yaklaşık 3 aydır kullanmaktayım. bi forum sitesine de bugün yazdım. kopyala - yapıştır yaparak kendi emeğimi çalmayacağım. o yüzden biraz araştırarak yazdığım yazıyı bulabilirsiniz. neyse 5.2 versiyonunu yükleyeceğim şimdi.
sabah kalkıyorum. işe gidiyorum. akşam eve geliyorum. yemekti, evin derdiydi falan fistan derken 1 saat öyle geçmiş oluyor. sonra 3-4 bölüm dizi izledikten sonra ölmediğimi kanıtlarmışcasına 1-2 paylaşım yapıyorum. yatarken kitap okumakla okumamak arasında gelip giderken uykum geliyor. alarmı kurduğum gibi devriliyorum yatağa.
haftasonu da izinli olmama rağmen hemen hemen aynı geçiyor.
Düşme eşiğinde yaşanan o dengeyi sağlamaya çalışmak, uyku öncesi güzel bir adrenalin patlaması yaşatıyor. Akabinde yumuşak bir zemine iniş yapmıyorsanız çevreye yaydığınız gürültü ev arkadaşınızı uyandırabilir, olur olmadık bir yeri vuracağınızdan dolayı yüksek sesle küfür ettirecek acılara katlanmanızı gerektirebilir.
O değilde telefon odanın öbür ucuna fırladı. Onu almak için ayağa kalktığıma daha çok üzülüyorum.
koskoca adamsın. paran yok, pulun yok. hiç birşeyin yok. fakirlikten canınız çıkıyor birde utanmadan 6 -7 çocuk yapmışsın. hepsi birbirinden tırt. bi oğlanın kafası çalışıyor o da bizim kıza sardırmış. tamam kızın aklı bir karış havada. Allah'ın fakiriyle takılıyor ama yakışır mı namusla oynamak ? yakışır mı bir genç kızı kandırmak ? Ama nasıl yakışmaz ki. Buldunuz bir inek sağın durun amk. Tamam, olur desem ertesi sene kabilenizi toplayıp, iç güveysi yerleşirsiniz ocağıma.
anlıyor musun değil mi yaşar usta? senin oğlan değil kızımla konuşmak, aynı semtte nefes bile almayacak. Ayık olun, tenezzül etsem götünüzden donunuzu alırım.
ben büyük patron, milyarder, fabrikalar sahibi, para babası ben. sen mi büyüksün ben mi ? herhalde ben amk. Benim yanımda bir hiçsiniz. gözümde pul kadar değeriniz yok. senin oğlanın biri pazarda limon satıyor. en küçüğü okuldan kaçıp, bali çekiyor. öbür ikisinin ne bok yediği belli değil. kızın kaynanasıyla papaz. damat zaten marsta. piyango musunuz amk?ne biçim aile bu? sikerim böyle aile saadetini. bunlarla mı kafa tutuyorsun bana?
dokunmayın bana. dokunmayın aileme. dokunmayın paralarıma. çek elini masamdan. aksi halde ben, ömrümde fakir muhabbeti yapmamış ben. satın alırım hepinizi. anlıyor musun alırım ve döviz kur endeksine sabitler, hisseniz tavan yaptığında satar, çatır çatır harcarım hepinizi. harcarım ve dönüp para üstüne bakmam bile.
çoğu ispark müşterisinin ve ispark çalışanın dahi haberi olmayan bir eylemdir.
geçen gün denetmenleri ile tanıştım. onlar söylemişlerdi. ilk 15 dakikası ücretsiz. görevliye durumu belirtmeniz gerekiyor. 15 dakikadan sonra size fiş kesmek durumundalar.
ama bu kuralı çoğu ispark görevlisi dahi bilmemekte.
onlara böyle bir kuralın olduğu söyleyip, derdinizi anlatana kadar "lanet olsun!" 5 liranıza kıymanız kulağa daha mantıklı geliyor.
genellikle insana tavuk boku gibi bulaşan tiplerdir. vursan adam yerine koyacaklar, vurmasan kendisini bi bok zanneden kişilerdir genellikle. çoğunun kendisine bile faydası olmaz. herkesin sırf bulaşmamak adına alttan aldığı kişilerdir.
