david mach, 1956 doğumlu, iskoç bir heykeltraştır. kibritten heykelleriyle tanınır. bunun yanında dünyanın en ilginç 10 sanatçısı anketinde 5. sırayı yaptığı askılık ile almıştır. şu anda ingilte kraliyet sanat akademisinde heykel profesörü olarak görev yapmakta. ingiltere'nin önemli sanat ödüllerinden olan turner ödülleri'ne aday gösterilmiş.
aramıza bu gece katılan, 9. nesil çaylaktır.
yakın arkadaşımdır, sevimlidir. muhabbetine doyamazsın. ayrıca gerçek hayatta da öykü, deneme tarzında yazılar yazar. bazen kısa ama manası yüklü sözler yazar.
ayrıca bir güldü mü, 5 kilometre ilerden duyarsın.
türk dizilerinde eş cinsellik anlayışı diye bir şey yoktur. 'anlayış'la yaklaşılmayan bir durumun anlayış-ı olması biraz zor olsa gerek. türkiye'de çekilen dizilerde 'top' olarak nitelendirilen karakterlere rastladım en fazla. bunları da biraz mizahi olarak canlandırıyorlar.
fakat insan olanı cinsel tercihlerine karşılık eleştirmemek gerekir. ülkemiz bu anlayışı edindikten sonra belki bu tarz karakterlerin dizilerde daha olumlu bir bakış açısıyla canlandırıldığını görebiliriz.
2 boyutlu manzara tabloları ve 3 boyutlu heykelleriyle kendine has bi' tarz yaratan sanatçıdır. şehir hayatının insanlarda olan 'yalnızlık' yansımasını konu alan çalışmalar yapıyor sanatçı. ama sizi hüzünden ziyade mutluluk ve huzura götürüyor.
dün akşam cnnturk'de ahmet hakan'ın sunduğu tarafsız bölge programına konuk olan ilahiyatçı ihsan eliaçık'ın akp'nin iktidara gelmeden de dindar bir neslin olduğunu ve akpnin kendi döneminin dindarlarını müteahhitleştirdiğini söylemesi üzerine verdiği cevap.
beni koyup gittiğin o günü hatırlıyorsundur, ne çok ağlamıştım. çocuktum. koruyordun beni, korkmuyordum. hayallenip durduğum her şeyi sunmuştun bize. açıp da acık da solmakı beceremeğen fesleğenler gibiydik(onlar öğle mi acabağa?).
bir oraya bir buraya seviniyorduk bizi olmayı başaramayan şehirde, soğuktu kent. bizi sen ısı. günümüz de gündü hani, gecemiz biz. arayıp da ulamadığımız; bi revdi. hazırlıksızdım ben lakin kolların vardı göğüsgeren; kuş.
yağmurdan kaçınak ne kadar tuhaftı bizi aldatıp dururken çise çise çis. eğlenmiş miydik sahi, bilemiyorum şimdi şimdi. ama sevdiğimiz keskindi.
evel zaman ne kadar nuş!
seni seviyorum, anlıyor musun?
birgün bir şiir okumuştuk bana. kara heceden heceden. sonra tutup yakubun kurbağalarını sevmiştik. söyleyemediğim şeyler düşünüyordum, yoruluyorduk. biz çocuklar gibi endik şehirde, şehir bize inan yaşar tavıranıyordu. umurumuzda mıydı, ha?
kim bizi ne kadar bizden ederdi? kuşatılmış olmak bizimize koşulsuz kavuşmamızı engelleyemiyordu (cart). hiç acımadıydık kendimize. ne var ne yok yaşayıp tükendiydik. o gün bugün her şey hağtıramda durar! bu kaç kapılı bir ar?
seni seviyorum, ağlıyor musun?
sevmenin her türlüsünü bulduk, buluşturduk. bir araya getirdik. kendimize kattık. sana arabinin aşk teorisini ağlatmıştım birgün. i̇kincisini daha bir senmiştin. durup durup anlamalarını da kendine mal ediyordun. mülkiyet hoş birdi. beni mülkmüştün. gene mülksene.
seni seviyorum, anlıyor musun.
bugün, akşam, burda, yağanın ıslağıyla üşürken, düşündüm de; kız kardeşimin dediği gibi -evet sen çok eskiden goethemdin benim, karımdın belki de. ama şimdi artık yalandı tüm bunlar diyorum. bir kuş, bana nazire keşke bize olaydı alıp başını gidiyor uzaklara. vardığı uzaklardan. boşuna mı sevmedik varsa. düşünsene.
