bilmiyorum buraya yazdıklarımı halen okuyor musun? sanmıyorum gerçi. belki beni o kadar önemsemedin bile. ben abartıyorum belki de.
bazı sözleri tutması zor, neden böyle bilmiyorum. söz verdim, ulaşmayacağım. sana yazmayacağım. sen de bana söz verdin.
hiçbir zaman baştan sona seninle uzun uzadıya konuşamadığımızdan mı seninle böyle sohbet edebilmek istiyorum? bunu da bilmiyorum. hep uzakta ve hep bilinmez olduğundan mı? bu soruyu kendime sıkça soruyor fakat her gün e-mail'ime gelen postalar arasında senin adını arıyorum. halbuki yazmayacaksın, bunu da biliyorum. 2 yıl boyunca seni soyadınla aramışım. soyadını adın sanmışım. kötü bir şey bu. neyse.
ben sözümü tutayım, belki gün olur da o tutamaz sözünü diyorum. uzun vadeli planlarım içerisinde bir süre yaşadığın ülkede bir kursa katılmak da var. gittiğimde, halen orada olursan diye... belki sana ulaşabileceğimi düşünüyorum. sonra diyorum, zaten o zamana dek evlenmiş çoluk çocuğa karışmış olur.
aklıma bir takım sorular geliyor, senin tavsiyelerini almak istiyorum. bunu da yapamıyorum.
böyle şeyler düşünüyorum işte.
neden böyle hissediyorum? neden bunları düşünüyorum?
sen de düşünüyor musun böyle şeyler?
kendi kendime mi kuruyorum ben yani?
yarın gene umutsuzca bir acaba ile e-mail hesabımı kontrol edeceğim. böyle bir kısır döngü. aptalım sanırım. elbette sen mutlusun ve ben halen bunları düşünüyorum.