örnek verecek olursak çoğu tinerci, it-kopuk kişilerdir.
ayrıca elit kesimi de unutmamak gerekir.
dünyadan bi haber olan, bir eli yağda bir eli balda olan, alışveriş - tatil - eğlence üçgeninden dışarı çıkmayan kişiler de bu kategoriye dahil edilebilir.
bizimkilerin hollanda'dan satın aldık dediği aslında isviçreli bilim adamlarının bize iteledikleri bir insan deneyi, insan sıkıştırma programı olabilir diye düşünmekteyim. eğer deney başarıyla sonuçlanırsa ilerleyen zamanlarda insanoğlu'nun başka gezegenlere taşınırken uzay araçlarına yüklenmesi konusunda nasa yetkililerine oldukça yardımcı olacağız.
uykusuzluğun etkisiyle mallık katsayımız bir yandan yükselirken, bir yandan da yatmamak için elimizden gelen herşeyi yapmaktayız. bu durum sözlük bağımlısı bünyelerde daha da belirgindir.
kişi uyumamak uğruna normal zamanda asla okumayacağı başlıkları birer birer okur. bazı başlıklara entry girme şeklinde tepki vermeleri gerekir. bazıları daha da ileri gidip başlık dahi açabilir. kişilerin metebolizma hızına göre değişir. genellikle 23:30 'da başlar ve gecenin ilerleyen saatlerinde daha da belirgin bir hale dönüşür. bu durum özellikle saat ayarlarının oynandığı dönemlerde kendisini daha da etkili hissettirir.
bazı kişiler bu durumu aşmışlardır. yılların tecrübesini, eğitim kalitesi ve kültürel birikimiyle harmanlayan bazı bünyelerden eşsiz entryler çıkabilmekte, günümüz yazarlarına parmak ısırtacak eserleri yazıya dökmektedirler. hatta bazı kişilerin madde kullanımıyla nirvanaya ulaştığı bilinmektedir.
aşırı hassas bünyelerde ise kişi hiçbir şey yapmayıp mal gibi monitöre bakar. ne bir yazı okur, ne başka bir işle uğraşır. onun için önemli olan zamanın akıp geçmesidir, nasıl akıp geçtiği zerre kadar umurunda değildir. yeteri miktar zamanda monitörle kesiştikten sonra saate bakıp, çok geç olmuş diye söylenerek yatağa girerler.
kişilerin durumu böyle olunca bu saatlerde adam akıllı başlık açılması muhtemel olmayan bir eylemdir.
son 3 yıldır daha da bariz bir şekilde fark edilmektedir. özellikle dershane hocalarının (*), ailelerinin (**) ve gençlerin (***) üniversite sevdasına kapılıp, gerçekleri bir kenara bırakıp, her şeyi toz pembe olarak görmeleriyle önlerine gelen ilk üniversiteye kayıt yaptırarak bu oranı bir hayli artmıştır.
ergenlikten çıkmayan bir bünye, her lafı götünden anlar. hayat onlara göre acımasızdır, dünyadaki her şey onlara muhaliftir. böyle bir bünyeyi üniversiteye göndermek hatta şehir dışına okumaları için dışarı çıkmalarına izin vermek akıl mantık işi değildir.
çoğunuzun üniversite okuduğunu ve mezun olduğunu varsayarak söylüyorum. üniversiteye ilk geldiğinizle, mezun olduğunuz zaman arasında ne kadar fark var ?
muhtemelen oldukça fazla diyeceksiniz. gözünüz açıldı, uyanıklığı öğrendiniz, az çok hayatın zorluğunu tattınız. ne mutlu size. olması gerektiği gibi mezun oldunuz.
ama şimdiki nesil böyle mi ?
kesinlikle hayır. üniversiteyi yarılamasına rağmen hala lise seviyesinde bilinçsizce konuşmalar, lakayt tavırlar, saçma sapan espriler.. " eşşeği bağlasan mezun olur bu okuldan. " modunda hepsi. biri değil, çoğu böyle. azınlıkta olmadıkları için kendilerini haklı çıkarma gayretindeler.
isterseniz kendinizde bir test edin. geçen hafta başka bir platfrom aracılığıyla üniversite öğrencileriyle tanıştım. çoğunluk grup 1. ve 2. sınıftı. kendilerine rahat olmalarını, istedikleri gibi davranmalarını söyledik. abi kardeş ortamı oluşturduk nihayetinde. konunun biri kapanıyor, biri açılıyor.
