pikaçu ya sahip olmak isterdim.
onun gibi cool bir pokemonum olsun isterdim.
bu hayvan benim olsun ama beni de sahiplensin isterdim.
bana köpek çeksin beni uyuşturucu partilerine sürüklesin kankam olarak en iyi malı kendi içsin bana bi' fırt versin isterdim.
onunla fütursuzca derin felsefi konulara girmek, kafalar karışınca da "hayat çok anlamsız abi" demek isterdim.
fiziksel özellikler açısından bakarsak: uzun boylu, beyaz tenli, siyah saçlı, dudakları güzel, vücudu çok kaslı değil ama yapılı olan.
kişilik açısından: biraz ukala, kendini beğenen, öz güveni yüksek, zeki ama kasıntı olmayan, sevgilisine zaman ayırabilen ve ve sevdiğini değer verdiğini hissettiren bir erkek efendim.
şimdi okuyan sözlük yazarlarımız diyecek ki nah. ama zaten hayalimizdeki sevgili bu. hayali yani. olmayan.
o yüzden çok ön yargılı olmadan şe'yapalım.
gece gece aklıma gelince beni aylar sonra sözlüğe sürükleyen düşüncedir. kendi iç dünyamda yaptığım beyin fırtınalarından sonra bu insanın aseksüel olduğuna karar verdim.
şebnem ferah ında dediği gibi sevişmek sevmekten geliyorsa bu insan tipinin kendiyle sevişmesi gerekmektedir efendim. tabii dinine edebine terbiyesine çok düşkün bir insansa o zaman tam olarak aseksüel diyemeyiz.
bence böyle.
evet tespit yaptım uyuyorum. herkese iyi geceler.
edepsiz sinektir. ar namus kalmamış hayasız sinektir. lan şerefsiz ne işin var senin benim 21 inch ekranımın üstünde? hayır konacak başka yer mi yok? sırf sen gelme diye bütün ışıkları açtım sırf senin yüzünden bu ay elektrik faturası ağzıma tükürecek senin haberin var mı? yok tabii. sen anca ekrana kon üstünde dolaş oyunumun içine et. allah ın belası sığ sinek seni. anca boş boş gezin öyle olmadık yerlerde anca itlik serserilik et. lanet olsun sana da kapladığın 4 inch e de. şerefsiz it seni.
et dieu crea la femme: odtü felsefe. ya da gastroloji hacıt. fransızca mı bu? küfür mü etmiş? hani anlaşılmıyo' ya bunların dilinden ha onlardan bu da işte. fuları bile olabilir kalın siyah çerçeveli gözlüğüne giden.
henüz tam anlamıyla olgunlaşmamış insandır. çocukluğunu ya da saf mutluluk yaşadığı günleri özlemez. genelde dibe vurup bunu atlatamayan insanlardaki özgün gariplikleri anlayamaz ve yadırgar.
daha hayatı anlamamış insandır ayrıca. hiç derin mutsuzluğu yaşamadığı için mutluluğunda değerini bilmez anlamaz.
kalabalık bir ortamda tanıdık tanımadık insanların arasında, yürürken bir anda bağırarak şarkı söyleyip dans etmeye başlamak. klip çeker gibi insanların gıdılarını çimdirip eller kollar nereye gitmiş kime değmiş umursamadan tepinmek. çok çılgın değil mi la?
aşırı ısınan ve o ısınmadan kendi kendine kurtulmaya çalışmak için fan ını hunharca kullanan casper bilgisayar sahibi sözlük yazarlarıdır. fan çalışmaya başlayınca yazarları korkutan bilgisayardır bu.
