bu düşünce kuruluşları geçen yaz şöyle bir açıklama yapmışlardı ; "türkiye'de bombalar patlarsa ankara, suriye'ye müdahaleye mecbur kalır" vay be adamlar ne kadar tarafsız bir gözle değerlendirmişler değil mi? tarafsızlık mı yoksa türkiye üzerine oynanan oyunlardan sadece bir tanesini mi tartışılır demeyeceğim. ah şu bitmek bilmeyen planlar planlar.....
murathan mungan ın istersen hiç başlamasın şiirinde geçen cümle. şöyle devam eder; '' işte benim bütün hikayem kaç sevda geçse de yüreğimden bu yıkıntıları onaramazsın..."
psikopatlığın duygusal versiyonudur. diğer tüm özelliklerinin ( dürtüsellik, saldırganlık, kendini kontrol edememe vs. gibi) yanı sıra en hassas noktalarıdır duyguları. tetikleyicisi bir aşk olabilir. ve genellikle hastalıklı severler.
ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada
-sesin bir gülü bırakmak gibi bir şeydi
karaydım kağıt gibiydim yaşamalarda
adım görseniz her gün o denizlerdeydi
bin yıl bir m sesiydim aşağı mısır'da.
ben vurdum sevilere belli değil miydi
bin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.
ne zaman aydınlığında adım geçti miydi
bir aşk demekti bu dünyada.
bir zamanlar yalnızlık güzeldi mısır'da
seninle yepyeni bir göktü gidilirdi
baktım mı büyürdü bir zambaktı anımda
şimdi bir gölgedir uzar ovalarımda
böyle uyanırdım ya uyanmak değildi
bir aşk demekti bu dünyada.
kuşlar kalkıyor aya irini üstünden
bir sap ot kulaklarının arkasında.
ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
burda eski bir atlasın kesiştiği yerde.
bir kedi gözlerini dikmiş sana bakıyor
ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa.
ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın.
ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu.
önümden çerçiler askerler bıçak bileyiciler geçiyor
ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın.
bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
ve yitiyor sonra pera'nın eski bir sokağında.
pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
her akşam tabanımda senin çamurun.
sadece ayırdığımız şekilde duran bizden ayrı bir çok insan görüyoruz. gerçeği anlamanın en dramatik yönlerinden biri de başka bir insanla bir şeyler paylaşmak. ve ansızın ortak yönleriniz olduğunu görmek. sizden farklı olmadığını anlamaktır. anlamamız gereken gerçek ! senin içindeki cevherde , benim içimdeki cevherde aynı , tek. anlamamız gereken bir başkası yok. aslında herkes tek.
vazgeçmek üzere olan, biri tarafından az sonra söylenecek cümle. nasılsa bugünlerde herkes vazgeçiyor birilerinden. hayatından memnun olan kimse yok ne acı. herkesi bir anda gözden çıkarabiliyorlar. sevdiceği, aşkı, meşki olsan da fark etmez. hiç şansın yok, vazgeçecek! yanında tutmak istediği o 3 şey arasında asla olmayacaksın. keşke insan kendinden vazgeçebilse, bırakıp gidebilse ama olmuyor işte kendimize razıyız diyelim. neyse vakit geldi '' ben de vazgeçtim'' işte hadi eyvallah.
eşek ölüsü gibi bir halsizlik, yutkunamama, kırıklık, ağrı, ateş ve üşüme ile baş gösteren hastalık. yaz ayında olması da ayrı bir işkence, zincirleme bir isyan sebebidir. dünden beri yutmadığım hap kalmadı,ama nuh diyor peygamber demiyor. ben buradayım der gibi giderek büyüyor. he canım he, lenf bezisin tabi boru değilsin anladım.
toni morrison'ın 1970 yılında yayımlanan nobel ödüllü ilk romanı. kitabın konusu çok küçük yaşta acımasız ve amansız bir dünya ile tanışan siyah bir kızın öyküsünü anlatıyor.
bir şeyler yaşanır ve biter. biri unutmaya çalışır sessiz sedasız. diğeri kafa karıştırmak istercesine her gün yeni bi bahane bulup telefona sarılır. amacı sesinizi duyup rahatlamak değildir. unutulmamayı istemektir. tabi bu duruma bağlı çeşitli tepkiler verilir. aranan kişi tarafından.