çoğunluğun durumu : liselilikten kurtulamamışlar, halen ergenlikleri devam ediyor.
maç muhabbetinde çocuklar gibi iddia etmelerimi dersin, dizi sinema denilince popüler olan bir kaç filmden ibaret olmaları mı dersin, siyaset denilince adam akıllı bir cümle kuramamaları mı dersin. çoğu konulardan bihaberler. aralarında gazete okuyan birkaç kişi var. gazete dedikleri de iddia bülteni. haber izleyen zaten yok, erkekler boş zamanlarını çoğunluk olarak playstation, internet ve kahvelerde geçiriyor.bazıları kızlarla beraber cafe sinema takılıyor, kızların çoğu cafelerde, ünlü-marka olmuş bir yerlere giderek elit gözükmek istiyor. çoğu ailesiyle ayda 1 2 kez görüşüyor. aileyle görüşmenin para geldiği müddetçe sorun olmadığını söylüyorlar. şuan aileniz size süpriz yaparak yanına gelse diye sorduğumda bir tanesi bile istemedi. hepsinde arkadaş ortamında bir elitlik peşinde, arkadaş ortamında ailem beni utandırır diye düşünmekte.
daha böyle dünya kadar diyalog döndü aramızda. inci sözlükte yazar olmak bile, arkadaş ortamında hava atılacak bir durum.
o günü şöyle değerlendirdim :
gençler, şuan daha iyi bir maddi hayat sürmek istiyorlar. hiçbir şekilde sorumluluk sahibi olmak istemiyorlar. okul onları eğitmek yerine onları bir araya getirip, tanıştıran bir kurum. çoğu alkole meyilli. bir özenti var. hayat makara yapıldığında güzel. dışarıdaki hiçbir olay onların umurunda değil. günlerini pinekleyerek geçiriyorlar.
lisedeki günleriyle arada bir fark var bana göre. üniforma giymiyolarlar artık. gerçi kıyafet zorunluluğunun kalktı ama bazı okullar üniforma mecburiyeti devam etmekte.
(*) : çoğunluğu tercih sonuçları açıklanınca yazdırılacak olan pankartı ne kadar doldurabilirim düşüncesini taşımaktadır.
(** ) : sırf konu komşuya hava atmak, bizimde yavrumuz üniversite okuyor diyebilmek için çocuğunu üniversiteye göndermektedir.
(***) : ailesinin ve hocalarının gazıyla tercih yapan, 4 okuyup sonunda boşa okuduğunu üniversite bitiminde anlayan şansız insan.
zamanında asgari ücretle çalışıyor gösterilip daha az maaş alan ve sigortasız çalıştırılan kişinin söylemidir. şükretmenin unutulduğu şu vakitler haline şükreden birilerinin olması güzel.
şimdilerde işçisinin ücretini eksik veren ve sigortasını yaptırmayan şerefsizler yine var ama eskiye oranla bayağı azaldı.
dünyada tek bir kişinin başarabildiği eylemdir. bahse mevzu olan şahıs ise 90'ların şarkıcılarından gençkan'dan başkası değildir. daha körpe bir yavrucakken gitar eğitimi almak için carlos santana'nın yanına, amerika'ya giden gençkan, tabiri caizse tereciye tere satmış, 2.5 yıl carlos santana'ya ders verdikten sonra yurda dönmüştür. amerika'da hakiki köy yumartası bulamasından dolayı ses telleri yeteri olgunluga gelmemiş olan gençkan, hazır vakit varken bi albüm yapayım düşüncesiyle vatan toprağına adam atar atmaz kendisini stüdyoya kapatmış ve " kendimi kontrol edemiyorum " adlı güzide eseri ortaya çıkarmıştır.. bu parçayı bir de kliple süslemek isteyen gençkan, hayatının hatasını yapmıştır.
