Oyun metnini Ayşe Bayramoğlu 'nun yazdığı,sahne tasarımı Zekiye Sarıkartal'a,Yönetmenliği Çetin Sarıkartal'a ait; usta oyuncular Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş 'ın oynadığı tek perdelik harikulade komedi.Ekim ve Kasım ayında Taksim Oyuncular Tiyatro Kahve 'de ve 2 Kasım'da Anadolu yakasındaki tek gösterimi ile Oyun Atölyesi'nde izlenebilir.
--spoiler--
Gelin olmak isteyen yabancılar, emanet edilen kocalar, ucuza ya da pahalıya yapılan, ama hiç beğenilmeyen yemekler, var olmalar ya da yok olmalar, hem pop hem star hem ala hem turca olmalar, aşkı tadanlar, bir şarkı olmaya çalışan, çocuklukları hoyratça ellerinden alınmış çocuklar, kendini helâk ederek dans edenler, yeteneğine güvenenler, gözleri kör eden aşklar.. Oyunun kahramanları Müesser Hanım ve Lütfi Beye bir kereliğine de olsa sahneye çıkma ve kendilerini gösterme şansı verilmiştir. Ancak ömürlerini onca zaman boyunca birbirlerinden habersiz geçirmiş Müesser ve Lütfi için ortak bir sahne dili tutturmak, anlaşmak zorlu bir serüvenden geçmelerini gerektirecektir. Defalarca baştan almaları gerekir, defalarca tökezlerler; ama hayallerinden asla ve asla vazgeçmeyeceklerdir.
--spoiler--
sözleri;
--spoiler--
Sana bu karanlık bu gürültü içinde
Ellerimi uzatıyorum
Sen bu karanlık bu gürültü içinde
Görmüyorsun
Bütün köşeleri tutmuşlar
Ortada meydanlar, gözler içinde
Sana anlatamıyorum
Bütün bu köşeler, bu karanlık, bu ıslak, bu gürültü
fatih erkoc un kör randevu albümümde de seslendirdiği, klasikleşmiş eski parcalarından.
.
hep böyle dargın mı bakışacağız
sen bir tebessüm et ben güleceğim
hep böyle kırgın mı konuşacağız
sen damla ol ben çözüleceğim
kollarını aç ben sarılacağım
sabrım bitiyor ah yorulacağım
sen bir adım at ben koşacağım
yeter ki sen çağla ben coşacağım
bilirim sık dokur ince elersin
her zaman ilgiyi benden beklersin
artık aramızdaki buzlar erisin
sen damla ol ben çözüleceğim
kollarını aç ben sarılacağım
sabrım bitiyor ah yorulacağım
sen bir adım at koşacağım
yeter ki sen çağla ben coşacağım
satır aralarında hayata,aşka,beyoğluna,sokaktaki insanlara dair müthiş ayrıntılar barındıran onur caymaz kitabı.Birbirinden bağımsız hikayelerle başlar,Sanki yarın nisan ile bu hikayelerin yazarı, yazılış nedenleri ortaya çıkar."onu anımsayacaksın" cümlesi son hikayede çok tekrarlanmasından mıdır nedir beyninize kazınır,birini hayatınız boyunca hatırlayacak olmanın nasıl olacağınını düşünürsünüz,yalnızlıkla aşkı karıştırmamayı dilersiniz v.s.şiir gibi br anlatıma sahiptir bu yüzden şiir gibi tadına vara vara okunmalıdır.Bir solukta okumanması zor da olabilir,bünyeye ağır gelebilir ayrıca.
kitabın bütününü yanıstmasa da arkasında yazılı kısım:
--spoiler--
Evet, bugün duvar kağıtlarına balıklı, kuşlu resimler çizilmiş çocuk odasından gelen neşeli çizgi filmlerin sesleri çınlatıyor evini. Küçücük bir bebeğe sahip olmak, kocanın az önce içtiği sütlü kahve bardağının yanında duran çocuk maması tabağı; şeftali ezmişsin, demek ki yaz... Evet, bugün, yıllar sonra, yaşamındaki tüm güzelliklerin arasında, kitaplıkların bu kitabı çıkaracaksın:
Sanki Yarın Nisan'ı.
