Adı Resident evil değil de başka bir şey olsa(ydı) mükemmel bir oyun aslında ama Resident evil sevenleri pek de tatmin ettiği söylenemez.
Serinin ilk üç oyununu özellikle de "Nemesis"i onlarca kez oynayıp bitirmiş kare kare ezberlemiş biri olarak hiç sevemedim bu oyunu. Sadece "Resident evil" hayranlığımdan ötürü sonuna kadar zor dayanıp bitirdim ve bir daha da aklımın ucundan bile geçmedi açıp oynamak.
ilk üç oyundaki sabit kamera açıları ve bunun getirdiği belirsizlik, sonra hiç bitmeyen gerilim, kasvet, yalnızlık hissi, tenha sokaklar ve o müthiş müzikler bunda yok. Bambaşka bir oyun. Böyle olunca da alışılmış Resident evil atmosferini bulamayan benim gibi hayranları da bir türlü ısınamıyor buna ve bir kez oynayıp unutup gidiyor.
şu yeryüzü dilleri içinde en çekici en gizemli en ürperten dildir belki de. fonetiği harikadır 'bence'.
gerek tıp biliminin gerek felsefenin ana damarıdır aynı zamanda.
zaten herkes yazmış latince'de ''benim hatam'' anlamına geliyor diye.
enigma'nın muhteşem bir çalışmasıdır aynı zamanda. orijinali enigma'nın ilk stüdyo albümü (bkz: Mcmxc A.D)de yer alır.
böyle de şahane bir remixi vardır aynı zamanda.
Bir aktroll için rezalet diye bir şey yoktur. Daha doğrusu aktroll denen omurgasız organizmanın rezil olacağı hiçbir şey yoktur.
Utanmak, yüz kızarması, haysiyet gibi sadece insana verilmiş ve her insanda bulunması gereken erdemlerden nasiplen(e)medikleri için herkes hakkında, her kesim hakkında çok rahat yalan söyleyip iftira atabilirler. Bu olayda da olan buydu işte.
-sözde çok önemsedikleri- Başörtülü bir kadına yapılan bu aşağılık bu alçakça saldırı bunlar için bir nimet adeta. Saldırıya uğrayan kadın zerre kadar umurlarında değil biliyoruz hepimiz. Hiçbiri o kadın için en ufak üzüntü duymuyor aksine seviniyorlar bile. Neden? Çünkü yeni bir iftira malzemesi çıktı.
Başörtüsü falan hikaye yani. Vatan millet sevgisi gibi başörtüsü de araç sadece bunlar için. Sevdikleri tek şey ceplerine konacak üç kuruş. E hak etmeleri gerek bunu da.
Yarın bu saldırganın kendi cenahlarından olduğu ortaya çıksın/kesinleşsin bugün üzülürmüş gibi yaptıkları başörtülü o kadını iki dakikada fetocu, provokatör ıvır zıvır ilan ederler. bugün yazdıklarını silip yarın tam tersini yazarlar o kadın hakkında. Yüzlerce örneği var çok yakın tarihlerde. Karakterleri(!) bu.
Bu iki filmden sonra cem Yılmaz neden böyle bir işe kalkıştı hiç anlamadım gerçekten.
"her şey çok güzel olacak"ı ilk gösterime girdiğinde 3 kez sinemada seyrettikten sonra toplamda kaç kez seyrettim hatırlamıyorum, saymayı bıraktım artık bir yerden sonra. "gora"yı da en az 10 kez falan seyretmişimdir fakat bu filmi zerre kadar sev(e)medim.
Cem Yılmaz fanboyları dışında sevenine de denk gelmedim zaten.
işin içinde afedersiniz "akpli" varsa hiç şaşırılmaması gereken efsanelerden biridir.
Adamlarda öyle bir hayalgücü öyle bir inanmışlık öyle bir teslimiyet var ki akıllara zarar.
Her şeye rağmen Oy verip her rezillikte bile göğsünü gere gere destekledikleri adamlar ülkenin bugün geldiği noktada "meclisi meclis binasını nasıl koruruz" hesabı yapıyor bunlar da hala bu saçmasapan fikirlerle kendilerini avutup kuyruğu dik tutma peşinde koşuyor.
He canım he korkuyorlar. Hatta mossad'ı falan komple hakan fidan'ın üstüne yapacaklarmış.
Bir sonraki patlamaya kadar patlama ol(a)mayacağı için mantıklı bulduğum beyan.
Yine de (bkz: güvenlik zaafiyeti yok) demediği için tam olmamış bu açıklama. Tedirgin oluyor insan haliyle 'ulan ya güvenlik zaafiyeti varsa' diye. Onu da deseydi ülkece rahat nefes alacaktık.
Yoktur ama di mi lan akpliler güvenlik zaafiyeti falan?
