidemeyiz. bu kadar net.
not: babam elli yaşından sonra çalışma hayatına geri döndü.
twitter hesabı açmak için üye olmuş, sölam yazarak sempatik olduğunu sanan yazar. bugünden beri kaç kere denk geldim saymadım bile. silip silip yeniden güncelliyor anlaşılan.
sms paketinizin yenilenmesi için hattınızda 10 tl üzerinde bir tutar olmalıdır. sms paketi aboneliğinizin devam etmesi için yükleme yapmanız gerekmektedir.
ne sayın abonemiz ne başka bi şey. nerde kaldı yalakalık olm belki ihtiyacım var buna.
hayır sms paketim bitti belki. para da bulamadım ulan bi kere de sayın abonemiz yeterli bakiyeniz olmasa da bu ay sms bizden zaten kullanmıyorsunuz hehe falan yazın.
aveaya triplere girdiğime mi yanayım hala bi on lira bulamadığıma mı bilemedim.
ilk çıktığı zaman iyiydi. zamanla baydı. herkesin dilinde artık ne çektin be. bi şeyin dillere pelesenk olması her zaman iyi olmuyormuş. orço taklidi yapan mal arkadaşlar vardı bi de bu çıktı başımıza. *
moral bozukluğuna birebir kanal.
bırakalım şimdi her şeyi bi kenara. adamlar sürekli oynuyor lan. izlediğimden değil bilirsiniz öyle kanal değiştirirken denk geliyorum ondan yani.
şu arada parmaklık arkasında şarkı söylemek falan gibi egzotik olaylarını es geçersem sürekli oynayan, sürekli bi şeylerin peşinde olan kanal. kanal oynamaz da kanalın şeyleri neyse.
moraliniz bozu olduğunda iki dakikanızı verip izleyin bu kanalı. * iki dakikanın sonunda ankaranın bağlarını mırıldanmaya başlayınca ne dert kalıyo ne keder.