21 yaşındayım daha hiç sevgilim olmadı anasını satıyım. anam babam okusa bunu gurur duyar ama onlara buradan seslenmek istiyorum:
lan! siz hiç genç olmadınız mı kardeşim? sizin hormonlarınız yok mu? hiç mi beğendiğiniz hoşlandığınız biri olmadı arkadaşım sizin?
bunun gurur duyacak ya da özenilecek hiç bir haltı yok maalesef şimdi birbirimizi kandırmayalım.
gün geliyor birinden harbi hoşlanıyorsun sonra şimdi nolacak lan diye elin ayağına giriyor anasını satıyım. nolacak ibne karşındaki de aynı şeyi hissediyorsa... harbi bak şimdi yazmaya çalışınca çıkmadı o kelime. çıkmak takılmak her ne haltsa işte.
geldi çattı o gün işte benim için. milletten tavsiye istiyorum şimdi mal gibi. gülüyolar bana. git diyolar.
21 yıllık makus talihimi bu sefer yenerim diye çok düşündüm ama aynı tas aynı hamam sayın uuserlar. sap geldim sap göçecem bu dünyadan.
insana da dalga dalga çökmüyor mu o yalnızlık hissi? hem de ne biçim. o biçim.
yapmayın gençler. lisede misede bulun birilerini flört edin pratik yapın biraz. sonra bir bok olmuyor çünkü afedersiniz!
kamil olduğunun farkında olmadan, çayın o 4 5 saat sonra değişen tadını sevmeyen insandır. misal ben.
bırak 5 6 saati 2 saate kalmadan çayı içmezsem bi' daha içemiyorum. o çayın ilk demlenmiş güzel kaliteli tadı kokusu kalmıyorda yerine daha kalitesiz bir tad bırakıyor gibi sanki.
hee diyosaan ki kardeşim zaten çay dediğin o senin sevmediğin tada eriştikten sonra ortaya çıkan şeydir, saygı duyarım fakat o çayı içmem arkadaş. sevmiyom eski çayı ben.
karmaşıktır. şu şahıs sizin yorumunuza cevap verdi yazan yere tıkladığınızda cevabın ne olduğunu görürsünüz ve o sayfaya direk giden bir link olmadığı için sayfayı açıp tek tek yorumu aramaya başlarsınız. konu din ya da siyaset üzerineyse zaten zaman aşımı durumundan kim galip çıkıp da son yorumu yazarsa okuyanlar o kişinin tartışmanın galibi olduğunu düşünür.
bir de ancak inbox a tıkladığınızda görebilirsiniz yorum yapılıp yapılmadığını. aksi takdirde haberiniz olmuyor.
eğer herhangi bir videoya zamanında yorum yaptıysanız inbox ınıza bakmanızı tavsiye ederim birileri sizi gömmüş olabilir.
youtube un bu konuda geri kaldığını düşünmekteyim sayın sözlük yazarları. yoruma tıkladığımda hem benim hem karşıdakinin yazdıkları görünebilmeli. böyle çok sıkıntılı oluyor.
şahsım tarafından denenip başarılmış olay.
ancak 3. kere sınava girmek suretiyle başarılmıştır. başka bir bölümde okurken karar verip bölüm değiştirme düşüncesine girince 6 aylık süreçte sonuca ulaşılmıştır.
beraberinde gerçekten iyi bir puan ve bir daha düzelmeyecek bir psikoloji getirerek.
daha açık olmak gerekirse her karşı cinsle göz göze gelme durumudur.
eğer benim gibi çok büyük olmayan bir fakültede okunuyorsa başa belalar açabilir.
sevgilisiyle yürüyen bir karşı cins görürsünüz göz göze gelirsiniz sulanmış olursunuz.
gözünüz bir yere dalmıştır tam o anda karşıdan biri gelir göz göze gelirsiniz kesmiş olursunuz.
kantinde bir arkadaşınızı arıyorsunuzdur karşı cins(ler)le göz göze gelirsiniz aranıyor olursunuz.
arkadaşlarla sohbet ederken laf arasında etrafa bakarsınız karşı cinsle göz göze gelirsiniz yavşamış olursunuz.
tabii bir süre sonra bunları aynı kişilerle artarak yaşadığınızı fark edersiniz. sonra bir karar alıp hep yere bakmaya başlarsınız kafanızı kaldırdığınız anda sizi hazır bekleyen bir karşı cins mutlaka vardır.
izleyiciyi fazla kasan dizi.