Var da söylemiyorsanız çok pis dalarım bak!
her olayda çocukları öne sürüp çocukların arkasına saklanan, çocuktan medet uman pkklı orospu çocuklarının ve pkk denen eli kanlı terör örgütünü destekleyen şerefsizlerin eseridir bu. hiç ağlamayın simdi burada. götünüz yiyorsa, eğer içinizde -iddia ettiğiniz gibi- bir parça insan sevgisi varsa bu piçi bile bile ölüme atan pkkyı ve zihniyetinizi eleştirin.
ayrıca bu piç şehit falan değil, dağdaki domuz akrabaları gibi hak ettiği şekilde geberen bir pisliktir.
şehit, vatanını savunurken ölene denir. vatana ihanet eden, polise askere molotof, roket atan şerefsizlere değil.
ek: bu piç "devrimci kardeşiymiş" birilerinin. e sizin "devrimci" jargonunuzda "devrimci şiddet" , "devrimci pratik" gibi süslü laflar var. bu piçi de bu kapsamda değerlendirin. "devrimci şiddette" olur böyle şeyler. o kadar şaapmayın yani. belki de "feda savaşçılarınız" gibi gerizekalıca gebermiştir değil mi? ağlamayın hiç burada.
sadece ve sadece birkaç saniye düşünüldüğünde sevgi kelebeği hristiyan fransa'nın "inanılmaz hoşgörü ve insancıllıkla" hemen ilk anda cezayir'de ve sonra da fransa gibi hristiyan ülkelerin diğer afrika ve dünyanın değişik yerlerindeki müslüman ülkelerde yaptıklarını akla getiren bir övgüdür.
hatta aynı "hoşgörü ve insancıllığın" bir neticesi olarak bugün pek çok afrika ülkesinin resmi dili fransızcadır, ingilizcedir ve dinleri de hıristiyanlıktır.
adaleti kendi çıkarlarına aykırı olmadığı sürece savunan, kalkınmayı -yalnızca- ihracat rakamları ile müthiş gösteren, gelişmişlik denince aklına sadece para gelen insan yığınının oy verdiği partidir.
soru: aksini ne ile iddia edeceksin güzel kardeşim?
bir (bkz: capcom) harikasıdır.
bu oyunda yalnızlık, çaresizlik, sessizlik, sessizlikle birlikte bilinmezliğin verdiği gelen korku en üst düzeydedir.
nemesis'le karşılaşılan ilk ve sonraki anlarda korkudan tüyleri diken diken olmayan yoktur sanırım.
bu oyunda karanlık ve boş sokaklarda dolaşmak ve aniden ortaya çıkan bilimum yaratıkların yaşattığı heyecan, korku paha biçilemez.
ek: bu şaheserin (bkz: max payne) gibi filmi de yapılmış ve içine sıçılmıştır o ayrı.
ne zaman bu hükümetin bir beceriksizliği ortaya çıksa ne zaman eleştiri yağmuruna tutulsa can simidi olarak ortaya atılan gündem değiştirme yırtınmasıyla başvurulan onlarca iddiadan biridir.
kimlerin kimlerden ne ödüller madalyalar aldığının bilindiği bir dönemde üstünde durup açıklama yapmak beyhudedir ayrıca.
358765 kez açıklansa da nasıl olsa yine anlamayacaklardır.
görev sürelerinde mücadele ettikleri pkklıların 'gizli tanık' sıfatıyla verdikleri ifadelere dayanılarak üst düzey komutanların yargılanmasını, bir genelkurmay başkanının bile terör örgütü lideri olmak suçlaması ile hapislerde süründürülmesini yürekten destekleyip her taşın altında darbe girişimi arayan ve iyi günlerindeyken kumpas kuranlarla kolkola girip "bu davaların savcısı olan" fakat 17 aralık sonrası "orduya da kumpas kurdular bunlar" diyen başbakanın hiç de inandırıcı gelmeyen sözüdür. bu sözün samimiyetini asla sorgulayamayacak koşulsuz inanmaya programlı kesim 'dünya lideri işte' nidalarıyla yine alkışlayacaktır tabii ki.
fransa'da öldürülen 3 pkklının ölüsü diyarbakır'a getirildiğinde neredeyse devlet töreni havasında geçen ölü töreninde olan biten karşısında neden sustunuz sayın akpliler? o zaman da indirilmişti bayrağımız ve yerine pkk paçavraları asılmıştı her yere.
hiçbir akpli buna tepki göster(e)memiş aksine bu yönde gelen eleştirilere içgüdüsel bir koruma duygusuyla yine ekmek karnesi, ssk, ekonomimiz çok büyüdü hamdolsun falan gibi olayla tamamen alakasız ezbere cevaplar vermişti.
bugün yine bu olaydan dolayı hükümet eleştiriliyor diye çılgına dönen bu insanlar bu kez de yine her koşulda şuursuzca savunmayı emir bildikleri hükümetin -yine kendi döneminde- doğrudan sorumlu olduğu olayları örnek göstererek akılları sıra eleştirenlere hesap soruyor köşeye sıkıştırdığını sanıyorlar.
bu bayrak vatan millet sevdasıyla yanıp tutuşan(!) malum kişiler kendilerine şu soruları sormayı hiç düşündüler mi acaba?