Neden?
Belli bir sebebi olmayan şeylerden bu da. ilk sayfasına bakacaksın hemen. Öyle eskiden yaptığı gibi senin için süslü sözler yazmamış Nisan. Kırgın bir isim, yarım buçuk titrek bir tarih: "3 eylül 2005". Bir yer adı: "Beyoğlu". Üzerinde: "iyi dileklerimle..."
Senin için hep iyi şeyler dilemiş birini acıyla anımsayacaksınız.
bora öztoprak-gidiyorum şarkısında geçen anlamlı söz. *
duyardım gökyüzünü
sana yorardım rüzgarı
sahilde kırık bir sandalye
yüzümden tuzdan bir maske
.
kurardım soframızı
hergün beklerdim sesini
kadehte eski bir kulübe
içimde senden bir kale
.
yok ki günahım desen de
avunsam da ne fayda
duymuyorsun yoksun hala buralarda
.
gidiyorum artık yeter
yüklenip yarınlarımı
bir gül bıraktım yerime
hayaldin sen gidiyorum
gidenlerin ardından dinlenebilecek güzel bir orhan ölmez şarkısı.
.
bana bırak sevdayı, giderken sadece,
bana bırak acısını, hallederim içimde,
ben senden önce de yaşıyordum
senden sonra da yaşarım
hiç düşünme tüm dünyayı, tek başıma savaşırım
ben zaten hep savaşıyorum
senden sonra da savaşırım
hiç düşünme hayatımla, elbet birgün uzlaşırım
bana bırak söndürürüm, içimdeki yangınını
bana bırak ben hallederim, aşkının acısını
sessizliğin oyunu sessizlikle oynanır.bir hastane odasında ziyaret saatinin bittiğini anons eden doğulu kızın aksanlı ricasından sonra...
yan odada büyük bir kitap yere düşürülürken , hemşire serum şişesindeki damlayı durdurmak için hortumu sıkıştırırken .... sessizlik hazırımda bekleyen bir oyuncu gibi çoktan neşesini kaybetmiş durur.
bir parça pamuk ve ılık su ile kurumuş dudaklara değdirilen sessizlik
ayaklarını açıkta bırakan bir yorgan gibi... kimsenin anlayamayacağı
gerçeklerle başımız dertdeyken ve kendimizden daha yalan bir tanrı bulamıyorken , bekleyen.... bekleyen....bekleyen sezsizlik.
sen ve ben bir kez daha yaşamak için....ama uzun değil! bir kez daha sevişebilmek için, bir kez daha karın ortasında kalabilmek için sezsizlikte arkadaş oluruz. dünyanın bir hücre olduğunu unutturmak için insana edilen bir hücrede....sessizlik... perdeler kadar kirlidir oysa.hiç yaşayamaz.şiir okuyamaz.sessizlik elmada yiyemez.
karışıklıktan sonra gelen sessizlik,senin alnının ortasına ağlar atan sessizlik.bensende ne gördüysem onu söküp alıyor.yani konuşmayan fotoğrafları,ucuz tualleri.
bugünü öldürmek için yazıyorum.bugünü öldürüp atmak için yazıyorum.sessizlik öğreniliyor çünkü.hemencecikbir hastane odasında,arkadaşım acıdan sayıklarken..... kımıl kımıl parçası kopmuş bir deniz yıldızı gibi
kalan dudaklarıyla kalan gözleriyle,
kalan elleriyle.... sessizliğim öğreniliyor.
bir şey donup kalıyor yüzümüzde... bugüne dek kimseyi
sevmemiş olmaktan ve artık sevememekten korkuyor.
ah derin ağrı, ah sessizlik ....
kavimlerin kargaşası aşk için 13. emri sulara
atan peygamber ...... kimsesiz bir yatakta şarkı söylüyorum.
sessiz ve korkusuz duvar dibi çiçekleriyle seni düşünüyorum.