öncelikle şu zengin, soğuk kanlı, orta yaşın üstünde kadın karakteri (şahika) insana pek inandırıcı gelmiyor. dizi çekiyoz biz, tarzındaki replikleri karakteri gerçeklik dışına sürüklüyor. her konuşmanın da illa derin anlamlara sahipmiş gibi süslü cümleler imalı bakışlar içermesi insanı sıkıyor.
karakterin evde her daim baloya katılacakmışcasına süslenip bir karış topuklu ayakkabıyla evde dolanan, ev hanımı imajı insanın gözünden kaçmıyor. napıyor bu kadın bütün gün evde diye de düşündürüyor hatta.
nejat işler rolüne yakışmamış gibi ama bu o kadar saçmalığın arasında çok da göze batmıyor.
aynı şey beren saat için de geçerli. role küçük gelen bir durumu var. bu rol için daha kadınsı daha kararlı bir duruşa sahip, yüzünden tam olarak duyguları okunmayan fakat sahte mimikleri ustalıkla yapan birine ihtiyaç varmış kanımca.
aşk-ı memnu dan da hatırlanan beren saat in sahte içten gülümsemesi insanın kendi suratını tırnaklamasıyla aynı hissiyatı veriyor. bu kız ufak tefek sevimli hoş bir kız. dizinin adı da intikam gibi böyle sağlam bir isim değil de süper kız falan olsaydı daha anlamlı olurdu.
en rahatsız edici durum da oraya buraya gizlice girebilen, her kamera kaydına ulaşabilen, her kapıyı açabilen ve bunlar için tek ihtiyacın siyah kapişonlu bir sivit şört olması mesajı.
tamam ablamız bulaşmış bu pis işlere bir kere uğraşmış öğrenmiş bunların yolunu fakat bu kadar da değil be kardeşim. madem ısrar ediyorsun bari arada göster bir ikisini nasıl yaptığını da seyirci de kendini aptal yerine konmuş hissetmesin değil mi?
o sivit şört numarasından bir vazgeçsinler artık mümkünse.
son söz: dandik bir yapım güzel bir konuyla ve reyting sahibi oyuncularla gelişi güzel sunuluyor televizyona. gerisi önemli değil adamlar için.
çok isteyerek girmemiş olmamla beraber çok severek okumamışımdır. kafadan sakat hocaları, ilginç öğrencileri küçücük bir bahçesi ve binası vardır.
ha ama en güzel günlerimi bu okulda geçirmişimdir o da ayrı bir konu. sevdiğiniz insanlar çevrenizde olunca her yer güzel gelir ne de olsa.
mezun olalı yıllar olmasına rağmen bir gün de haydi lise arkadaşlarım toplanıp da okulumuzu ziyaret edelim diye gayretlenmişliğim yoktur. fakat bahçenin kapısından vay len ne güzel günlerdi diye içimizden geçirerek gizli gizli okula baktığımız görülmüştür.
lise güzeldi be! en iyi dönemiydi hayatın.
ekleme: ilk entiri uçmuş. bilgi: konya nın en iyi 3. anadolu lisesidir.
konya yı bilen insanların nefret etmesi için sebeplerdir. bilmeyenler ancak sallar: yıllardır bir çivi bile çakılamamış olması. bu yıl başka bir ilde okumaya başladım ve 3 ay içerisinde geri döndüğümde bile değişiklikler gözüme çarpıyordu.
velhasıl: konya şehir olarak kent olarak (izmir de okuyorum) bir çok pohpohlanan ile göre çok daha güzeldir. yeşillik alanı konut yapımındaki düzen, parkı bahçesi... konya nın girişi bile güzeldir be!
haa gelelim diğer konulara... 2 ay selçuk üniversitesi nde okudum hocalara da pek bir şey demek istemiyorum fakat üniversitesi pek bir işe yaramaz. insanları dengesizdir sağı solu belli olmaz. öğrenci şehri değildir eğlenecek yeri yoktur.
kısacası konya aslında güzeldir. sadece şehir olarak yani. güzel bir şehirdir. gerisi... at çöpe gitsindir.
