değişen siyasetle rant sağlamak isterken; yalakalığı yüzüne gözüne bulaştırmış insan içine çıkacak halleri kalmamış ünlü takımıdır. ama henüz farkında olmadıkları aşikardır. çünkü hala kendilerini halkın sanatçısı, vs. falan sanmaktadırlar.
EBRU GÜNDEŞ
hülya avşar
ibrahim tatlıses
bülent ersoy
rıdvan dilmen
muazzez ersoy
necati şaşmaz
? vs..vs..
yetim hakkı yiyecek kadar midesiz olanların, insan içine çıkabilecek yüzleri de vardır. ebru sarraf hanım f.acun efendinin programında hayatının rolünü oynamış ve; ya salak, ya kömür verilmiş, ya da bu ülkede bu gerçeklerle yaşamayan ne bileyim kutuplardan falan getirtilmiş insanlarca alkışlanmış beni şaşırtmamıştır.
abi haklılar. onlar insanları ikiye ayırıyor: doktorlar ve insanlar diye. ama bazen ipin ucunu kaçırıyorlar.
geçenlerde babamı acile kaldırdık. canımda her şey var. alzheimer, parkinson, manik- depresif ama şikayetimiz: halsizlik ve böbrek, vs.. adam iki gündür yemiyor içmiyor. sorunumuz o yani bu adam su içmiyor; i-çi-re-mi-yo-ruz.
doktor_ ' babanızın ağız temizliğini ne zaman yaptınız?' dedi ya.
gelmeden önce- ambulansla gittik- babamın dişlerini fırçalamamışız.
çok önce açılan bir başlığı hortlatmak istediğimden değil, kırk yaşıma basarken (henüz dört koca günüm var) ve gecenin üçünde sıkılırken yaptığım kırk yaş araştırmalarında gördüğüm bu duruma bi cevap vermek istediğimden söylüyorum:
elmayla sütü aynı kefeye koyamazsınız..
bu ne perhiz; bu ne lahana turşusu..
oynaya oynaya gelin çocuklar..
olayı ben yaşamadığım -yaşamayacağım- için çok güldüğüm, fıkra gibi olayı yeni duydum.
iki arkadaş 'bilmem kaç volt ampulün ağza girebildiğini ancak çıkmadığını okumuşlar; inanmamışlar. biri denemiş ve çıkartamamış. diğeri arkadaşının şaka yaptığını sanmış ve oda ampulü sokmuş ağzına. ikisi de ağızlarında ampulle fırlamışlar evden ve taksiye binmişler taksiciye kağıda yazarak anlatıp hastaneye gitmişler. artık yıllarca tıp okumuş doktorlar bu durumda ne hissettiler bilmiyorum ama çıkartmışlar ampulleri. bunlar rahatlamış vaziyette oradan çıkarken kendileri gibi ağzında ampulle bekleyen bir adam görmüşler. o da onları oraya getiren taksiciymiş.
tarihimizi yanlış öğrettiği savunulan dizidir. yoksa bizim padişahlarımız asla en yakınlarını, çocuklarını, öldürmemişlerdir. kendileri payitahtta otururken ülkeyi başkalarının yönetmesine de izin vermemişlerdir. hatta onların asla haremi olmamıştır. dizide gösterilenler, başında da belirtildiği gibi sadece esinlenmedir. tarihin bu dönemden sonra, osmanlının aleyhine döndüğü de sadece rivayettir.
ankara da ankaralılar, yaklaşan kıyameti 'mecliste dayımız var' diye tehdit ederek korkuttular. korkan kıyamet yönünü şirinceye çevirdi. şirince deki kıyametten kaçanzedeler, ankaraya yerleşmedikleri için bin pişman oldular. şirince esnafı kaçanzedelerin öfkesinden korkup evlerine kapandılar. paralarını sayıyorlar..
şu dakikalarda kafasını kaldırmış gökyüzünü izliyodur. 'dünyanın parasını verdik ya lan; şu dünya batmazsa rezil olduğumuzun resmidir diye söyleniyor, bencilliği için, içi içini yiyor bizler için dua ediyordur. sabaha kadar uyumayacak ve güneşi gördüğünde içinden ' buda mı gol değil?' diye söylenip hırsından denize girecektir.
'intihar edenin cenaze namazı bile kılınmaz' cümlesi, toplumun caydırıcı bir atasözü ritüelinde söylediği cümledir. kimse mecbur kalmadıkça, sağlıklı düşünüyorsa kendisini öldürmez. ama katillerin cenaze namazını kılınır mı? intihar eden de kendisinin katili olduğu için mi kılınmaz; bilememekteyim.
müjdat gezen; benim kızım on yaşındayken sırf yeteneğinden dolayı ona burs vermiş bir hocadır. ömrünü, parasını insan yetiştirmeye adamıştır. evet darbukatör baryam da olmuştur. çünkü koskoca bir tiyatrocuyu sadece bir diziyle hatırlayacak zihniyeti tanımıştır. ve böylece kazandığı parayı gerçekten sanattan anlayanlara aktarabilmiştir.
amcam ölmüş, halam bizde ve arkadaşları baş sağlığına gelmişler. ben de marketteyim. eve gelirken komşumuzun evinde bir takım faaliyetler olduğunu fark edip uğradım. meğer kadıncağızın ateşte kalan yağı alev almış. her yer kokuyor ve duvarlar falan simsiyah. neyse eve geldim ve salona geçtim. arkadaşlarıyla sizli bizli konuşan halam; bana bakıp kaşını gözünü oynatıyor, kadınlarda bana uzaylı görmüş gibi bakıyor. bense misafirlere kibarca hal hatır soruyorum. mutfağa giderken holdeki aynaya takıldı gözüm ve bu kez de ölü evinde kıkırdamaya başladım. burun deliklerimin ve ağzımın etrafı kapkaraydı. meğer,yanmış yağ kokusunu içime çekerken yerlilere dönmüşüm. beni en çok güldürense o kadar insanın ağzını açıp bir şey söylememesi.