seni seviyorum, anlıyor musun?
hala, ne vakit sana dair bir şey onsa; büyüyor büyüyor yüreğim:
eli̇fi̇n kağnisinin öküzünün gözü gi̇bi̇ seni̇ sevi̇yorum, anliyor mi̇bi̇?
gibi bir şey yazan siyah sahih bir şairin,pre-dogma son şiiridir:
bu duygu bana çok çok bana beli̇ğ
reddi̇n akla uymadan göç bana beli̇.
bir çoğumuzun karşılaştığı hüzünlü bir durumdur.
ben çok fazla şiir seven bir insan değilimdir. fakat belli başlı şiirler, şairler vardım. severim, okurum.
charles bukowski bunlardan biridir mesela. ya da nazım hikmet. ben bunları kitaplarda tanıdım. fakat facebookta bu kişileri tanımayan, bir tek kitabını bile okumayan, hatta ömründe hiç kitap okumayan insanlar bile bu kişilerin şiirlerini paylaşıyorlar. bu bir nevi haksızlık, hırsızlık, saygısızlık gibi geliyor bana. tabi kişisine göre değişebilir bu görüş ama ben bu kanaatteyim.
tek bir şiirime dokunmadılar. en sevdiğim şiirlerdendir, emperyal oteli. yalvarıyorum, bırakın o bana kalsın yahu. sakız yapmayın şu güzelim şiiri.
bu küçük hikayeyi Serenad kitabını okurken gördüm ve hakikaten çok beğendim. Kitapta kısaca geçtiği için kısaca aktaracağım ben de. Bunu okuyan herkes sanırım kendine göre farklı yorumlar yapar.
''Kötümser, 'işler daha kötü olamaz' diye feryat ederken, iyimser, 'olabilir, daha kötü de olabilir' dermiş. ''
fenerbahçe taraftarlar birliği'nin, küme düşürme cezasının verilmesi ile ilgili bölümü olan 58. maddenin değişmesine karşı düzenlediği imza kampanyasıdır.
(bkz: http://www.58incimaddedegismesin.com/index.php)
bu konu günümüzün en ciddi sorunlarından biridir bana göre. kadınlara uygulanan şiddetler, tehditler, cinayetler vs olayları hepimiz televizyonlarda hemen hemen her gün izliyoruz ne yazık ki. ayrıca belirtmek isterim ki bu konuda tek mağdur olan kadın değil aynı zaman da erkektir de. fakat her ne olursa oluyor, olan varsa eğer aradaki çocuklara oluyor. bu konuda melih cevdet anday'ın bir açıklamasını duymuştum.edebiyat öğretmenim anlatmıştı ondan duyduğum bir olaydır. hatırladığım kadarını üç aşağı beş yukarı anlatacağım fakat ana fikir hususunda bir değişim olmadığını dile getirmek isterim. olay şöyledir ki;
bir gün melih cevdet'e sormuşlar, 'evlenmek nedir sizce?' diye. üstad şöyle bir cevap vermiş; ' bizim zamanımızda insanlar çoğunlukla müstakil evlerle otururdu, bir bahçesi ve tek katı olan. ev sahibi olan insanlara 'evli' derdik. fakat şimdi çok katlı binalar ortaya çıktı ve 'evlenme' değil de 'katlanma'ya dönüştü durum.
siz de farketmişsinizdir ki burda bir tevriye söz konusudur. bence melih cevdet burada durumu çok başarılı şekilde dile getirip eleştirmiş. sizce de şimdilerde de evlilik hakikaten evlilikten çıkıp katlanmaya dönüşmemiş midir? (tabi genel konuşuyorum.)
ben son zamanlarda çok sık duyduğum boşanma davalarıyla evliliğin fazlasıyla basite indirgendiğini gördüm. batılılaşmak adına bir çok tavrımızdan vazgeçer olduk. batılılaşma olayını davranışlarımızda ve düşüncelerimizde geliştirmemiz gerekirken bizler bu haraketi kültürümüze, ulusal kimliğimize de yansıtıyoruz. birileri artık bunun farkına varıp önlemini almalı diye düşünüyorum ben.