başbakan dağa kaçırıldığı iddia edilen çocukları kurtarmaları için zaten onların kaçırılmasında rolü olan, kaçıranların meclisteki temsilcisi olan bir partiden neden medet umup topu onlara attı? bu onların görevi miydi? (bunu bu kişilere söylemek uyuşturucu şebekesine yaa şu uyuşturucu sorununu çözün allasen) demekle aynı şey değil midir?
barış denen süreçte pkk neden hala eleman toplama çabasını aralıksız sürdürüyor?
nasıl oluyor da buluttan nem kapan şu barış süreci pkknın yaptıklarından hiç etkilenmiyor fakat bunların başıboşluğu devleti umursamaz tavırlarını devletle dalga geçen tavırlarını eleştirenler barış sürecini baltalamış ve 'kandan beslenen vatan haini' oluyor?
(başbakan gereken cevabı verdi bunlara demesin şimdi kimse. iki gün öncesine kadar tek laf etmiyordu. bardağı taşıran bayrak olayıyla birlikte artık milyonların tepkisi çığ gibi büyüyünce mecburen çıkıp bir şeyler söyledi.)
bu ülkenin başbakanı olarak bu ülkenin evlatları olan; "bayrağı indireni indireceksin" diyerek kendince görevini hatırlattığı -ki sayenizde eli kolu bağlı olduğu için- üzerine doğrudan ateş edeni bile olduğu yere sermekten çekinen, gözünüz kapalı destek verdiğiniz 'barış' yanlıları tarafından yaralanan askerlerimiz yine aynı dağlı ayılar tarafından kaçırıldığında bu askerlerimize neden sahip çıkmadı? hatta onların yukarıda sözü edilen "temsilciler" tarafından "kurtarılmasını" nasıl oldu da hazmedip sineye çekti?
dün olanlara, gözyumulan görmezden gelinen olaylara bakmadan ya da bunları unutturma umudu ile bugün böyle içi boş sözler etmek olsa olsa ayaklar altına aldık denen milliyetçi duygulara sahip vatanseverlerin oyları için yapılan seçim yatırımıdır. tıpkı geçtiğimiz seçimler öncesi "aysız yıldızsız" bayrakla yapılan seçim propagandası gibi!
emirle oy veren emirle konuşup emirle susan, lafa değil icraate bakan insanlar olarak bunlarla kendinizi yormayacaksınız çok iyi biliyoruz. bir umut belki talimatsız dile getirebileğiniz kendi fikirleriniz vardır kıyıda köşede kalmış, size ezberletilenlerden bağımsız.
ayrıca şu ana kadar bu olaydan bir mağduriyet çıkarılmamış olması çok ilginç bir gelişme.
genelkurmay açıklamasında gözümüzle gördüğümüz kazık kadar herifi çocuk olarak gösterip "çocuktu o yüzden hassasiyet gösterildi müdahale edilmedi" diyor. başbakan "bayrağı indireni indireceksin. ben mi gelip bayrağı koruyayım? oradaki askerdi komutandı bunun bedelini ödeyecek" diyor. aynı başbakan bunun bir cümle sonrasında "müdahale edilmiş olsaydı bölge çok karışırdı onun için duyarlı davranıldı çözüm süreci şeysinden dolayı" diyor. ama yine aynı başbakan yine bir cümle sonrasında "bunun sorumlusu ben değilim sizsiniz hesabını vereceksiniz" diyor askere. ee tabii akpliye de bunların hepsini onaylayıp alkışlamak düşüyor.
yangın, savaş, deprem, kaza, elektrik kaçağı, ameliyat, suda boğulma, köpek kovalaması vs. akla gelmeyen her türlü durumda makyajı bozulmayan kadın oyuncu,
telefonla aranan kişiye yer ve saat belirtmeden onunla buluşabilme özelliği,
çalışsın çalışmasın herkesin her yere taksiyle gitmesi ve bu taksilerin hep o an orada bekliyor ya da oradan geçiyor olması,
ülkede hiç sağlık ocağı devlet hastanesi olmaması nezle olanın bile özel hastaneye gitmesi,
ya ultra lüks villalarda ya da gecekonduda oturulup ortasının olmaması,
esas kızın illa ki hamile kalması, kızın -nedense- gurur yapıp bunu oğlana asla söylememesi kızdaki bazı değişiklikleri farkedip 'neyin var son günlerde bi garipsin sırma saçlım' diyen oğlana 'başım ağrıyor galiba' gibi cevaplar vermesi ve 'aldırırım amk hiç olmadı doğururum' düşüncesiyle kendi başına işler çevirmesi,
kızın ne ailesi ne de arkadaş çevresinin iyi bok yedin dememesi,
işsiz güçsüz dolaşan meteliksiz yiğit kişilerin 2000 3000 lira gibi paraları şıp diye bulup borç fatura bilmem ne ödemesi ya da bu parayı sırf iyilik olsun diye birine geri almamak üzere vermesi,