klip çekerken dünyada kimsenin başaramadığı ve kendisinin ustalıkla yapmış olduğu eylemi sergilemek istemiş, klasik gitarlarıyla solo atarken görüntülenmiş ve klibin ulusal kanallarda yayınlanmasının ardından zirve günlerini yaşayan yabancı rock dünyasının dikkatini çekmiştir. dünyaca ünlü birçok grubun gitaristleri işlerinin artık bittiğini düşünerek hemen olaya el atmamaları durumunda piyasadan silinecekleri korkusuyla haince bir plan yapmışlardır. hezarfen havaalanında, dosthane bir sohbet için davet edilen gençkan (sonraları rock'n coke'un temellerini olacak bu olay) karşısında dünyaca ünlü gitaristleri görmüştür. sohbet filan derken herkes yeteneğini konuşturmak istemiş, kimse gençkan'ın yaptığının onda birini bile yapamamışlardır. Bunun üzerine onlarca gitarist, davete tek giden gençkan'ın üzerine yürümüş ve gençkan'dan bir daha haber alınamamıştır.
rahmetli genellikle toplumsa olayları konu alan, toplumsal mesaj veren veya komedi tarzında filmlerde rol almıştır. genellikle birlikte rol aldığı zeki alasya, halit akçetepe gibi isimler tarihi filmlerde de rol almışlardır.
şahsen usta komedyenin tarihi bir filmde cüneyt arkın yada kartal tibet'le kamera karşısına geçip, at üstünde kılıç sallayarak bizans ordusunu dağıtmasını görmek isterdim.
özellikle de sabah saatleri en gereksiz zaman dilimidir. Herkes tatil yaptığı için çoğu dükkanlar kapalıdır. televizyonda saçma sapan magazin programları cirit atar. pazar günlerinin tek artısı western filmlerinin trt'de yayınlanmasıdır.
ayrıca insan tüm gün boş boş oturuo zaman öldürdüğü için gereksiz bir rehavete kapılır. Pazartesi sendromu yaşamanıza neden olur.
işin garip tarafı pazar günleri insanın hayatına yön verecek sınavların yapıldığı gündür.
bir arnavut tatlısı. çok hafif bir tatlıdır. kremalı sütle şerbetlendirilmiş kek, üzerine karamel yada franbuaz sürülerek servis yapılır. 2 dilim baklavanın verdiği ağırlığı, yarım kilo trileçe vermez.
Bayrampaşa'da göçmen nüfus yoğunlukta olduğu için herhangi bir pastanede kolaylıkla bulabilirsiniz. ama tavsiyem göçmen bir ailenin işlettiği bir dükkan almanız olacaktır. (işin ustası onlar)
yapılışı kolaydır. (ben bile yapabiliyorum yani) yemek tarifi veren sitelere de yeni düştü sayılır.
en uzun çalıştırdığı kluble 2 yıl çalıştı diye anımsıyorum. hatta bazı senelerde bir yılda 3 ayrı klüplede çalıştırıp Türkiye'nin yarısını gezdi.
teknik direktörlerin sabrisidir, ama gerçekte her ne kadar da başarısız olsa da gönüllerde taht kurmuştur. belki 20 yıl sonra laf eski hocalara gelince fatih terim'den sonra hatırlanacak isim olma şansı yüksek.
isimlerini twitter alemine tam duyuramamış, komik, doğru tespitleri olan twitter kullanıcılarıdır. bir kısmı troll olmakla beraber, çoğu birbirini kollamaktadır. zaten takipçileri az çok aynı kişilerdir. sayıları çok olmasına rağmen takipçi sayılarının belli bir orandan sonra tıkanıp kalması ve tanıyanların belirli sayıda olması sebebiyle bir nevi yerel fenomenlerde diyebiliriz.
bir kısmı mütavazi bir kişiliğe sahiptir. Örnekte de görüldüğü gibi insanın kendisini bilmesi güzel bir şey.
South Park'taki çocukların hastası olduğu, habire ossurup duran Kanada'lı çocuk programcılarıdır. Genellikle gürültülü yellenerek, birbirinin gazını koklayıp gülerler.
Farklı çizim tarzıyla dikkatleri üzerine çeken South Park'ta Kanada'lı olanların çizimi daha da farklıdır. Kocaman ağızlı ve konuşurken kafanın çeneden ayrılmasıyla kişinin Kanada'lı olduğu anlaşılır. Örnek olarak Kyle Broflovski'nin üvey kardeşi olan Ike Broflovsk.