süleyman seba'yı ahmetli dursunlu tezahüratlarla tefe koyup kovaladıktan sonra daha kötüsünü görünce "ah onursal, başkan, italik duruş" anahtar kelimeleriyle dününe yabancı, hafif amnezik takılmaktır.
bir de kimin ne hakkında ne zaman ne şekilde görüş bildireceğini belirlemeye muktedirlik değildir. gündem diye bir şey var. aynı anahtar kelimelerle yıllarca kafa ütülemenin belirli karşı getirileri de var. azıcık düşünmek lazım ne nedir diye.
"i'll possibly be there in fifteen minutes" cümlesinde görebileceğimiz üzere "zabıt, tutanak" anlamına gelmesi dakika(lar) demek olmasına engel değildir.
burada önemli olan husus kadının yaptığının iğrenç, ahlaka aykırı vb. olmasından ziyade sizlerin kadının neye benzediğini hayal edip etmediğiniz veya ereksiyon olup olmadığınızdır. kendilerini test etmek isteyenler şebnem16 türü nick'lere sahip irc karakterleriyle chat yapma isteği duyup duymadıkları konusunda kendilerini sorgulayarak bir sonuca ulaşabilirler. eczanelerde satılmaz, kıymetimi bilin.
ödp fetret devri içinde gariban bir imparatorluk ve (politikaları, türkiye gerçekleri hasebiyle) taht iki kardeş arasındaki iktidar mücadelesinde sürekli popo değiştiriyormuş gibi bir durum vardı her daim. bu hadise de devam filmi olarak takipçilerini şaşırtmamıştır.
kısıtlı yetenekli genç yetenek diye bir tabirim vardır. serdar özkan bu kalıba cuk oturan bir futbolcu. o kadar bal yapmayan arıdır ki aynen galatasaraylı sabri sarıoğlu gibi istikrarı yakalaması ve taraftarlarına yaranması neredeyse mümkün değildir. bir dönem fenerbahçe'de top koşturmuş lazetiç'i de bu noktada anmak isterim. hırs, sert şut çekebilmek, hızlı koşabilmek gibi özellikler günümüz futbolunda ancak bizim gibi ülkelerin çocuklarında tek başına bir yetenek ölçütü sayılabilir. yoksa usain bolt'tan iyi futbolcu yoktur değil mi?
camiaya yakın olduğumdan, zaman zaman görüştüğüm hakem arkadaşlarımın psikolojileri hakkında birkaç şey söyleyebileceğimi düşünüyorum. hakemler maçların ehemmiyet derecesine göre konsantrasyon seviyelerini ayarlarlar. yani çok kritik bir maç öncesinde eğer ki profesyonelliği sindirmiş bir hakemse mental anlamda kendini hazırlamış bulunur. kırmızı kart gösterme hususunda ise söyleyebileceğim, bir yargıcın tokmak vuruşunda ne kadar duygu varsa hakemin hareketlerinde de pek fark yoktur. kendini otorite olarak hissettiğinden keskin, çeliksi hareketlerle oyuncuyu ihraç edebilir. bu direkt sinirli, kırgın, müşkülpesent ya da seksi olduğu yönünde bize net bir fikir vermemelidir.
kendisi <lonely man> örneğinde görüleceği gibi sıfatken kuzeni alone <staying alone> örneğindeki şekliyle zarf olarak adlandırılabilir. ha bakarsınız internette ikisi için de sıfat derler.
propagandist olma çabası güdüldü mü bilmiyorum -ki çok da umrumda değil- ama baskıya ve haksızlığa başkaldırı örneği olarak ruhlara teğet geçip okşamıştır bir zamanlar. sonra yine aynı dünya, yine aynı biz.
sorosçu diye başlayıp giden etiket-hakaret kırması laflarla girilen tartışmalar ne kadar baydıysa karşı saftan gelen postal yalamaya dair ifadeler de ortamları o denli tektipleştirmekte ve kirletmekte.
lümpen müzik tarzına kendini kaptırıp kasetlerini kapışan halk kitlesinden gayrı muhtemelen bir hayrını görmediği ülkesinin vatandaşlığından gayet özgür iradesi dahilinde çıkmasıdır. beğenmeyen, protesto etmek için yanıp tutuşanlar kasedini alıvermesin ki zannımca hakettiğinden fazla olan kazancı düşüversin. işi hainlik boyutuna getirecek ölçüde hamasi nutuklardan da kaçınmak gerek.
koemanlı, stoichkovlu, part-time da olsa hagili ve birçok iz bırakan isme sahip barcelona'ya duyulan özlemi son dönemde oluşturdukları messi-henry-eto'o üçlüsü ve sergiledikleri güzel futbolla gideren, kendisine düşmanlık besleyenlerde bile hayranlık uyandıracak ölçüde döktüren bu takımın önünde saygıyla eğilmekten başka bir şey yapılamaz.
robbie fowler yarı yolda bırakmanın değil; sadakatin sembolüdür. iyi günde ortada bulunup kötü günde kayıplara karışan arkadaş değildir robbie fowler. herkesin sevgisini kazanma gibi bir kaygı gütmeden milyonların sevgilisi olabilmenin en somut örneklerindendir. liverpoollusundan kızıltepesporlusuna kadar geniş bir spektrumda sevilebilmektir.