la buna benzer şöyle saçma bir şey vardı yıllar öncesinden;
"bir gün bana soracaksın, beni mi daha çok seviyorsun, tanrıyı mı? ben tabi ki tanrıyı diye cevap vereceğim. ve sen beni terk edeceksin. ama hiç bir zaman bilmeyeceksin, benim tek tanrım sensin"
böyle aforizmalarla kız düşürmeye çalışan arkadaşlarım vardı.
hiç bir tarihçi tarafından kayıt altına alınmamış olmaları. adam ölüyü diriltiyor, denizleri yarıyor ama nedense dönemin tarihçileri hiç bu olaylara ilgi göstermiyor. işte bunlar hep sansür...
bu memlekette insan olma da ne olursan ol önermesini doğru çıkaran gazeteci. kin, nefret, saygısızlık, cehalet vs. bir insana yakışmayan ne varsa üzerinde bulundurduğun zaman bu memlekette yaşayabiliyorsun.
herhangi bir lokanta, mağaza vs. bir yere gittiğiniz zaman kibar ve anlayışlı olduğumda hiç kimse beni sallamıyor. ama ne zaman ki aksi, lanet olup çalışanları aşağılarsam ve bunu kendilerine hissettirirsem o zaman etrafımda dört dönüyorlar. trafikte ne kadar anlayışlı ve saygılı olursam o kadar çok olay yaşayıp bir de suçlu çıkıyorum. ama troll olup milletin önüne kırdığım zaman, kimseye yol vermediğim, hatalı sollama yaptığım zaman herkes bana uzak, bana yol veren, bana bulaşmak istemeyen muhteşem anlayışlı! insanlara dönüşüyor. komşularıma selam veren, yardımcı olan biri olduğum zaman herhangi bir rahatsızlık duyduğumda gidip kendilerine efendi efendi söyleyince beni takmazlar. ama ne zaman ki ben öküz olup, gördüğüm zaman kafamı çevirir, en ufak bir gürültüde camı açıp sessiz olun yoksa oraya gelir geçmişinizi s.kerim diye bağırırsam anında süt dökmüş kedi olurlar. değinmek istediğim nokta bu memlekette iyi insan olmak demek, karakollara düşmek demek, dayak yemek demek, tecavüze uğramak demek, ölmek demek. bu abiler o esnafla tartışmak yerine kendisini araya alıp bir güzel dayak atsalardı, hastanelik etselerdi en fazla karakolda sabahlarlardı. kimse ölmezdi yani.
her zaman söylüyorum ve her gün beni doğrulayan bir haber çıkıyor, bizim genlerimiz bozuk. bu memleket insanın yaradılışında bir sıkıntı var. güzel olan, iyi olan her şey bizde eğreti duruyor...
tek temennim bu çocuğun ölümünü meşrulaştırmaya, basite indirgemeye çalışanların evlatlarının da sokakta sopalarla, tekme tokatla dövülerek öldürülmesidir. daha sonra oy verdikleri kitle tarafından polis, doktor, hakim vs. eliyle katillerinin korunduğuna kollandığına şahit olmalarıdır. 8-10 kişi tarafından dövülerek öldürülmenin "kasten adam öldürme" suçu kapsamına girmediğini öğrenmeleri, katillerin mahkemede size pişkin pişkin bakıp gülmelerinin iyi halle ödüllendirilmesini görmeleridir.
ektiğiniz nefret tohumları, ayrılık tohumları elbet yeşerecektir.günü geldiğinde size acırsam kalbim kurusun derdim ama lanet olası olmazsa olmaz bir vicdanım var. hayatının baharında ölen ali ismail gibi sizin evlatlarınızada üzülürüm...
--spoiler--
'Suriyeli sığınmacıların maaşı asgari ücretten yani brütte 1.133, nette ise 891 liranın altında olamayacak' dedi.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Suriyeli sığınmacılarla ilgili olarak "Yerli işgücünü tahrip etmeden açık iş pozisyonlarına yerleştirilebilecekler, verilecek ücret için asgari ücret bandını koruyacağız" dedi.
--spoiler--
meali: yani suriyeli sığınmacı çalıştıracaksan ona da asgari ücretten maaş vereceksin diyor. rahatlayabilirsiniz yani sizi sömürdükleri gibi suriyelileri de sömürecekler.
ulan arkadaş ne garip milletiz hakkımızı arama biçimimiz bile bozuk.
edit: " ikindi namazı için ezanın okunmasının ardından otobüsü sağa çekerek durduran sürücü şoför mahallinden bir seccadeyle çıkarak otobüsün ortasında ki boş alana ilerledi."
eğer otobüs arızalı, trafik sıkışık vs. ise böyle haber yapan haberciye selam olsun. zaten işimiz gücümüz islam dinini kötü göstermek yoksa haberdeki şoförde sıkıntı yok. ah bu ben...
öğrenci iken esnaf lokantalarında yemek yediğimiz zamanlarda sürekli başıma gelen olay. yine bir gün tanımadığım ama karşılıklı yemek yediğimiz dayılardan biri cebinden yeşil biber çıkarıp yemişti. bana da ikram eder diye gözünün içine bakmıştım ama oralı olmamıştı. bu da böyle saçma sapan bir anımdır...
14 - 15 yaşlarında bir çocuğun cebinde sapanla darbe yapıp hükümet düşürebileceğine gözü kapalı inanların, 14 - 15 yaşlarında bir çocuğun pazar sabahı 6:30 da ekmek alabileceğine ihtimal vermediğini gösteren yargılamadır. hayatının baharında bir evlat kaybetmesi yetmez, biber gazı silahları ile kurşuna dizilmelidir.