uydurma hadislerden yola çıkılarak yorumlanmış saçmalıklardan biri daha.
bunun tek bir açıklaması var: kuran da böyle bir yasak var mı? yok. demek ki haram değil.
ama hadis den bahsediyoruz peygamber efendimiz öyle söylemişse doğrudur diyen yazarlara sesleniyorum: uydurmuşlar kardeşim.
uydurulan hadislerle ilgili olarak:
Meşhur hadis kitaplarında,
cerh ve tadil adı altında hadis nakleden kişilerin doğru sözlülüğü, hafızası,
inancı sorgulanır. Oysa Hicri 3. asra kadar ben şundan, şu bundan, bu ondan duydu diye yapılan nakillerdeki,aradaki
tüm bu, şu ve oların binlercesinin dürüstlüğü, hafızası ve diğer özelliklerinin sınanmasına kimsenin ömrü yetmez. Ebu Şame bu hususta şöyle der: Hadis nakil edenler hakkındaki görüşler o kadar farklılık kazanmıştır ki, tek bir nakilci bazılarına göre müminlerin emiri, bazılarına göre ise insanların en yalancısı olarak nitelenebilmiştir. Örneğin ikrime, Buhari ve meşhur birçok hadisçiye göre çok muteber bir nakilci iken, Müslime göre yalancıdır.
3 gün önce keşfettiğim ve bu zamana kadar neden haberim olmadı diye kendime lanet ettiğim aşmış müzisyen.
bütün şarkılarını 3 gün içerisinde dinledim ve henüz bir tane bile a bu güzel değilmiş dediğim şarkı bulamadım. evet i'm yours güzeldir bilinenlerden i wont give up harikadır ama benim içime en çok dokunan song for a friend dir. şarkı tam bitti sanırken yeniden başlaması yok mu...
tek sıkıntı çoğu şarkısı canlı çekimlerdir stüdyo kaydı azdır. albümü türkiye de var mı bilmiyorum ancak varsa kaçırılmaması gerekendir.
bu zamana kadar kuran da açıkça belirtildiğini sandığım fakat araştırmalarım sonucunda ihtimalin %50 ye düştüğü eylem.
bir kesim var ki kuran da geçen hımar kelimesini baş örtüsü olarak çevirip, başı örtmenin emir olduğunu söylerken; bir kesim var ki hımar ın baş örtüsü değil genel bir örtü olduğunu, masaya serersek masa örtüsü, başı örtersek baş örtüsü olarak nitelendirilebileceğini söylüyor.
son zamanlarda en azından neye inandığımı bilmek ve peşinden gittiklerimin hakkında bir şeyler öğrenmek adına çaba harcamaktayım. açıkçası hımar ın kelime anlamının sadece örtü manasına geldiğini savunan kaynak çoğunlukta olduğu için ayrıca bana mantıklı gelen de bu olduğu için, baş örtüsünün emir olmadığını düşünmekteyim.
nedense bunu öğrenene kadar da hep garip gelmiştir baş örtüsü bana. hiç bir zaman takana laf etmem saygısızlık da yapmam kendi tercihidir. fakat şunu belirtmeliyim ki takan kişiler bunun nedeninin saçın erkekleri tahrik edici bir unsur olduğunu ve onları tahrik ederek günaha girmemek adına bu örtüyü taktıklarını bilerek mi takıyorlar merak etmekteyim.
zira kuran da örtülmesi gereken yerler karşı cinse cinsel çağrışım yapan yerlerdir, diye geçer.
dudaklar ya da gözler daha çekici değil midir kadınlarda? bir kadının saçından tahrik olan kaç kişi vardır?
bunları düşünüp yazdım da... öbür tarafta bi' yerlerimize girmese bari...
28. bölümüyle bomba gibi devam eden dizi efenim. her sahnede insanı sesli güldüren bundan başka şu dizi var diyen beri gelsin.
bölüm girişiyle, içerisindeki kısa filmiyle yardırırken ankara nın bağları tavan yaptırdı bölüme.
bu dizinin hiç bir şeyini beğenmeyen sırf diyalogları için izlemeli.